Roxana Waterson - Yaşam Evi, Güneydoğu Asya'da Mimarlık Antropolojisi - Notlar
The living house, an anthropology of architecture in
South-East Asia, Oxford University Press, Singapur, 1990
…
Güneydoğu Asya takımadaları'ndaki ve ötesindeki yerel mimari
ve bunun toplumsal örgütlenme ve kültürel inançlarla ilişkisi üzerine
antropolojik bir araştırma…
Kitap Endonezya'daki Sa'dan Toraja gibi halklar arasındaki
evlerin akrabalık sistemlerindeki önemini ve evlerin genellikle kozmolojik
birer mikrokozmos olarak nasıl işlev gördüğünü inceleniyor.
Önsöz
…
Giriş
Yerleşim alanları asla tarafsız değildir; hepsi bir tür
kültürel yapıdır ve her yapı bir miktar sembolik yük taşır.
Rapoport'a göre, anlam nesnelerde değil, insanlarda bulunur;
insanlar çevrelerinin belirli şeyler ifade etmesini ister.
Ev, düzeni, yapısı ve süslemesiyle ideal bir doğal ve
toplumsal düzen kavramını yansıtan bir mikrokozmostur.
1 Kökenler
Güneydoğu Asya ada topluluklarında gelişen mimari stiller
arasında kazık temellerin kullanımı gibi bazı çarpıcı benzerlikler hemen ortaya
çıkar. Bu, bölgenin genel bir özelliğidir.
Endonezya'da en çok tekrarlanan daha belirgin bir stil
unsuru, eyer sırtlı çatıdır. Bu çatılar uzatılmış bir sırt çizgisi, dışa doğru
eğimli üçgen çatı uçları ve bazen abartılı noktalara sahiptir
Ev boynuzları / Boynuz motifi seçimi, Güneydoğu Asya
toplumlarında önemli bir zenginlik kaynağı olan bizonun önemini yansıtır.
Dilsel kanıtlar, Proto-Avustronezya konuşanlarının yerleşik
köylerde yaşadıkları, evlerinin direkler üzerine oturtulmuş, zemine bir
merdivenle ulaşılan üçgen çatılı yapılar olduğu sonucuna varmaktadır.
2 Yapılı Form Algıları: Yerli ve Sömürgeci
Güneydoğu Asya şehirlerinin çoğu, Avrupa standartlarına göre
büyüktü, ancak alışılmadıktı.
Bölgedeki mimari stilin en çarpıcı özelliklerinden biri,
çatının duvar üzerindeki muazzam hakimiyetidir. Bazı binaların hiç duvarı
yoktur.
Bu yapıların bazılarının şaşırtıcı bir özelliği, etkileyici
dış cephelerinin orantılı olarak geniş bir iç mekanı kapsamamasıdır.
Küçük, karanlık ve içe dönük... bu büyüklük ve ihtişam
dışarıya dönüktür…
Evin iç karanlığı, sakinlerin gün içinde evin içinde çok az
zaman geçirmesi ve günlük sosyal ilişkilerin genellikle evin vazgeçilmez bir
parçası olan açık duvarlı köşklerde (berugaq) gerçekleşmesi gerçeğiyle
açıklanır.
Sembolik olarak, karanlık ev içi, doğurganlığın ve besin
kaynağının (ocak ve aile yadigarları) yeri olması nedeniyle önemlidir; Tetum'da
ana arka oda "evin rahmi" (lima lol) olarak adlandırılır.
Hollandalı sömürge otoriteleri Manggarai'de büyük geleneksel
evlerin "hijyenik açıdan haklı gösterilemezdi" diyerek yıkılmasını ve
yerlerine model evler inşa edilmesini emretmiştir.
Açık ocakların neden olduğu dumanlı iç mekanlar da
sömürgeciler tarafından değiştirilmeye çalışılan bir özellikti.
3 Yapılı Formların Karşılıklı İlişkisi
Güneydoğu Asya evi her zaman öncelikli olarak bir ikamet
yeri değildir. Bazı klan köken evleri (Tongkonan veya uma), kendilerinden geldiğini
iddia eden akraba grupları için köken yerleri olarak son derece önemlidir,
ancak boş bırakılabilirler.
Bir bireyin gurur ve kimlik duygularının kaynağı, yaşadığı
ev değil, köken evidir.
Köken köyleri veya ata evleri, ritüeller için toplulukların
geri döndüğü, normalde ıssız yerlerdir.
Ortak yapıların işlevleri çeşitlidir.
Borneo'daki balai veya pess (baş evleri) ise hem düşman
kafalarını barındırır hem de bekar erkeklerin uyuduğu yer ve köy toplantı alanı
olarak kullanılır.
Tahıl ambarları (lumbung, sopo) da çok yönlüdür;
altlarındaki platformlar dinlenme ve sohbet için önemli bir kamusal alan haline
gelir. Bu ambarların büyüklüğü ve işçilik kalitesi, sahiplerinin zenginlik ve
prestijinin görünür göstergeleri olarak hizmet eder.
4 Teknoloji ve Sembolizm
Geleneksel Güneydoğu Asya yapıları genellikle çivi
kullanılmadan birleştirme ve zıvana açma teknikleriyle inşa edilir. Duvarlar
nadiren yük taşıyıcıdır; bunun yerine direk ve kirişlerden oluşan ana yapıya
tutturulmuş prefabrik perdelerden oluşurlar.
Açe evlerinin direklerden biri çekildiğinde sallandığı
bilinen bir gerçektir; hırsızlar ve soyguncular bu sallantıyı ev sakinlerinin
uyuyup uyumadığını anlamak için kullanırlar.
Farklı bölümlerin zeminlerinin farklı kotlarda olması, bu
bölümlerin göreceli öneminin veya kutsallığının önemli göstergeleridir.
5 Kozmolojiler
İnsanlar, inşa edilmiş formları kendileri için bir yer
duygusu yaratmanın ve dünya görüşlerini yansıtmanın yolu olarak kullanırlar.
Banua (ve varyantları), 'ev' veya 'köy'den 'kıta' ve
'evren'e kadar geniş bir gönderme yelpazesine sahiptir.
Çoğu yerli inanç sistemi, insanların yaşadığı orta dünya ile
üst ve alt dünya arasında sıkışmış üç katmanlı bir kozmos kavramını paylaşır.
Evin dikey yapısı bu üç katmanlı bölünmeyi yansıtır.
Yönelim kuralları coğrafi özelliklere ve ana yönlere göre
belirlenir. Doğu (doğan güneş) yaşamla, Batı (batan güneş) ise ölümle
ilişkilendirilir. Toraja evleri her zaman Kuzey'e bakar (gökyüzünün başı).
Balililer için yönelim, dağlar (kaja, tanrıların evi) ve
deniz (kelod, iblislerin meskeni) arasındaki karşıtlığa dayanır. Binalar, avlu
içinde, dokuz katlı bir kozmolojinin kurallarına göre düzenlenir. Aile tapınağı
her zaman en kutsal, kuzeydoğu köşesinde yer alır.
6 Yaşayan Ev
Ev inşası bir ritüel süreçtir. İnşaatın uğurlu olmasını
sağlamak için araziden izin alınır (örneğin Toraja'da suyla dolu bambu testi).
Ibanlar, evi serinletmek ve kötü etkileri temizlemek için ilk direğin deliğine
çeşitli nesneler yerleştirir.
Eskiden Borneo, Nias ve Seram Nuaulu gibi kafa avcılığı
yapan toplumlarda, bir evin inşası için insan kurban edilmesi (baş alınması)
gerekebilirdi. Bu, başın temsil ettiği canlılık ve kudretin binaya aktarılması
düşüncesiyle açıklanabilir.
Evin "canlı" olduğu fikri genellikle antropomorfik
imgeler kullanılarak pekiştirilir. Savu ve Tetum gibi toplumlarda, evin
bölümleri vücut parçalarının adlarıyla (baş, kuyruk, rahim, kıç) adlandırılır.
Bali'de, evin boyutları sahibinin vücut ölçülerine dayanır ve evin uzun ömürlü
olması için boyutlara "ruh boyutu" (ukur'an'ın ruhu) olarak bilinen
küçük bir artış eklenir.
7 Akrabalık ve 'Ev Toplulukları'
Takımadalarda birçok toplumda, 'ev' kelimesi hem fiziksel
bir yapıyı hem de o yapıya üye olduğunu iddia eden akraba grubunu belirtir.
Batı Sumba'da, yeni bir ev inşa etmek kişiyi bir soyun
kurucusu yapar ve ölümsüz bir prestij kazandırır.
8 Mekan ve Toplumsal İlişkilerin Şekillenmesi
Mekânın kullanımına ilişkin kurallar, toplumsal ilişkileri
kodlamanın güçlü bir aracıdır. Güneydoğu Asya'da ev, Batı'dakinin aksine,
ekonomik üretim, ritüel ve siyasetin "kamusal" dünyasından izole
edilmiş değildir; bu kaygıların merkezinde görülmelidir.
Kadınlar, pirinç ve onun depolanmasıyla güçlü bir şekilde
ilişkilendirilir. Sunda'da pirinç ambarına (leuit) yalnızca kadınlar girer ve
Dewi Sri'ye adaklar sunar.
Evin rahim olarak metaforu yaygındır. Tetum'da ana oda
"evin rahmi" olarak adlandırılır.
9 Ölülerin Evleri
Kemikliklerin ve mezarların evlere benzeme eğilimi dikkat
çekicidir. Mezarlar genellikle ölülerin köyü veya "çürümeyen bir ev"
olarak adlandırılır.
10 Göç
Göç, genellikle etnik kimlik duygusunu güçlendirir ve
göçmenler, memleketlerine yalnızca para değil, aynı zamanda kültürel enerji de
geri kazandırırlar.
Sonuç
Güneydoğu Asya mimari geleneklerinin devam eden canlılığı,
yalnızca hükümet desteğine veya kültürel özgüvene değil, evin ritüel
sistemlerindeki sürekli önemine ve akrabalık bağlarına bağlıdır.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder