16 Temmuz 2018 Pazartesi

Halk Kültüründe Giyim Kuşam ve Süslenme Uluslararası Sempozyumu Bildirileri


Tekin Koçkar (ed.)- Halk Kültüründe Giyim Kuşam ve Süslenme Uluslararası Sempozyumu Bildirileri

MÖ. 1400 yıllarında bundan yaklaşık 3400 yıl kadar önce Anadolu’da şalvar vardı. Bu Adana yakınlarında bulunmuş ve çok ilginçtir ki Anadolu’da bugün giyilen şalvarın aynısıdır.

…tentene dediğimiz boyaların bulucusu (Friglerdir)
Oya işlemeyi onlar bulmuşlardır.
Frigyen, kukuletalı bir başlıktır. Yan kolları aşağıya kadar sarkar, isterlerse soğuk havalarda o kolları alıp çenenin altından, yaz aylarında da başın arkasından bağlayıp sarkıtırlar (s. 23).

Friglerin bütün dünyaya armağan ettikleri (…) “fibula” denilen çengelli iğnedir (s. 24).
(Sabahattin Türkoğlu)

Ayşe Tuğba Köse - Eski Çağ Anadolu’sundan Günümüze Ulaşan Giysi Tipleri (s. 30-36)
Akkad metinlerinde geçen katoni, Eski Yunan’daki chiton, ketenin en eski adları olarak günümüze ulaşmıştır (s. 30).

Yeni Taş Çağından itibaren arkeolojik kazılarda ele geçen çok sayıda ağırşak, yün eğirmenin besin üretimine başlanmasından sonra yoğunlaştığını göstermektedir (s. 31).

Dikey ve yatay pililerle bezeli uzun elbiseler, bu dönemin (Hitit dönemi) kadın kıyafetlerinde sıkça karşımıza çıkar (s. 34).

Hitit asker giysileri genellikle MÖ 2. bin geleneğinin devamı olan yırtmaçlı kısa etek, kısa kollu gömlek ve kalın bir kemerden oluşmaktadır.
Askerler başlarında geleneksel sivri külahla betimlenmişlerdir (s. 35).

Ekber Yeşilyurt – Baş Bağlamanın İletişimdeki Dili (s. 64-67)
Törelere göre baş bağlama törenlerle yapılır. Yeni gelinin başlığı, davetli kadın konuklar önünde bağlanır.

Anadolu'da her baş bağlama şekli ayrı bir anlam ifade eder.
Anadolu'nun bazı köylerinde düğünlerde, genç hanımlardan bazıları başlarına sarı çember (eşarp) takar, bazıları ise kırmızı çember takarlar. Sarı çember, takan hanımların eşlerinin askerde olmadıklarını, kırmızı çember ise takan hanımların eşleri veya nişanlılarının askerde olduğunun ifadesidir (s. 64).

Anadolu'da kaynanası ile arası açık olduğunu ifade etmek isteyen gelin, başındaki örtüye kaynanadili çiçeği motifi işler.

Kocasının gözü dışarıda ise, yaşadığı sıkıntıyı göstermek için ayrı renklerde iki gül işler. Âşık genç kız, hissettiği bu mutluluğu sümbül çiçeği işlemesi ile ifade ederken, mor sümbül platonik aşk yaşayan kızı, pembe sümbül nişanlı kızı, beyaz sümbül bağlılığı ifade eder. Kocası ile arası açık olan yeni gelin de başına biber bağları oyası işleyerek bunu ifade eder (s. 65).

Yaşlılarda oyalar küçülür ve sadeleşir.

Kadın Takıları:
• Baş takıları; Tepelik, Alınlık (üç kor), Zülüflük (yanak döven, resme), Çenelik (yüccek, ilmeçeri, sakaldırık, sakalduruk, tombaka), Küpe, Hızma, Enselik.
• Boyun takıları; Gerdanlık (Gıdıklık), Kolye, Hamaylı, Muskalık.
• Diğerleri; Döşlük (Göğüslük), Yüzük, Bilezik, Halhal, Kemer tokası.
Kadın Aksesuarları:
Tarak, Başörtü iğnesi, el bağı, Saç bağı, Gümüş düğme, Sürmedan, Kemer, Kese (Tarak kesesi, Para kesesi).

…erkeklerde takılar az, aksesuarlar fazla; kadınlarda ise takılar fazla, aksesuarlar az… (s. 66)

Muvaffak Duranlı - XVIII. – XIX. Yüzyıllarda Saha Türklerinde Giyim ve Süslenme (s. 173-180)
Yakutlar, eğer kayın valide veya kayın pederin bir ayağı çıplak giderse gelinlerinin hırsız olacağından emindirler.
Kadının kilisede başı açık veya küpesiz olması da günahtır.
Kadının parmağında yüzükle yemek yemesi günahtır (s. 174).

Çıkarılmış çizmeleri burnu yukarı gelecek şekilde koyamazsın yoksa ölürsün. Eğer başka birinin çizmelerini böyle koyarsan onun ölümünü istemiş olursun.
Şapkayı ters koymak günahtır; şapkayı elinde çevirmek, başı dönecek anlamına gelir; masaya şapka koyarsan borçlu olursun (s. 175).

Saha Türklerinin bu dönemdeki temel üst giysisi son adı verilen bir tür cekettir (s. 176).

Bir dış giyim türü olarak sangıyah genelde iç giysilerin üzerine giyilmektedir.
Varlıklı Saha Türkleri sangıyahın içine “ırbahı” adı verilen gömlek giymektedirler (s. 177).

Saha Türk ve Sibirya halklarının maden süsleme de ve bölgedeki kaynakları kullanmada usta oldukları görülmektedir. Özellikle hayvan kemikleri ve mamud dişlerinden yapılan aksesuarlar geçmişte ve şimdi de belirgin bir değer taşımaktadır.

Saha Türklerinin takı malzemesi olarak altına itibar etmedikleri, daha çok gümüşü sevdikleri belirtilmektedir (s. 180).

Kazım Yıldırım - Süslenmenin Felsefi Temelleri – Niçin Süsleniyoruz? (s. 265-271)
İlk insanların kullandıkları eşyalardan, barındıkları mağaralar da bile, süs ve süslenme öğelerine rastlanmıştır.
Süsleme sanatları, eskiden birer el sanatı durumundayken, günümüzde çoğu modern teknolojide kullanılan sanayicilerce seri bir biçimde üretilmektedir (s. 265).

Süs, bir sanat objesidir.

Gerekçe ne olursa olsun, işin felsefi temeli, insanın kendisini başkasına göre, eksikliklerini gidererek daha üstün kılmaya çalışmasıdır. Bu eksikliğini gidermek için güzelleşmek ve süslenmek ihtiyacı duymaktadır (s. 269).

Muhtar Kutlu – Abdurrahim Özmen - Kimlik(ler) Sembolü Olarak Giyim, Kuşam ve Süslenme (s. 305-309)
Giyim-kuşam hemen her kültürde etnik ve kültürel sınırların görünür kılınmasını sağlama işlevini üstlenmektedir.

İnsanlığın erken dönemlerinde giysi, daha çok insan vücudunu örten ve dış etkilerden koruyan bir maddi kültür ürünü (idi)
Süslenme ise, ortaya çıktığı dönemlerden günümüze kadar, kişinin kendisini diğerleri karşısında görünür kılmanın ve farklılaştırmanın en önemli sembollerinden birisidir.

Giysi öncelikle bir toplumsallaşma aracıdır.
Ama modern insan için giysi aynı zamanda bireyselleşmenin de aracıdır (s. 305).

…giysinin maddi işlevlerinden daha çok sosyal ve ruhsal işlevleri çok daha fazladır… (s. 306)

Giyim ya da kıyafet bir yandan bize kimlik giydirmekle birlikte, bizim varolan kimi kimliklerimiz de bize kimi kıyafetleri giydirir.
…kişi, giysiyi kimi kimliklerden sıyrılmanın aracı olarak da kullanabilmektedir. Bu nedenle giyim, kuşam kuşak çatışmalarının görünür kılınmasında da etkili bir semboldür.

Kıyafet aynı şekilde cinsel kimliğin pekişmesinin de önemli araçlarından biridir.
Kırsal kesimde yaşayan insanlarla kentli insanların ilk bakışta birbirlerinden ayırt edilmesine giyim aracılık etmektedir.

Dinsel kimlik sembolü olarak giyim, günümüzde İslam ülkelerinde daha çok popülerlik kazanmış durumdadır (s. 307).

Giyim, kuşam ve süslenme farklı topluluklar arsındaki kültürel sınırları belirtmek, belirginleştirmek ve koruma sembolü olduğu gibi, aynı grup içinde de özellikle dinsel ve sosyal sınırların belirgin taşlarıdır (s. 308).

Seçil Koca Gökçen - MÖ. 2. Bin Anadolu Kıyafetlerine Birkaç Örnek (s. 384-390)
Anadolu’da rastlanan ilk kumaş örnekleri Neolitik Dönem’de Çatalhöyük’ten ele geçmiştir.
MÖ. 2.bin Anadolu kadın kıyafetleri oldukça ağırbaşlı ve süsten uzak görünürler. Bunu takip eden dönemde (MÖ. 1. bin) kullanılan kadın kıyafetleri daha gösterişlidir (s. 384).

Hititler kıyafetlerinde başlık, kemer, şal, ayakkabı gibi tamamlayıcı aksesuarlar kullanmışlardır.

…saçaklı elbiseler Anadolu’da Asur Ticaret Kolonileri Dönemi boyunca kullanılmıştır (s. 385).

Hitit İmparatorluk Dönemi’nde gömlek oldukça yoğun kullanılmaya başlanmış ve çeşitlenmiştir. Mantolar Erken Hitit Dönemi’nde kullanılmaya başlanmış ve Hitit İmparatorluk Dönemi’nde oldukça yaygın olarak kullanımı devam etmiştir (s. 387).

Adli Ayter - Kafkas Yöresi Giyim Kuşamında Süslenme (s. 420)
Kafkas halklarındaki giyim kuşam ve aksesuarlar son derece estetiktir. Başta ASTRAGAN kalpak, üstte çuha kaftan, göğüsün sağ ve solunda uzanan savatlı gümüş barutluklar, belde sarkancalı gümüş kemer ve ona bağlı özgün Kafkas Kaması, ayakta sahtiyan çizmeler. Omuzlardan sırta sarkıtılmış arkalık ve tıpkı bir askeri üniforma görünümü sergiler

Kafkas halkları (…) ile Karadeniz sahil yörelerinde yaşayan toplumlarda silahsız dolaşmak ayıp sayılır. Bu yüzden her erkeğin belinde mutlaka kama kemer vardır.

18 yaşını dolduran delikanlıya Kemer Bağlama seremonisi düzenlenir. Köyün eşrafının huzurunda gencin yakınları tarafından hazırlanan Kama – Kemer, en yaşlı ve saygın şahsiyet (Tamada) tarafından delikanlının beline bağlanır (s. 420).

Gelin olan genç kız son kez baba ocağından çıkarken babası, en namlı ustalara yaptırdığı nadide kemeri kızının beline bağlar.

Tarihte ilk kez çeliğe su vermeyi beceren Dağıstanlılar silah yapımında doruklara ulaştılar. Pers – Sasani – Arap – Selçuk – Osmanlı hükümdarlarına asırlarca kılıç, kargı, gürz, zırh ve askeri aksesuarlar ürettiler (s. 421).

---
Halk Kültüründe Giyim Kuşam ve Süslenme Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, Ed. Tekin Koçkar, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2008


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder