Giovanni
Bonaventura (1221-1274)
1248 yılında Paris Üniversitesi’nde ders
vermeye başladı.
1257 yılında Fransisken tarikatının başına
getirildi ve bundan dolayı üniversite hayatı noktalanmış oldu. Başkanlığı döneminde tarikat epeyce gelişti
Bonaventura’nın
Yaratılış Anlayışı
Bonaventura, evrenin ezeli-ebediliği
düşüncesine karşı çıkmış, her şeyin, bizzat kendi nedeni olarak Tanrı tarafından
yaratıldığını ileri sürmüştür.
Bonaventura De Reductione Artium ad Theologiam adlı yapıtında bir ışık teorisi
geliştirmiştir. Ona göre ışık dört değişik biçimde anlaşılmalıdır. Birincisi mekanik
yetinin ışığı olan “dışsal ışık” sanat ve zanaatları aydınlatır. İkinci türden ışık aşağı ışık türüdür; duyu algısını
harekete geçirir ve doğal formlarla ilgilidir. Üçüncü ışık türü ise içsel ışıktır
ve zihinsel hakikatleri aydınlatır. Dördüncü ve sonuncu ışık ise daha yüksek
ışıktır ve hakikatleri saklama görevi vardır. İnsan aklının, hakikatleri keşfetmek,
dolayısıyla zihinsel bilgiyi elde etmek için bu ışığa gereksinimi vardır. Bonaventura’ya
göre tüm cisimler temel bir ışık formundan meydana gelmiştir. Cisimleri görünür
kılan ışık, cisimlere yaşama gücü veren ışığın basit bir dışavurumudur.
Bonaventura’nın
İnsan ve Bilgi Anlayışı
Bonaventura’ya göre madde ile zihinsel
formun biraraya gelmesi sonucunda birey ortaya çıkmaktadır. İnsani ruh Tanrı
tarafından yoktan varedilmiştir. İnsani ruhun yaşamı Tanrı’nın yaşamından pay
almaktadır.
Bonaventura’nın bilgi öğretisi
Aristotelesçi ve Augustinusçu unsurları bünyesinde barındırır. Bu ifadeden anlaşılması
gereken, ruhun bilgi elde etmek için hem duyuları hem de zihinsel etkinlikleri
kullanmasıdır. Tıpkı Aristoteles’te olduğu gibi Bonaventura da insani bilginin
başlangıcına duyulamayı koyar.
Duyu algısı, duyu nesnesi tarafından harekete
geçirilen ruhun, o nesneye ait yargısıdır. Akıl duyulanabilir olanların
anlaşılabilir içeriklerini soyutlayarak bütün tümellikleri içinde ilk ilkelere
ulaşır.
Bonaventura’nın
Ahlak Anlayışı
Ahlaki yargıların kaynağı pratik akıldır.
Basiret, ahlaki yaşantımızın merkezindedir. Dört ana erdem vardır: basiret,
adalet, metanet ve itidal. Bu erdemlerin etkin olması için ruhun ilahi erdemler
aracılığıyla aydınlanması gerekir.
İrade, ruhun herhangi bir nesneye yönelik
istek veya akılsal duygulanımıdır.
---
Ortaçağ Felsefesi
Editör: Prof. Dr. Ayhan Bıçak & Yrd.
Doç. Dr. Serdar Uslu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2296
Ağustos 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder