5 Eylül 2015 Cumartesi

Endüstri Sosyolojisi: İşgücü Piyasası

İşgücü Piyasası
İşgücü piyasası, alıcılar ve emeğini arz edenlerinin bütününden oluşmaktadır (İşgücü = emek).

İşgücü piyasalarının temel özellikleri
1. İşgücü piyasası çok sayıdadır: İşin tanımı, gerekli ola işgücü için alt kategori oluşturur ve bundan dolayı işgücü çok çeşitli adlar altında sınıflandırılır.
2. Tek bir merkezî ücret bulunmamaktadır: Aynı iş için farklı ücretlendirmeler görülür (bu bir iletişim ve organizasyon eksikliğidir).
3. İşçiler homojen değildir: İşçi, genel olarak çalışabilenleri işaret eder.
4. İşçinin emeğini kendisinden ayırmak mümkün değildir
5. Emek talebi türetilmiş bir taleptir: Emek talebi, mal ve hizmet üretimine bağlıdır.

İşgücü piyasasının işleyişi birbiriyle ilişki içerisindeki beş aşamada ortaya çıkmaktadır: katılım (işi talep etme), etkileşim (işle ilgili ortamı tanıma), tarama (başvuru değerlendirme aşaması), alım ve sunum.

KATMANLI İŞGÜCÜ PİYASALARI
Katmanlı işgücü piyasasına yönelik kavramsal çerçeve 1970’li yıllarda geliştirilmiştir. Bu yaklaşıma göre işgücü piyasası çalışma koşullarının farklılık gösterdiği iki katmandan oluşmaktadır

Birincil ve İkincil İşgücü Piyasaları
Katmanlı işgücü piyasası, birincil (çekirdek) ve ikincil (çevresel) işgücü piyasası olarak yapılanmaktadır. Birincil katmanda iyi işler,  ikincil katmanda kötü işler bulunmaktadır.

İçsel ve Dışsal İşgücü Piyasaları
İçsel işgücü piyasasında giriş pozisyonundaki alt kademe işlere, dışsal piyasadan işçi alınır. Üst kademe pozisyonundaki işler için ise firma içindeki işçilere terfi olanağı sağlanır.

TÜRKİYE’DE NÜFUS VE İŞGÜCÜNÜN YAPISI
Türkiye nüfusunun 21. yüzyılın ortalarında yaklaşık olarak 95 milyon düzeyine ulaşması ve bu düzeyde durağanlaşması beklenmektedir.


1990
2000
2009
Türkiye



Toplam Nüfus
55 294
66 187
70 542
15 + yaş
35 601
46 211
51 686
İşgücü
20 150
23 078
24 748
İşgücüne katılma oranı (%)
56.6
49.9
47.9
İstihdam edilen
18 539
21 581
21 277
İşsiz
1 612
1 497
3 471
İşsizlik oranı (%)
8.0
6.5
14.0
İşgücüne dâhil olmayan
15 451
23 133
26 938

Türkiye’de;
• İşgücüne katılma oranı, kırsal kesimde kentlere göre daha yüksektir.
• İşgücüne katılma oranı, erkeklerde kadınlara göre daha fazladır.
• Çalışma çağındaki nüfusun artmasına rağmen işgücüne katılma oranları, gittikçe azalan bir eğilim göstermektedir.
• İşgücüne katılma oranındaki düşüş, işgücüne dâhil olmama yönündeki eğilimin arttığını ifade etmektedir.

İstihdam oranı, ülkenin iş olanaklarını açıklayan önemli bir ölçüttür. 1989 yılında % 53.1 olan istihdam oranı 2001 yılında % 45.6’ya, 2009 yılında ise en düşük düzeyi olan % 41.2’ye düşmüştür.

TÜRKİYE’DE İSTİHDAMIN NİTELİĞİ
2009 yılında işgücünü oluşturan nüfus 24 milyon 748 kişidir. İşgücüne dâhil olmayan nüfus ise 26 milyon 938 kişiden oluşmaktadır. Türkiye’de işgücüne katılma oranı, yıllar itibarıyla düşüş göstermektedir. Nitekim 1990 yılında işgücüne katılma oranı % 56.6 iken 2009’da % 47.9 olarak gerçekleşmiştir.

İşsizlik oranlarını maniple etmek üzere uydurulmuş kategorilerden biridir eksik istihdam kavramı. Eksik istihdam kavramı, işgücünün “işsiz” olmayıp, kapasitesinin altında “çalışıyor” olması yönüyle işsizlik kavramından ayrılır. Genel olarak eksik İstihdam, zamana bağlı eksik istihdam ve yetersiz istihdam olmak üzere iki alt kategoride incelenir.
Eksik istihdamda olan kişiler, düşük gelir elde ederek yaşamlarını sürdürmeye çalışırken bir yandan daha fazla çalışmayı arzu etmekte; diğer yandan da iş değiştirmek için iş aramaya devam etmektedirler.

2009 yılında istihdam edilenler arasında eksik istihdam oranı % 5.07’dir.
2009 yılında eksik istihdamda olanların % 53.13’ü 34 yaş ve altındadır.

İşteki Durum
Bir başkasının işinde nakdi veya ayni gelir elde etmek amacıyla ücret karşılığı çalışanlar “ücretli, maaşlı”; bir işverene bağlı olarak düzenli ve sürekli olmadan çalışanlar “yevmiyeli”, kendi işinde en az bir kişiyi çalıştıranlar “işveren”, kendi işinde çalışanlar “kendi hesabına çalışan” ücret almaksızın çalışan aile yakınları da “ücretsiz aile işçisi” olarak sınıflandırılmaktadır.
2009 yılında Türkiye’de istihdam edilenlerin % 60’ı ücretlilerden(veya yevmiyelilerden) oluşmaktadır.

İstihdamın Sektörlere Göre Dağılımı
İstihdam edilenlerin yaptıkları işler genellikle tarım, sanayi ve hizmet sektörü şeklinde gruplanır.
Üç sektör kanunu uyarınca ekonomik gelişmeye paralel olarak istihdam, tarımdan sanayi sektörüne doğru kaymaktadır. Sanayi sektörü iyice gelişince istihdam, hizmet kesimine yayılmaktadır.
Ülkemizde sanayi sektörü, net istihdam yaratmakta zorlanan bir özelliktedir. Sanayi sektöründe yeterli istihdam artışı sağlanamaması sonucu, işgücü daha çok marjinal işlere ve hizmet sektörüne yönelmektedir.

İstihdamın Eğitim Düzeyine Göre Dağılımı
2009 yılında her 100 çalışanın 10’u meslek eğitimi almış, 16’sı yüksek öğretim görmüş durumdadır. Geri kalanı ise düz çalışan şeklinde ifade edilen niteliksiz işgücü konumundadır.

İstihdamın Meslek Gruplarına Göre Dağılımı
2009 yılında toplam 21 milyon 277 bin kişi olan istihdamda en yüksek paya sahip meslek grubunu; % 20.2 (4 milyon 304 bin kişi) ile “nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünleri çalışanları” oluşturmaktadır. 2001-2009 döneminde “nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanların” oranı % 8.5’ten % 15.4’e yükselmiştir.
2001-2009 döneminde kadın işgücünün mesleksel açıdan istihdamı bir yandan niteliksiz işlerde, diğer yandan da hizmet sektöründeki işlerde artmıştır.

Kayıt Dışı İstihdam
Bir ülkenin gelir dağılımındaki adaletsizlik, o ülkede kayıt dışı ekonomik faaliyetin hacmini artırmaktadır. 1980’den sonra ulusal ekonomilerin dış piyasaya dönük üretim yapmaları, kayıt dışı ekonominin gelişmesinde önemli bir etken olmuştur.
Sosyal güvenlik fonu açısından zararlı görülen kayıt dışı istihdam, atıl işgücünün üretime katılması ve düşük maliyetle mal üretilmesine imkân sağlaması bakımından ekonomiye yararlar sağlar.

2003 yılı verilerine göre Türkiye’de istihdam edilen 21 milyon 147 bin kişinin % 51.7’si kayıt dışıdır.
2009 yılında ülkemizde kayıt dışı istihdam edilenlerin % 48.3’ü tarım, % 51.7’si tarım dışı sektördedir.

TÜRKİYE’DE İŞSİZLİĞİN NİTELİĞİ
İşsizlik oranı işsiz nüfusun işgücü içindeki oranıdır ve işi olmayan, iş arayan işgücünün oranını ifade eder. İşsizlik oranlarındaki yükselme üretim ve satışların azaldığının bir göstergesidir.
TÜİK’in tanımına göre “referans dönemi içinde istihdam hâlinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden iş aramak için son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde iş başı yapabilecek durumda olan tüm kişiler işsizdir”. Çalışma isteğinde olmayan bir birey işsiz sayılamayacağı gibi iş aramayan veya çalışmasına engel durumu bulunanlar da işsizlere dâhil edilmeyecektir.
“Arızi ya da geçici (friksiyonel) işsizlik hariç olmak üzere çalışma irade ve kararında olan emek birimlerinin üretime bilfiil katılabildiği duruma” tam istihdam adı verilmektedir. Tam istihdam oranı, “doğal işsizlik oranı” olarak da adlandırılmaktadır. Doğal işsizlik oranı, işgücü piyasası dengede iken var olan işsizlik oranıdır.
Gizli işsizlik ise “herhangi bir üretim alanında işgücünün bir kısmı üretimden ayrıldığında üretimde herhangi bir azalmanın meydana gelmemesidir.” Özellikle tarımsal faaliyetlerin mevsimsel olması nedeniyle tarım sektöründe ve kamu işletmelerinde sıklıkla rastlanan bir olgudur.

Türkiye’de İşsizliğin Yapısı ve Özellikleri
Cumhuriyet’in kuruluşunda % 9.1 gibi yüksek bir düzeyde olan işsizlik oranı, planlı kalkınma döneminin başlangıcı olan 1963 yılında % 3.4 olarak gerçekleşmiştir. İşsizlik oranları 1963 sonrasında genellikle artmış ve 1978 yılında % 10.1’e yükselmiştir. Bunun en önemli nedeni köyden şehre göçtür. Şehre göç eden kalabalık kitleler istihdam edilememiş ve işsizlik oranı sürekli olarak artış göstermiştir.
1980 sonrası ülkemizde işsizlik, önemli bir yapısal sorun hâline gelmiştir. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren emek arzının nitelik düzeyi ile emek talebinin arzu ettiği nitelik arasında önemli farklılıklar ortaya çıkmıştır. İşsizlik oranı 2010 yılında % 11.9 olmuştur.

Kentsel ve Kırsal Kesimde İşsizlik
1988-2009 dönemindeki veriler incelendiğinde kentsel işsizlik oranlarının kırsal kesimden 2.3 kat fazla olduğu görülmektedir. Cinsiyet açısından bakıldığında ise kentsel kesimde kadın işsizlik oranları erkeklere göre daha yüksektir.

Eğitim Gruplarına Göre İşsizlik
Okur yazar olmayan ile lise ve altı eğitimli olan dolayısıyla herhangi bir niteliği bulunmayan işsizlerin oranı diğer gruplara göre daha yüksektir. Nitelik sahibi eğitimli kesimde işsizliğin artıyor olması, mesleki eğitim ile istihdam arasında yeterli ilişkinin kurulamadığını ifade etmektedir. İstihdam sorunun altında yatan en önemli nedenlerden biri, ‘’mesleksizlik’’tir.

Yaş Gruplarına Göre İşsizlik
Toplam işsizler içerisinde 2009 yılı itibarıyla 15-24 yaş grubundaki gençlerin oranı % 32.4’tür. Belirtilen bu yaş aralığının işsizler arasındaki yüzdesi düşüş eğilimindedir. 25-34 yaş aralığının payı ise artış eğilimdedir. Ülkemizde ciddi anlamda bir genç işsizliği sorunu bulunmaktadır.

Genç İşsizliği
Genç işsizlik oranı, Türkiye genelindeki işsizlik oranından yaklaşık % 10 daha yüksektir. Nitekim 2010 yılında Türkiye genelindeki işsizlik oranı % 11.9 iken 15-24 yaş grubundaki gençler arasında işsizlik oranı % 21.7’dir.

İş Arama
İş ararken işgücü piyasası hakkında bilgi edinilmesindeki eksiklikler, geçici işsizliğe neden olabilir.
İş arama modelleri ile ilgili çalışmalarda; çalışırken iş arama, işsizlikte iş arama ve işgücü piyasalarına ilk kez girme durumu olmak üzere temel olarak üç alternatif arasında seçim yapıldığı varsayılmaktadır.
İş aramada genelde en yoğun kullanılan yöntemler, arkadaş/akraba aracılığıyla iş bulma ve doğrudan işverene başvurma şeklindeki geleneksel yöntemlerdir.

İşsizlikle Mücadelede İzlenen Aktif ve Pasif İstihdam Politikaları
Aktif ve pasif istihdam politikaları, işgücü piyasasına müdahale etmenin etkin yollarından biridir. Pasif istihdam politikalarının temel amacı, istihdamı artırarak işsizlik oranlarını azaltmak yerine işsizleri maddi açıdan desteklemektir. Pasif istihdam politikalarının türleri; işsizlik sigortası, işsizlik yardımı, çalışma paylaşımı, kısa çalışma ödeneği, ücret garanti fonu ve iş kaybı tazminatıdır.

Dünya İşgücünün Yapısı ve Özellikleri
Küresel ekonomi, 2009 yılındaki %0,6’lık ekonomik küçülmeyi takiben 2010 yılında tahmini olarak % 4.8 oranında büyümüştür.
2010 yılında gelişmiş ekonomiler ve AB bölgesinde işsizlik, sürekli artış kaydetmiş; buna karşılık gelişmekte olan bölgelerin çoğunda hafif iyileşme gösteren bir işsizlik tablosu ortaya çıkmıştır.
Çoğu ekonomi, çalışma çağındaki nüfusta olan artışı karşılamaya yetecek istihdam olanakları yaratamamaktadır.
2009 yılında küresel istihdamın % 35’i tarımda, % 21.8’i sanayide ve % 43.2’si hizmet sektöründedir.
Genç işsiz ve özellikle de ümitsiz genç işsiz sayısı, küresel düzeyde artmaktadır. Ümitsiz gençler, aktif olarak iş aramadıklarından işsizler arasında gösterilmemektedir. Dolayısıyla mevcut genç işsizliği oranı sadece buz dağının su üzerinde kalan kısmını ortaya koymaktadır.
Günlük 1.25 ABD Doları düzeyinde kazanç elde eden çalışan yoksulların oranı 2009 yılı için % 20.7 olmuştur.
2007 ve 2010 yılları arasında yaşanan küresel işsizlik artışının % 55’i “Gelişmiş Ekonomiler ve AB” bölgesinde görülmüş olup bu bölge, dünyadaki işgücünün sadece % 15’ini oluşturmaktadır.
AB Üyesi olmayanlar ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)” ülkeleri bölgesinde, işsizlik dünyadaki en yüksek bölgesel oranına 2009 yılında % 10.4 olarak ulaşmıştır.
“Sahra altı” ülkelerindeki işçilerin dörtte üçünden fazlası (% 75.8), 2009 yılında korunmasız istihdamda yer almıştır. Her beş işçinin yaklaşık dördü 2 ABD Dolarının altında kazançla aileleriyle birlikte yaşamaktadır.
Korunmasız istihdam, kendi hesabına çalışan işçiler ile ücretsiz aile işçilerinin toplamından oluşur. Aynı zamanda işçilerin temel haklarının altında olabilen olumsuz çalışma koşulları ve düşük ücret ile nitelendirilir.

Avrupa Birliği’nde İşgücünün Yapısı ve Özellikleri
21. yüzyıl için AB istihdam politikasının temeli, 2000 yılında AB Konseyi’nin Lizbon’da yaptığı toplantıda çizilmiştir. Lizbon Stratejisi olarak bilinen bu toplantıda, 2000-2010 yıllarında AB’yi “dünyanın bilgiye dayanan en rekabetçi ve en dinamik ekonomisi” yapmak hedeflenmiştir. Güçlü bir ekonominin istihdam yaratarak işsizlik sorununu çözebileceği, emek piyasasında sosyal güvenlik ağıyla birlikte esneklik ve hareketliliğin olacağı bir güvenceli esneklik öngörülmüştür. Lizbon Stratejisi 2008 ekonomik krizinin de etkisiyle yeterli başarıyı elde edememiştir.

GENEL DEĞERLENDİRME
Ülkemiz işsizlik ve istihdam anlamında ele alındığı zaman temel sorun alanları olarak öne çıkan hususlar aşağıda yer almaktadır:
1. Düşük eğitimli işgücü,
2. Eğitim imkânlarının yetersizliği,
3. Eğitime erişimdeki sorunlar,
4. Hayat boyu öğrenim konusunda toplumsal bilinç eksikliği,
5. Eğitim-istihdam ilişkisinin zayıflığı,
6. Eğitimde merkeziyetçi yapı,
7. İstihdam odaklı makro politika eksikliği,
8. Aktif (istihdam) politikalar(ıy)la desteklenmeyen pasif istihdam politika(sı) uygulamaları,
9. Aktif (istihdam) politikalarının ve kamu istihdam hizmetlerinin zayıflığı.

 ---

Endüstri Sosyolojisi
Editör: Prof. Dr. Veysel Bozkurt & Prof. Dr. Nadir Suğur
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2327
Kasım 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder