Adam
Kuper - İlkel Toplumun İcadı
Bir
İllüzyonun Dönüşümleri
Kitapta
işaret edilen illüzyon “ilkel toplum” düşüncesidir.
Yani
bu kitap temel olarak antropoloji adlı bilimsel disiplinin başlığı altında
okuduğumuz metinlerin büyük bölümünün (1980’lere değin yazılan hemen bütün
antropoloji metinlerinin) akla hakaret, vakit kaybı, ömür israfı olduğunu
söylemeye çalışıyor.
Antropologlar
neden böyle bir saçmalığa mesai ayırdılar; çünkü batı uygarlığı için “üstün
insanın uygarlığı” uygarlığın ulaştığı en mükemmel ve en üstün seviye demeye
çalışıyorlardı. Zira bu düşünce işlenirse, batılının sömürge faaliyetlerini
gizleyebileceklerdi; öyle ya, ilkel ve geri olana medeniyet götürüyorlardı…
Notlar
Darwin Türlerin Kökeni’ni 1859’da
yayımladı. Bunu takip eden yirmi yıl içerisinde ilkel toplumu konu edinen bir
sosyoloji monografi dizisi sahneye çıktı.
Darwin’in başarısı Darwinci olmayan
antropolojiyi besledi (Antropoloji daha en başında Lamarckçı bir çizgide
gelişmiştir).
Darwin’in teorisindeki temel problem (…) evrimin
bir yöne ya da ilerlemeye sahip olmaması, bir plan dahilinde seyretmemesiydi.
Onlar daha çok Spencer’in insanlık
tarihinin bir ilerleme tarihi olduğu ve bütün toplumların tek bir evrim
cetvelinde dizilebileceği yönündeki düşüncelerini paylaşıyorlardı. (s. 11)
Marx, Weber, Durkheim, Tönnies… Her biri
yeni dünyayı geleneksel toplumun karşıtı olarak anlıyorlar ve bu geleneksel
toplumun arkasında ilkel ya da iptidai toplumu görüyorlardı.
Ataerkil otorite güç kaybına uğradı. Yerel
gruplaşmaların önemi hayli arttı. Sonuçta akrabalık üzerine kurulan toplum
yerini devlet temelli topluma devretti. Kandan toprağa, verili statüden
sözleşmeye yapılan geçiş insanlık tarihinde görülen en büyük devrimdi.
Antropolojinin ilk yıllarında kabul ettiği
geleneksel önermeler:
1-
En ilkel toplumlar
akrabalık ilişkileri üzerine kuruludur.
2-
Akrabalık organizasyonu
soy temeline dayanır.
3-
Soy grupları dış evlilik
yapıyor.
4-
İlkel kurumlar bu
topluluklarda korunuyordu.
5-
Özel mülkiyetin
gelişmesiyle birlikte soy oluşumları yok oldu.
H. Maine ve çağdaşları ilkel toplumu sosyal
antropolojinin alanına yerleştirdiler.
İlkel toplum düşüncesi birkaç neslin siyasi
ve tarihi bilincine işlemiştir. Antropolojiden habersiz kimseler için bile
artık bu düşünce tarihine gömülmelidir.
…ilkel toplumun (temel) birimi aileydi,
modern toplumunkiyse birey.
Statü / aileden kaynaklanan, verilmiş hak
ve yükümlüler için (…) statü / sözleşmenin karşıtıydı. Statü ilişkileri ilk
toplumları, sözleşme ilişkileri ise modern toplumları tanımlıyordu.
Lewis Henry Morgan
1818’de New York Aurora’da on üç çocuğun
dokuzuncusu olarak dünyaya geldi.
1844’de hukuk diplomasını aldı.
Morgan zenginleştikçe politikaya atıldı.
Hint meseleleri komisyonunun başkanı oldu.
Filologlara göre Avrupa dillerinin çoğu
Sanskritçeyle uzaktan ilişkiliydi.
Sami dilleri de benzer şekilde birbiriyle
ilişkiliydi ve bunlar da Asya kökenliydi.
Max Müller Turanca dediği üçüncü bir dil
soyunun daha olduğunu açıkladı.
Bu, Avrupa’nın kuzey kısmı ve
güney-dönencesel kısmı olmak üzere iki kolu oldu. Bu dönencesel dil ailesi
dünyadaki hepsi değilse bile çoğu dilleri kapsıyordu ve Sanskritçeyle ilişkisi
olmayan asıl Hint dili Tamil ve Amerikan Hintlilerinin dilleri ve bunlar
arasındaydı. (s. 62)
Yeni Dünya’nın kâşifleri Hind’e ulaştıkları
izlenimiyle yerlilere Hintli adını vermişlerdi.
Bu hatalı bir tanımlamaydı ancak
tarih/bilim çalışmaları bu hatayı haklı çıkardı.
Mülkiyet ilişkileri / bugünkü anlamında
uygarlığın çekirdeğidir.
Evrimsel tekâmül Tanrı’nın düşüncelerini
sergiler…
İlk antropolojik çalışmalar… ana teması
siyasi kurumların gelişimiydi.
Gitgide yerini inanç rasyonellik
sorunlarına bırakıyordu.
E. B. Tylor, Quaker mezhebine mensup bir
ailedendi.
Tylor’ın 1860’lardaki ana temalarından biri
teknolojik gelişmeler olmuştur.
Tylor özellikle dilin evrimsel gelişimiyle
ilgileniyordu.
Dil / din/ evrim / tekâmül
Totemizmde kişi kendisini ve klan
arkadaşlarını totemiyle özdeşleştirir.
Malinowski / başlangıçta doğa bilimcisiydi,
Freud’un başlangıç noktası Darwin’di.
Etnoloji meselesi / Durkheim (s. 130)
Ağ toplumu / organik dayanışma (s. 132)
Durkheim’ın ahlaktan kastettiği bireysel
heveslerin grubun menfaatlerine baş eğmesiydi.
Franz Boas, 1858’de Minden’de, Westphalia’da
doğdu.
Orta sınıf bir Alman Yahudisiydi.
İlk araştırması ışık hızı ölçümü
üzerineydi.
Baffin Adasında bir yıl alan araştırması
yaptı.
Malinowski’ye göre aile bağları fert
menfaatleriyle ilişkiliydi. Klan bağlarıysa bireyin taşımak zorunda olduğu
kamusal ve siyasal bir yüktü.
Levi-Staruss / ittifak teorisi (s. 231)
Levi-Staruss:
1908’da Brüksel’de doğdu.
Fransa’da okudu.
Sorbonne’da felsefe öğretmeni yetkisi aldı.
1935-39 yılları arasında Sao Paulo’da alan
çalışması/araştırması yaptı.
Savaşta ABD’ye kaçtı.
Mübadele ve mukabele kaideleri insanın
şuuraltına kazınır.
Rivers, Avustralya sosyal yapısının
geleneksel özelliklerini benimsiyordu ancak Melanezya’nın çok farklı olduğu
iddiasındaydı. Avustralya, sınıflar arası grup evliliğine dayanırken
Melanezya’da evlilikler soya göre izlenen özel akrabalıklarla özellikle çapraz
kuzenlerle yapılıyordu. (s. 255)
Levi-Staruss, farklı çapraz kuzen evliliği
tiplerinin farklı sosyal yapı tiplerini ürettiği inancındaydı.
İlkel toplum fikri reddedilseydi sosyal
antropoloji de onunla beraber sona erecek miydi?
Kültürel ve sosyal antropoloji bugün ilkel
toplumdan vazgeçti.
Bunun yerine kültür antropolojisi
geleneğini kucaklıyor…
Amacım, özel bir geleneği ifşa ederek onun
bizi nasıl pençelediğini göstermek, bizi tarihimizin bir kısmından kurtarmaktı.
Biz kendimizi kurtarırsak belki diğerlerini de kurtarabiliriz. (s. 267)
---
The
invention of primitive society
Transformations
of on illusion
Türkçeleştiren: İsmail Türkmen
İnsan Yayınları
Aralık 1995
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder