Mustafa
Aça - Giresun ve Trabzon İlleri Balıkçılarının Meslek Folkloru - özet
…bu çalışmanın, Türkiye merkezli folklor
araştırmaları içinde bu kapsamıyla bir ilk olması hasebiyle yeni araştırma konularının
ve bakış açılarının geliştirilmesine katkı sağlaması beklenmektedir (s. 1).
…Bilhassa imparatorluktan ulus devlete
geçiş sürecinde gerçekleştirilen Türk folklor çalışmalarında görülmeye başlanan
ve bugün de devam eden kenti, ulusal kültürleri yok eden bir yozlaşma sürecinin
mekânı olarak görme ve kır veya köy yaşamını bu yozlaşma sürecine direnişin
simgesi olarak yüceltme temayülü, halk bilimi araştırmalarının kırsal alanlara
odaklanmasında etkili olmuştur (Oğuz, 2000: 17; 2001: 46). (s. 60)
Meslek folkloru araştırmaları için
bibliyografya (s. 69-70)
423.500 km²’lik yüzölçümüne (…) sahip Karadeniz’in
en derin yeri Kerempe Burnu’nun 80 km açıklarındaki 2246 metre derinliğe sahip
bölgedir (s. 78).
Irmaklarla birlikte denize taşınan organik
materyaller (…) binlerce yıl içerisinde Karadeniz’deki hidrojen sülfür gazını
limitlerin üzerine taşımış ve 150-200 metre derinliklerden sonra canlı
yaşamının mümkün olmayacağı bir hidrobiyolojik yapı ortaya çıkarmıştır (s. 80).
(ya
da) daha yoğun olan tuzlu su alttaki tatlı suyu baskılamış ve oksijensiz
bırakmıştır.
Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna kıyıları
nispeten daha alçak ve sığdır.
(sığ
sular) bu alanların kalkan balığının habitatında önemli bir yer
edinmelerinde etkili olmuştur (s. 81).
Temmuz ve Ağustos aylarında deniz sıcaklığı
20° ile 26° arasında değişirken bu sıcaklık kışları 2° ile 7° aralığına kadar düşmektedir
(s. 82).
Karadeniz’in en fazla ekonomik değere sahip
göçmen balıklarından hamsi, ağustos ayı ortaları ile eylül ayı başlarında (…) Odessa
körfezinde yumurtlar.
…eylül sonuna doğru güneye doğru göçe
başlayan her bir hamsi sürüsünde 15-20 bin ton balık bulunmaktadır.
Şubat ayı ortalarına kadar kısa
duraklamalarla Doğu Karadeniz kıyılarını takip eden hamsi sürüleri bu tarihten
itibaren geri dönüş yolculuğuna başlarlar (s. 85).
Karadeniz’in deniz faunasında yer alan ve
1960’lı yıllarda ticari anlamda avlanan yirmi altı türden bugün geriye altı tür
kalmıştır.
…mersin balıkları, kirlilik, kıyı
dolguları, barajlar ve HES’ler gibi pek çok dış müdahaleden ötürü balıkçıların hatıralarında
yaşar hale gelmişlerdir (s. 86).
Plinius (…) ve diğer bazı kaynaklardan
anlaşıldığı kadarıyla antikçağda Karadeniz balıkçılığında ekonomik değeri en
yüksek olan balık türleri, ton, palamut, uskumru ve mersin balığı olmuştur (s.
98).
Mossynoiklerin ambarlarında yunus eti bulunması
açık deniz balıkçılığı yapabildiklerini (…) işaret etmektedir (s. 99).
Strabon’a göre, özellikle Pharnakeia
(Giresun) yöresinde yapılan balıkçılık; bilhassa palamut
avı denizin yöre halkına sunduğu bir lütuftur. Zira, bu
balık ilk defa burada yakalanmıştır (s. 100).
(Evliya
Çelebi ve Kâtip Çelebi’nin eserlerinde özellikle Trabzon ve çevresiyle ilgili
verilen bilgilerin hemen tamamı, Âşık Mehmed’in Menâzırü’l-‘Avâlim adlı
eserinden alıntıdır)
Trabzon havalisinde çoğunlukla Mersin,
Faroz ve Sürmene balıkçıları, Giresun havalisinde ise Ayvasıl, Gülburnu (Zefre)
ve Tirebolu balıkçıları yüzyıllarca yunus avcılığı yapmışlardır (s. 114).
Karekin Deveciyan, 1915 yılında yayınlanan
“Balık ve Balıkçılık” adlı ünlü kitabında Türk karasularında avlanan balıklar hakkında
bilgiler verirken, hamsi, istavrit, palamut, yılanbalığı ve mezgit avcılığı bahislerinde
Tirebolu, Görele, Trabzon, Araklı, ve Sürmene balıkçılığına da atıflarda bulunmuştur
(s. 116).
Sürmene’nin dışında Trabzon’da, Mersin ve
Çarşıbaşı kıyılarıyla Giresun’da Espiye, Tirebolu ve Bulancak kıyılarında tekne
yapım tezgâhları faaliyet göstermiştir (s. 132).
(eskiden)
Denizin altı üstünden kalabalıktı.
Menderes’ten sonra kayıklar çoğalmaya
başladı.
…gırgır dedikleri şeyler çıktı. Üç beş sene
iyi avcılık yaptılar. Büyüttüler de büyüttüler takımları. Derken balık bitti;
ufak büyük demediler ne bulurlarsa kırdı geçirdiler (s. 133).
Giresun, geçmişten beri Doğu Karadeniz
bölgesinin önemli balıkçılık merkezlerinden biri olmuştur.
…devam etmekle birlikte bu meslekten geçimini
temin eden aile sayısı geçmişe nispetle oldukça azalmıştır (s. 138).
Giresun Tarım İl Müdürlüğü’nün 2013 yılı
kayıtlarına göre Giresun ili genelinde 630 balıkçı teknesi (gemi) faaliyet
göstermektedir.
Bu teknelerde çalışan 18 yaşından büyük
balıkçı sayısı 2128’dir. Amatör Balıkçı Belgesi’ne sahip olan amatör balıkçı
sayısı ise 473’tür (s. 139).
Piraziz ve Bulancak ilçeleri ve özellikle
Ayvasıl mevkii, Giresun balıkçılık kültürünün “Pazarsuyu/Ayvasıl” hattını
oluşturmaktadır.
…ilin en eski balıkçı yerleşimi konumunda
olan Ayvasıl’da yaşayan kalabalık balıkçı aileleri şehir merkezinde de çoğu zaman
bu kültürel hattın temsilcileri olmuşlardır (s. 141).
İl merkezinde iki barınağın dışında az
sayıda balıkçı, kayıklarını Aksu Deresi’nin denizle buluştuğu barınak hüviyeti
taşımayan alana bağlamaktadır (s. 143).
(Bulancak) İlçenin en büyük alana sahip
barınağı Pazarsuyu deresinin denizle buluştuğu alanda bulunan barınaktır (s.
145).
(Tirebolu) liman sahasında boyları 5 ile 10
metre arasında değişen 150 civarında balıkçı teknesi bulunmaktadır (s. 153).
(Eynesil) Boztepe barınağı merkezdeki
barınağa göre daha hareketlidir. İlçedeki balıkçı kayıklarının önemli bir kısmı
fiziki imkânları oldukça sınırlı olan bu barınağa bağlanmaktadır (s. 156).
Trabzon
Trabzon Tarım İl Müdürlüğü’nün 2013 yılı
verilerine göre Trabzon ili genelinde 1094 adet balıkçı teknesi faaliyet
göstermektedir. Bu teknelerde çalışan 18 yaş üstü balıkçı sayısı 5236’dır.
Amatör Balıkçı Belgesi’ne sahip balıkçı sayısı 3570 ile Giresun’a nispetle oldukça
yüksek bir rakama ulaşmıştır (s. 157).
Trabzon ili balıkçılık
kültürünün batıdaki hattını (…) Beşikdüzü, Vakfıkebir ve Çarşıbaşı ilçelerinin
oluşturduğu “Büyükliman/Yoroz” hattıdır (s. 158).
…ikinci önemli alan Akçaabat’tan başlayıp Arsin’e
kadar olan alanı temsil eden “Faroz/Değirmendere” kültür hattıdır.
…il merkezinde balıkçıların yoğunlaştığı
alanlar Çömlekçi ve Faroz mevkileri olmuştur.
Balıkçı ailelerinin bir kuşak öncesine
kadar hemen tüm bireyleri yunus avcılığına iştirak etmiştir.
Faroz’da bugün, 150 kadar balıkçı teknesi
bağlıdır.
(100. Yıl Barınağı) Barınakta boyları 3-9
metre aralığında değişen 100 kadar tekne bağlıdır.
Vakfıkebir, Osmanlı döneminde küçük bir
balıkçı limanı ihtiva eden bir kaza merkezi olmuştur (s. 164).
İlçede 20 civarında küçük balıkçı teknesi
vardır.
Çarşıbaşı’nda balıkçılık, ilçenin kurulduğu
dönemlerden itibaren en önemli geçim kaynaklarından biri olmuştur.
Burunbaşı mevkiinde inşa edilen barınakta
boyları 4 ile 12 metre arasında değişen 70 civarında balıkçı teknesi bağlıdır
(s. 166).
Çernobil Nükleer Santrali’nde meydana gelen
kazanın deniz faunası üzerindeki yıkıcı etkileri, araştırma sahasında, meslekî
ve sosyolojik açıdan en çok Çarşıbaşılı balıkçı aileler üzerinde etkiler
bırakmıştır.
…balık kıtlığının yaşandığı bu dönemde
geçimlerini temin etmek için İskenderun ve Mersin gibi Akdeniz’e kıyısı olan
illere göç etmişlerdir (s. 168).
Fenerköy (Yoroz), Çarşıbaşı ilçesi balıkçı
kültürünün merkezi konumundadır.
Yoroz’da, boyları 6 ile 10 metre arasında değişen
50 civarında balıkçı teknesinin yanı sıra Yorozlu balıkçı ailelerine ait çok
sayıda gırgır teknesi bağlıdır (s. 169).
(Akçaabat) İlçenin idari sınırları içinde
toplam 7 adet çekek yeri ve barınak bulunmaktadır. Bu sayı Trabzon ili merkezindeki
barınak sayısından fazladır. İlçe merkezinde etrafı köftecilerle kuşatılmış
olan barınakta boyları 4 ile 8 metre aralığında 100 civarında balıkçı teknesi
bağlıdır.
Akçaabat balıkçıların en önemli avlakları
Galanima deresi ile Sargana mıntıkasına kadar olan deniz alanıdır (s. 172).
(Mersin) yunus avcılığının yüzyıllar
boyunca en önemli merkezlerinden biri olmuştur.
Akçakale barınağında boyları 4 ile 12 metre
arasında değişen 55 civarında balıkçı teknesi bağlıdır.
(Araklı) Merkez barınağında boyları 4 ile
10 metre arasında değişen 120 civarında balıkçı teknesi bağlıdır.
Sürmene’nin Balıklı’dan sonra diğer bir
balıkçı merkezi olan Yeniay’da yeni tersane alanı içinde boyları 4 ile 10 metre
arasında değişen 50 civarında balıkçı teknesi bağlıdır.
Of balıkçı barınağında 25 kadar balıkçı
mevcuttur.
…
Geleneksel karakterli pek çok meslekte
görülen usta çırak ilişkisine dayalı bir öğretim süreci, balıkçılıkta da yaygın
şekilde uygulanmaktadır (s. 195).
Gaban Reisi: Araştırma sahasındaki
balıkçılık uygulamalarında balık tarayıcı cihazların henüz yaygınlaşmadığı
dönemlerde av takımlarına yer alan bir diğer görevli de dışarı gözcüsü
olmuştur. Sürmene ve Araklı havalilerinde “gaban reisi”, diğer havalilerde ise
genellikle “dışarı reisi” veya “tepe reisi” şeklinde adlandırılır… (s. 196)
Yakamoz olan gecelerde palamut parlar, bunu
görüp balığı tespit etmek önemlidir. Günümüzde sonar cihazları kullanılmaya
başlayınca görmenin bir önemi kalmadı… (s. 197)
Koca Reis: Meslekî hiyerarşi içinde
reislerden sonra koca reisler yer almaktadır. Bu rütbe, çoğunlukla aileden
olmayan, maaş veya payla çalışan balıkçılar arasından seçilen muteber ve
tecrübeli bir balıkçı tarafından temsil edilmektedir.
Koca reis, av sezonu süresince tayfanın
ayarlanması, pulatka (avans) ve payların dağıtılmasının yanı sıra, palacı ile
birlikte av sırasında teknedeki işlerin yolunda gitmesinden sorumludur.
Palacı: Bir
nevi güverte reisi olan palacı avın sorunsuz bir biçimde gerçekleştirilmesi ve
tayfanın uyumlu bir biçimde çalışması gibi temel sorumlulukları yerine
getirmektedir.
Irgatçı: Gırgır ağının altına takılı olan
çelik teli, ağ denize indirilirken serbest bırakmakla ve ağ denizden
toplanırken ırgat tabir edilen büyük makaralı vincin başında reisin
talimatlarına göre belirlenen hızlarda toplamakla görevli gemicidir.
Botçu: İyi bir botçu av sırasında ağı balık
sürüsünün etrafında sorunsuz bir biçimde çevirecek ve avın kısa sürede beklenen
şekilde gerçekleşmesinde belirleyici olacaktır.
Peçeci: Av sırasında çevrilen ağın “peçe”
tabir edilen üst kısmını botçudan alarak düzenleyen kişiye verilen isimdir (s.
198).
Hamlacı: Hamlacının
görevi, ağların dibe inmesini sağlayan kurşunları yığmaktır.
Mapacı: …ağ mapalarının ağ telinden
çıkarılmasından ve düzenlenmesinden sorumludur.
Aşçı (s. 199)
İstifçi: …teknelerdeki insan gücü
ihtiyacını karşılayan diğer katılımcıları karşılamak üzere kullanılmaktadır (s.
200).
Makinist: …motorların sorunsuz biçimde
çalıştırılması ve olası arızaların giderilmesinden sorumlu olan teknik elemandır.
Teknelerde acemi personel genellikle ayak
işlerini yapar.
…meremetten anlamayanlar (ağ tamiri) bu
işlere yollanır. Matis (yani meremet) yapan ustaların yanında onlara ağdan
tutmak suretiyle yardım ederler (s. 213).
…üyelerin kabul süreçleri boyunca meslekî
yeterliliklerini ispat etmenin dışında, genel sosyal ve ahlakî kurallara da
dikkat etmeleri gereklidir (s. 214).
Reis, grubun lideri olarak statüsünden
kaynaklanan önemli kararları almakla sorumludur (s. 215).
Av sırasında çeşitli sebeplerle
anlaşmazlığa düşen personel arasındaki sorunlar palacı tarafından halledilmeye
çalışılmakta, anlaşmazlığın sürmesi ve taraflardan birinin gruptan ayrılma
kararı alması durumunda, takım sahibi aynı zamanda reis ise, durumdan haberdar
edilmektedir (s. 216).
Takım sahibi veya koca reis, hangi ödeme
usulüne göre anlaşma yaparsa yapsın, anlaştığı tayfaya “pulatka” adı verilen ve
avans yerine geçen bir ödeme gerçekleştirir. Bu ödeme, tayfayı gruba bağlamak
anlamına gelmektedir (s. 219).
Gündüzleri palamut
sürüleri denizin yüzeyine yakın hareket ettikleri için deniz yüzeyinde gözle
görülür bir “çepreşik” yaratmaktadırlar. Bundan ötürü “yol balığı” şeklinde
adlandırılan palamut sürüsünü gözle tespit eden balıkçılar, sürünün önüne geçip
ağ sermek için hızlı hareket etmek zorundadırlar. Balıkçılar arasında “yol
kapma” sözü ile ifade edilen bu süreçte, hızlı davranan balıkçı teknesi balığın
önüne geçip ağ sermeye başladığı takdirde balığa hamle yapan diğer teknelerin
av hakları sona ermiş olmaktadır (s. 227).
Ben denize ağ kurduğum zaman ağ denizin
dibine inmez suyun üstünde kalır. Karşıdan bir balıkçı geldiğinde ağlara
takılmasın diye, ağımı parçalamasın diye onun yüzüne lamba tutarım o da anlar
yolunu değiştirir. Balıkçı bunu anlar diğerleri bilmez. Palamut ağında yanar
söner bir ışık vardır, bir de kayıkta vardır kayıktaki yanmaz sabit durur. Bir
balıkçı geldiğinde o ışıklı yerden geçmez ağ olduğunu bilir çünkü (s. 228).
Balıkçı
Yerleşimleri
Kıyı yerleşimlerindeki balıkçı köylerinin
kuruluşunda etkili olan en önemli unsur, deniz ve topografya özellikleri ile
doğa bileşenleri olmuştur (s. 235).
…konutların iki ya da üç katlı, çok
pencereli, ayrık düzende ve her cepheye açık olması belirgin özellikleridir.
Evlerin bodrum katları, barınakların
oldukça sınırlı olduğu dönemlerde kayık damı olarak da kullanılmıştır (s. 236).
Kıyı boyunca karayolu inşasının tam
anlamıyla başladığı 1960’lı yıllardan büyük oranda tamamlandığı 2000’li yıllara
kadar alınan yanlış kararlarla doğal oluşumlar, yapılaşmış çevre birlikteliği,
tarih, kültür, yaşantı ve yaşayanlarla ile meydana gelen oluşumlar göz ardı
edilmiştir (s. 238).
Geleneksel toplumlarda aile, çeşitli
işlevleri (ekonomi, eğitim, güvenlik) yerine getirmektedir.
Kişinin toplumdaki statüsünü belirtmek için
“kimlerdensiniz” diye sorulur.
Balıkçı ailelerinde babaların mesleklerinden
ötürü çocuklarından uzun süre ayrı kalmaları, onların fiziki ve ruhsal gelişimlerine
çoğu zaman destek olamamaları, anneler tarafından sitemkâr bir biçimde onların
“kayık babası” deyimiyle nitelendirilmelerine sebep olmaktadır. “Balıkçının
parası pul karısı duldur.” Şeklinde kalıplaşan ve yöre balıkçıları arasında
oldukça yaygın olan söz de bu durumu işaret etmektedir (s. 241-242).
Balıkçı ailelerinin geçmişte görücü
usulüyle oğullarına eş ararken yine balıkçı ailelerinin kızlarına
meyletmelerinde talip olunan kızların ağ örmeyi biliyor olmaları da kısmen
etkili olmuştur. Doğu Karadeniz’de icra edilen çok sayıda el sanatı arasında
ismi bugüne kadar pek zikredilmemiş olsa da ağ örücülüğü maharet gerektiren bir
iştir (s. 243).
Avcılık
Biçimleri ve Av Araçları
…balıkçılardan derlenen pek çok meslekî
anlatı, her iki ilin balıkçılarının geçen yüzyılın başlarından beri Samsun ve
İstanbul’un yanı sıra Romanya, Bulgaristan, Kırım, Rusya, Gürcistan, Akdeniz ve
Ege kıyılarındaki avcılıklarına dönük bilgiler içermektedir.
Bölge balıkçılığının antik dönemlerine dair
küçük bilgiler veren kaynaklarda izine rastlanmayan hamsinin, besin değerinin
fark edilmesi ile ekonomik değer taşıyan balıklar arasına terfi etmesi anlaşılabildiği
kadarıyla Komnenos hâkimiyeti döneminde gerçekleşmiş (s. 259).
…en eski hamsi avcılıklarında uzun yıllar
“sürgülü serpme” adı verilen pamuk ipliğinden mamul ağlar kullanılmıştır.
Tüm süreçleri insan kuvvetine dayalı olan
bu kadim av geleneğinde, serpmeler mehtapsız gecelerde, tekne kenarından denize
tutulan ve yörede “fanya” veya “likmen” şeklinde adlandırılan fitilli ve camsız
gaz lambasının ışığına hamle yapan hamsinin üzerine atılmıştır (s. 260).
Çevirme ağlarının ve avcılığının ilk
örnekleri, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra körfez ve dalyan ağızlarında
gerçekleştirilen hamsi avcılığında görülmeye başlamış ve 1930’lu yıllara kadar
geliştirilerek yaygınlık kazanmıştır (s. 261).
(Bu
ağlara hamsi ığrıbı deniyor)
Bugünkü gırgırcılığın başlangıç
dönemlerinde 10-12 metre boyundaki kancabaş tekneleri ile 20 civarında
personelle avcılık gerçekleştiren yöre balıkçıları, bu avcılığı çoğu zaman
“Alamanacılık” şeklinde adlandırmışlardır (s. 263).
(Hamsiden
başka) Daha çok palamut avcılığında olmakla birlikte, kefal, lüfer avcılığında
da kullanılan alamana ağları vardı.
Giresunlu ve Trabzonlu alamanacılar, bu
avcılık için hemen her yıl gurbete çıkmışlar ve Boğaz’daki avlaklarda
avlanmışlardır. Boğaz avcılığına giden alamanacılar teknelerde barınma
imkânının olmadığı dönemlerde avlaklara yakın sahillere oluşturdukları
barakalarda barınmışlardır. (Bu
barakalara balakan adını vermişler) (s. 264)
(1960’lı
yıllar) ilk balık bulucu aletlerin kullanılmaya başlanmasının ardından geleneksel
avlanma biçimlerine duyulan ihtiyaç azalmıştır (s. 265-266).
…eğlence
mekânlarına giderek yorgunluklarını atmaya çalışmaktadırlar. Bu eğlencenin
merkezinde çoğu zaman alkol ve kadınlar vardır. Balıkçılar kendi aralarında bu
eğlence için “kedi boğmak” şeklinde bir jargon geliştirmişlerdir.
Balıkçıların türküleri, genellikle memleket
vurgulu türkülerdir (s. 271).
…yunuslar,
yüzyıllar boyunca hem iç hem de dış avlaklarda yağı için avlanmıştır (s. 272).
…yunus avcılığı yapan balıkçılar,
Karadeniz’in sularında yaşayan yunusları türlerine göre üçe ayırmışlardır. Bu
üç yunus türünden en büyüğüne “afalina” veya “afarna”; nispeten daha küçük
olanına “tırtak”, “dırdak” veya “turtak”; en küçük olanına ise “mutur”, “motor”
veya “musur” adını veren yöre balıkçıları, diğer türlere göre daha fazla yağ
ihtiva ettiğini müşahede ettikleri “mutur” türü yunusları avlamaya öncelik
vermişlerdir (s. 276-277).
…hem Giresun hem de Trabzon balıkçıları
arasında yunusun tabulu hayvanlardan birisi olduğuna dönük ipuçları içeren
benzer pek çok anlatı tespit edilmiştir.
“Yunus avcılığı yapanların ölümü pek iyi
değildir.”
“Hanımı gebe olanlara eskiden yunus
kestirilmezdi. Kestirilirse doğacak çocuğun sakat olacağı söylenirdi. (s. 280)”
…yunus haricinde, sadece kırlangıç balığı
ile ilgili benzer bir inanış tespit edilebilmiştir.
Akçakaleli ve Yorozlu kimi balıkçılar,
yakalandığı zaman bağırdığını ve tıpkı yunus gibi gözyaşı döktüğünü
söyledikleri bu balığı yiyenlerin çok yaşamayacaklarını ifade ederler (s. 281).
Sürmene bıçaklarının ilk örneklerinin
çıktığı yer olarak kabul edilen Gölonsa Mahallesindeki eski bıçak ustaları,
Sürmene bıçağının yapımında da yunus yağı kullanmışlar (s. 286).
(Mersin
balığı) Irmakçılık / Morinacılık
Karadeniz faunasının en kıymetli balıklarından
biri olmuştur.
Hititler döneminden beri özellikle havyarı
için avlanan morina balıkları hakkında Sümer kaynaklarında da bilgilere rastlamak
mümkündür.
Kış aylarını sığ deniz sularında geçiren
mersin balıkları, bahar aylarıyla birlikte havyarlarını dökmek için nehirlere
hareket etmişlerdir (s. 288).
Bazı olurdu 20-30 kilo havyar alırdın bir
balıktan.
Kalkancılık
Giresunlu ve Trabzonlu balıkçıların meslek
jargonunda “sac balığı”, “gambula” veya “çivili/mıhlı balık” şeklinde
adlandırılır.
April beşi balığın leşi. Bu zamanda balıkçılar
ağlarını denizde kurulu olarak bulundurmak isterler. Aprilin beşinde çoğu zaman
balıkçıların yüzü gülmüştür (s. 295).
Orkinosçuluk
…küçüğüne “tombik”, büyüğüne “istavrit azmanı”
da denilen orkinos, Karadeniz’in büyük balıklarındandır.
Geçmişte mayıs ayı ile başlayan ve herhangi
zaman bir sınırlamasına tabi tutulmayan orkinos avcılığı, bugün 15 Mayıs-15
Haziran tarihleri arasını kapsayan 1 ayla sınırlandırılmıştır (s. 299).
Gölcülük
/ İnci Kefalciliği
Faroz’un balıkçı aileleri, 1960’ların
ortalarından itibaren yaklaşık yirmi yıl süreyle 15 Nisan ve 15 Mayıs tarihleri
arasında Van Gölü’nde inci kefali avcılığı yapmışlardır.
Gölcülük yılları balıkçıların hem meslekî
hem de umumî kültürlerini bölge dışından topluluklara aktarmalarına vesile
olmuştur (s. 301).
Kelercilik
Köpek balıkları, ciğerlerinden elde edilen
yağın yanı sıra çeşitli amaçlarla kullanılan yüzgeçleri için de avlanmıştır.
Avlanma
usulleri
Manyatçılık, Barabatçılık, Molozmacılık,
Volicilik
…salyangoz avlama
belgesine sahip balıkçılar, 1 Mayıs- 31 Ağustos tarihleri arası hariç olmak
üzere “algarna” adını verdikleri trol tarzı av aleti ile avlanmanın yanı sıra
hava kompresörlü donanımlarla dalgıçlık yaparak da salyangoz toplayabilmektedirler
(s. 312).
(dinamit)
özellikle kefal balığı avcılığında kullanılan bir yöntem olmuştur.
Balıkçılık
kültürünün güncel aktarım ortamları
kahvehane ve meyhaneler,
av hazırlıklarının yapıldığı liman veya
barınaklardaki açık alanlar
avcılık sırasında
balık halleri ve balık satış tezgâhları
kooperatif ve dernek salonları
düğün veya cenaze törenleri (s. 315)
Balıkların
Muhafazası
…ihtiyaçtan fazla olanlarının muhafazası
yolunda en eski yöntemlerden birisi, balıkların doğal su çukurlarına veya su
basmış çayırlıklara bırakılması olmuştur.
…balıkçılar uzun yıllar, avladıkları
balıkların satılmayanlarını bir sonraki gün satabilmek düşüncesiyle kazdıkları
kuyularda muhafaza etmişlerdir (s. 320).
Hamsinin en yağlı olduğu dönemlerde, diğer
bir ifadeyle kar suyu yediği dönemlerde hazırlanan tuzlamalarda hamsilerin
büyükleri ve küçükleri ayrı ayrı salamura yapılabilmektedir (s. 323).
Naylon poşetlerin olmadığı dönemde, irice
boydaki balıkların ipe dizilmesi zorunlu bir taşıma yöntemiydi.
Trabzonlular hamsi için özel bir sepet
taşırlardı. Üstten saplı, iki dipli, sık örgülü sepetlerdi bunlar (s. 330).
İnanış ve Uygulamalar
…denize tekne indirileceği zaman (tekne
sahibi gevrek yaptırır) çocuklara bu gevrekleri dağıtır ve indirilen teknenin
arkasından taş atmalarını tembihlerdi.
Teknenin ardından taş atmayı uğur
sayarlardı
Tekneler denize indirilirken kurban da
kesilirdi (s. 341).
Balıkçıların av başlangıcına dönük
ritüellerinde saçı uygulamasının dikkat çekici bir başka örneği de av
hazırlıkların sonlarında, ailenin çocuklarından birinin talimat ağın (bir) kısmına
idrarını yapmasıdır (s. 342).
Nazardan sakınmak için balıkçılar,
kayıklarına nazarlığın yanı sıra nal, kurban hayvanlarının boynuzlu kafaları, sarımsak
ve çam kozalağı asarlardı (s. 344).
Satılık olmayan kayık ya da tekneye
“Satılık” ibaresinin yazılması, doğrudan nazarı önlemeye dönük bir çabanın
ürünüdür.
Av öncesinde ağların üzerinde dökülen tuz,
Türk kültüründe bolluk ve bereketi simgelemenin yanı sıra, nazara karşı da
kullanılmaktadır (s. 347).
Bölge balıkçıları arasında geçmişten beri
uğursuzluk getirdiğine inanılan veya avdaki bir olumsuzluktan sorumlu tutulan
kişiler hep varolagelmiştir.
Balıkçılar arasında uğursuz olduğuna
inanılan kişiler olduğu gibi, uğuruna inanılan kişiler de vardır.
Usta balıkçılar yakalamış oldukları iyi
balıkları karşısındaki balıkçılara göstermezler. Gördükleri zaman bir daha
yakalayamayacağına inanırdı (s. 354).
Annem deniz rüzgâra varınca süpürgeyle elek
asardı. Babamlar hep denizde olurdu çünkü. Eskiden yayık ipi vardı, onu
süpürgeyle birlikte eleğe asarlardı rüzgâr dursun diye. Denizin de azması gitsin
diye “Oğlum şu yağlı ekmeği denize at.” Derlerdi.
Yaşlı kadınlar ekmeğin üzerine tereyağı ile
bal sürerler denize atarlarmış.
…denizdeyken fırtına çıktığı zaman bıçağı
fırtınaya veya sudaki hortuma doğru diker duasını okurmuş. Hortum varsa
dağılırmış birden (s. 263).
Balıkçı eşleri, geçmişte kocalar tarafından
karaya çıkartılan balıkların kasalanması ve bu kasaların taşınması işlerinde de
fiilen yer almışlardır.
Balıkçı denizle evlidir, eştir deniz
balıkçıya. Denize bir girdin mi onunla evli olursun ayrılamazsın. Benim büyük
babam da balıkçıydı derdi ki bize “Götün suya değdiği zaman bu denizden
ayrılamazsın (s. 250).”
Avcılık
Biçimleri ve Av Araçları
Alamanacılıktan Gırgırcılığa
…serpmeler mehtapsız gecelerde, tekne
kenarından denize tutulan ve yörede “fanya” veya “likmen” şeklinde adlandırılan
fitilli ve camsız gaz lambasının ışığına hamle yapan hamsinin üzerine atılmıştır
(s. 260).
Alamanacılıkta ortalama bir teknede yirmi
tayfa, iki direkçi ve iki palacıdan oluşan yirmi dört balıkçı görev almıştır (s.
263).
…alamanacılar, av takvimlerini çoğu zaman
palamut sezonuna göre ayarlamışlardır. Ağustos ayının ortalarından kasım ayına
kadar palamut avcılığı yapan 206 Giresunlu ve Trabzonlu alamanacılar, bu
avcılık için hemen her yıl gurbete çıkmışlar ve Boğaz’daki avlaklarda
avlanmışlardır. Boğaz avcılığına giden alamanacılar teknelerde barınma
imkânının olmadığı dönemlerde avlaklara yakın sahillere oluşturdukları
barakalarda barınmışlardır. (Bu barınaklara balakan
denir (s. 264).
Palamut avcılığında balığın doğası gereği
hızlı hareket edilirken hamsi avcılığında hamsiler daha yavaş hareket ettikleri
için nispeten daha yavaş hareket edilmektedir. Araştırma sahasındaki bazı
balıkçı grupları arasında “canavar” şeklinde de adlandırılan botlar, oldukça
güçlü motorlara sahiptir. Başka türlü ağır hamsi ağını çeken av teknesinin uyguladığı
baskıya mukavemet göstermeleri mümkün değildir (s. 267).
Gurbet avcılığında yoğun bir çalışma
programı içinde yer alan balıkçı ekipleri, av zamanları dışındaki (zamanlarda) eğlenceye
önem vermektedir (s. 270).
Bu eğlencenin merkezinde çoğu zaman alkol
ve kadınlar vardır. Balıkçılar kendi aralarında bu eğlence için “kedi boğmak”
şeklinde bir jargon geliştirmişlerdir.
Yunusçuluk
Doğu Karadenizli balıkçılar arasında
geçmişte genellikle “difrin” adıyla ifade edilen yunuslar, yüzyıllar boyunca
hem iç hem de dış avlaklarda yağı için avlanmıştır.
Bölgenin balıkçılık tarihinden
bahsedilirken de ifade edildiği gibi, yunus yağı, sadece Osmanlı döneminde
değil, Cumhuriyet döneminde de oldukça önemli bir ekonomik değer olmuştur (s.
272).
Karadeniz’in sularında yaşayan yunusları
türlerine göre üçe ayırmışlardır.
…en büyüğüne “afalina” veya “afarna”;
nispeten daha küçük olanına “tırtak”, “dırdak” veya “turtak”; en küçük olanına
ise “mutur”, “motor” veya “musur” adını veren yöre balıkçıları, diğer türlere göre
daha fazla yağ ihtiva ettiğini müşahede ettikleri “mutur” türü yunusları
avlamaya öncelik vermişlerdir (s. 276-277).
Balıkçıların bu hayvanı “yunus” yerine
genellikle belirtilen şekillerde ifade etmeleri, kutsal vasfa sahip av
hayvanının isminin zikredilmemesine dönük bir kadim bir inanışın izlerini
taşımaktadır (s. 277).
Yunus mübarek hayvandır. Onu avlayanların
çoluk çocuğu sakat doğdu. Bu avcılıktan kimse onmadı. Başlarına türlü türlü dert
geldi (s. 279).
Dibi çamurlu sulardan hoşlanan kırlangıç balığının büyüğüne Giresun havalisinde “bey
balığı”, yavrusuna ise “derviş” adı verilmiştir. Akçakaleli ve Yorozlu kimi
balıkçılar, yakalandığı zaman bağırdığını ve tıpkı yunus gibi gözyaşı döktüğünü
söyledikleri bu balığı yiyenlerin çok yaşamayacaklarını ifade ederler (s. 281).
Irmakçılık
/ Morinacılık
…mersin balığı, hem etiyle hem de
havyarıyla tarih boyunca Karadeniz faunasının en kıymetli balıklarından biri
olmuştur.
…mersin balıkları, Karadeniz’in güney
kıyılarında daha ziyade Kızılırmak, Yeşilırmak ve Sakarya nehirlerinin denizle
buluştukları bölgelerdeki geniş sucul deltalarda 1920 ve 1960 yılları arasında
ticari amaçlarla avlanmışlardır (s. 288).
…av takımında havyar çıkarmada ve hazırlamada
mâhir bir balıkçı bu işten sorumlu olmuştur (s. 290).
Kalkancılık
…meslek jargonunda “sac balığı”, “gambula” veya
“çivili/mıhlı balık” şeklinde adlandırılır…
Doğu Karadeniz kıyılarına göre nispeten
daha düzenli, sığ ve kumluk olduğu kıyılarda daha fazla av vermiştir (s. 295).
Balıkçılar iç avlaklardaki kalkan
avcılıklarında 200 metre boyunda “fanyalı ağ” tabir edilen bir ağ
kullanmışlardır. Kıyıdan 6-7 mil açıkta 50 kulaçlık sığlıklarda deniz tabanına
serilen bu ağın derinliği 2 metre kadar olup alt kısmında taş, üst kısmında
mantar bağlıdır.
(Kalkan
avında kullanılan bir başka ağ) Karmaklar yemlenmiş çok sayıda olta
iğnesinin misinaya dizilmesi suretiyle oluşturulmuştur. Sayısı bini bulan
iğnelerin tek tek yemlenmesi, yemlenen iğnelerin birbirine takılmayacak biçimde
akıntılarla ve kürekçi ile uyumlu biçimde denize bırakılması, karmak avcılığını
sabır ve maharet gerektiren bir usul haline getirmektedir (s. 297).
Orkinosçuluk
…küçüğüne “tombik”, büyüğüne “istavrit azmanı”
da denilen orkinos, antik çağlarda Karadeniz faunası içinde yer almış ve büyük balıkları
avlamaya meyleden ilk balıkçıların gözde avlarından biri olmuştur (s. 298).
Gölcülük
/ İnci Kefalciliği
Van Gölü’nde avcılığa giden balıkçılar
arasında Farozlular ilk sıradadır. Faroz’un balıkçı aileleri, 1960’ların
ortalarından itibaren yaklaşık yirmi yıl süreyle 15 Nisan ve 15 Mayıs tarihleri
arasında Van Gölü’nde inci kefali avcılığı yapmışlardır (s. 300).
Avcılık süresince balıkçılar, diğer gurbet
avcılıklarında olduğu gibi geçici kulübelerde barınmışlar, yemeklerini
kendileri yapmışlardır.
Kelercilik
Köpek balıkları, ciğerlerinden elde edilen
yağın yanı sıra çeşitli amaçlarla kullanılan yüzgeçleri için de avlanmıştır.
Manyatçılık
ve Barabatçılık
Manyatta ağ, kurşun ağırlıklıdır; barabat da
ise mantar ağırlıklıdır. Amaç manyatın dipten, barabatın üstten gelmesini
sağlamaktır. Manyat genellikle barbun ve kıraça avlanırken kullanılır. Barabat
ise hamsi, sargan ve çinekop avlamak amacıyla kullanılır. Manyat ağı, barabata
göre daha büyüktür (s. 508).
Molozmacılık
Fanyalı ağ da denilen “molozma/moluzma”
ağları, iki veya üç kattan oluşan ağlardır. Ağ ustalarına özel olarak
hazırlatılan molozma ağlarının gömlek tabir edilen katı içte, fanya tabir
edilen katı ise dıştadır. Gömlek gözleri fanya gözlerinden daha küçük olduğu
için bu iç kata ulaşan balıklar geri çıkamadıkları için bu katın içinde
birikmektedirler (s. 307).
Sovyetler Birliğindeki halklar serbest
piyasa ekonomisine geçişte yaşadıkları sancılardan ötürü çoğu zaman Türkiye’yi
bir kurtuluş olarak görmüşlerdir. İstanbul’a duyulan yoğun ilginin dışında
Trabzon başta olmak üzere tüm Doğu Karadeniz illerinde bavul ticareti yapmanın
yanı sıra fuhuş sektöründe de çalışmışlardır. Bu hayat kadınlarını ifade edecek
şekilde kullanılan “Nataşa” tabiri Trabzon havalisinde Rus kefalini ifade etmek
için kullanılırken, aynı balık Giresun havalisinde Sovyetler Birliği’nin son
lideri olarak tarihe geçen “Gorbaçov”un adıyla anılmaya başlanmıştır.
Giresunlu ve Trabzonlu balıkçıları arasında
yakın geçmişte Rus kefalini havyarı için avlayanlar da olmuştur (s. 309).
Volicilik
Araştırma sahasında 2.tip balıkçı aileler
tarafından bugün palamut, kefal ve lüfer avcılığı sırasında kullanılan ve
ismini “voli” tabir edilen ağdan alan avcılık biçimidir (s. 310).
Kıyıdan açıkta yüzen palamut, Karadeniz’e
yaz sonlarında Boğaz’dan doğru iner. Daha sonra, Ege Denizi’ne doğru düz bir
hatta dönmeden önce yem arayarak kıyı boyunca doğuya doğru ilerler. Palamut
genelde kıyıya paralel hareket ettiğinden ağlar kıyıya dik yerleştirilir (s.
311).
Salyangozculuk
/ Gohlecilik
…balıkçılar, 1 Mayıs- 31 Ağustos tarihleri
arası hariç olmak üzere “algarna” adını verdikleri trol tarzı av aleti ile avlanmanın
yanı sıra hava kompresörlü donanımlarla dalgıçlık yaparak da salyangoz toplayabilmektedirler.
…tüm omurgasız hayvanlar için olduğu gibi
salyangoz da dinen mekruh kabul edilmekte, etinin tüketilmesine rıza gösterilmemektedir
(s. 312).
Dinamitçilik
…kefal balığı avcılığında kullanılan bir
yöntem olmuştur.
Meslekî
Kültürün Aktarım Ortamları
kahvehane ve meyhaneler
av sezonuna hazırlık
avcılık sırasında verilen yemek ve çay
molaları
balık halleri ve balık satış tezgâhları
balıkçılar tarafından kullanılan damlar, salaşlar
kooperatif ve dernek salonları
düğün veya cenaze törenleri (s. 315).
Balıkların
Muhafazası
…en eski yöntemlerden birisi, balıkların
doğal su çukurlarına veya su basmış çayırlıklara bırakılması olmuştur.
...avladıkları balıkların satılmayanlarını
bir sonraki gün satabilmek düşüncesiyle kazdıkları kuyularda muhafaza etmişlerdir
(s. 320).
(Bir
diğer yöntem kar kuyularıdır.)
Karınları açılan büyük boy hamsiler ve
tercihe göre istavritler, kılçıkları çıkartılmadan kuyruklarına bağlanan
iplerle çubuklara dizilerek ocak üzerinden sarkan zincire veya soba üzerindeki tele
asılmak suretiyle kurutulmuştur (s. 322).
Tahta kasaların henüz kullanılmadığı
dönemlerde tenekelerle veya sepetlerle ölçülerek satılan balıklar, sonraki
yıllarda çoğunlukla Çarşamba’daki imalathanelerde üretilen tahta kasalara
konulur olmuştur (s. 327).
Balıkçılık
Süreçleri İle İlgili İnanış ve Uygulamalar
Ritüel ve büyü, birlikte işleyen iki önemli
sosyo-kültürel müessesedir (s. 333).
Malinowski, belirsizlik ve risk
durumlarının, büyü ve ritüelleri besleyen ana kaynaklar arasında üst sıralarda
olduğu kanaatinedir.
…balıkçı ailelerinin kanunlarla belirlenmiş
muayyen av takvimleri yoktur. Onlar, türlü balıklar özelinde uygulanan av
yasağı dönemlerine riayet etmek şartıyla yılın her döneminde balıkçılık
yapabilmektedirler.
Balıkçılar, doğrudan hayvan kurban etmenin yanı
sıra kansız kurban olarak nitelendirilebilecek olan “saçı” uygulamalarına da
avcılığın tüm süreçlerinde sıkça başvurmaktadırlar (s. 340).
Denize yeni tekne atanlar, durumu iyiyse
koyun, değilse horoz filan kesip kanını tekneye sürerler.
…kirlenmemiş, kötülüklerle tanışmamış ve
bunları kanıksamamış olan çocuğun idrarı, mekruh bir unsur olmaktan ziyade bir
saçı unsuru olarak kabul görmüştür
Av bereketli olsun veya nazardan korunmak
için küçük çocuklar ağa işetilir.
(Muska,
sarımsak, tavuk pisliği, çam kozalağı, mavi boncuk, kurbanlık hayvanların
boynuzlu kafatasları, kurutulmuş acı biber teknelere asılır; okunmuş kumu
ağlara serpmek, kayık suya indirilirken ardından denize taş atmak da büyüyle
ilgili uygulamalardır.)
Av öncesinde ağların üzerinde dökülen tuz,
Türk kültüründe bolluk ve bereketi simgelemenin yanı sıra, nazara karşı da
kullanılmaktadır.
…aile bireylerinin denize açılanlara el
sallamadıkları veya “elveda”, “güle güle” gibi son sözler söylemekten
sakındıkları görülmektedir.
Uskumru balıkçıları ve aileleri, av mevsim
başladığı gün, genellikle 1 Mayıs veya hemen öncesi, bir kutlama eğlencesi
yaparlar. Kutlamaya ağları bükme geleneğine atıfta bulunan veya bereket
(benediciton) kelimesinin bozulmuş hali olan ‘bendinin’ denilir.
Eskiden bazı balıkçılar nazara karşı
ağlarına küçük bir muşamba parçası içinde muska bağlarlardı. Denizin nazarı
çoktur.
Ölmüş balık teknede bırakılmaz. İş rast
gitmiyor.
Teknede Kuran olmalıdır. Denize çıkarken
besmele çekilmelidir.
Bizim buranın (Giresun ve Trabzon havalisi)
balıkçılarından bazıları eskiden Sinop’un çıkışındaki İnce Burnu’nun ordan
geçerken denize ekmek atarlardı. Rivayete göre orada bir baba varmış ve
kendisine ekmek atmayanlara gazap eder denizi karıştırırmış (s. 359).
Keşap ilçesinin Yolağzı köyünün Cingiren Mahallesinde
bulunan Şeyh Aziz Hüseyin Baba Türbesi:
Balıkçılar uzun yıllar bu türbenin karşısındaki sularda seyrederken dualar
okumuşlar ve İnce Burnu’nda olduğu gibi denize ekmek atmışlardır (s. 360).
Uzun ve yorucu bir av sezonunun bitmesi
balıkçılar ve aileleri açısından büyük bir sevinç kaynağıdır. Aylardır
evlerinden uzak kalan balıkçılar, ailelerine kavuşacak; fedakârlıklarla geçen
uzun zamanın ardından pay usulüyle çalışanlar avdan paylarına düşen parayı alıp
biraz da olsa rahatlayacaklardır.
Uzaklardan gelen balıkçılar çuvallarla
getirdikleri boğda (buğday) ekmeğini çocuklara bölüştürür gönüllerini hoş
ederdi (s. 365).
(inanışa
göre) hamsinin kılçığı çıkarılarak kurutulduktan sonra çocukların başlarına
takıldığında saçları gür çıkmaktadır.
Palamut göç balığıdır. Yavru yaparken
doğuya doğru gelir. Bitirdi mi doğruca batıya gider.
…kuş sürülerinde olduğu gibi balık
sürülerinin önünde de bir küçük öncü grup bulunmaktadır.
…balıklar, şımarık, zeki, kurnaz, kural
tanımaz gibi pek çok sıfatla tavsif edilebilmektedir.
Sargan ve Kefal denizin haylaz çocukları
gibidir. Ufak bir ışık veya gürültü duysunlar hemen fırlayıp kaçarlar. Barbun
ise denizin mazlumudur.
Hamsi balığı sürü halinde gezen bir balık
türüdür. O sebeple denizin en korkunç canavarı küçük olmasına rağmen hamsi
balığıdır.
Lüferler oldukça saldırgan balıklardır.
Kendilerinden büyük balıklara bile saldırırlar.
Kefal, kurnaz ve çevik bir balık olduğundan
kolay avlanamaz.
Levrek olağanüstü obur, doymak bilmez bir
balıktır.
İzmarit belalı balıktır. Eti çok kılçıklı
olduğundan kendisini yiyen balıkların ağızlarında yaralar oluşmasına sebep
olur.
…yakalandığında dahi güler yüzlü olan tek
balık hamsidir (s. 378-379).
Temmuz ayında karayel rüzgârı fazla eserse
o sene palamut az olur.
Ama tam tersi temmuzda hava sakin olursa o
sene çok palamut olur.
Halk takvimi (s.
381-382)
Resmî
|
Yerel İsmi
|
Ocak
|
Zemheri
/ Kalandar
|
Şubat
|
Gücük
|
Mart
|
Mart
/ Dert
|
Nisan
|
Abrul-April
/ Çiçek Ayı
|
Mayıs
|
Mayıs
|
Haziran
|
Kiraz
ayı
|
Temmuz
|
Orak
/ Çürük
|
Ağustos
|
Ağustos
/ Asus / Harman
|
Eylül
|
İstavrit
/ İlkgüz/ Hacı Ayı / Ceviz Ayı
|
Ekim
|
Darı
Ayı / Ortagüz / Koç Ayı
|
Kasım
|
Üzüm
/ Ahırgüz / Ayerit
|
Aralık
|
Karakış
/ İstiyanar
|
Ekim ayı palamut avcılığının en yoğun
olduğu dönem olması hasebiyle “Palamut Ayı” şeklinde adlandırılırken, mart ayı
sargan balığının av vermeye başlamasından ötürü “Sargan Ayı”, Eylül ayı ile
birlikte istavritin bol ve lezzetli olmasından ötürü “İstavrit Ayı” adıyla
anılabilmektedir.
Ocak ayında hamsi en yağlı dönemindedir. Bu
sebeple hamsinin en leziz olduğu aydır.
Şubat ayında hamsinin
yerini kalkan balığı almaya başlar.
Mart ayında kalkan, tirsi ve kefal balıklarının
lezzetli olduğu aydır.
Nisan ayında barbun ve kalkan balıkların en
bol ve en lezzetli olduğu aydır.
Mayıs ayında kalkan, iskorpit
Haziran ayının en gözde balığı karagözdür.
Temmuz ayı, balığın denizden çekildiği
aydır.
Ağustos ayı, temmuz ayına göre küçük de
olsa bir hareketlilik vardır.
Eylül ayında yağmurlarla birlikte Çingene
palamutları da irileşmeye başlar.
Ekim; bu ayda balık oldukça bol ve
çeşitlidir. Palamut ve lüferin en yağlı ve lezzetli olduğu aydır.
Kasım ayında aylardır yolu gözlenen hamsi artık
tartışmasız ilk sıradadır.
Aralık ayı geldiğinde hamsi, palamut,
lüfer, çinekop, kalkan, barbun, mezgit ve istavrit balıkları yine bol ve
lezzetlidir (s. 383-384).
…yöre balıkçılarının havanın durumunu
gözlemlemek ve tahmin etme konusunda en çok itibar ettikleri tayin noktaları
Vona (Yason) Burnu, Karaburun, Uluburun ve Yoroz Burnu’dur.
…balıkçı hangi bulutlar rüzgâr getirir,
yağmur getirir bilir (s. 389).
Güneş batarken denize yaklaştığında ufukta
kırmızı renk oluşunca yağmur yağmaya delalettir. Aynı bölge, gri renkli, sert
bir görünüm arz ederse kuvvetli rüzgâr çıkacağının işareti. Martılar yukarıda
dönmeye başlayınca rüzgârın işaretidir. Bağırırlarsa yağmura işarettir.
Ayın etrafında sarımtırak bir kuşak
yaparsa, bil ki hava geliyor.
Batıdan gelen hava mutlaka fırtına
habercisidir.
Kestane Karası, Eylül’ün 25’i ile 30’u
arasında olan bir fırtınadır.
Kestane Karası’ndan sonra balıklar daha
toplu oluyordu. Çünkü deniz suyu soğuyordu.
April 5’inde karayel eser büyük fırtına
olur.
Husum fırtınası dediğimiz bir fırtına var
Şubat ve mart ayları arasında olan çok şiddetli bir fırtınadır.
Ocak ayı ile şubat ayı arasında zemherinin
ortalarında ile buzlar saçaklardan sarkmaya başladığı zaman olan fırtınaya Sarı
Buz fırtınası deriz.
Bıldırcın Fırtınası
Bıldırcınların buralardan gitmeye başladığı
zamanlardır,
Tirebolu havalisi balıkçıları arasında
Kasım ayının sonunda gerçekleşen şiddetli fırtına için “Rahmi Kaptan Fırtınası”
adı verilmiştir. (tayfaları ile birlikte boğulmuş)
Cemrenin toprağa düştüğü zamanda fırtınalar
olur. Bir fırtına oldu o zamanda çok fazla kırlangıç öldü bundan dolayı o
fırtınaya kırlangıç fırtınası deriz.
Ayandon Fırtınası vardır. Ocak ayının
sonlarında vurur bu.
Halk
Hekimliği
…sünnet olan çocuklar, sünnet yaraları daha
çabuk iyileşsin diye denize sokulmuşlar
…mezgit balığı, sindirimi kolay bir balık olmasından
ötürü özellikle yaşlılara, hastalara ve çocuklara yedirilmektedir.
…yunus yağının kırıkların iyileşmesinde,
kemiklerin güçlenmesinde etkili bir ilaç olduğu kabul edilmiş (s. 400)
…pişik olan yerler kıyıdan alınan deniz
suyuyla yıkanırdı.
Köpek balığı eti kanser başta olmak üzere
birçok hastalığa iyi gelmektedir (s. 401).
Eşkina balığının kafası içerisindeki
kürecikte iki adet elmas şekline benzer şekilde taş (kemik) bulunur bu taşlar
böbrek taşlarını kesinlikle düşürüyor.
Bir çay bardağına geceden 1 tane taş atıyorsun
ve üzerine 1 limon sıkıyorsun, sabaha kadar bu taş limon suyunda eriyor, aç karnına
bunu içip 1 saat bir şey yemiyorsun (altını
ıslatan çocuklar, kalp hastaları ve başka bazı rahatsızlıklar için de aynı
tedavi uygulanır).
Köpek balığının bir yerinden alınan bir
parça etin mayasıla ve egzamaya iyi geldiğini söylerler.
Kemik hastalığı olanlara yunus yağı ile
banyo yaptırırlarmış.
Kavanozun içinde bir yıl saklanarak adeta
sade yağ haline getirilen deniz alabalığı kemik erimesine iyi gelir.
Ciğer hastalarına, verem hastalarına da
yunus yağı içirirlermiş.
Ciğerlerinden hasta olanlar dil balığını
haşlayıp suyunu içerler. (
Sara hastalığı için çarpan balığı canlı
yakalanıp alınır. Dikenleri bozulmayacak şekilde haşlanıp suyu içilir.
Yunus yağı, iştahsızlığa, kansızlığa ve kabızlığa
çok yararlıdır (s. 403).
Büyükbaş hayvanların üzerine yunus yağı sürünce
karasinekler bir daha konmazlarmış.
…güneş altında derileri çatlayan camışların
sırtlarındaki çatlaklara yunus yağı sürülür ve hayvanların rahatlamaları
sağlanırdı.
…tavuklar hasta olduğu zaman ağızlarına
hamsi suyu dökülür.
Balıkların
adlandırılması (s. 423-428)
Maniler (s. 464…)
Türküler, fıkralar, efsaneler…
Ancomah
Of ilçesinin Bölümlü Köyü’nün yaslandığı
dağların arkasında, Baltacı Deresi havzasında bulunan ve “Ancomah” şeklinde
adlandırılan mevkii (…) Boğazlar açılmadan önce deniz kıyısında olan bu alanda
oldukça zengin bir liman şehri varmış. Yanaşan gemileri oradaki büyük bir
taştaki demir halkalara bağlarlarmış. Boğaz açılıp sular çekildikten sonra liman
şehri eski zenginliğini yitirmiş ve ahali başka yerlere göç etmek zorunda
kalmış (s. 497).
Aralık ayının son haftası ile ocak ayının
ilk haftası arasında ortaya çıktığına inanılan (…) Karagoncoloz,
Yunan folklorunda deniz cini olarak geçen “kalikantzaros” ile oldukça benzerdir.
…kolbastı
için Giresun balıkçıları “metelik”, Trabzon balıkçıları ise “hoptek”, ve
“Faroz kesmesi” gibi isimler de
vermektedirler (s. 502).
---
Aça, Mustafa. (2014), Giresun ve Trabzon İlleri Balıkçılarının Meslek Folkloru, Doktora
Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Trabzon
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder