1 Temmuz 2025 Salı

Yaşam Evi, Güneydoğu Asya'da Mimarlık Antropolojisi - Notlar

 

Roxana Waterson - Yaşam Evi, Güneydoğu Asya'da Mimarlık Antropolojisi - Notlar

The living house, an anthropology of architecture in South-East Asia, Oxford University Press, Singapur, 1990

 


Güneydoğu Asya takımadaları'ndaki ve ötesindeki yerel mimari ve bunun toplumsal örgütlenme ve kültürel inançlarla ilişkisi üzerine antropolojik bir araştırma…

Kitap Endonezya'daki Sa'dan Toraja gibi halklar arasındaki evlerin akrabalık sistemlerindeki önemini ve evlerin genellikle kozmolojik birer mikrokozmos olarak nasıl işlev gördüğünü inceleniyor.

 

Önsöz

 

Giriş

Yerleşim alanları asla tarafsız değildir; hepsi bir tür kültürel yapıdır ve her yapı bir miktar sembolik yük taşır.

Rapoport'a göre, anlam nesnelerde değil, insanlarda bulunur; insanlar çevrelerinin belirli şeyler ifade etmesini ister.

 

Ev, düzeni, yapısı ve süslemesiyle ideal bir doğal ve toplumsal düzen kavramını yansıtan bir mikrokozmostur.

 

1 Kökenler

Güneydoğu Asya ada topluluklarında gelişen mimari stiller arasında kazık temellerin kullanımı gibi bazı çarpıcı benzerlikler hemen ortaya çıkar. Bu, bölgenin genel bir özelliğidir.

 

Endonezya'da en çok tekrarlanan daha belirgin bir stil unsuru, eyer sırtlı çatıdır. Bu çatılar uzatılmış bir sırt çizgisi, dışa doğru eğimli üçgen çatı uçları ve bazen abartılı noktalara sahiptir

 

Ev boynuzları / Boynuz motifi seçimi, Güneydoğu Asya toplumlarında önemli bir zenginlik kaynağı olan bizonun önemini yansıtır.

 

Dilsel kanıtlar, Proto-Avustronezya konuşanlarının yerleşik köylerde yaşadıkları, evlerinin direkler üzerine oturtulmuş, zemine bir merdivenle ulaşılan üçgen çatılı yapılar olduğu sonucuna varmaktadır.

 

2 Yapılı Form Algıları: Yerli ve Sömürgeci

Güneydoğu Asya şehirlerinin çoğu, Avrupa standartlarına göre büyüktü, ancak alışılmadıktı.

Bölgedeki mimari stilin en çarpıcı özelliklerinden biri, çatının duvar üzerindeki muazzam hakimiyetidir. Bazı binaların hiç duvarı yoktur.

Bu yapıların bazılarının şaşırtıcı bir özelliği, etkileyici dış cephelerinin orantılı olarak geniş bir iç mekanı kapsamamasıdır.

Küçük, karanlık ve içe dönük... bu büyüklük ve ihtişam dışarıya dönüktür…

 

Evin iç karanlığı, sakinlerin gün içinde evin içinde çok az zaman geçirmesi ve günlük sosyal ilişkilerin genellikle evin vazgeçilmez bir parçası olan açık duvarlı köşklerde (berugaq) gerçekleşmesi gerçeğiyle açıklanır.

 

Sembolik olarak, karanlık ev içi, doğurganlığın ve besin kaynağının (ocak ve aile yadigarları) yeri olması nedeniyle önemlidir; Tetum'da ana arka oda "evin rahmi" (lima lol) olarak adlandırılır.

 

Hollandalı sömürge otoriteleri Manggarai'de büyük geleneksel evlerin "hijyenik açıdan haklı gösterilemezdi" diyerek yıkılmasını ve yerlerine model evler inşa edilmesini emretmiştir.

Açık ocakların neden olduğu dumanlı iç mekanlar da sömürgeciler tarafından değiştirilmeye çalışılan bir özellikti.

 

3 Yapılı Formların Karşılıklı İlişkisi

Güneydoğu Asya evi her zaman öncelikli olarak bir ikamet yeri değildir. Bazı klan köken evleri (Tongkonan veya uma), kendilerinden geldiğini iddia eden akraba grupları için köken yerleri olarak son derece önemlidir, ancak boş bırakılabilirler.

 

Bir bireyin gurur ve kimlik duygularının kaynağı, yaşadığı ev değil, köken evidir.

Köken köyleri veya ata evleri, ritüeller için toplulukların geri döndüğü, normalde ıssız yerlerdir.

 

Ortak yapıların işlevleri çeşitlidir.

Borneo'daki balai veya pess (baş evleri) ise hem düşman kafalarını barındırır hem de bekar erkeklerin uyuduğu yer ve köy toplantı alanı olarak kullanılır.

 

Tahıl ambarları (lumbung, sopo) da çok yönlüdür; altlarındaki platformlar dinlenme ve sohbet için önemli bir kamusal alan haline gelir. Bu ambarların büyüklüğü ve işçilik kalitesi, sahiplerinin zenginlik ve prestijinin görünür göstergeleri olarak hizmet eder.

 

4 Teknoloji ve Sembolizm

Geleneksel Güneydoğu Asya yapıları genellikle çivi kullanılmadan birleştirme ve zıvana açma teknikleriyle inşa edilir. Duvarlar nadiren yük taşıyıcıdır; bunun yerine direk ve kirişlerden oluşan ana yapıya tutturulmuş prefabrik perdelerden oluşurlar.

 

Açe evlerinin direklerden biri çekildiğinde sallandığı bilinen bir gerçektir; hırsızlar ve soyguncular bu sallantıyı ev sakinlerinin uyuyup uyumadığını anlamak için kullanırlar.

 

Farklı bölümlerin zeminlerinin farklı kotlarda olması, bu bölümlerin göreceli öneminin veya kutsallığının önemli göstergeleridir.

 

5 Kozmolojiler

İnsanlar, inşa edilmiş formları kendileri için bir yer duygusu yaratmanın ve dünya görüşlerini yansıtmanın yolu olarak kullanırlar.

 

Banua (ve varyantları), 'ev' veya 'köy'den 'kıta' ve 'evren'e kadar geniş bir gönderme yelpazesine sahiptir.

 

Çoğu yerli inanç sistemi, insanların yaşadığı orta dünya ile üst ve alt dünya arasında sıkışmış üç katmanlı bir kozmos kavramını paylaşır. Evin dikey yapısı bu üç katmanlı bölünmeyi yansıtır.

Yönelim kuralları coğrafi özelliklere ve ana yönlere göre belirlenir. Doğu (doğan güneş) yaşamla, Batı (batan güneş) ise ölümle ilişkilendirilir. Toraja evleri her zaman Kuzey'e bakar (gökyüzünün başı).

 

Balililer için yönelim, dağlar (kaja, tanrıların evi) ve deniz (kelod, iblislerin meskeni) arasındaki karşıtlığa dayanır. Binalar, avlu içinde, dokuz katlı bir kozmolojinin kurallarına göre düzenlenir. Aile tapınağı her zaman en kutsal, kuzeydoğu köşesinde yer alır.

 

6 Yaşayan Ev

Ev inşası bir ritüel süreçtir. İnşaatın uğurlu olmasını sağlamak için araziden izin alınır (örneğin Toraja'da suyla dolu bambu testi). Ibanlar, evi serinletmek ve kötü etkileri temizlemek için ilk direğin deliğine çeşitli nesneler yerleştirir.

 

Eskiden Borneo, Nias ve Seram Nuaulu gibi kafa avcılığı yapan toplumlarda, bir evin inşası için insan kurban edilmesi (baş alınması) gerekebilirdi. Bu, başın temsil ettiği canlılık ve kudretin binaya aktarılması düşüncesiyle açıklanabilir.

 

Evin "canlı" olduğu fikri genellikle antropomorfik imgeler kullanılarak pekiştirilir. Savu ve Tetum gibi toplumlarda, evin bölümleri vücut parçalarının adlarıyla (baş, kuyruk, rahim, kıç) adlandırılır. Bali'de, evin boyutları sahibinin vücut ölçülerine dayanır ve evin uzun ömürlü olması için boyutlara "ruh boyutu" (ukur'an'ın ruhu) olarak bilinen küçük bir artış eklenir.

 

7 Akrabalık ve 'Ev Toplulukları'

Takımadalarda birçok toplumda, 'ev' kelimesi hem fiziksel bir yapıyı hem de o yapıya üye olduğunu iddia eden akraba grubunu belirtir.

 

Batı Sumba'da, yeni bir ev inşa etmek kişiyi bir soyun kurucusu yapar ve ölümsüz bir prestij kazandırır.

 

8 Mekan ve Toplumsal İlişkilerin Şekillenmesi

Mekânın kullanımına ilişkin kurallar, toplumsal ilişkileri kodlamanın güçlü bir aracıdır. Güneydoğu Asya'da ev, Batı'dakinin aksine, ekonomik üretim, ritüel ve siyasetin "kamusal" dünyasından izole edilmiş değildir; bu kaygıların merkezinde görülmelidir.

Kadınlar, pirinç ve onun depolanmasıyla güçlü bir şekilde ilişkilendirilir. Sunda'da pirinç ambarına (leuit) yalnızca kadınlar girer ve Dewi Sri'ye adaklar sunar.

 

Evin rahim olarak metaforu yaygındır. Tetum'da ana oda "evin rahmi" olarak adlandırılır.

 

9 Ölülerin Evleri

Kemikliklerin ve mezarların evlere benzeme eğilimi dikkat çekicidir. Mezarlar genellikle ölülerin köyü veya "çürümeyen bir ev" olarak adlandırılır.

 

10 Göç

Göç, genellikle etnik kimlik duygusunu güçlendirir ve göçmenler, memleketlerine yalnızca para değil, aynı zamanda kültürel enerji de geri kazandırırlar.

 

Sonuç

Güneydoğu Asya mimari geleneklerinin devam eden canlılığı, yalnızca hükümet desteğine veya kültürel özgüvene değil, evin ritüel sistemlerindeki sürekli önemine ve akrabalık bağlarına bağlıdır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder