Bilge Şahin - Feng Shui Paradigması Olarak Mekansal Deneyim - Notlar
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2007
Çalışmada, Feng Shui paradigması kapsamında mekân ve
mekânsal deneyimin ne olduğu araştırılmış.
Mekânsal deneyim, mekân kavramına zaman boyutunun
eklenmesiyle gerçekleşir.
Feng Shui’de mekân-zaman, insan-çevre, dil-anlam,
doğa-kültür ve simbiyotik ilişkiler önemlidir. Geleneksel Türk Evi, mekânsal
deneyimin bir bütün olarak algılanması ve evin insanın organik bir uzantısı
sayılması nedeniyle Feng Shui’nin temel ilkelerine uygundur.
Giriş
(popüler olduğu varsayılan) Holistik dünya görüşüne göre;
dünya ayrı ayrı parçaların oluşumundan çok, bir araya toplanmış bir bütün
olarak görülür.
Feng Shui paradigmasına göre insan ve fiziksel çevresi
bütünleşir ve mekân, içindekilerin organik bir uzantısı olur.
Mekân kavramına zaman boyutunun eklenmesiyle / mekâna dair
bilgiye ulaşmada ‘algı’nın yerini ‘deneyim’ alır.
Feng Shui’de amaç / evren bir bütündür ve insan bu bütünün
bir paçası ve evrenin küçük bir modelidir anlayışından hareketle, insanın
doğanın dengesine ayak uydurmasını sağlamaktır.
Mekânsal Gerçekler
Mekân, duvarları ardında sadece yaşamak için oluşturulmuş
bir boşluktan çok, geleneklerin ve alışkanlıkların zamanla deneyime dönüştüğü
yaşam boşluklarıdır.
Zaman kavramını mekânı tanımlamada 4. boyut olarak
nitelendirildiğinde mekânsal deneyim çok boyutlulukta birbiri içine geçer ve
‘mekan’ ‘mekansal’ a dönüşür.
Mekân, mutlak değerler içerir; “mekansal” olan ise
muğlaktır.
Mekâna dair bilgiye ulaşmada ‘algı’nın yerini ‘deneyim’
alır.
Norberg-Schultz’a göre (1980), her mekânın kendi ruhu
(genius) vardır. ‘Genius Loci’nin (‘yerin ruhu’nun) temeli doğal çevrenin
süreçlerinde ve strüktüründe yatar. İnsan müdahalesi, bunlarla uyumlu olduğu
ölçüde başarılı olur.
Yer (locus) ise, bireyin üzerinde yaşadığı toprakla ve
oradaki yaşam deneyimine bağlı olarak şekillenen fenomonolojik bir kavramdır.
Bachelard'a göre ev, insanın
anıları, düşleri ve düşüncelerinin korunup saklandığı birleştirici
bir güçtür ve ev olmasaydı, insan dağılıp giderdi.
Mekân kavramı temsili mekân, sanal mekân, gerçek mekân ve
algılanan mekân olarak dört alt başlıkta incelenebilir.
Temsil, gerçek bir nesneye,
duruma veya eyleme model oluşturur.
Sanal konsepti, gerçek olanın
ne olduğuyla ilgili fikirlerimize göre şekillenir.
Feng Shui Paradigması
Feng rüzgâr,
Shui su
Astronomi, Fizik, Çin Felsefesi, Sembolizm ve Psikoloji gibi
disiplinlerin birleşmesinden oluşur. Temel amacı, insanın doğanın dengesine
uyum sağlayarak, uyum içinde yaşamasını sağlamaktır.
Üç temel Feng Shui öğretisi vardır: Şekil Okulu (Toprak
Okulu) (yeryüzü oluşumlarını baz alır), Pusula Okulu (düz arazilerde
geliştirilmiş, astrolojik hesaplamalar ve pusula kullanır) ve Prof. Thomas Lin
Yun Okulu (Son 50 yılda geliştirilmiştir).
Chi (kozmik enerji)
Feng Shui’nin amacı, bedenlerimizin içindeki Chi akışını
artırmak için çevresel Chi’yi denetim altına almak ve artırmaktır.
İnsan vücudundaki enerji akışı, dünyanın gövdesindekine
benzerdir. Akupunktur ustaları insan gövdesindeki enerji meridyenlerini tespit
ederek bunları manipüle ederler. Feng Shui ustaları Chi akışını düzenlemek için
dünyanın yüzeyini değiştirirler. Bu bağlamda Feng Shui, dünya yüzeyine
uygulanan akupunktur gibi algılanabilir.
Yin Yang / Her şey kendi
zıddını taşır. Zıt enerjilerin bir aradalığından değişim ve potansiyel ortaya
çıkar. Yin ve Yang dengelerini kurmak mekânda iyi hissetmeyi sağlar.
Ba-Gua (Pa Kua) Yin ve
Yang’ın bir türevidir ve Feng Shui’nin haritasıdır. Bu sekizgen şekil, meslek,
bilgi, sağlık, zenginlik gibi temel yaşam alanlarını yönetir
Feng Shui Paradigması Kapsamında Mekânsal Deneyim
Feng Shui’ye göre mekânsal deneyim, her şeyin bütünle uyum
sağlamak üzere düzenlendiği bir paradigma olarak yaşanmalıdır. Mekânsal deneyim
zamana bağlıdır ve Chi enerjisinin her hareketinden etkilenir.
Feng Shui paradigmasının önerdiği bütünsellik, ağ ilişkisi
gerektirir. Yeni paradigmaya göre bütün, parçaların toplamından fazla bir
şeydir.
…avlu, geleneksel Çin yapılı çevre için temel modeldir.
Avlulu evler evrenin minyatür modelini temsil eder. Feng Shui'ye göre yer
seçimi, Chi'yi uzağa üfleyen soğuk havadan kaçınmayı ve Chi’yi getiren suya
sahip olmayı amaçlar. İdeal Feng Shui alanında Yin ve Yang dengesi gereklidir.
Avlu, dıştan büyük bir izolasyon sağlar fakat içteki sosyal
kontrolü sürdürür. Evin dış yüzleri soğuk ve gösterişsiz iken, iç avlu açık,
sıcak, zengin ve renklidir. Feng Shui kehanetleri, mutluluğa ve uzun yaşama
ulaşmak için geleneksel Çinli açısından büyük psikolojik öneme sahiptir.
Türk Evinde Mekânsal Deneyim
Türkiye bir geçiş kültürüdür ve modernleşme süreci
Cumhuriyet’le beraber bir devlet politikası olarak belirlenmiştir.
Türk Evi / genellikle en az iki kattan oluşur; sokağa
doğrudan kapısı açılmaz, avluya veya bahçeye çıkılır. Oda, kareye yakın
planıyla çok amaçlı kullanıma olanak sağlar, bu da göçebe yaşamdaki çadır
geleneğinden gelmektedir. Hayat (veya sofa), odalar arasında kalan ve sosyal
yaşantının büyük bölümünün geçtiği bir ara yerdir. Eyvan, hayatın ara yer
olabilmesini güçlendirir ve evin plan şemasını netleştirir.
Türk Evi / parça-bütün ilişkisine uygun olarak
tasarlanmıştır. Ev ahalisinin belli kurallara (özel/ortak alan ayrımı, roller)
uyumu, huzurun ve uyumun sağlanması için gereklidir.
Malzeme seçimi (ahşap, taş, kerpiç gibi doğal malzemeler)
çevreyle uyumunu gösterir. Türklerin göçebe yaşantısı, Chi enerjisinin
hareketine uygun bir yaşam tarzıdır, mevsimlere göre yer değişimi ve mekân
içindeki esneklik bunu gösterir. Türk Evi'nin Feng Shui’ye en uygun yönü, evin
bir madde değil, insan yaşamlarının organik bir uzantısı olmasıdır.
Japon Evi: Genellikle
tek katlıdır ve ‘yere bakmak’ kültürüyle ilişkilendirilir. Mekânlarda kayar
kapılarla bölünmeler yapılır. Japon Evi’ndeki sadelik dünya görüşü ve dinsel
inançla ilişkilidir. Yapının geçiciliği vurgulanır; yapı, insan gibi doğmak,
büyümek ve ölmek üzere yapılmıştır. İç-dış birlikteliği yatayda oluşmuştur
(bahçe ön plandadır), oysa Türk evinde düşeyde yukarıya taşınmıştır. Japon
evinde sanki içinde yaşanmıyormuş gibi bir boşluk ve sessizlik etkisi
hedeflenir.
Pekin Avlulu evleri: Başarı ve şansı yakalamak amacıyla Feng
Shui ilkelerine göre inşa edilmiştir. Yönlenme ve konumlanma, klimatik
işlevlerinin yanı sıra mistik anlamlar taşır. Avlu, evin dışarıya açıldığı bir
ara yerdir ve dışarıya karşı mahremiyeti korur. Pekin Avlulu Evi’yle Türk
Evi’nin ortak yönü, mekânsal deneyimi bir bütünlük olarak algılamalarıdır.
SONUÇLAR
Feng Shui, popüler anlamının dışında, güçlü kavramsal
içeriği ve holistik bakış açısıyla mekânsal deneyimi bir ağ örüntüsü içinde
bütünleyen bir paradigmaya dayanmaktadır.
Feng Shui paradigmasına göre mekân, insanın el ve ayak gibi
işleyebilen, zihin ile birlikte düşleyebilen organik bir uzantısı haline gelir.
Kartezyen paradigmayı geçersizleştiren yeni bilimsel
paradigmanın holistik bakış açısı, Feng Shui’nin parça-bütün ilişkisi
yaklaşımıyla örtüşmektedir.
Simbiyoz kavramı, karşıtlıkların sentezinden ilerleme
doğacağını öngörerek Feng Shui’nin hareket ilkesiyle kesişir. Doğu’lu bir
kavram olan Feng Shui’nin Batı’da alımlanışı, Batı’lı değerler üzerinden
yüzeysel bir moda olarak gerçekleşmektedir.
Türk Evi, analitik Batı diyalektiğinden çok, Doğu’nun
holistik sentez anlayışına daha yakındır ve birçok yönüyle bu anlayışı
yansıtmaktadır. Pekin Avlulu Evleri ve Japon Evi ile yapılan karşılaştırmalar,
her üç evin de mekânsal deneyimi bütünlük olarak algıladığını ve Feng Shui’ye
uygun olduğunu göstermiştir.
Sonuç olarak, Feng Shui, insanın doğayla bütünleşmesini
öngörmesi ve yaşadığı evi kendisinin organik bir uzantısı olarak görmesi
açısından yalnızca Doğulu değil, evrensel bir paradigma sunduğu söylenebilir.
Batı toplumlarının kendilerine ve doğaya yabancılaşmaları, Feng Shui’nin
popülerleşmesinde rol oynamaktadır.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder