8 Ağustos 2015 Cumartesi

Gilles Deleuze - Perikles ve Verdi

Gilles Deleuze - Perikles ve Verdi
François Chatelet’nin Felsefesi


Deleuze’ün Nietzsche kitabından itibaren iddiası şu; Hegelci yadsımaların değil olumlamaların felsefecisidir Nietzsche. (s. 9)

Bengi dönüş
…ebedi kavramı her şeyin geri gelmesi olarak değil, sadece olumlananların geri gelmesi olarak anlaşılmaya başlıyor burada.

Hoşgörünün modern hali, asimilasyon

Düşündüğünüz zaman bir üslupla anlatılan şey arasındaki fark ifadeyi ve içeriği oluşturuyor.

“Deliler tımarhaneye”
Deliler tımarhaneye’deki sözcelem öznesi eylemin kendisi. Delilerin tımarhaneye gitme zorunluluğu…
“Ahmet okula gitti” Ahmet burada özne. “İşçiler grev yaptı” İşçiler, kolektif özne. “Devrimciler dağa çıktı” Devrimciler özne. Ama eylemin kendisi özne, öbüründe eylemi yapanlar özne oluyor. Bu dilbilimde yapılan ikili ayrım ve çok önemli bir şey Deleuze açısından. (s. 15)

Bedenin makinesel düzenlemesinin ifade ve içerik planıyla birlikte bir düzenlemeyi oluştururken, bu sefer Nietzsche’ye değil Spinoza’ya başvuracak Deleuze ve Guattari. Eylemler ve duygulanımlarla işleyen bir düzenlemenin içinde iki kavram daha ortaya çıkıyor; aksiyon ve passion, eylemler ve duygulanımlar ve bunlar da bir yandan olumlamayı yani arzuyu ortaya çıkaracaklar… (s. 16-17)

Deleuze’ün Sorbonne’dan sınıf arkadaşı olan François Chatelet ile kesiştiği yer – kendi doğallığı olduğu zaman ilerleyebiliyor, zorlandığı zaman tıkanıyor. Yani bir şeyi zorla yapmanın imkânı yok. Hani derler ya “zorla güzellik olmaz” o Chatelet’nin felsefesinde olan bir şey. Zorlamalarla doğallığın gücünden uzaklaşılmaktadır. (s. 21)

Oluş ne demek?
Bir Türk’ün Kürt olması, Rum olması demek değil, yani azınlık oluş, minör oluş gidip bir Rum lokantasında içki içmek demek değil.

Minör oluş…
…kendi hâkim kimliğinin içinde bir tür yarık açmak demek.

Azınlık yahut minör olma hareketi kendi içinde yabancı hale gelmek demek.
Yabancıklaşma demek değil, yani bir adım daha Hegel ve Marx’tan uzaklaşıyoruz, yabancılaşma değil, kendinden uzaklaşma değil, kendini başka bir düzenlemeye sokmak demek. Düzenlemenin değişmesi demek.
Eğer ben x kültürdeysem ve x1 kültüre hayranlık duyuyorsam onun gibi yapmak, onu taklit etmek, kendimi ona dönüştürmek minör oluş demek değil. Çünkü burada yersizyurtsuzlaşmanın zorlandığı hareket var.
Zorlanmayla yapılan bir şey yersizyurtsuzlaşma demek değil, taklit etmek demek. (s. 22-23)

Kuvvet bir güç verme aracı, yani ezilmeme aracı. Yani iktidar kuvvetsizlikse kuvvet özgürlük, Chatelet’nin deyişiyle bu, kuvvetli olunduğu zaman özgür olunur. (s. 35)

Genelde gramer kurallarına uymaktan geçen bir edebiyattan bahsedilir, değil mi? Bu, dil polisliğinden başka bir şey değil; çünkü 68 pratiğinin de yaşamış olduğu gibi, dil politikasının kendisi kendi iktidarını ancak o politika sayesinde kurabilecek. (s. 37)

60’lı yıllar…
…bilinçaltının –Lacan’ın deyimiyle- bir sidik torbası olduğunu anlatan yıllar.
Ve tabii şunu düşünmek lazım; sanatsal olarak baktığımızda bütün 20. Yüzyılın hareketi, Marcel Duchamp’ın pisuarı, 1917’de Armory Show’da sergilemiş olduğu pisuar. Yani Lacan’ın sidik torbasının en büyük öğesi, bugünkü çağdaş sanat diye adlandırılan sanatın başladığı an…

70’ler ise hemen başlangıcında bu kuvvetli yerle bir etme hareketi, spontanlığın kendi kendini yok etmesi, yani Chatelet’nin “Yıkım Yılları” diye adlandırdığı, doğallıkta kaybolmaya başlayan hareketin içindeki Spinozacı soruyu soranlar şu soruyu sordular: “neden bazıları özgürlükleri olmasın diye uğraşıp savaş verir?” (s. 45)

(Çünkü bu) özgürlüğü yıkmak üzerine kurulu olan bir şey.
İktidar oluşturmaya yarıyor, kuvvet değil.
Eylem kuvvetten ayrıldığı zaman yıkım başlıyor.

Asla kapanmayan bir bütünsellik…

Eylem içkinlik ve dayanıklılık planında yapılabildiğinde kuvveden fiiliyata geçmek mümkün olacaktır. Bu geçiş pathosun yıkıcı etkisinden ve dünyayı veya bireyleşmeyi kaostan kurtaracak olandır.

François Chatelet daima kendini bir usçu olarak tanımlamıştır.
Chatelet Aristocudur.

Bilim, işçi sınıfı, vatan, ilerleme, sağlık, emniyet, demoktrasi, sosyalizm… liste çok uzayabilir. Bunlar hep o Tanrı’dan arta kalanlardır.

İçkinlik, içkinlik alanı, Eylem-Kuvvet ilişkisinde belirir.
Bu iki kavram yalnızca beraber varolabilirler, birbirlerinden ayrılmazlar. Chatelet, işte bu nedenden dolayı Aristocudur.
Beni ilgilendiren kuvvettir, iktidarı da iktidar yapan zaten budur. (s. 53)

…insanlar sanki özgürlük için mücadele edermişçesine hizmetkârlıkları için mücadele etmektedirler. Öyle ki, tekme atılsın veya yenilsin; iktidar, insanın doğal varlığının edilgenliği olmadan insanın sosyal varlığının eylemi olamaz. (s. 55)

Tarihin doğuşu onun önemini yapan Chatelet’nin Platon ve Hegel’den çok Thukydides’e yakın bir logosun veya söylemin imgesini kurmasıdır. Ve ikisini de evrensel akıl doktrini itmektedir: ideal bir sitenin ütopik gereksinimini anımsatmak veya hukuki olarak evrensel bir devlet ki, bu hep demokratik oluşlara karşı çevrilmiştir; bir sapmayı işaret eden kainatın sonuna gereksinme, bir kertede hepsi için üretilecek aklın tüm insanlık dışı veya şiddet darbesinde birleşecek aklın temel yabancılaşması…

Müzik eylem yapar ve bize eylem yaptırır…

---

Türkçeleştiren: Ali Akay
Bağlam Yayınları
Temmuz 2005

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder