15 Ocak 2015 Perşembe

Auguste Comte

Auguste Comte (1798-1857)

Orta sınıf bir aileye mensuptur. Politeknik’te eğitim görmüştür.
1817 yılından itibaren bir süre Saint Simon’la birlikte çalışmalar yapmıştır.
Comte, sosyoloji terimini ilk kez kullanan düşünürdür (1839).
Comte sosyoloji tarihindeki yerini:
1) endüstri toplumunun kökeni ve gelişmesini açıklama çabalarına,
2) zenginliği ve bireyciliği geliştirmede işbölümünün etkilerini analiz etmesine ve en önemlisi de
3) toplumsal olguların incelenmesinde metafiziği reddederek pozitivist yöntemi savunmasına borçludur.

Aydınlanma düşünürlerinin Ortaçağ’ı kötüleyen yaklaşımlarını eleştirmiştir.
Pozitif Felsefe Dersleri adlı eserinde 18. yüzyıl bireycilerini felsefi düşünceyi aşağı çekmekle suçlar. “Negatif” şeklinde nitelediği felsefeciler de bunlardır.
Comte’un çalışmaları Montesquieu, Turgot, Concordet ve Saint Simon’ın çalışmalarının bir sentezidir.

Comte’a göre toplumsal olgular, toplumların kaçınılmaz evrimi altında ortaya çıkan katı bir gerekirciliğe bağlıdır ve evrimi de insan düşüncesinin gelişmesi yönetir.

Sosyolojik Pozitivizm
Pozitivizmin kökleri İngiliz filozof Bacon’a ve Locke, Berkeley ve Hume gibi ampiristlere dayanır.
Pozitivizm, insan bilgisine ulaşmanın tek geçerli yolunun ampirik bilim olduğu ve gözlenebilir olgular ve bu olgular arasındaki ilişkiler dışında hiçbir şeyin bilgisine sahip olamayacağımız şeklindeki felsefi görüştür.
Pozitivizm böylece soyut felsefeyi ve doğaüstü güçlerin metafizik olarak çalışılmasını reddeder.
Comte’a göre sosyolojinin görevi toplumsal sorunları bilimsel yollarla önceden tahmin etmek, böylece bu sorunlardan kaçınılmasını mümkün kılmak ve bu yolla toplumun yeniden örgütlenmesini sağlamak ve düzeni sağlamlaştırmaya çalışmaktır.

Comte’un kurmak istediği toplumsal bilimin konusu, insan türünün tarihidir.
Comte’un insan düşüncesinin, bilimlerin ve toplumların teolojik ve metafizik aşamalardan geçerek son olarak pozitif aşamaya ulaşacakları şeklindeki düşüncesi Üç Hal Yasası olarak adlandırılır.

Üç Hal Yasası
1) Teolojik Aşama: Bu aşamada insan bütün olguların doğaüstü güçlerin bir sonucu olduğunu düşünür. Duygular ve hayal gücünün baskın olduğu bu aşama dünyanın 1300 yılına kadarki dönemine hâkimdir.
2) Metafizik aşama: Metafizik aşama, 1300-1800 yılları arasına hâkim olan metafizik aşamada neden ya da öz gibi soyut düşünceler, ideal biçimler hâkimdir. Olguların nedeninin kişiselleştirilmiş tanrılar değil, doğa gibi soyut güçler olduğuna inanılan bu aşamda özgür irade önemle vurgulanır.
3) Pozitif Aşama: 1800’den itibaren dünyanın girdiği Pozitif (ya da bilimsel) aşamada ise insan düşüncesi kesin doğruyu ve mutlak nedenleri aramaktan vazgeçer, düşünce özleri terk edilir. Bunun yerine artık akıl ve gözlemin bir bileşimi sayesinde olguların birbirlerini takip etmelerine ve birbirlerine benzemelerine neden olan değişmez ilişkilerini, yani olguların kanunlarını keşfetmeye çalışır.

Üç hal kanunundaki üç aşama bütün bilimler için geçerlidir, yani bütün bilimler bu aşamalardan geçerek pozitif aşamaya ulaşır. Bu aşamaya ulaşmaları bilimlerin sınıflandırılmasındaki yerlerine bağlıdır.
Comte, bilimleri sınıflandırırken iki tür bilim olduğunu belirtir.
Birinci tür, amacı olayları yöneten genel yasaları araştırmak olan soyut ve genel bilimlerdir. İkinci tür, bilimler birinci tür bilimlerden çıkan somut ve özel bilimlerdir.
Örneğin, biyoloji birinci tür, botanik ise ikinci tür bilimdir.
Matematik en basit ve genel, sosyoloji ise en karmaşık ve özel bilimdir.
Her bilim, diğer bilimlere oranla genelliği, basitliği ve bağımsızlığı ölçüsünde pozitif aşamaya ulaşır.

Comte’a göre sosyoloji toplumu bir sistem olarak görmeli ve bir bütün olarak çalışmalıdır. Sosyoloji, toplumsal sistemin çeşitli parçaları arasındaki eylem ve tepkileri incelemelidir. Bireysel unsurlar bütünle olan ilişkileri çerçevesinde analiz edilmelidir. Comte’u bireycilerden ve dolayısıyla Aydınlanmacılardan ayıran da budur.

Toplumsal Statik, Toplumsal Dinamik
Bütün canlı varlıklar gibi toplum da statik ve dinamik ilişkilerle var olur. Statik, parçalarla bütün arasında normal durumda mevcut olan dengedir. Toplumsal statik, toplumsal uzlaşmanın incelenmesidir.

Dinamik değişimle ilgilidir. Statik insan toplumlarının temel düzenini ortaya çıkarırken dinamik de bu düzenin son aşama olan pozitif aşamaya ulaşana dek geçirdikleri değişimi gösterir.

Endüstri Toplumu ve İşbölümü
Comte toplumun birlik talebini ekonomi veya politikaya değil entelektüel ve ahlaki güçlere dayandırır. Bu tavrıyla ekonomiyi toplumsal dönüşümün motoru olarak kabul eden liberalleri eleştirir.

Comte, endüstriyel işçi sınıfını yeni bir toplumsal olgu olarak kabul eder.
Comte’a göre üretim herkesin yararınadır; çünkü endüstri toplumunun yasası zenginliğin artmasıdır. Her toplumsal düzende gücün, toplumsal ve ekonomik otoriteye sahip olan zenginlerin elinde olması Comte’a göre zorunlu ve kaçınılmazdır. Comte’a göre asıl mesele, kişisel mülkiyetin keyfi niteliğinden arındırılmasıdır.

Comte’un sosyolojisinde işbölümü elit bir grup tarafından toplumsal uyumu sağlamak için kullanılan bir araç haline gelmiştir.

Toplumsal Yasaların Belirleyiciliği
Comte, bireylerin doğal ve toplumsal yasalar karşısında boyun eğmesini “rasyonel boyun eğiş” ya da “rasyonel teslimiyet” olarak adlandırır.
Saint Simon gibi Comte da Fransız Devrimi sonrası yaşanan kargaşa döneminin yeni bir dinle sonlandırılabileceğini düşünür. Comte’un önerdiği din ‘İnsanlık Dini’dir. İnsanlık dininin üç temeli vardır: ilke olarak aşk, temel olarak düzen, amaç olarak ilerleme.
Comte’a göre toplumdaki eşitsizliklerin çözümü, negatif “haklar” kavramı yerine pozitif “ödevler” kavramı geçtiğinde mümkün olacaktır.

Comte’un Yöntemsel Stratejileri
Comte, toplumsal olguların ahlaki yargılardan uzak bir şekilde gözlemlenmesi gerektiğini belirtmiştir.

İkinci stratejisi deney, üçüncü stratejisi ise karşılaştırmadır. Toplumsal biçimler karşılaştırılırken da tarihsel analiz stratejisinin kullanılması gerektiğini söyler.
---
 Klasik Sosyoloji Tarihi
Editör: Prof.Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 2685

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder