8 Ağustos 2015 Cumartesi

Petrus Abelardus

Petrus Abelardus (1079-1142)
Aşağı tabakadan bir ailenin oğlu olarak doğdu. Kısa zamanda parlak zekâsı ile sivrildi. Paris’teki Notre Dame ve Mont St. Genevieve okullarında kürsü sahibi oldu. Bu sırada tanıştığı ve gizlice evlendiği Heloise ile olan ilişkisinden dolayı Paris’ten ayrılmak zorunda kaldı. Bernardus tarafından sapkınlıkla suçlandı ve Sens Konsiline 1141 yılında çağrıldı. Papa’ya yazdığı bir mektupla suçlamaların asılsızlığını ispat etmeye çalıştı. Papa II. Innocentus’un emirnamesi ile sessiz kalma cezasına çarptırıldı.
Heloise’e yazdığı mektuplar ve kendi hayat hikâyesi olan Historia Calamitatum Mearum (Benim Felaketimin Tarihi), felsefe tarihi içinde rastlanan ender otobiyografilerdendir.

ABELARDUS’TA TÜMELLER TARTIŞMASI VE BİLGİ
Anselmus tarafından sapkınlıkla suçlanarak hüküm giyen Roscelinus (1050-1123), adcıların (nominalist) öncüsü konumundaydı. Roscelinus, tümellerin gerçekten var olmadıklarını; ancak onların söze dökülmüş kelimeler olduklarını düşünmekteydi. Seslerin tümelle özdeş olduğunu düşünen Roscelinus’a göre gerçekten var olan biricik şeyler, bireysel olanlardı. Tümeller, basit sözlerden ibaretti; birer flatus vocis’ti, yani, bir insanın bir şey dile getirmek isterken ağzından çıkıp havada uçuşan bir şey.
Abelardus, temel olarak her şeyin tikel olduğunu düşünmekteydi. Esasında metafiziğinin de kalkış noktası buydu.
Logica Ingredientibus’ta Abelardus, tümellerin sesler (voces) olduklarını ileri sürmektedir. Bununla birlikte o, tümellerin sadece kelimeler olmadıklarını, onların anlamlarının da olduğunu düşünmektedir. Ona göre tümeller voces (ses) değil; fakat sermones yani birer im gibi işlevi olan adlardır. Tam da bu yüzden her adın işaret ettiği bir nesne vardır ve hiç kimse bu adları keyfi bir şekilde nesnelerle ilişkilendirerek yargı oluşturamaz.
Ad ile nesne arasındaki bu sıkı bağdan dolayı sesin bir soyut kavrayışı kapsaması doğaldır ve bu yüzden ona nomen veya sermo (ad) denmektedir. Dolayısıyla ad, hakkında düşünülen bir gerçekliğin ifadesidir.

Abelardus’a göre doğada ikili bir ayrımdan söz edebiliriz. Bunlardan ilki duyular, diğeri de anlama gücü diyebileceğimiz ve soyutlama yapan yeti.
Abelardus’a göre aklın oluşturduğu iki tip kavrayış vardır. Bunlardan biri bulanık ve geneldir, herhangi bir tikel varoluşu göstermez: “insan” gibi. Diğer türden kavrayışlar ise belli bir tikeli işaret eder ve özel isimlerle adlandırılırlar: “Sokrates” gibi.
Abelardus, genel kavramların soyutlama aracılığıyla inşa edildiklerini ileri sürer. Ona göre soyutlama, herhangi bir şeyin belli bir özelliği dışındaki tüm özelliklerini görmezden gelerek sadece o özellik üzerine odaklanmaktır.

Porphyrios’un sorularına cevapları:
• Cinsler ve türler var mıdır? Abelardus’a göre tümeller, kavramlar olarak sadece zihnimizde bulunmaktadırlar.
• Tümeller cisimsel midir yoksa cisimsiz midir? Tümeller sözcükler olarak kaldıkları sürece cisimsel ve duyulanabilirlerdir; ancak birbirine benzeyen pek çok bireyseli imleme yetenekleri yüzünden de cisimsizlerdir.
• Tümeller duyulanabilir şeylerde mi yoksa onların dışında mı vardır? Abelardus’un bu soruya verdiği cevap şöyledir: Tümeller, duyulanabilir şeylerin formlarını imledikleri sürece şeylerin içinde var olurlar; ancak soyut kavramları imlediklerinde, tıpkı ilahi akıldakiler gibi, duyulanabilir dünyanın ötesinde yer alırlar.

Abelardus’un Ahlak Anlayışı
Abelardus, “Scito te Ipsum” başlıklı eserinde çeşitli ahlak sorunlarını ele almaktadır. Bireyin sorumluluğunu ön plana çıkartan ve suç ve günahı kişinin kendi sorunu yapan bir ahlak anlayışı biçimlendirmeye çalışan Abelardus, denebilir ki, Ortaçağın ahlak anlayışını da biçimlendirmiş, ona yön vermiştir.
Abelardus’un başlangıçta ele aldığı kavram, günah kavramıdır. Günahın bireysel yönüne özellikle vurgu yapan Abelardus’a göre günah, bilerek ve isteyerek Tanrı’nın kendisine ve onun emirlerine karşı gelmektir.
Abelardus’a göre eylemlerimizin gerçekleşmesi neticesinde ortaya çıkan durumdan daha önemli olan şey, içimizdeki niyettir. Başka bir deyişle niyet, eylemden daha önemlidir.
Günah, o hâlde, kötü niyet sonucunda ortaya çıkmaktadır. Buradan hareketle Hıristiyanların ilk günah adını verdikleri ve Âdem ile Havva’nın cennetten kovulmasına neden olan olay, bütün insanlığı bağlayacak bir durum değildir.
Abelardus’un ahlak öğretisi, öznel bir ahlaktır. Bu ahlakın temelinde tek bir ölçüt bulunmaktadır, o da bireysel niyettir.
Abelardus’un kurduğu ve başında bulunduğu okul, on ikinci yüzyılın çok önemli adcılarını yetiştirmiştir.

---
Ortaçağ Felsefesi
Editör: Prof. Dr. Ayhan Bıçak & Yrd. Doç. Dr. Serdar Uslu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2296
Ağustos 2011



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder