Herbert Spencer (1820-1903)
Demiryolu
mühendisliği, teknik ressamlık ve gazetecilik gibi çeşitli işler yapmıştır. İsmi,
çoğu zaman Comte ile birlikte anılır. Her ikisi de (a) bütün
bilimlerin ortak felsefi köklere sahip olduklarına ve birleştirilebileceklerine,
(b) doğal dünyayı yöneten yasalar gibi toplumsal dünyayı yöneten yasalar olduğuna
ve (c) bu yasaların nasıl işlediği ortaya çıkarılırsa, toplumsal olguların
tahmin edilebileceğine ve yönetilebileceğine inanmışlardır.
Spencer,
liberalizmin bırakınız yapsınlar anlayışını benimsemiş, insanların
birbirlerinin haklarına gönüllü olarak saygı göstermeleri sonucunda otomatik
olarak doğal bir toplumsal denge oluştuğunu ve devletin bu dengeye, diğer bir
deyişle insanlar arasındaki ilişkilere müdahale etmemesi gerektiğini ileri
sürmüştür.
Spencer,
bilimlerin Comte’un savunduğu gibi ardışık bir şekilde değil, koordinasyon
içinde geliştiğini savunur. Spencer bilimleri daha farklı bir şekilde sınıflandırır,
“fenomeni bilmemizi sağlayan formları dikkate alan bilimler (mantık ve
matematik) ile fenomeni ya tek tek ögeleri arasında (mekanik, fiziki kimya vs.)
veya toplam olarak (astronomi, biyoloji, psikoloji, sosyoloji, vs.) inceleyen
bilimler arasında” bir ayrım yapar. Ona göre bilimsel
birliği sentetik felsefe sağlayacaktır.
Spencer,
tüm insanlığın evrimini açıklamaya çalışmıştır, bu açıdan toplum, evrensel bir
yasanın özel bir kısmını oluşturmaktadır.
Spencer’a
göre toplum da dâhil olmak üzere doğadaki bütün türler aynı evrim yasasına bağlı
olarak evrim geçirmektedirler.
Toplumsal
kurumları bir üst organizma (hiperorganzima) olan toplumun uzmanlaşmış organları
olarak görmüş ve bu kurumları (a) destekleyici kurumlar (aile ve akrabalık),
(b) dağıtıcı kurumlar (ekonomi) ve (c) düzenleyici kurumlar (din ve siyasal
sistemler) şeklinde sınıflandırmıştır.
İnsan
toplumları basit homojen toplumlardan karmaşık heterojen toplumlar olacak şekilde
doğal olarak evrimleşirler.
Spencer’e
göre, toplumda işbirliği sayesinde oluşmuş bir uzlaşma vardır, bunu bozacak
herhangi bir dış müdahale söz konusu olursa bütün sistemin dengesi tehlikeye
girer, dolayısıyla devlet müdahalesi sisteme yönelik bir tehdittir.
Nasıl
doğa zayıf olanlardan kurtulmaya çalışıyorsa, toplum da zayıfları elemeli,
onlardan kurtulmalıdır. Bu düşünce genel olarak Sosyal Darwinizm olarak adlandırılmıştır.
Spencer’in
toplum modeli kendiliğinden büyüyen bir organizma metaforuna
dayanır. Spencer’ın sosyolojiye en büyük katkısı, yapının ve işlevlerin farklılaştığı,
karmaşıklaşmış ve gelişmiş bir toplum olan endüstri toplumunun ve bu toplumdaki
ilişkilerin tek bir merkeze sahip olmadığı şeklindeki görüşüdür.
---
Klasik
Sosyoloji Tarihi
Editör:
Prof.Dr. Serap Suğur
Anadolu
Üniversitesi Yayını, No: 2685
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder