İsmet Özel – Henry Sen Neden
Buradasın II
Bilgelik hayret etmekle başlar.
Akıllı adam diye neyin hayrete şayan olduğunu seçebilen
kişiye diyeceğiz.
Kur’an karşısında hayretini gizleyemeyen müşrikleri
hatırlayın. Kur’an ı Kerim’in özelliklerine hayret ettiği halde İslam’ı
seçmeyen kimse alıklığını muhafaza etmede ısrarlıdır. (s. 13)
Canlılık taşıdığımız sürece gerek ahlakımız, gerek zekâmız
ve gerekse imanımız durduğu yerde durmaz.
…artar ve azalır.
Ahiret hayatının gerçekliğini kanıtlamak isteyenler hep şunu
söylediler: Ölüm bir son değildir. Siz şimdi ahiret hayatının gerçekliğine
bütün varlığıyla inanan biri olarak benden şunu işitin: Ölüm bir sondur,
insanın tazelenebilmesinin sonudur. Öldükten sonra ne günah, ne sevap
işleyebilir, ne hatalarımızı telafi, ne de tövbe edebiliriz.
Yaşadım diyen günaha daldım demiş olur. (s. 15)
Beşerden birinin insanlık mertebesine erip ermediği Rabb ile
kendi arasında bir sırdır. Sır olmayan bir şeyi bilirsek ondan sırra giden yolu
keşfetme bakımından çok yararlanırız. Sır olmayan bu şey titizliğin beşer
hayatı insan hayatına dönüşürken üstlendiği etkin roldür. Hangi
mükellefiyetleri üstlenirsek insan olacağımız ayan beyan bellidir.
Mükellefiyetleri adına titizlik gösteren insan hem kendi içindeki değişmeler ve
hem de ilişkide bulunduğu ortamla bağlantıları dolayısıyla ayrıntılardaki en
ince farkları dikkate alarak yaşar. Bunun bir adı da tevekküldür. (s. 21)
Titizlerin Nuh’un gemisine sığacak kadar az sayıda kalmaları
hayatlarını karartmaz. İnsanların engebelerle dolu olduğunu hissederek
yaşadıkları hayat titizliğe kıymet verenleri mahvetmez. (s. 24)
Niceliğin değil de niteliğin önemli ve değerli olduğunu
bizzat kabul etmemiz bizim hem en isabetli başlangıcı yapmamızın, hem de en
sağlam yerde durduğumuzun göstergesidir. (s. 29)
Mesele bilimlerin tasnifi meselesi değil, beşerin
insanlaşmasına yol açan bir ahlak meselesidir. Dolayısıyla beşeri dille ifade
edilen bütün “iş işten geçti” hükümleri nicelik alanındadır. Nitelik alanında
iş işten hiçbir zaman geçmez. Bir şeyin modası geçiyor veya o şey yeniden moda
oluyorsa anlayın ki o şey hiçbir zaman nitelikli diye adlandırılmayı hak
etmemiştir. (s. 30)
Ellili yaşlarımı günleri atlatarak yaşamanın ne büyük bir
hata (salaklık) olduğu düşüncesine kıymet verecek biçimde atlattım. (s. 44)
Bilmek sorumlulukla tanışmaktır. Yükümlülük bilenlerin
payına düşer.
Türklerin içerisi olarak bildikleri, vatanlaştırdıkları
yegâne ülke Türkiye’dir; yani Sivas kongresi tarafından benimsenen ve 28 Ocak
1920 günü son Osmanlı parlamentosunda kabul edilen Misak-ı Milli sınırları
dahilinde kalan topraklardır. Gaza beyliklerinin XIII. yüzyılda kurduğu
Türkiye’nin içimiz olduğunu biz XX. yüzyılda ancak anlayabildik.
İstiklal Harbi yaparken anlayabildik. İstiklal Harbimiz
İstiklal Marşımızın fikriyatıyla yürüdü. Sonra? Sonrası yok. Biz Türkler
muallaktayız. Ya yakın bir gelecekte düşüp paramparça olacağız veya… Veyası
bilinmiyor. (s. 74)
Şule Yayınları
2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder