Valerie Sweeney Prince - Evi Yakmak Afrika-Amerikan Edebiyatında Yuva - Notlar
Burnin' Down the House, Home in African American Literature,
Columbia University Press, New York, 2005
Afro-Amerikan
edebiyatındaki ev, yuva ve Büyük Göç temalarını ele alıyor. Giriş bölümü,
Afro-Amerikalılar için yuva arayışının yirminci yüzyıl boyunca adalet ve fırsat
arayışıyla nasıl iç içe geçtiğini tartışmaktadır. Kitabın bölümleri Richard
Wright'ın Yerli Oğul, Ralph Ellison'ın Görünmez Adam, Toni Morrison'ın En Mavi
Göz ve Süleyman'ın Şarkısı ile Gayl Jones'un Corregidora adlı eserlerindeki ev
ve mutfak temsillerini incelemekte
Yazar özellikle
Houston A. Baker Jr.'ın "blues matrisi" teorisini eleştirel bir
şekilde inceleyerek ve blues'un ifade gücünün maddi yoksunluk ve toplumsal
baskı karşısında bir yuva işlevi görme rolünü vurgulayarak, cinsiyet ve mekan
unsurlarını analiz ediyor.
Giriş: Bir Ev, Bir Yuva Değildir
Yirminci yüzyılda Afrikalı Amerikalıların adalet ve özgürlük
arayışı, aynı zamanda bir yuva arayışı olarak tanımlanabilir.
Amerika, yüzyılın başlarında Afrikalı Amerikalıların
sanayileşmiş Kuzey'in vaat ettiği fırsatları yakalamak için Güney'i terk ettiği
en büyük kitlesel göçüne tanık oldu. Ancak Kuzey şehirlerindeki göçmenleri
ırkçılık, yerine getirilmemiş vaatler ve yoksulluk dolu aşırı kalabalık
gettolar bekliyordu.
Blues
ve Yuva / Afrika-Amerikan edebiyatının yüzyıllık tarihinde, ev aynı anda hem her yerde hem de hiçbir yerde olduğu
görülür.
Yazarlar bu yuva özlemini,
yoksunluktan doğan blues'un dilini ve duygusunu kullanarak ifade ederler.
Blues'un ifade gücü paradoksal çağrışımlardan doğar ve
kaotik bir dünyada ev kavramını mümkün kılan mantığı sunar. Blues performansı,
Farah Griffin'e göre, geçişsel bir alan görevi gördüğünü ve göçmenden kentliye
dönüşümü biraz daha az sert hale getirdiğini yazar.
Houston A. Baker Jr.'ın Blues Matrisi Eleştirisi: Çalışmada,
Baker'ın blues matrisi olan kara (bütün) deliğin (black hole) geri çekilme ve
yenilenme potansiyeli sunduğu görüşü incelenir ve eleştirilir. Baker, matrisi
bir rahim [vurgular eklendi], bir ağ, fosil taşıyan bir kaya... olarak
tanımlar. Ancak, Baker'ın matrisi kadın bedeninden alınan bir metafora dayansa
da, kadınlara yer açmayan, üretken güce sahip bir matris hayal etmekle
yetiniyor. Ann du Cille, Barbara Christian ve diğer feminist akademisyenler
Baker'ın çalışmalarını cinsiyetçi olarak eleştirmişlerdir.
Çalışmanın Odak Noktası: İncelenen romanlarda (beş roman:
Yerli Oğul, Görünmez Adam, En Mavi Göz, Corregidora, Süleyman'ın Şarkısı), evin
temsili üç temel mekân etrafında şekillenir: şehir, mutfak ve rahim. Ev
arayışı, Şehirden mutfağa, oradan da rahme doğru gittikçe küçülüyor ve Baker'ın
kara deliğine benzer şekilde her şeyi içine çeken bir girdap şeklinde
şekilleniyor. Bu girdap, Corregidora romanında patlayıcı bir yıkımla bozuluyor.
Şehir İçin (Yeterince) Yaşamak: Yerli Oğul
Richard Wright'ın 1940 tarihli romanı, Afro-Amerikalıların
Kuzey şehrini yaşanabilir bir yuva bulma şansı olarak gördükleri büyük bir
geçiş dönemini kapsar. Bigger Thomas, yerli
oğul olarak şehri miras alır, ancak şehir onu reddeder. Kronolojik olarak
bakıldığında, romanlar ev özlemini önce şehrin dış mekanına, sonra mutfağın iç
mekanına ve son olarak da özünde içselleştirilmiş rahim mekanına doğru bir
hareket örüntüsü olarak gösterir.
Mutfak: Thomas ailesinin
yaşadığı mini mutfaklı daire, Bigger ve diğer aile üyeleri için kısıtlayıcıdır.
Wright, bu durumun gizli sürtüşmeyi artırır, bitmek bilmeyen karşılıklı
suçlama, itham ve kindarlık kavgalarına yol açarak çarpık kişilikler yaratır
dediği toplumsal dinamikleri yaratır. Bigger, ailesine karşı demir gibi bir
mesafeli tavır takınır, çünkü hayatının anlamının bilincine tam olarak
girmesine izin verdiği anda ya kendini ya da bir başkasını öldüreceğini
biliyordu.
Bigger, annesi Bayan Thomas'ın kültürel pratiklerini ve dini
ifadesini reddeder. Annesine alaycı bir şekilde Ne yapmamı istiyorsun?
Bağırmamı mı? diye sorar. Bağırmak, Zora Neale Hurston'ın da belirttiği gibi,
bir bireyi Tanrı ile bir cemaatin parçası olarak bir araya getiren bir topluluk
işidir. Bigger, bu topluluk bağından kendini mahrum bırakır.
Şehir: Sokak kültürü, mini
mutfağın boğucu ortamından bir kaçış sunar. Bigger, sokakta beyaz adamın
mağazasını soymak veya uçak pilotu olmak gibi meydan okuyan hayaller kurar. Bir
reklam panosu Bigger'ın toplumsal konumunu hatırlatır: kanunu çiğnersen,
kazanamazsın!
Bigger, sokakta da kendini sınırlanmış hisseder: Tıpkı
hapishanede yaşamak gibi. Çoğu zaman kendimi dünyanın dışında, çitin budak
deliğinden içeriyi gözetleyen biri gibi hissediyorum.
Mutfak ve Rahim Arasında / Dalton Evi (Between Kitchen and
Womb: Daltonlar, yanlış yönlendirilmiş beyaz liberalizmin yıkıcı bir hicvini
temsil eder. Bigger'ın oradaki yeri mutfağın üstünde, bodrumdan girilen arka
tarafta bir odadır. Bigger, kısa süreliğine de olsa yemek yerken rahatlık
bulur. Bigger, Mary Dalton ve Jan'ın, Afro-Amerikan mirasına dair yüzeysel
ilgilerini (ilahiyi söyleme denemeleri) reddeder. Bigger'ın annesine sorduğu
soru ironik bir şekilde cinayetle yanıtlanır: Bağırmayı öğrenmişti ve
bağırmıştı ve hiçbir kulak onu duymamıştı.
Hareket Etmeye Devam Edin, Durmayın: Görünmez Adam
Ralph Ellison'ın romanı, Richard Wright'ın haritasını
çıkardığı şehir, mutfak ve rahim kavramlarını yeniden yorumlar. Ellison,
Richard Wright'ın aksine, müziğin ve dansın Afro-Amerikan kültürünün temeli
olduğuna inanıyordu.
Rahim / Gerçek Kanlıların
Kulübesi (Trueblood's Cabin): Güney'de anlatıcı, karısını ve kızını hamile
bırakan Jim Trueblood ile karşılaşır. Hamile iki kadın (anne ve kızı),
Trueblood'ların evindeki trajedi ve yoksunluğu simgeler. Trueblood, durumunu
bir blues paradoksuyla açıklar: Hareket etmeden hareket etmek zorundaydım.
Trueblood, acı dolu hikâyesini bir blues performansına dönüştürür ve bunun için
ödüllendirilirken, kadınlar susturulur.
Mutfak / Mary Rambo'nun Blues
Mutfağı (Mary Rambo's Blues Kitchen): Mary Rambo, anlatıcıya Harlem'de güvenli
bir sığınak sunar. Mary, anlatıcı için geçmişimden
gelen bir güç, beni yüzleşmeye cesaret edemediğim bir bilinmeze doğru savrulmaktan
alıkoyan istikrarlı, tanıdık bir güçtür. Onun evi, Farah Griffin'in de
belirttiği gibi, Manhattan'ın tam ortasındaki Güney haline gelir. Mary'nin
blues şarkıları, yoksulluk ve ırkçılık gibi durumların evin yapısına entegre
edilebileceği bir alan yaratır. Anlatıcı, Mary'nin mutfakta Back Water Blues
şarkısını söylediğini duyar.
Siyah Banka Figürü: Anlatıcı, Mary'nin evindeki çok siyah,
kırmızı dudaklı ve geniş ağızlı bir zencinin dökme demirden heykeli olan
bankayı görünce öfkelenir. Bankanın yüzü bir sırıtmadan çok bir boğulma
gibiydi, bu da Paul Laurence Dunbar'ın We Wear the Mask şiirindeki gibi, acı ve
haz arasında denge kuran klasik blues paradoksunu yansıtır. Anlatıcı, figürün
temsil ettiği acıyı reddeder.
Rahim / Şehirde Bir Tür Ev (A
Kind of Home in the City): Anlatıcı, Harlem isyanı sırasında bir rögar
kapağından düşerek yer altına sığınır. Bu bodrum katı, düzensiz elektrikle
aydınlatılmış bir tür yuvadır. Yeraltına düşmek, imkânsız bir dönüşü temsil
eder. Anlatıcı, artık kaçmıyor, saklanmıyor veya endişelenmiyorum. Bu kara
delik, Baker’ın matrisinin aksine, kesintisiz ve aşılmaz bir boşluktur.
Mutfağa Girin ve Tencere ve Tavaları Sallayın: En Mavi Göz
Morrison'ın romanı, odağını şehrin (erkek) dış mekanından,
mutfağın siyah (kadın) iç mekânının boğucu mekânına kaydırır. Morrison, önce
Big Mama'nın hayali mutfağını, ardından Bayan MacTeer'in yeşil ve mavi
mutfağını, Polly'nin siyah ve mavi mutfağını ve son olarak da Breedlove'ların
müziksiz, yiyeceksiz ve konforsuz görünen mutfağını sunarak Mary'nin blues
mutfağının gizemini çözüyor.
Mutfak / Bayan MacTeer'in
Yeşiller ve Maviler Mutfağı: Bayan MacTeer'in mutfağında hardal yeşillikleri
pişer. Annesinin blues şarkıları, Claudia'ya acının sadece katlanılabilir
değil, aynı zamanda tatlı olduğuna dair bir inanç verir. Claudia, ideal evini,
Büyük Ana'nın mutfağındaki alçak tabureye oturup... Büyük Baba'nın kemanını tek
başıma çalmasını dinlemek olarak hayal eder. Claudia, beyaz kültürel idealizmi
(Shirley Temple kupası ve oyuncak bebek) temsil eden şeyleri aktif olarak
reddeder.
Pecola'nın Yabancılaşması / Pecola, evsiz olmaktan daha kötü
olan açık havada (outdoors) olarak sınıflandırılır, yani gidecek bir yer yok.
Topluluk, Pecola'yı günah keçisi olarak kullanır: Çirkinliğinin üzerinde
durduğumuzda çok güzeldik... Sadeliği bizi süsledi, suçluluğu bizi kutsadı...
Mutfak / Polly'nin Siyah ve
Mavi Mutfağı: Pauline Breedlove (Polly), beyaz Fisher ailesinin ideal bir
hizmetçi olma rolünü üstlenerek bu evde güç ve lüks bulur. Fisher'ların
mutfağı, Polly'nin kara mutfağıdır. Pauline, kızı Pecola'ya kendi ailesinde
vermediği sevgiyi beyaz çocuğa yöneltir ve Pecola'yı yere devrilen turtanın
içine düşürürken ona öfkeden incecik bir sesle, doğrudan Pecola'ya... hakaret
etti.
Rahim / İçeriye Doğru Çökme:
Breedlove'ların vitrin evi, Pecola'nın boğucu sesler ve sessizlik içinde
yorumlamak zorunda kaldığı ebeveynlerinin cinsel ilişkisi gibi eylemlerin
kamuya açık sergilendiği işlevsiz bir mekandır. Bu mekânsal düzensizlik, Cholly
Breedlove'ın Pecola'ya mutfak zemininde tecavüz etmesine izin verir. Tecavüz,
Breedlove vitrininde özgürce bir arada yaşamalarına izin verilen ideolojik
yapıların yıkıcı potansiyeline tanıklık ediyor. Pecola, uçmak için sonsuz,
grotesk ve beyhude bir çabayla kollarını bir kuş gibi savurduğu bunama yoluyla
kaçar.
O bir Tuğla Ev: Corregidora
Gayl Jones'un romanı, mekânsal daralmayı sürdürerek, rahimin
kritik kara mekan haline geldiği kadın bedenine odaklanır. Roman, blues
matrisinin kadınlar pahasına işleyişine odaklanır.
Rahim / Siyah Bir Hale (A
Black Hole): Morrison’ın Sula romanından Eva Peace, oğlunu öldürür çünkü Plum,
travmatik deneyimlerinden kaçmak için rahmime geri dönmek ve iyi olmak
istiyordu. Eva, Plum'a "iri bir adam artık annesinin içinde bebek gibi
dolaşamaz; boğulur" diyerek direncini gösterir.
Ursa Corregidora'nın Mirası: Ursa, geçmişteki vahşetlere
tanıklık etmek için nesiller yaratması emredilen dördüncü nesil kadındır. Ursa,
kocası Mutt onu merdivenlerden düşürdükten sonra histerektomi geçirir. Rahminin
kaybı, asla kanamaz ve Ursa'ya alternatif bir yuva hayal etme alanı açar.
Mutfak / Cat Lawson'ın
Deneyimi: Ursa'nın arkadaşı Catherine (Cat) Lawson, Bay ve Bayan Hirshorn'un
beyaz mutfağındaki deneyimlerini anlatır. Patronu Bay Hirshorn, Cat'in
güzelliğiyle ilgili uygunsuz yorumlar yaparak mutfak alanını tehlikeye atar.
Cat, Hirshorn'un onu beyaz bir kadının mutfağında bütün gün aptal gibi
hissetmesini sağlama gücüne sahip olduğunu bilir. Cat, kendisine biçilen yerden
kaçmak için mücadele eder.
Rahim ve Blues / Corregidora
kadınları, cinsel metalaştırmanın yerini bilinçli, politik bir öz tanımlama
alır. Ursa, blues şarkıcısı olarak mesleğini seçerek bu baskıya direnir. Mutt,
Ursa'yı merdivenlerden aşağı iter ve Ursa rahmini kaybeder. Romanın sonunda
Ursa, Mutt ile yüzleşir ve geçmişi şimdiki zamanla bütünleştiren bir blues
değişimine girer: Seni öldürebilirim. / Sana zarar verecek bir kadın
istemiyorum. Ursa, acısını dile getirmek için odağını kanamayan kuyudan
(rahim), hüzünlerinin ifadesine izin veren yer olan ağzına kaydırır.
Tanrı, Kendi Çocuğuna Sahip Olan Çocuğu Korusun: Süleyman'ın Şarkısı
Morrison, şehir, mutfak ve rahim motiflerini yeniden
yapılandırır. Ev arayışı girdaptan kurtulup dışarı doğru patlar; rahim ölüdür;
mutfak dışarıya açılır; ve şehir gettoya dönüşür.
Şehir / Getto: Şehir,
Afrikalı Amerikalıların ekonomik baskılar nedeniyle işgal ettiği gecekondu
mahallelerini ifade eden standart anlamının ötesinde, getto olarak okunur.
Yerel dilde Getto olmak, yabancıların varlığına rağmen kişinin dürtüleriyle
açıkça hareket etmesidir. Macon Dead II (figür) ve Pilate Dead (zemin), bu
getto dinamiklerinin bir örneğidir. Pilate, bastırılmış Afrika kimliğini açığa
çıkaran korkutucu (uncanny/unhomely) bir figürdür. Macon ise mülk edinme
takıntısıyla toplumdan uzaklaşır. Macon, gecenin gölgesinde Southside
gettosunda kendini yabancı, mülksüz, topraksız bir gezgin gibi hisseder.
Rahim / Ölü Bir Yer:
Pilatus'un annesinin ölü rahminden doğumu (Sing'in) efsanevidir. Pilatus,
göbeği olmayan bir şekilde doğar. Göbek deliğinin yokluğu, geçmişle doğal
olmayan bir kopuşu gösterir, ancak aynı zamanda Pilatus'a özgünlüğü simgeler.
Ruth'un rahmi, Macon'ın kürtaj teşvik eden tehditleri nedeniyle güvensizdir.
Hagar, Milkman'a karşı duyduğu arzuyla boğulur ve ona o benim bu dünyadaki evim
der. Pilatus bu duruma karşı çıkar: Milkman sizin ikiniz için de zerre kadar
değer vermez.
Mutfaklar / Dışarıya Açık:
Mutfak, Circe ve Pilatus figürleriyle bir direniş alanına dönüşür. Kirke,
intihar eden Butler ailesinin malikanesinde kalır ve bu dünyada uğruna
yaşadıkları her şey yıkılıp çürüyecek diyerek maddi mirasın yok oluşunu
gözetir. Circe, sadık hizmetkar mitini bozar.
Pilatus, mutfağın mantığını reddederek onu açar. Yanında
çalıştığı adam, mutfakta uçurumdan düşecek gibi hissettiğini söyler. Pilatus,
korktuğunuz şeyin gerçek olup olmaması ne fark eder? diye sorar ve inancın
maddi gerçeklikten daha güçlü olduğunu gösterir.
Sonuç: Bu yazarlar, blues'un, Afro-Amerikanların yirminci
yüzyıl ortalarındaki Amerikan coğrafyasındaki kendine özgü konumunu en iyi
temsil eden ifade olduğunu öne sürüyor.
Morrison, ev kavramının yerin, yaşamın ve hatta ölümün
ötesinde olduğunu ortaya koyuyor. Ev, bazen şarkıda, bazen de kısa süreli
tanınma anlarında yakalanan yerdir. Afro-Amerikan edebiyatında ev, getto ve
blues'un kendisiyle özdeşleştirilmelidir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder