1 Ağustos 2025 Cuma

Feng Shui Paradigması Olarak Mekansal Deneyim - Notlar

Bilge Şahin - Feng Shui Paradigması Olarak Mekansal Deneyim - Notlar

Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2007

 

Çalışmada, Feng Shui paradigması kapsamında mekân ve mekânsal deneyimin ne olduğu araştırılmış.

Mekânsal deneyim, mekân kavramına zaman boyutunun eklenmesiyle gerçekleşir.

Feng Shui’de mekân-zaman, insan-çevre, dil-anlam, doğa-kültür ve simbiyotik ilişkiler önemlidir. Geleneksel Türk Evi, mekânsal deneyimin bir bütün olarak algılanması ve evin insanın organik bir uzantısı sayılması nedeniyle Feng Shui’nin temel ilkelerine uygundur.

 

Giriş

(popüler olduğu varsayılan) Holistik dünya görüşüne göre; dünya ayrı ayrı parçaların oluşumundan çok, bir araya toplanmış bir bütün olarak görülür.

 

Feng Shui paradigmasına göre insan ve fiziksel çevresi bütünleşir ve mekân, içindekilerin organik bir uzantısı olur.

 

Mekân kavramına zaman boyutunun eklenmesiyle / mekâna dair bilgiye ulaşmada ‘algı’nın yerini ‘deneyim’ alır.

 

Feng Shui’de amaç / evren bir bütündür ve insan bu bütünün bir paçası ve evrenin küçük bir modelidir anlayışından hareketle, insanın doğanın dengesine ayak uydurmasını sağlamaktır.

 

Mekânsal Gerçekler

Mekân, duvarları ardında sadece yaşamak için oluşturulmuş bir boşluktan çok, geleneklerin ve alışkanlıkların zamanla deneyime dönüştüğü yaşam boşluklarıdır.

 

Zaman kavramını mekânı tanımlamada 4. boyut olarak nitelendirildiğinde mekânsal deneyim çok boyutlulukta birbiri içine geçer ve ‘mekan’ ‘mekansal’ a dönüşür.

Mekân, mutlak değerler içerir; “mekansal” olan ise muğlaktır.

 

Mekâna dair bilgiye ulaşmada ‘algı’nın yerini ‘deneyim’ alır.

 

Norberg-Schultz’a göre (1980), her mekânın kendi ruhu (genius) vardır. ‘Genius Loci’nin (‘yerin ruhu’nun) temeli doğal çevrenin süreçlerinde ve strüktüründe yatar. İnsan müdahalesi, bunlarla uyumlu olduğu ölçüde başarılı olur.

 

Yer (locus) ise, bireyin üzerinde yaşadığı toprakla ve oradaki yaşam deneyimine bağlı olarak şekillenen fenomonolojik bir kavramdır.

 

Bachelard'a göre ev, insanın anıları, düşleri ve düşüncelerinin korunup saklandığı birleştirici bir güçtür ve ev olmasaydı, insan dağılıp giderdi.

Mekân kavramı temsili mekân, sanal mekân, gerçek mekân ve algılanan mekân olarak dört alt başlıkta incelenebilir.

Temsil, gerçek bir nesneye, duruma veya eyleme model oluşturur.

Sanal konsepti, gerçek olanın ne olduğuyla ilgili fikirlerimize göre şekillenir.

 

Feng Shui Paradigması

Feng rüzgâr,

Shui su

 

Astronomi, Fizik, Çin Felsefesi, Sembolizm ve Psikoloji gibi disiplinlerin birleşmesinden oluşur. Temel amacı, insanın doğanın dengesine uyum sağlayarak, uyum içinde yaşamasını sağlamaktır.

 

Üç temel Feng Shui öğretisi vardır: Şekil Okulu (Toprak Okulu) (yeryüzü oluşumlarını baz alır), Pusula Okulu (düz arazilerde geliştirilmiş, astrolojik hesaplamalar ve pusula kullanır) ve Prof. Thomas Lin Yun Okulu (Son 50 yılda geliştirilmiştir).

 

Chi (kozmik enerji)

Feng Shui’nin amacı, bedenlerimizin içindeki Chi akışını artırmak için çevresel Chi’yi denetim altına almak ve artırmaktır.

İnsan vücudundaki enerji akışı, dünyanın gövdesindekine benzerdir. Akupunktur ustaları insan gövdesindeki enerji meridyenlerini tespit ederek bunları manipüle ederler. Feng Shui ustaları Chi akışını düzenlemek için dünyanın yüzeyini değiştirirler. Bu bağlamda Feng Shui, dünya yüzeyine uygulanan akupunktur gibi algılanabilir.

 

Yin Yang / Her şey kendi zıddını taşır. Zıt enerjilerin bir aradalığından değişim ve potansiyel ortaya çıkar. Yin ve Yang dengelerini kurmak mekânda iyi hissetmeyi sağlar.

 

Ba-Gua (Pa Kua) Yin ve Yang’ın bir türevidir ve Feng Shui’nin haritasıdır. Bu sekizgen şekil, meslek, bilgi, sağlık, zenginlik gibi temel yaşam alanlarını yönetir

 

Feng Shui Paradigması Kapsamında Mekânsal Deneyim

Feng Shui’ye göre mekânsal deneyim, her şeyin bütünle uyum sağlamak üzere düzenlendiği bir paradigma olarak yaşanmalıdır. Mekânsal deneyim zamana bağlıdır ve Chi enerjisinin her hareketinden etkilenir.

 

Feng Shui paradigmasının önerdiği bütünsellik, ağ ilişkisi gerektirir. Yeni paradigmaya göre bütün, parçaların toplamından fazla bir şeydir.

 

…avlu, geleneksel Çin yapılı çevre için temel modeldir. Avlulu evler evrenin minyatür modelini temsil eder. Feng Shui'ye göre yer seçimi, Chi'yi uzağa üfleyen soğuk havadan kaçınmayı ve Chi’yi getiren suya sahip olmayı amaçlar. İdeal Feng Shui alanında Yin ve Yang dengesi gereklidir.

Avlu, dıştan büyük bir izolasyon sağlar fakat içteki sosyal kontrolü sürdürür. Evin dış yüzleri soğuk ve gösterişsiz iken, iç avlu açık, sıcak, zengin ve renklidir. Feng Shui kehanetleri, mutluluğa ve uzun yaşama ulaşmak için geleneksel Çinli açısından büyük psikolojik öneme sahiptir.

 

Türk Evinde Mekânsal Deneyim

Türkiye bir geçiş kültürüdür ve modernleşme süreci Cumhuriyet’le beraber bir devlet politikası olarak belirlenmiştir.

Türk Evi / genellikle en az iki kattan oluşur; sokağa doğrudan kapısı açılmaz, avluya veya bahçeye çıkılır. Oda, kareye yakın planıyla çok amaçlı kullanıma olanak sağlar, bu da göçebe yaşamdaki çadır geleneğinden gelmektedir. Hayat (veya sofa), odalar arasında kalan ve sosyal yaşantının büyük bölümünün geçtiği bir ara yerdir. Eyvan, hayatın ara yer olabilmesini güçlendirir ve evin plan şemasını netleştirir.

 

Türk Evi / parça-bütün ilişkisine uygun olarak tasarlanmıştır. Ev ahalisinin belli kurallara (özel/ortak alan ayrımı, roller) uyumu, huzurun ve uyumun sağlanması için gereklidir.

Malzeme seçimi (ahşap, taş, kerpiç gibi doğal malzemeler) çevreyle uyumunu gösterir. Türklerin göçebe yaşantısı, Chi enerjisinin hareketine uygun bir yaşam tarzıdır, mevsimlere göre yer değişimi ve mekân içindeki esneklik bunu gösterir. Türk Evi'nin Feng Shui’ye en uygun yönü, evin bir madde değil, insan yaşamlarının organik bir uzantısı olmasıdır.

 

 Japon Evi: Genellikle tek katlıdır ve ‘yere bakmak’ kültürüyle ilişkilendirilir. Mekânlarda kayar kapılarla bölünmeler yapılır. Japon Evi’ndeki sadelik dünya görüşü ve dinsel inançla ilişkilidir. Yapının geçiciliği vurgulanır; yapı, insan gibi doğmak, büyümek ve ölmek üzere yapılmıştır. İç-dış birlikteliği yatayda oluşmuştur (bahçe ön plandadır), oysa Türk evinde düşeyde yukarıya taşınmıştır. Japon evinde sanki içinde yaşanmıyormuş gibi bir boşluk ve sessizlik etkisi hedeflenir.

 

Pekin Avlulu evleri: Başarı ve şansı yakalamak amacıyla Feng Shui ilkelerine göre inşa edilmiştir. Yönlenme ve konumlanma, klimatik işlevlerinin yanı sıra mistik anlamlar taşır. Avlu, evin dışarıya açıldığı bir ara yerdir ve dışarıya karşı mahremiyeti korur. Pekin Avlulu Evi’yle Türk Evi’nin ortak yönü, mekânsal deneyimi bir bütünlük olarak algılamalarıdır.

 

SONUÇLAR

Feng Shui, popüler anlamının dışında, güçlü kavramsal içeriği ve holistik bakış açısıyla mekânsal deneyimi bir ağ örüntüsü içinde bütünleyen bir paradigmaya dayanmaktadır.

Feng Shui paradigmasına göre mekân, insanın el ve ayak gibi işleyebilen, zihin ile birlikte düşleyebilen organik bir uzantısı haline gelir.

Kartezyen paradigmayı geçersizleştiren yeni bilimsel paradigmanın holistik bakış açısı, Feng Shui’nin parça-bütün ilişkisi yaklaşımıyla örtüşmektedir.

Simbiyoz kavramı, karşıtlıkların sentezinden ilerleme doğacağını öngörerek Feng Shui’nin hareket ilkesiyle kesişir. Doğu’lu bir kavram olan Feng Shui’nin Batı’da alımlanışı, Batı’lı değerler üzerinden yüzeysel bir moda olarak gerçekleşmektedir.

Türk Evi, analitik Batı diyalektiğinden çok, Doğu’nun holistik sentez anlayışına daha yakındır ve birçok yönüyle bu anlayışı yansıtmaktadır. Pekin Avlulu Evleri ve Japon Evi ile yapılan karşılaştırmalar, her üç evin de mekânsal deneyimi bütünlük olarak algıladığını ve Feng Shui’ye uygun olduğunu göstermiştir.

 

Sonuç olarak, Feng Shui, insanın doğayla bütünleşmesini öngörmesi ve yaşadığı evi kendisinin organik bir uzantısı olarak görmesi açısından yalnızca Doğulu değil, evrensel bir paradigma sunduğu söylenebilir. Batı toplumlarının kendilerine ve doğaya yabancılaşmaları, Feng Shui’nin popülerleşmesinde rol oynamaktadır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder