Enver
Uzun - Trabzon’da Yiyeceklerin Saklanma Yöntemleri
Orta Asya’da Türklerin kullandıkları zirai
bitkilerin başında buğday gelir.
Buğday, taneler sertleşmeden önce alevde
ütülür, sonra dövülerek yenirdi. Kışın, ateşte kızartılarak kavurga denilen bir
tür kuruyemiş yapılır ve bu şekilde de tüketilir…
Buzdolabı olmadığı eski dönemlerde yiyecekler
bir kaba koyarak toprak altında, doğal ortamlarda, karanlık kuytu serin
odalarda; bazı taşlar soğuk bir alana yayılmış olduğundan o alanlara oyuklar
yapılırdı oralara saklanırlardı (s. 114).
Geçmişte şehrin su temini için olduğu kadar
balık ve deniz ürünlerinin bozulmadan saklanabilmesi için oluşturulan buz
kuyuları da gıdaların saklanması hususunda dikkate değer çalışmalar olarak
dikkati çeker.
Serander
…bir tür kilerdir. Ortalama 2,5-3 m‘lik
dört ahşap ayak üzerine oturtulur.
Gövdenin ayaklara oturtulduğu yerde
kemirgenlerin girişini önlemek için silindir diskler yerleştirilmiştir (s. 115).
…inşasında genelde kestane ağacı
kullanılır.
Serandere çıkmak için yerden en az 1
metrelik yüksekliği bulunan, iş bittikten sonra toplanıp kaldırılabilen ahşap
merdivenleri vardır.
Akçaabat yöresinde bu yapıların bir farklı
şekli daha vardır.
…bunların yarısının her türlü yiyecek
erzağının konması için tahtadan yapılırken, ikinci bir bölüm ise yine kumar
sürgününden örgü şeklinde bir oda halinde düzenlenir ki, bu daha çok mısırların
kuruması için düşünülmüş bir yöntemdir.
Çeten
…ölçüleri değişmekle beraber 2 m. X 1m.
Ebatlarında 2 m. Yüksekliğinde olup piramit çatı olup, genelde teneke
çatılıdır. Alt ve kenarları tahta ızgara şeklinde olup, yan cepheler dar
çıtalardan ızgara şeklindedir. Ön cephesinde üst kısmından giriş çıkışı
sağlamak için küçük bir penceresi vardır. Genelde mısırların saklanması için
yapılır.
Çetenlerin bir diğer şekli ise dalsız
sürgünlerle örülü olandır. Genelde yörede kumar çiçeği adlandırılan yaban gülü
sürgünlerinden örgü usulüyle yapılır.
Kalafina
…taban çapı 1,5-1,8 m 2 olup, yerden
yüksekliği 40-50 cm. kadardır. Gövde yüksekliği değişken olmakla birlikte 2,5
m. ölçülerindedir. Söz konusu bu tahıl silosunun taban kısmı tahta ızgara şeklinde
olup, silindirik bir yapıya sahiptir (s. 116).
Söz konusu tahıl ambarının M. Ö. 300’lü
yıllarda Edirne yöresinde Galatların evlerinin mimari tarzında olması oldukça
ilginçtir (Kalafina / Kalatina).
Ambar
Akçaabat’ın bazı köylerinde bu yiyecek
saklama yeri “sakondar”, “arakli” şekillerinde de adlanır.
(Evlerde) toprak zemine sahip, taş fırınların
olduğu bölümlerinde mısır başta olmak üzere, fasulye, kabak ve patateslerin kış
mevsiminde saklandığı tahtadan yapılma bölümdür (s. 117).
Kuyu
Evlerde eskilerde yer evlerinde ya da yatak
odalarının alt kısımlarında toprakta kazılarak oluşturulan tahıl ve erzak
saklama deposudur.
…çukurun zeminine ifteri (eğrelti otu) ya
da kuru ot serpilir. Patates, elma, kestane, karpuz gibi gıdalar toprağa
kazılan kutular içine saman, ot gibi malzemelere sarılarak bu zemine dikkatli
şekilde yerleştirildikten sonra aynı şekilde üst kısımları da eğrelti otu ya da
kuru ot ile örtüldükten sonra üzerine 5-10 cm. kalınlığında toprak örtülür.
Buna “kuyulama” adı verilir.
…yiyeceklerin kış için saklanması için
uygulanan yöntemlerden birisi de kurutma yöntemidir.
…temizlenen fasulyeler çuvaldızlarla
ipliklere dizildikten sonra evlerin ya da seranderlerin çetenlerin güneş gören
cephelerindeki çivilere asılır. Buna “dizim” adı verilir. Aynı şekilde kabaklar
da ince tabakalar halinde dilimlendikten sonra çuvaldızlarla iplere dizilerek duvarlara
asılır. Elmalar da aynı yöntemle kurutulur. Bu ince dilimler “sirim” olarak
adlanır.
Kar
Kuyusu
Eskiden balık ürünlerinin bozulmadan
saklanması ya da buzlu ayran, şerbet ve dondurma üretiminde buz kullanılıyordu
(s. 118).
Kar, hayvanların sırtında şehre taşınıp
kuyularda saklanırdı.
Kafes
…mutfak erzakını ve ekmekleri kemirgenlerden,
sinek ve değişik haşarattan korumak ya da bozulmadan saklamak için evlerde
yaygın olarak kafesler (tel dolaplar) kullanılırdı (s. 120).
---
Uzun, Enver. (2015), “Trabzon’da Yiyeceklerin Saklanma Yöntemleri,” Uluslararası Karadeniz Havzası Halk Bilimi
Araştırmaları Dergisi, Sayı: 1, (s. 113-120)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder