8 Ağustos 2015 Cumartesi

Thomas Aquinas

Thomas Aquinas (1225-1274)

Aquinas’ın babası, Roccasecca ve Montesangiovanni yöresinin hâkimiydi. Annesi Theodora Napoli’li Caracciolo sülalesinden gelmekteydi. Dolayısıyla siyasî nüfuzu olan bir aileye mensup olduğunu söyleyebiliriz.
Thomas Aquinas, 19 yaşına kadar özellikle yedi özgür sanat (septem artes liberales) üzerinde yoğunlaşan bir eğitim aldı.
Septem artes liberales veya yedi özgür sanat iki ana kısımdan oluşmaktadır. Bunlardan birincisi Trivium (üçlü) gramer, retorik ve diyalektik (mantık)’ten oluşmakta; ikincisi Quadrivium ise aritmetik, geometri, müzik ve astronomiyi içinde barındırmaktadır.
Paris’teyken Albertus Magnus’un derslerini takip etti. Paris’te Petrus Lombardus’un Sententiae adlı eseri üzerine dersler verdi.
1273 yılının Aralık ayında yazmayı bıraktı.
Hakikat, kendisinin ifade edilebilmesi için tüm bu saçmalıklara katlanamayacak kadar saf ve biriciktir. Hakikati bir daha asla rahatsız etmeyeceğim.

THOMAS AQUINAS’IN VARLIK ANLAYIŞI
Dünyamız, sayamayacağımız kadar çok bireysel nesneyle doludur. Bu nesneler çokluğu nereden gelmektedir?
Thomas Aquinas’a göre evrenin yetkinliği böyle bir çokluğu ve varolanlar arasındaki eşitsizliği baştan talep etmektedir. Zira evrendeki hiçbir varolan, ilahi yetkinliği kendi başına temsil etme gücüne sahip değildir. Tanrı her şeyi bir yetkinlik sıradüzeni içine yerleştirmiştir. Bu sıradüzenin en üstünde melekler bulunmaktadır. Thomas Aquinas bunlara maddesiz tözler adını vermektedir.
Meleklerin hemen altında insan yer almaktadır. İnsan kısmen maddi, kısmen de ruhsal bir varoluşa sahiptir. Daha sonra hayvanlar, bitkiler ve en sonunda da dört öge olan hava, su, ateş ve toprak gelmektedir.
Thomas Aquinas’a göre birbirinden farklı varoluşlar olduğu gibi birbirinden farklı pek çok form da vardır. En altta temel ögelerin formları (formae elementorum) bulunmaktadır. Bu formlar, maddeye en yakın durumda bulunduklarından en alttadırlar. Bunların üstünde bileşik formlar, onların da üstünde bitkisel formlar (animae plantarum) yer almaktadır. Bitkisel formların veya ruhların üstünde de hayvansal ruhlar (animae brutorum), bir üstte de insani ruhlar (animae humanae) bulunmaktadır. Thomas Aquinas’a göre, yaratılmış olan her varlık sınırlı ve belirlenmiştir. Yaratılmış her şeyi sınırlayan ve belirleyen bir şey vardır. Bu, onların varoluşlarından başka bir şeydir ve Thomas Aquinas buna “ne’lik” (quidditas) veya “öz” (essentia) demektedir. Dolayısıyla yaratılmış olanların varoluşları ile özleri asla özdeş değildir. Bu özdeşlik durumu sadece Tanrı için geçerlidir. Zira Tanrı salt edimdir. Tanrı’nın salt edim olması, onun sadece aktüel bir yapısının olması demektir. O, kendisi ne ise O olandır, kendi kendisiyle özdeştir.

Yaratılış (Creatio)
Thomas Aquinas, insan algısında ortaya çıkan her türlü varlığın mutlak olarak yaratılmış olması gerektiğini dile getirmektedir. Yaratılan (yani zorunsuz) ile Ya-
ratan (yani zorunlu) arasındaki ilişki özsel bir ilişkidir. Bu özsellik yaratılanın pay aldığı bir süreçte daha belirgin hale gelmektedir.
Yaratılmış olan hiçbir şey yaşamsallığını kendi başına sürdüremez. Bu gereksinim, çeşitliliğin ve çokluğun anlamlı olabilmesi -yani bir hedefin olması- için bir Birlik anlayışını doğurur. Thomas Aquinas Platon’un işaret ettiği, birliğin çokluktan önce gelmesi gerektiği şeklindeki düşüncesine bu yüzden önem verir. Varlık ile Hakikat arasında varoluşu anlamak bakımından derin bir ilişki bulunmaktadır. Bu ilişki, Varlık ile Hakikat özdeşliğine kadar gider.
Thomas Aquinas’a göre, pay alma yoluyla varolan her şey, aynı zamanda bir nedene bağlı olarak varlığa gelmiş demektir. Pay alan, kendisinden pay alınanı gerekli kılmaktadır ve bu da zorunlu varlıktır.
Bu şekilde Thomas Aquinas’a göre varlık “zorunlu” ve “zorunsuz” olmak üzere ikiye ayrılır.
Thomas Aquinas’a göre her bir yaratılmış olan, bizzat kendi yetkinliğini elde etmek adına bir çaba göstermektedir. Bu yetkinlikler İlahi Yetkinlik ve İyilikten pay almaktadırlar. Bu yüzden, Thomas Aquinas’a göre Tanrı sadece yetkin bir “etkileyici neden” olmakla kalmaz; O, aynı zamanda her şeyin kendisine yöneldiği bir Nihai Neden, bir Amaç Neden olarak da karşımıza çıkar. Her şey Tanrı’dan gelir ve yine O’na döner. Yaratılış, her şeyin başlangıç İlkesine geri döndüğü ana kadar devam eden bir süreçtir.
Dünyada doğal nesneler olduğu kadar insan elinden çıkmış nesneler de vardır. Doğal nesnelerin yaratıcısı Tanrı’dır. Yapay nesneler ise insan tarafından üretilirler (yaratılmaz, üretilir).

Tanrı Kanıtlamaları
Ortaçağ felsefesinde Tanrı ve O’nun kanıtlanması problemi ağırlıklı bir yer tutmaktadır. Thomas Aquinas’ın Tanrı kanıtlamasına düşünce tarihinde “Kozmolojik Tanrı Kanıtlaması” denmektedir.
1. Yol: Thomas Aquinas, bizzat nedenin kendisinden hareket ederek Tanrı’nın bilgisine ulaşmanın olanaksız olduğunu düşünür. Biz, ancak etkilerinden yola çıkarak Tanrı’nın bilgisine ulaşabiliriz. Dolayısıyla harekete bakmalıyız. Evrendeki sürekli hareketin esas nedeni, bileşik varoluşlar olarak şeylerin kendi yapılarında bir potansiyellik taşımalarıdır. Hareket, potansiyelin aktüel hale geçmesidir. Hareket etmek, hareket için kendisinden başka bir şeye gereksinim duymak veya başka bir şey tarafından hareket ettirilmek demektir. Tek tek şeylere baktığımızda nedenselliği görürüz ve bu bizi bir ilk hareket ettiriciye götürür ki o da tanrıdır.

2. Yol: “Her etkileyici kendi benzerine göre edimde bulunur” (agit sibi simile). Doğal nesneler bileşik yapıda oldukları için onlara etki edenler de bileşik yapılı olmalıdır.
Oluşa gelen şeyler yokluktan hareketle değil, potansiyel durumdan oluşa gelirler.
Aquinas’a göre bu dünyada bir etkin nedenler düzeni vardır. Hiçbir şey kendi varoluşunun etkin nedenine kendi içinde sahip değildir.

3. Yol: Thomas Aquinas’a göre doğadaki şeyler, oluş (generatio) ve bozuluşa (corruptio) tabi olarak yaratılmışlardır. Olmaları ve/veya olmamalarının imkânı kendilerinde değildir.  Kendinde kendi zorunluluğuna sahip olan, zorunluluğunu kendi dışından almayan, fakat her şeye zorunluluğunu veren bir varoluş postulatını sergilemek zorunda kalırız

4. Yol: Kuramsal bilginin amacı hakikattir. Nedenini bilmeksizin bir hakikati bilemeyiz. Ateş, şeyler arasında en sıcak olan şeydir. Çünkü o bütün diğer şeylerin sıcaklığının nedenidir. O halde türemiş hakikatlerin nedeni olan şey, en hakiki şeydir.

5. Yol: Thomas Aquinas’a göre, akıldan yoksun olan bütün doğal nesneleri izlediğimizde, onların kendileri için en iyiyi amaçlayan bir eylem gerçekleştirdiklerini görürüz. Akıldan yoksun canlılar, bilgi ve akıl sahibi bir şey tarafından yönlendirilmedikleri sürece bir amaca yönelik olarak hareket etmezler.

THOMAS AQUINAS’IN BİLGİ ANLAYIŞI
Thomas Aquinas’a göre felsefe, şeylerin gerçek varlığının ve özsel yapısının bilgisini amaçlamaktadır.
Aristotelesçi felsefede bileşik yapıyı işaret eden töz, insani bilginin hedefindeki nesnedir. İnsan, beden ile ruhun oluşturduğu bileşik bir yapıdır. İnsanın bilme etkinliğinin nesnesi hareket halinde olan nesnelerdir. Her şey bir oluş halinde bulunduğundan, hiçbir şey hakkında kesin bir şey söyleme olanağımız yoktur.
Thomas Aquinas bu noktada, fizik varoluş ile ilgili önermelerdeki hakikati ortaya çıkaran şeyin bilinenin özelliği değil; fakat bilenin kendisi olduğunu dile getirmektedir.
Thomas Aquinas’a göre insan sadece akılsal olduğu sürece bir insandır. Akılsallık, insanın anlama ediminde bulunması ve yargı üretmesidir. Yargıda bulunmak, yani kavramları kullanarak bir durum hakkında bilgi ortaya çıkarmak için akılsal ruha ihtiyaç duyan insanın, bilme sürecindeki başlangıç noktası tikel fizik nesnedir. İnsan fiziksel nesnelere dokunur, onları algılar ve insan bileşik yapıda bir varlık olduğu için (ruh ve beden) salt maddi yorumla bu algıyı işlemez, algı verilerini aklederek yorumlar.

Etkin / Edilgin Akıl
Aklın, kendi uygun nesnesi olan formları ortaya çıkarması için bir soyutlama (abstractio) yapması zorunludur.
İki parçalı bir yeti olan aklın soyutlama eylemini gerçekleştiren kısmına etkin akıl denir. Etkin akıl bir tür ışık gibidir.
Etkin akıl, edilgin aklın anlama edimini gerçekleştirmek için gereksinim duyduğu anlaşılabilir nesneleri (kavramları) oluşturmaktadır. İmge, duyulama olmaksızın hiçbir şekilde ortaya çıkmayacak bir yapıdır.
Thomas Aquinas’a göre imgelem, aktüel durumdaki duyulardan türeyen bir tür harekettir.

Soyutlama
Thomas Aquinas’a göre, akıl doğuştan herhangi bir nesneye sahip değildir (tabula rasa). Bununla birlikte etkin akıl, tanrısal aklın ışığından pay alan bir özelliğe sahiptir ve bu ışıkla, nesnenin taşıdığı hakikat ile aklın hakikati arasındaki ilginin gözlenebileceği bir nesnenin aktüelleştirilmesi etkinliğini ortaya koyar. Thomas Aquinas böyle bir ışığı kabul ederek, Augustinus’un illuminatio’su ile bir ortaklık kurmaktadır.
Soyutlama sonucunda ortaya çıkan kavramlar bilmenin nesnesi değil aracıdırlar. Aklın bir tür kurgulaması olan kavramlar, bilginin bizzat kendisi olmuş olsaydı; o zaman bilgimiz bizzat formların kendilerinin bilgisi olacaktı.

THOMAS AQUINAS’IN AHLAK VE TOPLUM ANLAYIŞI
Thomas Aquinas’ın ahlak ve toplum anlayışı Aristoteles’in felsefesi ile Hıristiyanlığın akılcı kavranışının bir karışımıdır.
Thomas Aquinas’a göre kendi yetkinliğine yönelen her şey ilahi modele doğru yol almaktadır. Bu yüzden, insanın ahlak yapısı aslında onun Tanrı’nın imgesinde nasıl olgunlaştığının da bir anlatımıdır

Thomas Aquinas, Latince karşılığı olan “Lex” (Leks okunur) kelimesinin “Ligare”den türetildiğini söyler. Latincedeki ligare kelimesinin Türkçedeki karşılığı bağlamaktır. Buradaki bağ, bir kimseyle eylemi arasındaki ilişki temelinde anlaşılmaktadır. Eylemin ölçüsü veya kuralı, öyleyse, insani eylemin ilk ilkesi olan akıldır. Her ne zaman bir şey arzu edilse, akıl bu amaca erişmek için gerekli olanı buyurmaktadır. Dolayısıyla iradeye bağlı herhangi bir iş için aklın rehberliğine gereksinim duyulmaktadır.
Hükümdarın iradesi yasanın gücüne sahiptir. Hükümdarın başında olduğu toplumun huzuru ve refahı için yasanın bu gücünün düzgün bir şekilde işlemesi gerekir. Dolayısıyla yasanın, özellikle toplumun mutluluğu ve refahı için olması zorunludur.

Thomas Aquinas’a göre akıl ahlaki zorunluluğun köküdür. İrade doğal bir biçimde iyi olana doğru yönelir ve pratik akıl bizim iyiye yönelmemizi, kötüden de kaçınmamızı buyurur.
Doğal yasa akıl sahibi olan her bir varlığı üç doğal eğilim çerçevesinde yönlendirir:
1. hayatını korumak ve sağlığını muhafaza etmek;
2. çoğalmak ve karısı ve ailesine göz kulak olmak;
3. hakikati gözetmek suretiyle akılsal hayatını geliştirmek ve sosyal erdem içinde büyümek. Bu üçüncü madde, insanın mutlaka bir toplum içinde yaşaması gerektiğini belirginleştirmektedir
Bununla birlikte insan bazen tutkuları veya kötü gelenek yüzünden bu yoldan ayrılabilir ve doğal yasanın emrinden uzaklaşabilir. Bu akıldışı durumu onarmak için doğal yasanın meydana gelmesini sağlayan bir başka tür yasaya gereksinim vardır ve bu da ezeli-ebedi yasadır. Toplumdaki yasalar o toplumun hükümdarı tarafından uygulanıyorsa ezeli-ebedi yasa da ilahi basiret tarafından uygulanır ve ilahi iktidar tarafından da yerine getirilir.

Thomas Aquinas’a göre, bireysel insanın iyi bir hayat sürmesi için iki koşul bulunmaktadır. Birincisi ve en önemlisi erdeme uygun davranmaktır; zira erdem bir insanın iyi yaşamasını sağlamaktadır. İkincisi ise erdemli bir eylem için gerekli olan maddi ihtiyaçların sağlanmasıdır. İnsan, doğa tarafından birliği sağlanmış bir yapıdır. Bununla birlikte toplumun birliği çok daha önemlidir. Thomas Aquinas’a göre birliği sağlanmış olan toplum huzur içinde demektir.

---
Ortaçağ Felsefesi
Editör: Prof. Dr. Ayhan Bıçak & Yrd. Doç. Dr. Serdar Uslu
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2296

Ağustos 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder