Auguste
Comte (1798-1857)
Orta sınıf bir aileye mensuptur. Politeknik’te eğitim görmüştür.
1817 yılından itibaren bir süre Saint Simon’la birlikte çalışmalar yapmıştır.
Comte, sosyoloji terimini ilk kez kullanan düşünürdür (1839).
Comte sosyoloji tarihindeki yerini:
1) endüstri toplumunun kökeni ve gelişmesini açıklama çabalarına,
2) zenginliği ve bireyciliği geliştirmede işbölümünün etkilerini analiz
etmesine ve en önemlisi de
3) toplumsal olguların incelenmesinde metafiziği reddederek pozitivist
yöntemi savunmasına borçludur.
Aydınlanma düşünürlerinin Ortaçağ’ı kötüleyen yaklaşımlarını
eleştirmiştir.
Pozitif Felsefe Dersleri adlı eserinde 18. yüzyıl bireycilerini felsefi
düşünceyi aşağı çekmekle suçlar. “Negatif” şeklinde nitelediği felsefeciler de
bunlardır.
Comte’un çalışmaları Montesquieu, Turgot, Concordet ve Saint Simon’ın
çalışmalarının bir sentezidir.
Comte’a göre toplumsal olgular, toplumların kaçınılmaz evrimi altında ortaya
çıkan katı bir gerekirciliğe bağlıdır ve evrimi de insan düşüncesinin gelişmesi
yönetir.
Sosyolojik Pozitivizm
Pozitivizmin kökleri İngiliz filozof Bacon’a ve Locke, Berkeley ve Hume
gibi ampiristlere dayanır.
Pozitivizm, insan bilgisine ulaşmanın tek geçerli yolunun ampirik bilim olduğu
ve gözlenebilir olgular ve bu olgular arasındaki ilişkiler dışında hiçbir şeyin
bilgisine sahip olamayacağımız şeklindeki felsefi görüştür.
Pozitivizm böylece soyut felsefeyi ve doğaüstü güçlerin metafizik olarak
çalışılmasını reddeder.
Comte’a göre sosyolojinin görevi toplumsal sorunları bilimsel yollarla önceden
tahmin etmek, böylece bu sorunlardan kaçınılmasını mümkün kılmak ve bu yolla
toplumun yeniden örgütlenmesini sağlamak ve düzeni sağlamlaştırmaya çalışmaktır.
Comte’un kurmak istediği toplumsal bilimin konusu, insan türünün
tarihidir.
Comte’un insan düşüncesinin, bilimlerin ve toplumların teolojik ve
metafizik aşamalardan geçerek son olarak pozitif aşamaya ulaşacakları şeklindeki
düşüncesi Üç Hal Yasası olarak adlandırılır.
Üç Hal Yasası
1)
Teolojik Aşama: Bu aşamada insan bütün olguların doğaüstü
güçlerin bir sonucu olduğunu düşünür. Duygular ve hayal gücünün baskın olduğu
bu aşama dünyanın 1300 yılına kadarki dönemine hâkimdir.
2)
Metafizik aşama: Metafizik aşama, 1300-1800 yılları
arasına hâkim olan metafizik aşamada neden ya da öz gibi soyut düşünceler,
ideal biçimler hâkimdir. Olguların nedeninin kişiselleştirilmiş
tanrılar değil, doğa gibi soyut güçler olduğuna inanılan bu aşamda özgür irade
önemle vurgulanır.
3)
Pozitif Aşama: 1800’den itibaren dünyanın girdiği
Pozitif (ya da bilimsel) aşamada ise insan düşüncesi kesin doğruyu ve mutlak
nedenleri aramaktan vazgeçer, düşünce özleri terk edilir. Bunun yerine artık akıl
ve gözlemin bir bileşimi sayesinde olguların birbirlerini takip etmelerine ve
birbirlerine benzemelerine neden olan değişmez ilişkilerini, yani olguların
kanunlarını keşfetmeye çalışır.
Üç
hal kanunundaki üç aşama bütün bilimler için geçerlidir, yani bütün bilimler bu
aşamalardan geçerek pozitif aşamaya ulaşır. Bu aşamaya ulaşmaları bilimlerin
sınıflandırılmasındaki yerlerine bağlıdır.
Comte,
bilimleri sınıflandırırken iki tür bilim olduğunu belirtir.
Birinci
tür, amacı olayları yöneten genel yasaları araştırmak olan soyut ve genel
bilimlerdir. İkinci tür, bilimler birinci tür bilimlerden çıkan somut ve özel
bilimlerdir.
Örneğin,
biyoloji birinci tür, botanik ise ikinci tür bilimdir.
Matematik
en basit ve genel, sosyoloji ise en karmaşık ve özel bilimdir.
Her
bilim, diğer bilimlere oranla genelliği, basitliği ve bağımsızlığı ölçüsünde
pozitif aşamaya ulaşır.
Comte’a
göre sosyoloji toplumu bir sistem olarak görmeli ve bir bütün olarak çalışmalıdır.
Sosyoloji, toplumsal sistemin çeşitli parçaları arasındaki eylem ve tepkileri
incelemelidir. Bireysel unsurlar bütünle olan ilişkileri
çerçevesinde analiz edilmelidir. Comte’u bireycilerden ve dolayısıyla Aydınlanmacılardan
ayıran da budur.
Toplumsal
Statik, Toplumsal Dinamik
Bütün
canlı varlıklar gibi toplum da statik ve dinamik ilişkilerle var olur. Statik, parçalarla bütün arasında normal durumda
mevcut olan dengedir. Toplumsal statik, toplumsal uzlaşmanın incelenmesidir.
Dinamik değişimle ilgilidir. Statik insan toplumlarının
temel düzenini ortaya çıkarırken dinamik de bu düzenin son aşama olan pozitif aşamaya
ulaşana dek geçirdikleri değişimi gösterir.
Endüstri
Toplumu ve İşbölümü
Comte
toplumun birlik talebini ekonomi veya politikaya değil entelektüel ve ahlaki
güçlere dayandırır. Bu tavrıyla ekonomiyi toplumsal dönüşümün motoru olarak
kabul eden liberalleri eleştirir.
Comte,
endüstriyel işçi sınıfını yeni bir toplumsal olgu olarak kabul eder.
Comte’a
göre üretim herkesin yararınadır; çünkü endüstri toplumunun yasası zenginliğin
artmasıdır. Her toplumsal düzende gücün, toplumsal ve
ekonomik otoriteye sahip olan zenginlerin elinde olması Comte’a göre zorunlu ve
kaçınılmazdır. Comte’a göre asıl mesele, kişisel mülkiyetin keyfi niteliğinden
arındırılmasıdır.
Comte’un
sosyolojisinde işbölümü elit bir grup tarafından toplumsal uyumu sağlamak için
kullanılan bir araç haline gelmiştir.
Toplumsal
Yasaların Belirleyiciliği
Comte,
bireylerin doğal ve toplumsal yasalar karşısında boyun eğmesini “rasyonel boyun
eğiş” ya da “rasyonel teslimiyet” olarak adlandırır.
Saint
Simon gibi Comte da Fransız Devrimi sonrası yaşanan kargaşa döneminin yeni bir
dinle sonlandırılabileceğini düşünür. Comte’un önerdiği din ‘İnsanlık Dini’dir. İnsanlık dininin üç temeli vardır:
ilke olarak aşk, temel olarak düzen, amaç olarak ilerleme.
Comte’a
göre toplumdaki eşitsizliklerin çözümü, negatif “haklar” kavramı yerine pozitif
“ödevler” kavramı geçtiğinde mümkün olacaktır.
Comte’un
Yöntemsel Stratejileri
Comte,
toplumsal olguların ahlaki yargılardan uzak bir şekilde gözlemlenmesi gerektiğini belirtmiştir.
İkinci
stratejisi deney, üçüncü stratejisi
ise karşılaştırmadır. Toplumsal biçimler
karşılaştırılırken da tarihsel analiz stratejisinin
kullanılması gerektiğini söyler.
---
Editör:
Prof.Dr. Serap Suğur
Anadolu
Üniversitesi Yayını, No: 2685
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder