Cemal Kalyoncu - Derin Gazeteciler
Cengiz Çandar (s. 14)
Cengiz Çandar, Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin
kayınpederi Şeyh Edebali ile bacanak olan ve I. Murad'ın sadrazamlığını yapan
Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa'nın torunudur.
Çandarlı Halil Paşa ailenin çıkardığı bir diğer sadrazamdır.
Halil Paşa, Osmanlı'dan bu yana bakıldığında Türk tarihinde Menderes'ten evvel
asılan ilk başbakandır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethinden hemen sonra
Bizans'tan rüşvet aldığı söylentileri üzerine Çandarlı Halil Paşa'yı İstanbul
veya Edirne'de idam ettirmiştir.
Cengiz Çandar 1948 yılında Ankara'da doğar: “Benim asıl adım
Osman'dır.” “Annemin Rumeli ve Valikonağı Caddesi'nde iki üç adımda bir
akrabaları vardı.”
SBF'den mezun oldu.
1970 yılında bugünkü eşi Tuba Hanım'la
nişanlanır. Daha sonra ikisi de ayrı
yollardan gider ve birer evlilik yaparlar. Yolları ancak 1986'da kesişir.
Şimdi Defne adında bir kızları vardır.
12 Mart'tan bir süre sonra 11 ilde sıkıyönetim ilan edilmesi
ile onun hayatında yeni bir dönem başlayacak ve Çandar yer altına inecektir.
1970 yılının sonları ile 71 yılının başları arasında Proleter Devrimci Aydınlık
(PDA) dergisinin yazı işleri müdürüdür: Şahin Alpay'ın bir yazısı yüzünden 7,5
yıl hapse mahkûm olur.
1971 Haziran sonunda Cengiz Çandar, Şahin Alpay ve Atıl Ant
beraber Antep'e gider, oradan da bir taksi ile Urfa'ya geçip sabaha karşı
Harran Ovası'ndan sınırı geçerler. Temmuz ayı başlarında Filistin'e ulaşır:
"Biz hangi kampta isek garip bir ilahi sözleşme gibi oradan ayrıldıktan
birkaç gün sonra İsrail bombaladı oraları."
1973 Nisanının ortalarında İtalya'dan Avrupa'ya giriş yapar.
Hollanda'ya geçip siyasi iltica talebinde bulunur. Sorbon Üniversitesi'nde
doktora kaydı yaptırır, Amsterdam'da da bir üniversitede burs bularak master
çalışmasına başlar. 1974 genel affı yürürlüğe girer: "Ekim 1974'te
Türkiye'ye geldim (…) böylece affa girdik."
Vatan'da işe başlar.
1979'da Oktay Kurtböke'nin davetiyle Cumhuriyet'e girer.
Gazetecilikte öne çıkmaya başlar, ne yaparsa Cumhuriyet'te
Hasan Cemal'in de desteği ile birinci sayfadan duyurulur.
Cumhuriyet'ten istifa ettikten sonra Hürriyet'te haftada iki
gün de köşe yazmaya başlar. Kısa bir süre Özal’a danışmanlık yapar.
1991 Haziran'ında Sabah'ta başlar.
Kasım 2000'e kadar, Sabah'ta yazılarına devam eder.
Mülkiyeliler Birliği ve Fenerbahçe Kongre üyesidir.
Hıncal Uluç (s. 36)
Kilis Müftüsü Muharrem Kemal Bilgiç'in torunu olan gazeteci
Hıncal Uluç,
Türkeş'in yakın çalışma arkadaşı Fuat Uluç'un oğludur.
"Her türlü sporu denedim, hiç birinde başarılı
olamadım. Aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım."
Kuzenim Ahmet (Taner Kışlalı. Ahmet ve Mehmet Ali Kışlalı'nın
babası Hüsnü Bey, Uluç'un anneannesi Velime Hanım'ın kardeşidir. Velime
Hanım'ın diğer kızkardeşi Hanife Hanım da, İstiklal Savaşı'nda Atatürk ve İnönü
ile Fevzi Çakmak'ın silah arkadaşı, Milli Mücadele'de İzmir Doğu Cephesi Kuvayi
Milliye Komutanlığı'na atanan, bir süre Antalya Valiliği yapan ve 16. Tümen
Komutanı olarak Büyük Taarruz'a katılan Orgeneral Aşir Atlı ile evlenir.)
yapardı benim resimlerimi ilkokulda." Çok iyi bir öğrenci (Uluç, eğitim
hayatı boyunca sınıfın ilk üçü arasına girer hep)…
"Yani ben yazarlık dışında her şeyde çuvalladım. Onun
için de yapamadığım her şeyi yazıyorum şimdi. Tiyatro yapamadım, yazıyorum;
müzik yapamadım, yazıyorum; spor yapamadım, yazıyorum."
Hıncal ismi nereden geliyor? "O zamanlar moda kafiyeli
isim vermek.
Öcal'a (o da gazetecidir) kafiyeli olsun diye bana da Hıncal
adını verdi."
Hıncal Uluç, 1 Kasım 1939'da Kilis'te dünyaya gelir.
Annesi doktor, babası mühendis olmasını isterken Uluç'un
kendisi de avukat olmak istemektedir.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanır.
Mehmet Ali Kışlalı’n davetiyle 17 yaşındayken Yenigün
gazetesinin spor sayfasını yapmaya başlar.
Fuat Uluç, 27 Mayıs'ın liderlerinden Alparslan Türkeş'le de
çok yakın arkadaştı:
Fuat Uluç, 1964'te de Mardin milletvekili olarak Meclis'e
girer: "Ancak o dönemi tamamlayamadan 1968'de kalp rahatsızlığından öldü.
1967'de, M. Ali Kışlalı başta olmak üzere eski Yenigün
ekibinin çıkardığı Yankı'da çalışmaya başlar: "
1990'da Sabah'ta yazmaya başlar:
1977'de Amerikalı arkeolog Holly Hartquist ile tanışıp
evlenen Hıncal Uluç eşiyle mutluluğu yakalayamaz: 1983'te boşanırlar:
Uluç'a göre bütün tv ve gazetelerin müdürleri özel olarak
Fenerbahçeli seçilmektedir. Sebebi Fenerbahçe'nin tiraj ve reyting
kazandırmasıdır: "Buna itirazım yok." Hıncal Uluç'un itirazı "Fenerbahçe
Kulübü Başkanı bütün Fenerli müdürleri toplayıp Galatasaray'ın yolunu
kesin" demesinedir.
Var mı böyle bir durum? "Ali Şen'in televizyonda kendi
açıklamasıdır. Bir Fenerbahçeli'nin birinci görevi Fenerbahçe'yi şampiyon
yapmaktır, Fenerbahçe şampiyonluktan ümidi kestiği zaman da Galatasaray'ın
yolunu kesmektir. En son Aziz Yıldırım yaptı bunu, ramazanda Büyük Kulüp'te
Fenerbahçeli bütün müdür ve yazarları topladı ve 'Galatasaray'ın yolunu
keseceksiniz. Bunun için de hakemlere saldıracaksınız' dedi. Ali Şen zamanında
başladı bunlar."
Fehmi Koru (s. 52)
Türk basınında bilgisayarı ilk kullanan gazetecilerden biri
Taha Kıvanç'ın bu kadar kıskanılmasının sebebi Türk basınına
getirdiği ve 'kulis' adını verdiği tarzdır esasında: "Kulis Türk basınında
daha önce bilinen bir yazı türü değildi. Ben yabancı basını yakından izlediğim
için Anglosakson basınında var olan bir yazı tarzını taşımak istedim Türk
basınına." Peki ne vardı Kulis'te? "Burada çatık kaşlı olmayan
yumuşak bir yaklaşımla, bilgi kırıntıları, haber kırıntıları, okunan kitaplarda
karşılaşılan önemli, ama kimsenin o ana kadar fark etmediği ayrıntılar,
seyredilen bir film, katılınan panel... Bütün bunları, yani hayatın içinden
oluşumları bir sütuna taşıma işini ben başlattım.
Taha Kıvanç işte bunu getirir Türk basınına, her şeyden yazan
bir kulis yazarıdır o.
Taha Kıvanç aslında gerçek bir isim değildir. Gerçeği Bülent
Şirin'dir.
Zaman gazetesinde Kulis'i başlatan Bülent Şirin'dir. Şirin
kısa zamanda tanınır ve ilgiyle okunur. Ancak, bir süre sonra deşifre olduğu
için Şirin kimlik değiştirmek zorunda kalır: Taha Kıvanç böyle çıkar ortaya:
Bu isimlerin başkahramanı anne ve baba tarafı da Yugoslavya
Prizrenli esnaf bir ailenin çocuğu, gazeteci Fehmi Koru'dur.
Koru'nun başka isimleri de olur gazetecilik yaşamı boyunca.
1991-94 yılları yazılar yazdığı Yeni Asır'da ismi Faruk Yeni'dir. Milli Gazete'de
Fehmi Muzafferoğlu, Yeni Devir'de ise A. Akıncı.
Koru, Özal'la, 1977 seçimlerinde siyasete ilk giriş
denemesini yapacağı sırada tanışmıştır.
…eşi Nebahat Karagülle başörtüsü yüzünden üniversiteden ilk
atılan öğretim üyesidir.
Mehmet Barlas (s. 64)
Gaziantep'te müderris olan Abdullah Necip Efendi'nin oğlu
Mehmet Sait Barlas'ın torunu. Dede Barlas, Yargıtay 1. Daire Başkanlığı'ndan
emekliye ayrılmış birisi. Babası ise 1942'de Halk Partisi'nden Meclis'e girip
1947'de Ticaret Bakanlığı yapmış Cemil Sait Bey. Sait Bey, Demokrat Partili
Menderes'in 1950'de Halk Partisi'nden iktidarı devralmasından sonra Pazar
Postası ve Son Havadis ile gazete patronluğuna soyunur. İdam talebi ile hapse
gireceği 1958'e kadar gazetecilik yapar. Bu tarihte Antep'te seçimlerde aday
olan Barlas'ın Halk Partisi seçimi kazanır. İtirazlar gelir, gece sonuçlar
değişir, AP'dir bu sefer seçimin galibi. İtirazlar sonucu çıkan olaylar
neticesinde 146'dan yargılanacağı açıklanan Cemil Sait, Yozgat'ta hapse atılır.
Ama ardından salıverilir. 27 Mayıs'tan dört yıl sonra, 1964'te de, geçireceği
bir trafik kazasında hayatını kaybeder.
Babasının Halk Parti'nin ileri gelenlerinden olması vesilesi
ile devrin tüm siyasileri ile iç içe bir hayat süren Barlas, İsmet
İnönü ile misket bile oynar.
Üniversitede Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı'nda genel
sekreterlik, Türkiye Milli Talebe Federasyonu'nda da basın komisyonu başkanlığı
yapar.
"Babam bu olaylardan ve çevreden kopayım diye
İngiltere'ye sürgüne gönderdi beni." Beş bin kişinin çalıştığı fabrikada
tulumları giyip dört ay ağır sanayi işçiliği yapan Barlas, dönüşte Ecved
Güresin yönetimindeki Cumhuriyet'te dış haberler servisinde gazeteciliğe devam
eder.
Son Havadis, Cumhuriyet, TRT, Günaydın, Milliyet, Güneş,
Tercüman, Sabah, Star Televizyon Yorumculuğu, Hürriyet, tekrar Sabah ve Zaman
gazetelerinde çalışan, sol bir gazetede başladığı gazeteciliği sağ bir gazetede
noktalayan Mehmet Barlas, neredeyse çalıştığı bütün yerlerde 'patronlarla'
anlaşmazlığa düşer.
Güneş'te ona vurulacak etiket hayatı boyunca peşini
bırakmayacaktır Barlas'ın: "İş takipçisi gazeteci." "Güneş'in
patronu Mehmet Ali Yılmaz gelip, 'Bir arkadaşım İstanbul Belediyesi'ne en düşük
fiyatı vermiş ama ihaleyi kaybetmiş. Olayda rüşvet dönüyor' dedi. Hemen Dalan'a
gittim, sen rüşvet alıyorsun dedim. O da dosyaları getirdi, bahsi geçen kişi en
yüksek telifi vermiş. Aradan iki ay geçti, İstanbul'da kar yağdı. Gazetede
İstanbul Belediyesi kara teslim oldu diye bir haber. Bunun üzerine Dalan,
"Barlas geldi benden patronu için iş istedi. Vermeyince şimdi muhalefet
ediyor" demiş. Ertesi gün Bulvar gazetesinde küçük bir yazı çıktı 'iş
takipçisi gazeteci' diye. Sabah da o sırada yeni çıkmaya başlamış. İşadamı
Erdoğan Demirören, Özal'la Amerika'ya gitti. Adam akciğer kanseri, biliyorum.
Sabah gazetesi 'İşadamı yağcılık olsun diye hastaneye yattı' diye bir haber
yaptı. Böyle bir asparagas gazeteciliği. Biz bu haberlerin doğrularını Güneş'te
yayınlayınca Bulvar'daki o küçük haberi Sabah manşete aldı. Ben de bunun
üzerine aldım kalemi elime. 10 gün süren bir savaş başladı. Sonra Güngör Mengi
telefon açtı, Barlas bizim işimiz seninle değil patronunla dedi."
91 seçimlerinde Sabah'ta yazarlık yapar. Yazılarında Özal'ı
desteklemektedir.
Canan (Paker) Hanım'la evliliğinden iki çocuk sahibi.
Emin Çölaşan (s. 74)
Umran Çölaşan'ın oğlu olan Emin Çölaşan'ın dedeleri, Girit'i
alınca Osmanlı idarecileri tarafından Konya'dan buraya gönderilmiş bir ailedir:
"Aile Giritli olduğu için, babam pek iyi değil de babaannem, halalarım çok
iyi Rumca konuşurlardı. Çölaşan'ın
dedesi Veteriner Albay Emin Bey ise İttihat Terakki'ye mensup
birisidir.
Dede Emin Bey'in Edibe Hanım'la evliliğinden dört çocukları
olur. Küskün siyasetçi Hüsamettin Cindoruk'un da annesi olan Ganimet Cindoruk
ailenin en büyük çocuğudur. Çölaşan'ın babası Umran Bey, ikinci sıradadır.
Siret Atasoy ve Necdet Hanım ailenin diğer çocuklarıdır.
1985'te Erol Simavi'nin çağrısı ile Hürriyet'e geçer.
Mehmet Ali Birand (s. 86)
Vefat ettiği ameliyattan hemen önce Posta’ya yazısını
gönderen duayen gazeteci Mehmet Ali Birand, hiçbir zaman gazetecilik aşkından
vazgeçmedi.
II. Abdülhamid’in Posta Nazırı İzzet Efendi, Arapkirli bir
aileden Zehra Hanım’la evlenmiş; fakat çocukları olmamıştı. Zehra Hanım, çocuk
hasretini gidermek için de kız kardeşinin kızı Fevziye’yi evlat edinmişti.
Aile, Fevziye’ye Fransızca, ut vesaire dersleri aldırmak için de Mehmet Ali
adında bir gençten talepte bulunmuştu. İşte bu Mehmet Ali, Fevziye ile
evlendirilmiş. Mehmet Ali-Fevziye çifti, doğan ilk çocuklarına İzzet ismini
vermişti. Mehmet Ali Birand’ın da babası olan İzzet’in, daha sonra Fikret ve
Vildan (Uzel) adlarında iki kardeşi daha olacaktı.
1926’da evlenen Mürüvvet-İzzet çiftinin, 1934’te doğan
Ural’dan sonra 9 Aralık 1941’de de adını Mehmet Ali verdikleri çocukları
dünyaya gelmişti. Babası 1943 senesinde 43 yaşındayken vefat ettiğinde, Mehmet
Ali Birand, henüz iki yaşında bile değildi. Birand’ın çocukluğu, kışın soba ile
ısıtılan, zamanın şartlarında şehre uzak bu köşkte geçecekti. Fakat henüz
yürümeye başladığı sırada, 1943 yılında ayağını kaynar suyun içine sokmasıyla
onun için ızdıraplı yıllar başlayacaktı. 1953 senesinde Galatasaray Lisesi’ne
kaydoldu. Hazırlık eğitimi dâhil, 1957’de orta kısmı, bir yıl tekrarlarak da
1962 yılında liseyi bitirdi. Burada Semih Sohtorik, Asaf Savaş Akat, tiyatro
sanatçısı ‘Atkafa’ Şevket (Altuğ), avukat Hüseyin Derin Yarsuvat, eski MİT
Müsteşarı Şenkal Atasagun, diplomat Uluç Özülker, Mehmet Ulusoy, Barış Manço
gibi pek çok arkadaşı olmuştu.
Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Fransız Filolojisi
Bölümü’ne girer. Burada, sonradan solun en azılı gençlik liderlerinin de
çıkacağı Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı (TMGT)’na dahil olur.
Birand, hayatı boyunca birkaç kişinin çok yardımını görür.
Aile dostları Kenan İnal, Vehbi Koç, Abdi İpekçi, Mahmut Dikerdem bunların
başında gelmektedir.
…ayağından ameliyat olması ve İngilizceyi öğrenmesi için
Londra’ya göndermeye karar verir onu Vehbi Koç. 1964’te Londra macerasını
tamamlayıp yurda dönünce (…) Milliyet’te Adnan Tahir’in yanında, o ayrılınca da
Yener Süsoy’la bir yıl kadar sanat servisinde sayfa sekreterliği ile başlar
işe.
Birand, 1971’de, Ercüment Karacan’ın üvey kızı (Cemile
Garan’ın Ferit Güngören ile evliliğinden) Cemre Güngören ile evlenir.
1985’te başladığı 32. Gün ve belgeseller işin tuzu biberi
olur. Kendisine belgesel konuları olarak 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi darbe
süreçlerini seçer öncelikle.
Birand, programı Brüksel’den gelip giderek yaparken, 20
yılın sonunda, 1991’de, Türkiye’ye dönme kararı alır.
Nazlı Ilıcak (s. 96)
Fenerbahçe'de yöneticilik de yapan Ömer Çavuşoğlu rakip
takımları kızdıracak ne kadar aşırı fikir varsa hepsini dillendirir, insanları
karşısına alırdı. Kardeşi Nazlı (…) spor dışı konularda bunu yapıyor.
28 Şubat'ı eleştiren yazılarından dolayı işine son verilen
bu tarihten sonra kendisini 28 Şubat'ın en çok mağdur ettiği partiden (RP)
sayan Nazlı Ilıcak, siyasete girme kararını da bu tarihten sonra verir.
Ilıcak aslında babası vesilesi ile Demokrat Parti çizgisinde
bir aileye mensuptur.
Rumelili bir ailenin torunu olan Nazlı Ilıcak'ın baba
tarafından dedesi Osmanlı zamanında doktorluk yapan birisidir.
(babası) Muammer Çavuşoğlu, Menderes'in hükümetlerinde önce
Nafia sonra da Münakalat (Ulaştırma Bakanı) Vekaletinde de bulunur.
Muammer Bey gene Rumelili bir aileye mensup İhsan Hanım'la
evlenerek Ömer ve Nazlı adında iki çocuk sahibi olur. İhsan Hanım'ın dedesi bir
Osmanlı Paşası olan zamanın Mekke Komutanı Necip Paşadır. Babası Mekki Bey ise
daha ziyade ticaretle meşgul olmuş, Selanik'te oturmuş birisidir. Selanik'teki
evleri Atatürk'le aynı sokak üzerindedir.
Mekki Bey, Hareket Ordusu ile Selanik'ten İstanbul'a
gelmiş.
Nazlı Ilıcak, TED Ankara Koleji'ndeki ilk eğitimin ardından
annesinin kararıyla, İstanbul'daki Dame de Sion'a yazılır.
Ve 27 Mayıs... babası Muharrem Çavuşoğlu da hapse girecekler
arasındadır. Nazlı Ilıcak bundan sonra tam bir 'DP militanı' olur,
1969 yılında Kemal Ilıcak'la evlenir.
1972 yılında babası vefat edince de Nazlı Hanım, eşi Kemal
Ilıcak'ın gazetesi Tercüman'da 'tepeden inme' bir şekilde gazeteciliğe başlar.
Lozan'da siyaset bilimi okumak için annesini ikna eder.
Türkiye'nin ne kadar geri kaldığını ve Dame de Sion'da aslında hiçbir şey
öğrenmediğini öğrenir.
80'li yıllarda, yasaklı Süleyman Demirel'le iyi bir dostluk
kurar.
Gülay Göktürk (s. 106)
Fatih Kız Lisesi'ne geldiği zaman da TİP'le tanışır.
Liseyi bitirdikten sonra Amerika'dan bir burs (AFS) kazanır.
“Döndüğümde çok sıkı bir antiAmerikancı idim.”
Gelir gelmez, Amerika'ya gitmeden önce kazanıp kayıt
dondurduğu ODTÜ'ye girer: "Arkadaşlarım büyük oranda, ODTÜ Sosyalist Fikir
Kulübü'ndendi. Ben de burada aktif bir üye oldum.
6. Filo geldiğinde İstanbul ve Ankara'dan toplanıp İzmir'e
gittik. ODTÜ işgali oldu…
…üniversiteyi bitiremez, eğitim hayatı yarım kalır.
Gülay Göktürk (Kurnaz), Bursa'nın Orhangazi ilçesinin Sölöz
Köyü'nde ikamet eden bir aileye mensuptur.
Babası kıdemli Albay rütbesiyle ordudan emekli olmuştur.
Can Ataklı (s. 120)
Can Ataklı, baba tarafından Kafkaslar'dan gelip bir kısmı
Erzurum, bir kısmı da Balıkesir'e yerleşmiş bir aileye mensuptur. Ailenin
Erzurum kanadında en tanınmış kişilerden biri 27 Mayıs'ın ileri gelen
generallerinden ve sonraki yılların senatörlerinden olan Mucip Ataklı, diğeri
de onun kardeşi Korgeneral Vecihi Ataklı'dır. Can Ataklı'nın ailesi ise ailenin
Balıkesir kanadını oluşturmaktadır.
Türk kamuoyu tarafından gazeteci olarak tanınan Ataklı,
eğitimci Cemil Ataklı ile Rumeli (Makedonya) kökenli, bir dönem Atatürk'le aynı
sınıfta okuyan Ali Rıza Ardıç'ın kızı Semiha Hanım'ın da torunudur. Ailenin tek
çocuğu olan babası Hikmet Ahmet ise kimya mühendisliği yapar. Ataklı'nın annesi
Kadriye Özkan da kocası gibi; general, harp gazisi ve Libya Kralı'nın daveti
üzerine bu ülkede başbakanlık yapan, Orhan ve Doğan Koloğlu'nun da babası olan
Suut Sadullah Koloğlu Kabinesi'nde Savunma Bakanlığı yapmış Hıfzı-Gülten
Betin çiftinin beş kızından
biri (diğerleri Nermin Kalaycıoğlu,
ilk dönem ANAP Milletvekilliği yapan Rezzan Şahinkaya,
Nurhan Güneş ve Neşe
Arıkan olarak kimya mühendisi olur.
Milliyet gazetesinin düzenlediği bilgi yarışmasında Türkiye
genelinde ilk ona girerek Balıkesir'i temsil eden Ataklı, İstanbul Erkek
Lisesi'nde yatılı okumaya başlar (1968).
İstanbul'daki İktisadi Ticari İlimler Akadamesi Gazetecilik
ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu'na kaydoldum. Babam çok öfkelendi. …babasının
kuzeni, Mucip Ataklı'nın, Vatan gazetesini yeni almış yine 27 Mayısçı Numan
Esin'e yazdığı bir mektupla gazetecilik yaşamı başlamış olur: "Benim
yeğenimdir, onu yanına alır mısın? 1975'te Vatan'a girişimiz böyle oldu.”
1983 yılında Handan Türkeli ile birleştirir hayatını. 1989'a
kadar sürecek bu evlilikten sonra Ataklı boşanır ve Vizon dergisini kuran
meslektaşı Ayşe Savaşçın'la ikinci evliliğini yapar. Ayşe Hanım'ın abisi Demir
Savaşçın da masonların üstadı azamı olarak bilinen bir kişidir.
Mehmet Nuri Çolakoğlu (s. 136)
12 Mart İhtilali vuku bulduğunda, Mao'cu olarak bilinen
Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi'nin Ankara sorumlusudur. TCK'nın 141 ve
142. Maddelerinden yargılanır, 20 yıl hapse mahkûm olur. Ve iki yıl hapis
yattıktan sonra 1974 affıyla özgürlüğüne kavuşur.
Mehmet Nuri Çolakoğlu, 1776'da yapılan Şumnu Savaşı'na
bayraktar olarak katılan ve top mermisi kolunu kopardığı için Çolak Bayraktar
lakabıyla anılan Hasan Bey'in yedinci kuşaktan torunudur.
Çolakoğlu ailesi 20. yüzyılın başından itibaren, uzun yıllar
yaşadıkları İnebolu'dan ayrılıp İstanbul'a göç etmeye başlar.
İzmir Karşıyaka'da keyifli bir çocukluk geçirdim. Babam
ticaretle uğraşırdı, kiracı idik.
İstanbul'daki Robert Kolej'e girer. Yıl 1954'tür. Robert
Kolej'de gazeteciliğe başlar: “Lise gazetesini başlattım. O gazete hâlâ devam
ediyor."
1967'de Siyasal'dan mezun olmadan önce, lise yıllarındaki
mesleğine dönüş yapar. İlk kurulduğu yıl olan 1966'da, sınavı kazanıp TRT'ye
metin yazarı olarak girer. Bu arada doktoraya kayıt olur. Mümtaz Soysal Hoca
ile birlikte Türkiye'de toprak meselesi üzerine bir çalışma yapar. 1970'te TRT
Dış Haberler Bölümü'ne geçer. Doğu Perinçek'in önderliğinde Mao'cu Aydınlık
gazetesinde de çalışan Çolakoğlu, 1949'a kadar birlik olan, ondan sonraki 15
senede 49 parçaya bölünen sol üzerine, bir grup arkadaşı ile birlikte solda kim
kimdir, ne yapar konulu "49 Fraksiyonu" adıyla bir dizi araştırma
yayınlar.
1977'de Aydınlık gazetesinin Ankara Büro Şefi olur.
12 Eylül,
Londra'nın yolunu tutar.
1987'de Milliyet Yazı İşleri Müdürü olarak Türkiye'ye döner.
TRT'de 1989'a kadar iki yıl genel müdür danışmanlığı yapan
Çolakoğlu, ardından Asil Nadir'e, Nezih Demirkent'le birlikte bir televizyon
şirketi kurar. Nadir iflas edince de, İntermedia adını verdiği kendi yayınevini
kurar.
1990'lar. Erol Aksoy'a Show TV ve Cine5'i kurar. Ardından
Cavit Çağlar adına kurduğu ve daha sonra Ayhan Şahenk'e geçen NTV'de de onun
imzası vardır:
20'ye yakın kurum ve kuruluşa
üyeliği bulunan Mehmet Nuri Çolakoğlu
2000 yılında yapılan Bilderberg Toplantısı'na, TÜSİAD eski Başkanı Muharrem
Kayhan'la birlikte Türkiye'den katılan iki kişiden biridir.
Nuriye Akman (s. 148)
Hürriyet gazetesindeki röportajları ile ismini duyurdu.
Orada yüzlerce röportaj yaptı. 1993 yılında Sabah'a geçti.
1978’de Ankara Üniversitesi İktisadi ve Ticari İlimler
Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü'nü bitirmesine rağmen ancak 1986'da
gazeteciliğe
Başlayabilir.
Milliyet gazetesinin arşiv servisine 'üç kişi alınacak'
ilanına başvuranlardan biri de Akman'dır. Milliyet Hizmetinizde adlı serviste
masa komşusu Enis Batur'dur.
1995'te boşanacağı Turgut Akman'la evlenip tek çocuğu Eren'e
hamile kalınca Milliyet'ten ayrılır. Hürriyet'te bildiğimiz sekreterlik işini
yapar.
Ertuğrul Özkök, Hürriyet'in Ankara temsilcisi olduktan sonra
onu istihbarat servisinde görevlendirir.
Galatasaraylı olmak, Selanikli olmak ve Nişantaşı'nda
oturmak (…) basında yükselmek için bu üç şarttan en azından birini taşımak gerekirdi.
Bunun dışında kalanlar yükselirse 'satandart dışı' olarak kabul edilirdi. …pazar
sohbetlerini hazırlayan Emin Çölaşan köşesine çekilerek yazar olunca burada bir
boşluk oluşur. Haftanın portresi için Akman'ın da bir teklifi olur. Devlet
Bakanı Yusuf Özal'la görüşmeyi düşünür. Ortaya keyifli bir yazı çıkmıştır.
"O kadar iyi hazırlanıyorum ki gittiğimde bana
söyleyebilecek yeni bir şeyi olmuyor."
Akman'ın dedesi Baha Bey Osmanlı zamanının Rize Kadısı,
cumhuriyet döneminin de hâkimidir.
Sedat Sertoğlu (s. 158)
Milliyet'e polis muhabiri olarak girer.
(Babası) İstanbul Üniversitesi Matematik Bölümünü bitiren ve
yedi dil bilen Murat Sertoğlu, Babıali'de yazdığı kahramanlık tefrikaları ile
ün salmıştır:
Murat Sertoğlu, 1944'de evlenir. Hayatını
Selami İzzet-Nihal Sedes çiftinin kızı Nazan Hanım'la
birleştirir.
"Mehmet Rauf annemin dayısı, Tevfik Fikret de benim
dayımdı.”
…lise yıllarında iyi bir futbolcudur.
Gündüz Kılıç, ondaki futbolcu yeteneğini fark eder. …onu
Galatasaray'ın antrenmanına bile götürür: "O zaman sahası olmadığı için
Galatasaray, antrenmanlarını lisenin bahçesinde yapardı. Ben orada Metin,
İsfendiyar,
Turgay Şeren ile bayağı antrenmana çıktım."
Aile işin içinde okulu bırakmak olduğu için tekliflere
'hayır' cevabını verir.
1982'nin sonunda Haldun Simavi'nin sahibi olduğu Günaydın'a
transfer olur. Sabah'ı çıkaracak o kadro da buradadır.
Zafer Mutlu, Selahattin Duman, Mazlum Göknel, Ahmet Vardar.
Sabah çıkmaya başladıktan 8 ay sonra o da Sabah'çı olur.
Hasan Cemal (s. 170)
Hasan Cemal, Osmanlı İmparatorluğu'nu Birinci Dünya
Savaşı'na sokan üç paşadan biri Cemal Paşa'nın torunudur.
İttihatçı Cemal Paşa Birinci Dünya Savaşı sonrası yurtdışına
kaçar. …ailenin diğer fertleri Almanya'ya gider. 1920'li yılların sonuna doğru
Türkiye'ye dönüş yaparlar.
1969'a kadar futbolla içli dışlı olan Cemal, Ankara'nın
amatör takımı Bahçeli Gençlik'te oynar.
Siyasal sonda okurken reklamcı olmayı düşündüm. Sonra
Almanya'ya gittim. Almanya'da diplomatlığa karar kıldım. …asker sonrası
Mülkiye'den arkadaşı Uluç Gürkan'la beraber Doğan Avcıoğlu'nun Devrim adlı
haftalık gazetesinde karar kıldığı devrimciliği oynamaya başlar.
1973 sonunda girdiği Cumhuriyet'te muhabirlikten genel yayın
müdürlüğüne kadar yükselir.
Umur Talu (s. 180)
Recaizade (bugün Talu) ailesinden Umur Talu, gazeteciliğe
babası ve Recaizadeler geçmişini kullanmadan, istemeden girmiş birisi.
Umur Talu, Takvim-i Vekaayi ve Matbaa-yı
Amire Müdürü Mehmed Şakir
Recai Efendi'nin oğlu ünlü
edebiyat adamımız Recaizade Mahmut Ekrem'in
üçüncü kuşaktan torunudur.
Aileden Selim Ağa'nın İstanbul'a yerleşip Yeniçeri Ağası
olduğu bilinir. Onun oğlu Mehmed Tahir Efendi Galata kadılığı yapmış, onun oğlu
Ahmed Nureddin de 'Ser-halifelik'e kadar yükselmiş
birisidir. Nureddin'in dört çocuğundan
biri Recaizade Mahmud Ekrem'in babası Mehmed Şakir'dir.
Şakir Efendi, dönemin köklü
ailelerinden Mabeyinci Seyfullah Bey'in kızı
olan Rabia Adviye Hanım'la evlenir.
Recaizade Mahmut Ekrem iki kardeştir. Kardeşi Recaizade
Celal de yazar olan Ekrem aynı zamanda Mekteb-i Sultani'de de hocalık
yapar. Mahmut Ekrem'in ardından Recaizade'lerin temsilcisi
Ercüment Ekrem olacaktır.
Gazetecilik geleneği Ercüment Ekrem'in oğlu Muvakkar Bey ve
kızı Esin Talu (Çelikkan) aracılığıyla da devam edecektir. Umur Talu'nun da
babası olan Muvakkar Ekrem Bey, spor muhabiri olarak başlar gazeteciliğe.
Galasatasaray Lisesi'nde okumasına rağmen Fenerbahçe genç
takımında futbol oynar.
Günaydın'ın ekonomi şefi olan Necati Doğru, onu ekonomi eki
çıkarmak için gazeteye çağırır. Günaydın'dan sonra, yeni çıkan Güneş'e geçer.
Sonrasında iki yıl da Cumhuriyet gazetesinde çalışır. Milliyet'e ekonomi
yönetmeni olduğunda yıl 1985'tir. 1992-94 yılları
arasında Milliyet'te genel yayın yönetmeni
olur.
Şahin Alpay (s. 190)
Benim solculuk dönemim Mülkiye'de 1964-65'te başlayıp 1971'e
kadar uzanan dönemdir. Ailesi, Lozan antlaşması uyarınca Türkiye'de yaşayan 1
milyon 200 bin dolayında Rum Ortodoks'a karşılık, Yunanistan'da oturan 400 bin
dolayında Müslümanın mübadelesi sonucu Ayvalık'a yerleştirilen, kendi deyişiyle
"Avrupalı Türkler'den"dir. Ailenin en çok önem verdiği konulardan
biri eğitimdir. Bunun için çocuklarını okutmak amacıyla İstanbul'da bir de ev
tutarlar. Şahin de eğitimine Nişantaşı'ndaki 15. İlkokul'da (Daha sonra Nilüfer
Hatun İlkokulu) başlar.
İngiliz Erkek Lisesi'ndeki arkadaşları, dikbaşlılığı
nedeniyle ona 'dayı' lakabını uygun görür.
Alpay, SBF'nin diplomasi şubesini 1967'de bitirir. Bülent
Nuri Esen Alpay'ı Eğitim Fakültesi'ndeki anayasa ve insan hakları kürsüsüne
asistan olarak alır:
1971 muhtırası... Genç akademisyen Şahin Alpay da çeşitli
sol dergilerde yayımlanan yazılarından dolayı arananlar arasındadır. “…liberal
fikirleri benimsemem İsveç'e sığındıktan sonra oldu.”
İsveç'te doktora eğitimine başlar.
1974'teki genel af'tan sonra yurda döner.
Cumhuriyet'in yeni genel yayın müdürü Hasan Cemal'den teklif
alır. Cumhuriyet'te kitap sayfası yaparak başlar gazeteciliğe. Erdal İnönü'nün
öncülüğüyle kurulan ve kendisinin de kurucuları arasında yer aldığı Türkiye
Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı'nın (TÜSES) direktörü olur. (Türkiye
Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı, TESEV'in de kurucu üyesi olan Alpay, Gazeteciler
Cemiyeti ve Basın Konseyi'ne de üyedir.)
Ufuk Güldemir Kasım 1994'te Milliyet'e genel yayın yönetmeni
olunca, Şahin Alpay'ı da Milliyet'e çağırır.
Leyla Umar (s. 202)
Türkiye'de, birkaç yıl önce Küba lideri Fidel Castro ile
görüşen tek kişi olarak getirdiği sesin yanında İdi Amin'le yaptığı ve Time
dahil dünya medyasında yer alan haberleriyle de Türkiye'nin yetiştirdiği uluslararası
kadın gazetecilerden biri, belki de ilki olmuş birisidir.
Leyla Umar, o zamanlar ıssız bir yer olan Çankaya'ya
Atatürk'le beraber yerleşen Mithat Alam'ın (Alam soyadını da Atatürk vermiştir
Mithat Bey'e) torunudur.
Umar, 1950 senesinde mühendis Mehmet Ali Ekşigil'le evlenmiş
ve Adnan adını verdiği tek çocuğunu dünyaya getirmiştir. Leyla Umar, 1958'de de
gazeteci-oyun yazarı Refik Erduran'la ikinci evliliğini
yapar.
1955'te, Milliyet gazetesinde: 'İngilizce bilen muhabir
aranıyor' diye bir ilan görür. Beyoğlu muhabirliği ile görevlendirir.
1977 Refik Erduran'dan ayrılır. Artık bağımsız gazetecilik
yapacaktır. …dünyanın ünlü isimleri ile röportajlar yapar. Haberler GAMMA ve
SIPA ajansları sayesinde dünyanın 42 ülkesinde yayınlanır. Ortaköy'de oturduğu
evi Idi Amin röportajından edindiği para ile satın almıştır.
Altemur Kılıç (s. 214)
1961'de Gün'ü, 1972'de de komünist akıma karşı koymak
amacıyla Devir dergisini çıkardı. Tercüman, Türkiye gibi birçok gazetede
yöneticilik görevleri üstlendi. Ama bütün bunlara rağmen adı yıllarca, ya
İstiklal Mahkemeleri'nin meşhur üç Ali'sinden biri Kılıç Ali'nin oğlu ya da
Beşiktaş'ın ünlü futbolcusu Gündüz Kılıç'ın kardeşi olarak anıldı ve hep
bunların gölgesinde kaldı.
1951-52'de askerliğini yaptığı Kore Türk Birliği'nde
beraber olduğu askerler daha sonra 27 Mayıs İhtilali'ni yaparlar.
1924'te Ankara'da doğar. Ailenin kökleri Çerkez ve Buharalı.
Altemur Kılıç'ın babası 1885'te doğan Asaf Ali'dir. Kılıç'ın babası
"İttihat Terakki'ye biraz bulaşır. Teşkilat-ı Mahsusa'da da çalışmış birisidir".
Atatürk Kılıç Ali'yi yanından ayırmaz. Atatürk onun İstiklal
Mahkemeleri'ne seçilmesini tavsiye eder, İş Bankası Yönetim Kurulu'na getirir.
1938'de girdiği Robert Kolej'den de 44'te mezun olur,
Aldığı bursla New School For Social Research New York'a
gider. 1945'te Tasviri Efkar'da gazeteciliğe başlar. Kazım Taşkent'in maddi
desteğiyle ilk Devir'i 1953-54'te çıkarır.
1954'te Washington Büyük Elçiliği'nde
basın ataşeliği
yapar. 1963'te Türkiye'de televizyon yayıncılığının teknik altyapısını
oluşturmakla görevlendirilir. 1980'de emekli
olana kadar beş yıl New York Birleşmiş Milletler Daimi Temsilci Yardımcısı
sıfatıyla yurtdışında bulunur.
Kızı Ayşegül Hanım, Şişli eski Belediye Başkanı Gülay
Atığ'ın eşi Orhan Aslıtürk'le evli idi.
Emine Uşaklıgil (s. 224)
Halid Ziya'nın 'öz' torunu.
Halid Ziya Uşaklıgil
ile Atatürk'ün eski eşi
Latife Hanım'ın babası Muammer Bey kardeş çocuklarıdır.
Refik Erduran (s. 236)
"Benim için tiyatro yazarlığı esastır."
Kökleri Karamanoğulları Beyliği'ne dayanan Refik Erduran,
Hüsamettin Ahmet Bey'in oğludur. Hüsamettin Bey, Ahmet Mithat Efendi'nin
yeğeni, Maarifçi Mustafa Refik Bey'in kızı Refika'yla evlenir.
İlk ouyununu Robert Kolej'in son sınıfında iken yazar. 1947
sonbaharında Amerika'daki Cornell Üniversitesi'nde master yapmaya gider.
1949'da alelacele Türkiye'ye döner. Erduran'ın dönüş sebebi Nazım Hikmet'tir.
Nazım'ı hapishaneden kurtarmayı düşünür. "Bereket versin Nazım o sırada
hapisten çıktı."
Ertem Eğilmez'le beraber, bütün gazete bayilerinde bulunmak
üzere Amerikan tipi cep kitapları çıkarırlar. İnce Memed'i ilk kez onlar basar.
İş tutar. İyi para kazanırlar.
İhtilalin ardından Milliyet'te başladığı yazılarına 1981
yılına kadar aralıklarla devam eder. "Akşam'da Çetin Altan, Cumhuriyet'te
İlhan Selçuk, Milliyet'te de ben. Bizi üç silahşorlar diye
adlandırırlardı."
1977'de hayatını birleştirdiği Tülay Hanımla yirmi yıl evli
kalan Erduran, ikinci evliliğini gazeteci Leyla Umar'la yapar.
Osman Saffet Arolat (s. 248)
'On korkusuz kadın' adlı sinema filminde Celal Bayar'ı
oynamasının yanında Milli Takıma yükselebilecek seviyede atletizm, voleybol
oynamış, amatör de olsa futbolla ilgilenmiş. Tiyatro oyunculuğu ve yazarlığı,
şairlik, Türkiye İşçi Partisi'nde aktif siyaset, reji asistanlığı ve
üniversitede öğrenci liderliği...
Osman Saffet Arolat 1994'ten bu yana Nezih Demirkent'in
sahibi olduğu Dünya gazetesinde yayın yönetmenliği yapıyor.
Dedesi Hasan İzzet Paşa, Sarıkamış Harekatı sırasında bölge
komutanıdır. Osman Saffet Arolat'ın babası Ali Mümtaz Bey, dönemin önemli
şairlerindendir.
Soyadları Cengizhan'ın kabilesinin adı olan Fitnat ile Ali
Mümtaz Arolat ailesinin de beş çocukları olur. Hasan İzzet (Sanatçı Metin
Arolat'ın babası), ailenin en büyüğü olarak 1925'te doğar. Osman Saffet (1942)
dünyaya gelir. Cahit Zarifoğlu ile aynı mahalleyi paylaşır.
1962'de Hıncal Uluç'un Spor Şefi olduğu Öncü gazetesinde
atletizm yazıları yazarak gazeteciliğe adım atar.
Öğrenci hareketlerinin de öncülerinden birisi olan Osman
Saffet, Türkiye Milli Talebe Komisyonu'nda basın yayın başkanlığı yapar.
Ardından Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun İstanbul Sekreterliğinde çalışır.
1966'da Ant dergisinde yazılar yazmaya başlar. Alpay Kabacalı, Yaşar Kemal,
İlhami Soysal ve Çetin Altan'ların bulunduğu Ant dergisinde röportaj yazıları
yazar. Ant'ın yanında Yeni Ufuklar, Yeni Dergi ve Ortam adlı dergilerde de yazı
yazar. 1971'de İçişleri Bakanı Faruk Sükan'ın hazırladığı 38 kişilik 'ülkeyi o
günkü duruma getirenler' listesinde Arolat'ın da adı yer alır. 1971 İhtilali
ile tutuklanır, 25 yıl ceza alır ve 3 yıl hapis yatar.
1972'de de Amnesty İnternational tarafından dünyada Yılın
Fikir Suçlusu Mahkûmu seçilir. 1974'te normal afla değil anayasal afla çıkar
hapisten. İsta adlı bir haber ajansı kurar. 1974'te şiir yarışmasında Aziz
Nesin'in önünde, Işıl Özgentürk'le beraber birinci olur.
Nezih Demirkent (s. 256)
1969'da sekreter olarak girdiği Hürriyet gazetesinde Genel
Müdür ve Genel Yayın Yönetmenliğine kadar yükselen Mehmet Nezih Demirkent,
gazeteden ayrılır (1981).
Atilla Dorsay (s. 264)
"Ben İzmir'de doğdum. Karşıyaka'da bahçeli Rum evleri
vardı. Ben böyle bahçeli bir evde büyüdüm. İzmir ve Karşıyaka geceleri çok
güzeldi o yıllarda. Akşamları bahçelerde toplanır, sazlar çalınır, şarkılar
söylenirdi. Ben o hayatı yaşadım. Dolayısıyla çok mutlu bir çocukluğum oldu
diyebilirim. Karşıyaka aynı zamanda bir sinemalar kenti idi. Benim sinemasever
biri olmamda onun büyük katkısı vardır."
Babası Avni Bey, Yanyalı Müşir Yusuf Alopluzâde'nin oğludur.
Dolayısıyla Atilla Dorsay aslen Yanyalı'dır: Dorsay'ın ailesi 1922'deki büyük
göç olayından önce, 1910'lu yılların ikinci yarısında Anadolu'ya gelir. Soyadı
kanunu çıktığında kendi iddiasına göre 'yüksek soy' anlamına gelen Dorsay adını
alır Avni Bey.
(1957) Galatasaray'dan
mezun olur.
27 Mayıs'ı ben de birçok kimse gibi sevinçle karşıladım.
Onun eleştirmenliğe başladığı yıllarda Türk sineması da iyi
bir gelişme göstermektedir.
1966'da başlayarak 93 yılına kadar çalıştığı Cumhuriyet'te
sadece sinema eleştirmenliğinden kazanamaz hayatını: "27 yıl yazı yazdım
Cumhuriyet'te. Fakat Cumhuriyet kadrosuna alınmadım (…) Cumhuriyet'in beni ne
kadar sömürdüğünü sonradan fark ettim."
Dorsay geçimini mimarlığın yanında 1990'lara kadar
sürdürdüğü tercüman rehberliğinden kazandığı parayla sağlar.
Sinema Yazarları Derneği'nin kurucularından olan Dorsay, bu
derneğin başkanlığının yanında Mutfak Dostları Derneği ve Gazeteciler
Cemiyeti'nin de üyeleri arasındadır.
Evinde 4 bine yakın film ve 2 bini aşkın
da çeşitli müziklerle ilgili kasetler
içeren arşivi bulunan Atilla Dorsay "aklı başında hiç kimseye sinema
yazarlığını meslek olarak seçmesini tavsiye etmemektedir."
Zeynep Atikkan (s. 276)
Çerkez asıllı. Dedeleri arasında sadrazamlar, paşalar
oldukça fazla.
Zeynep Atikkan, Hava generali Mehmet Sadettin Paşa ile Arife
Tomris (Işık) Hanım'ın ikinci çocuğu olarak 1951 yılında babasının askeri
vazife ile İngiltere'de bulunması sebebiyle Londra'da dünyaya gelir.
Zeynep Atikkan'ın babası Sadettin Paşa, tıp tarihinde önemli
bir buluşu olan Prof.Dr. Esat Işık'ın Sadi, Sadettin, Dürdane ve Sedat adlı
dört çocuğundan ikincisi. Zeynep Atikkan'ın dedesi Esat Işık, Fransa'da tıp
eğitimi sırasında ofpermaskop denen göze bakmak için kullanılan bir alet
geliştiriyor. Patent alarak alete adını veremiyor ama kendisi daha sonra
Ofpermaskop Esat diye anılıyor. Öğrencilik yıllarında siyasi hareketin içine
giren Esat Bey, Türkiye'ye dönüyor ve Jön Türkler'le tanışıyor. İttihatçı
hareketin içinde yer alıp Milli Komite toplantılarında etkin olan bir kişi
olarak çıkıyor. Esat Bey'in hanımı ise gazeteci Hıfzı Topuz'un geçen aylarda
yazmış olduğu bir aile tarihi kadar Osmanlı tarihine de değinen ve kitaba da
adını veren Meyyale'nin kızı Makbule Hanım. Meyyale Çerkez asıllı. Sarayda
yetişmiş ve Nevşehirli Musa Paşa'nın oğlu Vezir Hasan Hilmi Paşa ile evli.
Hıfzı Topuz'la Zeynep hanımın anneanneleri kardeş.
Fransa'da Siyasal Bilgiler okur, 1970-73 arası.
...önce dış haberler, ardından da bir yıl içerisinde polis,
adliye, sağlık muhabirliği yaparak her gazetecinin geçmesi gereken yolları
arşınlar. Ekonomi muhabirliği kendini bulduğu yer olur.
Ömer Üründül (s. 284)
General Rahmi Belgerden'in torunu, Atatürk Barajı'nı inşa
eden Ata İnşaat'ın sahibi Sedat Üründül'ün de oğlu olan, 'tarafsız' spor yazarı
Ömer Üründül, aslında bir işadamıdır.
…soyadının anlamı oldu. 'Seçilmiş soy' demekmiş.
Ytong'da yönetim kurulu üyeliği bulunan, bir film platosu
sahibi olan, Burger King'de yüzde 15 hissesi bulunan Ömer Üründül, 1978-88 yılları
arasında, İstanbulspor'da 2-3 haftalığına takımın hocalığını da üstlenir.
Tercüman gazetesi spor müdürü Necip Kapanlı vesilesi ile
Üründül spor basınına katılmıştır. Tercüman adına ilk izlediği maç Sarıyer-Sakaryaspor
maçıdır: "Maç
bittiğinde elimde bir sürü
jetonla gazeteyi arayıp maç
yazısı yazdırmıştım."
Hakemler büyük takımların aleyhine hata yaptıkları zaman,
büyük takımların maçlarına bir daha verilmediklerini bildikleri için fikir
olarak bu maçlara çıkarken rahatsız çıkıyorlar.
Orhan Koloğlu (s. 292)
Orhan Koloğlu (aslında Kuloğlu), Türkiye'nin bugüne kadar
ihraç ettiği ilk ve tek başbakanın oğlu. 1882'de Libya'da 29 çocuklu bir
ailenin çocuğu olan babası Suut Sadullah, 1948-52 yılları
arasında Libya'nın daveti ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin de izniyle bu ülkede başbakanlık
yapar.
Sadullah Bey, Türkiye'ye dönmek üzere iken 1952 yılında
Libya'da vefat eder.
Osmanlı tarihi üzerinde yaptığı araştırmalar ona tarihçi
kimliğini kazandırır. Bu araştırmaları sonucunda yazdığı 40 kitabın dışında
henüz kaleme alınmamış en az yirmi yeni araştırma konusu olabilecek bilgi
edinir Koloğlu.
Koloğlu, 1947'de Sulhi Garan'ın Türk Spor adlı gazetesinde
spor yazarlığı ile başlar gazetecilik hayatına. Önce futbol yazıları sonrasında
sporun her alanında yazılar yazar, muhabirlik yapar. Aziz Nesin, Çetin Altan
Vâlâ Nurettin'lerle beraber Akşam'da çalışır.
1964'te Gazetecilik Enstitüsünü bitirir, ardından
Strasbourg'da doktora yapar.
1960'ta, Osmanlı'nın son sadrazamı Tevfik Paşa'nın torunu,
Ali Nuri Okday'ın kızı ile ilk evliliğini yapan Koloğlu, 1972'de ikinci
evliliğini bu sefer bir Alman'la yapar.
Ali İhsan Göğüş (s. 302)
1945'te Gaziantep'te Güney Postası'nın hem başyazarlığını
hem de yazı işleri müdürlüğünü üstlenir.
1948'in ortalarında Tan gazetesine girer.
1952'de Falih Rıfkı Atay'ın daveti ile Dünya gazetesine
geçer. 1956'da da
Cumhuriyet'te çalışmaya başlar.
1961'de Meclis'e girer. 13 yıl boyunca milletvekilliği ve
bakanlık yapar.
1973'ten 76'ya kadar da Kemal Ilıcak'ın Tercüman gazetesine
danışmanlık yapar.
Hıfzı Topuz (s. 312)
Meyyale kimdir? Ruslar'dan kaçıp İstanbul'a gelip oradan
Saray'a giren bir kişidir. Kızı Ayşe de Saray'da Meyyale ismini alacaktır.
Meyyale Abdülaziz'in Yusuf İzzettin adındaki oğluna oyun arkadaşı olarak saraya
girer.
1930 yılında Kadıköy'deki Papaz okulunda ilk eğitimine
başlar, Galatasaray Lisesi'ne girer. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne
yazılır.
50 lira aylıkla başlar gazeteciliğe. Akşam Gazetesinin yazı
işleri müdürlüğüne kadar yükselir ve 1958'e kadar çok sevdiği bu mesleğin
içinde kalır.
Nizam-ı Cedid kurulurken, Osmanlı
devlet erkânı Fransa'dan öğretmen asker getirtecektir. Bir
İstanbul hayranı olan Napolyon da İstanbul'a
bu amaçla gelmek için aday olur ama bu isteği
Fransız İhtilali olunca gerçekleşmez.
Zaman Kitap
2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder