Osmanlı’dan
Günümüze Masalsı Bir Köprü: Emine Ana
Murat
Ümit Hiçyılmaz – Özcan Baştopçu (s.
141-155)
Rize ili Pazar ilçesinin Başköy köyünde
Emine Ana, nüfus kayıtlarına göre 1909
yılında doğmuş ancak 4 yıl geç kayıt edildiğini yine kendisinden teyit ettik.
13 yaşında evlenmiş,
…kocası kendisinden 5 yaş küçüktü ve gelin geldiği
evin bütün erkekleri cephelere gidip geri dönmeyenlerdendi (s. 141).
Pehlüloğulları
Bizim sülaleye köyde Peluli derler.
Uzun zam an önce Murgul tarafından kan
davasından kaçan Osman adlı dedem iz, atı ve yaveriyle birlikte köye gelmiş.
Dedem in adi Osman (…) Büyük bir ağa imiş,
dokuz karı almış (s. 142).
Babamın emiceleri eskiden eşkıyaymış,
Cegza'daki” eski katır yolunda yol keserlermiş. Yayladan dönüş zam anı
başlayınca Venekdere12 tarafı Taşköprü'den13 eski katır yolu ile Cegza’ya
çıkıp. Venekdere'ye inerlerdi (s. 143).
Hemşinlilerin yaylalari vardı ve durumları
iyiydi Ahırlarında on-onbeş tane sığır olurdu. Laz olanların yaylaları yok idi
(s. 144).
Babam savaştan dönmeyince, ağabeyim Dursun
Ali ile yetim kaldık.
Birkaç tane keçim iz vardı, karda yalın
ayak onları otlatırdım.
Ağabeyim da çarşıya inip çalışıyordu.
Bizim zam anda gelinlik yok idi, düğünde
sadece güzel foga giyilirdi.
Seferberlik olunca, askere alınacakların
listesi cam inin duvarına asilmiş (…) Devletin kuvvetsuz olduğu, harbin kaybedileceği
ve Rusların buralara geleceği yayildi.
…konağın ta ş işçilerini bile askere
almışlar. Zavallı işçiler paralarını bile alam adan askere gitmek zorunda
kalmışlar (s. 146).
Başköy, Apso, Zoğnat ve Hulivat gibi
köylerden savaşa gidenler üç kafile halinde Hemşin’in dağ yollarından Erzurum'a
gitmişler,
Ermeni askerleri yollarını kesmiş, savaş
bitti, gitmenize gerek yok diye bunlari kandırmiş ve orduya katılmalarını engellemişler.
Bunlar da mecbur geri dönmüşler.
…bir sûru askere daha aynı halde sıtma
vurunca anlamışlar ki bunları doktor zehirliyormuş. mecerem doktor Ermeni
cinsindenmiş.
İbrahim dayıyı başı dışarıda kalacak
şekilde diklemesine toprağa gömülmüş. Sabah akşam kocakari ilaçlari ile
beslenmiş. İki gün bu şekilde toprakta kalmış. Toprak vücudundaki zehiri almış
ve iyileşmiş (s. 147).
Cemiler ekseri kestaneden imal edildiğinden
şimşirleri çivi niyetine kullanıyorlardı (s. 150).
O zamanlar büyüklerin yanında kocadan bir
şey istenmezdi (s. 151).
Harpten (Alman Harbi) ötürü zaten dört bir yanda
yokluk vardı. Bunun üstüne bir de yaz ayı çok değişik şeyler oldu. Lazutların,
lobiyalarun, arpalarun yaprakları kızardı. Yeşillikler hep bakır rengine döndü.
Hiç görülmemiş bir bobol (böcek) türedi, bütün ekinleri zayi etti. O sene ne
lazut ne lobiya, ne de kartopi (patates) oldu. Sığırlar bile bobol yüzünden çayır
yiyemedi, çok fazla hayvan telef oldu. Üstelik çok sert rüzgarlar esti, arılar,
kovanlar perişan oldu, kimse bal alamadı. Köylü aç kalmamak için elinden ne
gelirse yaptı. Fellamur (ıhlamur) ve ısırgan yaprağı kaynatılıp çorba yapıldı.
Birçok kimse, yaylası olan Hemşinli ailelere bir
tava papaya, bir kilo lazut ununa arazi sattı. Eskiden kalan mısır kovdanları
(mısır taneleri alındıktan sonra geriye kalan koçanı) ve fındık kabukları
değirmenlerde öğütülüp un haline getirildi, bunlardan ekmek yapıldı. Kimse tuz
bulamıyordu, çarşıdan bidonlarla deniz suyu getirip sattılar, kaynatılıp tuz
elde edildi.
Bu yıllar köyde eğtiyar ve kocakarılardan
çok ölen oldu (s. 153).
---
Rize Defteri 2
Editör: İsmail Kara
Dergâh Yayınları
İstanbul, 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder