28 Ağustos 2015 Cuma

Javier Marias - Yazınsal Yaşamlar

Javier Marias - Yazınsal Yaşamlar
Ünlü Yazarların Gizli Yaşamları


William Faulkner at sırtında
Elektrik enerjisi sağlayan bir santralde çalıştı.
Mississippi Üniversitesi’nin postanesinde memurluk yaptı.
Parayla arası iyi değil, sürekli borçlu…
Başlıca gider kalemleri; at yarışı, tütün ve viski

İlk kızı doğumdan beş gün sonra öldü.
Gazetecilerin soru yağmuruna tutulduğu bir yemekte, verdiği her cevapla birlikte geriye doğru adım attığı (geri çekilir/kaçar gibi) rivayet edilir.
Asık suratlı, ketum, sessizliği seven biriydi.
Don Quijote’yi her yıl okurdu.
Kutsal Sığınak’ı para için yazdığını söylerdi.
At binmeyi severdi (ancak atlar onu pek sevmezdi), sürekli düşermiş.
Bir kazada ciddi biçimde yaralanan Faulkner (yine attan düşmüştü) hastane odasında öldü.

Joseph Conrad karada
İyi bir denizci olmasına karşın yolculuk etmekten nefret ederdi.
Dalgın ve telaşlı biriydi.
Oğlu Borys Dünya Savaşı’nda cepheye gider. Conrad oğlunun öldüğünü hayal eder ve bu hayale inanır.
En çok nefret ettiği yazar Dostoyevski’dir.
İngilizceyi yabancı bir aksanla konuşurdu.

Yaşlı Isaac Dinesen
Sanatta gizem yoktur, görebildiğin şeyleri yap, onlar sana göremediklerini gösterecekler…

Afrası tafrasıyla James Joyce
Kendini kıskanç, yalnız, tatminsiz ve kibirli bir adam olarak tasvir etmiştir.
Gençliğinde de tantanacı ve ukala biriydi.
Dikkatini, İrlanda’ya ve İrlandalılara duyduğu nefrete odaklamıştı.
Bir dâhi olduğuna ilişkin büyüklenmelerinden ve afra tafralarından geçilmeyen sanatçılar sınıfındandı.
Hassas olan gözlerine çok dikkat ederdi.
Romanlarındaki geveze tiplemelere karşın kendisi suskun biriydi (kibirden).
Sabahlara dek içerdi.
Çok sayıda batıl inancı vardı.
Köpeklerden çok korkardı ama en çok fırtınalardan korkardı (dolabın içine gizlenecek kadar).
Kendisini dövebilmesi için karısından şişmanlamasını isterdi.
Joyce bir koprofildi (bir çeşit sapık).
Dokuz kardeşinden beşi çocuk yaşta öldü.
Kızı Lucia akıl hatasıydı.
Karısı Nora Barnacle onun için şöyle demiştir: “kaçığın biridir.”

Giuseppe Tomasi di Lempedusa sınıfta
Yaşarken, yazdıklarının bir satırı bile yayımlanmamış.
Doymak bilmez bir okurdu.
Şişmandı bir sigara tiryakisiydi.
Topluluk içinde utangaç, asık suratlı, yalnız ve hüzünlüdür.

Henry James ziyarette
Apaçık konuşayım derken konuşması dolambaçlı ve belirsiz bir hal alırmış.
Evlenmek onun içi bir gereklilik değil, lükslerin en aşırısı ve en pahalısıdır.

Arthur Conan Doyle ve kadınlar
Boks yapmış ve bu hünerini gerektiğinde kullanmaktan çekinmemiştir.
Yılarca Sherlock Holmes’a yazılmış mektuplar aldı.
Birçok defalar hayali karakteriyle karıştırılmıştır.
Mektupların yönlendirdiği dramatik ve karmaşık iki vak’ayla bizzat ilgilendi.
Doyle, Holmes’u soğukkanlı bir hesap makinesi olarak görüyordu.
Başarısının, anlattığı hikâyeyi zorlamamasından kaynaklandığını söylerdi.

Robert Louis Stevenson suçlular arasında
Tüberküloz hastasıydı.
Kötülük her zaman ilgisini çekmiş.
Cömertti ve bu hasleti onu kolay lokma yapardı.

İvan Turgenyev
Karamsar
Annesi Varvara Petrovna, zalim, dar kafalı ve barbar ruhlu bir kadındı.
Bir arkadaşının tiyatrosunda Osmanlı sultanı kılığında sahneye çıkmışlığı vardır.
Tolstoy’la girdiği bir tartışma iki yazarı düelloya kadar götürdü. Turgenyev’in özür dilemesiyle olay tatlıya bağlandı. Tolstoy onu ödleklikle suçlayınca düello daveti tekrarlanır. Bu şekilde tam on yedi yıl boyunca düello gerginliğiyle yaşadılar.
Tolstoy ve Dostoyevski Batı yolculuklarında paralarını kumar masalarında kaybettikten sonra çareyi Turgenyev’de bulurlar. Turgenyev her ikisine de borç vermiştir.
Hayatı boyunca herkesin onu enayi yerine koymasına izin verdi.

Thomas Mann ve ufak tefek rahatsızlıkları
Thomas Mann’a göre ironik olmayan her roman tanım gereği sıkıcıdır.
Mann, gözlerini genç erkeklerden alamazdı.
Kadınlarla ilgilenmez, delikanlılaraysa bayılırdı.
Ölümünün ardından insanı hayal kırıklığına uğratan zarfları…
Mann, yaşadığı her şeyin kayda değer olduğunu zannederdi (sabah kaçta kalkmış, hava nasılmış, ne okuyup ne yazmış vs.).
Arzuladığı yönetim biçimi, aydınlanmış diktatörlüktü.
İki kız kardeşi ve oğlu Klaus intihar etmiştir.

Nabokov kendinden geçince
Takıntılı ve garazlı…
Şu sevimsiz ihtiyar…
Ders vermekte çok zorlanırdı, her zaman önceden hazırladığı bir metni kürsüden yavaş yavaş, duraklayarak, kendi kendine konuşurmuş gibi okurmuş.
Tüm yazarlardan nefret ederdi.
Joyce’un Ulysses’ine hayrandı.
En çok Freud’dan nefret ederdi (Viyana ördeği dermiş ona).
Soyağacının izini 14. Yüzyılda yaşatan Tatar prensi Nabok Murza’ya kadar sürebilmekle övünürdü.

Rainer Maria Rilke esin perisini beklerken
Başlarda işi gücü dalkavukluk etmektir. Başkalarının çalışmalarına ölçüsüz ve abartılı hayranlığını saklayamazdı.
1910-1914 yılları arasında elli farklı yerde bulundu.
Tüm hayatını esin perisinin gelmesini bekleyerek geçirdi.
Hayatı boyunca fiziksel veya ruhsal rahatsızlıklarından şikâyet etti.
Rilke kısa boyu ve hasta görünüşlüdür.
“y” harfini çok sever bir de kadınları ve yolculukları…

Her daim derbeder Malcolm Lowry
Giysilerini bir şişe cinle takas edecek kadar alkolik…
Nesnelerin bile ona karşı olduğunu düşünen biri…

Madam du Deffand ve salaklar

Şaka kaldırmaz Rudyard Kipling
Tek arkadaşı Walcott Balestier, o da genç yaşta öldü. Arkadaşının kız kerdeşi Caroline ile evlendi.
Kipling’in ismi, anne – babasının kıyısında tanıştıkları gölün adıdır.

Büyük kızı Josephine altı yaşındayken öldü.
Oğlu John cephede kayboldu.
Kipling şaka kaldırmaz, özel yaşamına müdahale edilmesine katlanamaz, fotoğraf çektirmekten kaçınan biriydi.
Her zaman olduğundan daha yaşlı görünür.

Arthur Rimbaud sanata karşı
Erken ürü veren her yazar, Rimbaud’ya kıyasla geç kalmış sayılır.
İki ya da üç yılda bir mutlaka kendinden sıkılır ve hayatını topyekûn değiştirir (ben bir başkasıdır).
Tanıkların söylediğine göre giysilerini hiç değiştirmiyor ve bu nedenle çok kötü kokuyordu.
Verlaine, Mathilde’i (Verlaine’in karısı) yaralar ve hakaret eder; Rimbaud, Verlaine’i yaralar ve hakaret eder ama kimse kimseyi terk etmezdi.
Hiçbir işi yolunda gitmezdi.
Dizi iltihaplanır. Kanserdir. Bacağı kesilir. Ancak enfeksiyon devam eder.
Hastalık ilerler ve sonunda kolları ve bacağını hareket ettiremez hale gelir.

Sesi soluğu çıkmayan Djuna Barnes
Tanınmış kişileri başarıyla taklit edebilirdi.
Küstah ve ağız dolusu gülüşüyle tanınan biriydi.
İki saykosu vardı: Anais Nin ve Carson McCullers
Nin, yapıtlarında mutlaka Djuna adında bir karaktere yer verirdi.
Carson McCullers onu görmek için çok ısrar eder ve hakaretle geri çevrilir.
Faulkner da ondan hoşlanmazdı. Ancak, düzyazı tarzını büyük ölçüde Barnes’a borçludur.
Erkek sevgililerinin sayısı kadınlardan fazladır. En büyük aşkı ise Thelma Wood’dur.

Oscar Wilde hapisten çıkınca

Yukio Mişima ve ölüm
Grip ateşini bahane ederek ordudan kaçan biridir o.
Hayatının son döneminde paramiliter Tatenokai’yi kurar.
Yüz kişilik bir ordudur bu.
25 Kasım 1970’de Tokyo’daki bir askeri üsse girip generali rehin alırlar. Mişima tabura dönüp bir bildiri okur. Tabur onunla ve bildirisiyle alay eder. Sonra da Mişima seppuku yapar.

Laurence Sterne’e veda ederken
Cambridge’de eğitim gördü.
Yorkshire’da kilise papazı oldu.
Tristram Shandy’nin başarısı o dâhil herkesi şaşırttı. Bu başarı onun hayatını değiştirdi. Seyahatler yaptı.
Gittiği yerlerde herkes onunla tanışmak istedi.

Gelip geçen kadınlar
Lady Hester Stanhope
Vernon Lee
Adah Isaac Menken
Violet Hunt
Julie de Lespinasse

Suskun lider Emily Bronte
Üçü meşhur ise de aslında beş kız kardeştirler (bir de erkek kardeşleri vardı).
Maria ve Elizabeth çocuk yaşta veremden ölürler.
Anneleri, Emily üç yaşındayken ölür.
Emily silahla ateş etmeyi çok sever.
---

Türkçeleştiren: Pınar Savaş
Can Yayınları


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder