19 Temmuz 2025 Cumartesi

Elvan Altan Ergut, Bilge İmamoğlu - Cumhuriyet'in Mekanları Zamanları İnsanları

Elvan Altan Ergut, Bilge İmamoğlu - Cumhuriyet'in Mekanları Zamanları İnsanları - Notlar

Dipnot Yayınları, Ankara, 2010

 


Sunuş

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Tarihi Lisansüstü Programı tarafından 'Doktora Araştırmaları' genel başlığı altında bir sempozyum dizisi düzenlenmektedir. İlk toplantısı 1999 yılında 'Osmanlı'da Mekânlar/ Zamanlar/İnsanlar' alt başlığı ile gerçekleştirilen bu dizinin,1 29-30 Kasım 2001 tarihlerinde 'Cumhuriyet'in Mekânları/ Zamanlan/İnsanları' alt başlığı ile gerçekleştirilen ikinci toplantısında yer alan sunuşları bu kitapta derlenmiştir

 

Cumhuriyet'in Mekanları/Zamanlan/İnsanları: Mimarlık Tarihyazımı Üzerine Bir Değerlendirme

Elvan Altan Ergut

 

Arkitekt-Mimar / Gerek çıkaranların meslek ortamındaki güçlü varoluşları, gerekse uzun solukluluğu nedeniyle, bu dergi yirminci yüzyıl mimarlığı araştırmalarında en sık başvurulan kaynak olmuştur.

 

"Türk mimarlığı" denince Sinan'dan sonra en çok vurgulanan mimarın Sedad Hakki Eldem olduğunu tartışmasız olarak söyleyebiliriz.

Eldem'in dışında geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinde en fazla üretimi yapmış olan Kemalettin Bey ve Vedad Bey hakkında yapılmış çalışmaların öne çıktığını görüyoruz.

 

Öncelikli olarak biçim analizine ve biçimlere atfedilen anlamlara dayanan bu kurgunun dayandığı ulusal/uluslararası ya da geleneksel/modem ikilemleri, Türkiye'nin yirminci yüzyıl mimarlığı için belirleyici kavramlar olarak karşımıza çıkarlar.

 

1930'lar: Türk Mimarisinde Erken Modemizm

İnci Aslanoğlu

 

1927 yılı erken Cumhuriyet mimarlığı için bir dönüm noktası sayılabilir. Bu yıl yabancılara (bu arada mimarlara) Türkiye'de çalışma imkânı tanıyan Teşvik-i Sanayi yasası çıkarılmış

 

Cumhuriyet ideolojisi topyekûn modernleşmeyi hedeflemiştir.

…Ankara'nın Cumhuriyetin çağdaşlık simgesi olarak diğer kentlere örnek oluşturması düşüncesi bu projenin önemli bir aşamasıdır.

 

Cumhuriyet Türk evinin içini de etkiledi. . . 1920'lerin neo-klasik möblelerinin yerini 1930'larda kübik köşeli möbleler almaya başladı.

 

1927'de Türk Yüksek Mimarlar Birliği'nin kurulması, 1931'de 1035 sayılı "Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun’un çıkması, yaptıkları ilk toplantı, yine aynı yıl Mimar dergisinin yayımına başlanması meslek için önemli gelişmeler olmuştur.

 

Osmanlı Türkiyesi İle Cumhuriyet Türkiyesi'nin Anı(t)ları: Timsal ve Temsil Üzerine Notlar

Alev Erkmen

 

Abide-i Hürriyet'i vareden süreç, 14 Nisan 1909 (1325) günü Şişli'de, Kâğıthane tepesine bakan tepelik alanda düzenlenen büyük bir cenaze töreniyle başlıyor.

Temelleri, Meşrutiyet ilanının ilk yıldönümünde (23 Temmuz 1910) atılan Abide'nin açılışı, iki yıl sonra aynı günde, yani Meşrutiyetin üçüncü yılına girdiği 23 Temmuz 1911 (10 Temmuz 1327) günü yapılır

 

…bir anıt olmakla birlikte hem bir türbe, hem bir mescit, hem de bir açık hava namazgâhı işlevlerini kendinde toplayan Abide-i Hürriyet'in, bu nitelikleriyle ortamın geleneksel alışkanlıklarıyla kurulmuş bir uzlaşmanın ürünü olduğu düşünülebilir.

 

Dönemin gazete ve dergilerinde, anıtın bir hürriyet ikonu olarak sıklıkla gündeme getirildiğini, onunla ilgili haber ve fotoğrafların bir tür rejim propagandası olarak lanse edildiğini izlemek şaşırtıcı değil. İlginç olan, anıta' en yoğun ilginin mizah dergilerince gösterilmiş olması.

 

Abide-i Hürriyet'in yapımı, Hürriyet-i Ebediye tepesinin kentin kamusal alanlarına eklenmesi kararından soyutlanamaz.

Sarayburnu Atatürk Anıtı, yüzyıl başında kamusal kullanıma açılan Gülhane (Sarayburnu) Parkı için benzer bir rol yüklenir

Taksim Cumhuriyet Anıtı, mevcut tramvay yolunun değiştirilmesi ve açık alanın genişletilmesi gibi değişikliler içeren yeni bir meydan düzenlemesini gündeme getirir.

 

Bir Cumhuriyet Dönemi Tartışması, Meydan ya da Park? Kamusal Mekanın Dönüşümü: Beyazıt Meydanı

Neşe Gurallar

 

Beyazıt'ın önemi, öncelikle, Bizans dönemi arkadlı cadde Mese, Osmanlı dönemi Divanyolu olan kentin ana omurgası üzerinde yer almasından kaynaklanır.

Tarihi Yarımada'nın adeta geometrik merkezinde yer alması nedeniyle kentsel günlük yaşamın da merkezidir.

 

(Reşat Ekrem Koçu)

Meydanlar mitinglerin, büyük siyasi nümayişlerin, ihtilallerin, on binlerce insanı toplayan duvarsız ve tavansız salonlarıdır; onun içindir ki müstebit, despot idareler meydanları hiç sevmemişlerdir, meydanları şenlendirme, güzelleştirme adı altında, havuzlarla tarhlarla, ağaçlarla anzalandırmaya, mümkün olduğu kadar insan ayağının basacağı sahasını daraltmaya çalışmışlardır.

 

Arşiv(sel) Mekan: Sultanahmet Meydanı ve Yakın Çevresi

Berin F. Gür

 

Bizans'ta Hippodrom, Osmanlı'da Atmeydanı ve daha sonra Sultanahmet olarak adlandırılan alan, her dönemde merkezi otoritenin simgesel mekânı olmuştur.

 

Hippodrom'un yapımı 196 yılına tarihlenir. Septimius Severus tarafından başlatılan yapının 330'lu yıllarda Constantinus döneminde bittiği kabul edilir.

Hippodrom, Osmanlı'da at oyunlarının, ciridin oynandığı, yeniçerilerin talim yaptığı, saray düğünlerinin, merasimlerin, ayaklanmaların ve mitinglerin yapıldığı yerdir.

 

Sultanahmet, söylemsel temsillerin yarattığı arşiv(sel) bir mekan'dır. Başka bir deyişle, insan, mekân ve tarih ilişkisinin görsel olarak belgelendiği, bu ilişki katmanlarının somutlaştığı bir yerdir.

 

Odunkapı Pazarından Sebze ve Meyve Hali'ne: Erken Cumhuriyet Dönemi'nde İstanbul Keresteciler Rıhtımı'nın Mekansal Dönüşümü

Namık Erkal

 

Drungarious Kapısı Osmanlı döneminin Odun-kapısı'dır.

1453'te kentin Osmanlıların eline geçmesi ve kısa sürede yeniden Doğu Akdeniz'in yönetsel ve ekonomik merkezi olmasıyla beraber, Surönü Alanı Sirkeci-Unkapanı hattı, karşısında yer alan Galata rıhtımıyla ve Üsküdar'la beraber, tamamen kentin iaşe rıhtımına dönüşmüştür.

Odun pazarı alanı gerçek anlamda Sultan Süleyman dönemi kaynaklarından itibaren izlenebilmektedir.

 

Odunkapanı-Keresteciler Çarşısı alanında bir Sebze ve Meyve Hali inşaatı, 1928-1938 yılları arasında İstanbul Birleşik İdare Reisi olarak valilik ve belediye başkanlığı yapan Muhittin Üstündağ döneminde gerçekleştirildi

 

İstanbul'u (yeniden) İnşa Etmek: 1937 Henri Prost Planı

İpek Akpınar

 

Fransız kent tasarımcısı Henri Prost (1874-1959), 1936'da Atatürk tarafından Türkiye'ye davet edildi.

Kentin ilk master planını 1937'de teslim eden Prost, işlevsel zonları "güzelleştirme" temasıyla birbirine bağlayan, görsel açıdan güçlü bir yol şebekesinden oluşan bir tasarım önerir.

1950'deki genel seçimlerin ardından yerel seçimleri de büyük bir zaferle kazanan Demokrat Parti tarafından Fransız tasarımcının görevine son verilir.

1958'de Prost tekrar İstanbul'a davet edilir; görüşleri alınır.

 

1950-1956 yıllan arasında, Prost Planı'nın revizyonu "Türk uzmanlar"ca devam eder. Prost olmasa da, kentte 1937 planına göre uygulama sürer

 

Cumhuriyet'e Geçişle Yeniden Kurgulanmış Olan Bir Kentsel Mekandaki Dönem Özelliklerinin Değerlendirilmesi

Mine Hamamcıoğlu Turan

 

Mimar Kemalettin Caddesi, İzmir'in kent tarihi içinde önemli bir yere sahiptir.

Liman kenti olmak yoğun ticaret aktivitesini oluşturmuştur.

Mimar Kemalettin Caddesi, doğu batı yönünde, denize dik olarak uzanmaktadır.

 

Ondokuzuncu yüzyılda İzmir, doğu Akdeniz'in en- önemli ticaret merkezi haline gelmiştir. Uzun mesafeli ticaretin yerini, İzmir bölgesinin ziraî ürünlerini pazarlamak almış; buna bağlı olarak depo tipi hanlar, borsa ve gümrük binaları inşa edilmiştir

 

İzmir'de 1930'lardan başlayarak, modernizm doğrultusunda binalar tasarlanmaya çalışılmıştır.

Caddede Osmanlı döneminde görülen basit dükkân birimlerinin Batılılaşma döneminde galerili zengin hacimlere dönüşmesi bir gelişim olarak değerlendirilebilir.

 

Tarihî dönemlerde mekân hiyerarşisi sağlıkla ele alınmıştır. Ancak çağdaş dönemde aynı başarıya ulaşılamamış

 

Erken Cumhuriyet Döneminin Önemli Bir Tanığı Olarak İzmir Fuarı

Yüksel Pöğün Zander

 

İlk örnekleri onsekizinci yüzyıl Avrupa'sında ortaya çıkan ticaret fuarları, 1930'lar itibarı ile dünya çapında yaygınlaşmış durumdadırlar.

İzmir'de Fuar'ın ilk tohumları, 1923'te İzmir İktisat Kongresi vesilesi ile hazırlanan Yerli Mallar Sergisi ile atılmıştır.

1933 yılında ilki gerçekleştirilen İzmir Panayırı'nın amacı, tüm ulusa genç Türkiye Cumhuriyetinin ekonomik olarak büyümekte olduğunu göstermek ve ulusal platformda üretimin tanıtımını yapmaktır.

 

1922 yılında, Kurtuluş Savaşı'nın bitiminde, son kalan düşman grupları İzmir'i terk ederken büyük bir yangın çıkmış ve dört gün boyunca sürmüştür.

Fransız Danger Kardeşler, 1925 yılında bir imar planı hazırlamışlardır

1935 yılı itibarı ile hâlâ moloz halinde olan alana İzmir için yeşil bir kentsel mekân yapılması fikri, dönemin Belediyesi tarafından uygun bulunmuştur.

1 Ocak 1935'te başlatılan çalışmalar sonucu, İzmir Kültür-park 1 Ocak 1936'da halkın hizmetine açılmıştır

 

Mimarlık Tarih Yazımına Eleştirel Bakış: Cumhuriyetin Modem Kent Peyzajını Okumak

Zeynep Uludağ

 

…aydınlanmanın başlangıçta, insanoğlunu akılcı düşünce yoluyla özgürleştiren pozitif yanı, postmodernist tartışmada dünyayı anlamdan yoksun bırakan ve insanoğlunu teknolojinin ve onun araçlarının tahakkümü altına alan yönetsel gereçleri yaratması ile eleştirilir

 

…mimarlık tarihçilerinin ve sanat tarihçilerinin modern tarih yazımı kuramlarıyla şimdiye kadar yapmış olduğu kategorik okuma toplumsal bağlamdan kopuk, soyut modellerle çalışan bir okumaya dönüşmüştür.

 

Cumhuriyet öncesi Ankara'sında oldukça kısıtlı bir sosyal hayat vardır. Rekreasyon alanları sadece bağ evleri, bahçeler ve yaylalarla sınırlıdır.

 

Kentte kamusal alanlarda oluşacak birliktelikler, rutinler ve etkileşimlerle toplumsal hayat yeniden yaratılmakta ve bir arada tutulmaktadır.

 

Cumhuriyet' in İlk Yirmi Yılında Mimarlık Alanındaki Gelişmelerin Mekan ve Mobilyaya Yansımaları

Şebnem Uzunarslan

 

…toplumsal değişim, büyük ölçüde ekonomik koşullara bağlı olarak gerçekleşebilmiştir.

 

Cumhuriyet mimarlığının verdiği ilk örnekler "Birinci Ulusal Mimarlık Akımı" olarak nitelenen Osmanlı mimarlığı etkisinde gelişmiş; 1930'lara gelindiğinde ise dünyada da etkili olan "modernizm" devletin çağdaşlaşma çabalarına paralel ideolojisi ile mimarlığımızdaki yerini almıştır.

 

"Kübik mimari" tanımı içinde yer bulan bu yeni modernist tutum, geçmişten kesin bir kopuşun ifadesi olarak kabul edilmiş; dönem boyunca önce konut, sonra da kamu yapılarında uygulanmıştır.

 

İkinci Ulusal Mimarlık Dönemi'nin Türk mimarlığına etkileri değerlendirildiğinde, gerçekleştirilen araştırmalar çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu eğilim özellikle tek aile evi tasarımlarında özgün bir çizgi yakalamayı başarmıştır.

 

Osmanlı'nın batılılaşma hareketleri çerçevesinde batı üslubunda yapılan Dolmabahçe ve Beylerbeyi saraylarında kullanılmaya başlayan mobilya, yüzyılın sonlarına doğru özellikle İstanbul'da saray çevresindeki konutların pek çoğunda mekânlara girmiş bulunmaktaydı

 

1930-1950 Dönemi Bursa'sının Korunması Gerekli Mimari Öğesi: Konut

Timur Kaprol

 

Bir kentin ticareti, kentin sosyal kimliğini ve tarihsel gelişimini tanımlar

 

Cumhuriyet ile beraber hızlanan batılılaşma, toplumun en küçük kurumu olan aile yapısının değişimini getirmiş; ataerkil aile yaşantısından, çekirdek aileye dönüşüm mimariye yan-sımıştır.

Çalışma hayatının modernleşmesi, konutun pratik kullanımını gerekli kılmıştır. Kadının çalışma hayatına girmesi, ev işlerine ayırdığı zamanı kısıtlamış ve pratik kullanım ön plana çıkmıştır.

 

Cumhuriyet dönemi ile kentlerde başlayan hızlı yeni yapılaşmada iç sofa daralıp koridora, orta sofa ise küçülüp sadece mekânlar arası geçişi sağlayan hole dönüşmüştür

 

1950'li Yıllarda Ankara'da Konut: Modernleşme ve Demokratikleşmenin Konut Sunumuna Yansımaları

Ali Cengizkan

 

Kimlik Arayışında Arkitekt Dergisinin Konut Söylemi ve Uygulamalar

Sıdıka Çetin

 

Arkitekt dergisinin mimarlığımızın kimlik arayışındaki rolü tartışılacaktır.

 

Mimarlıkta kimlik tartışmalarına girildiğinde iki farklı söylemin varlığı dikkat çekmektedir: Bunlardan ilki geçmişi yok sayan ve geçmişle olan bağlarını koparmış modern tasarım anlayışı, İkincisi geleneksel mimariyi çıkış noktası kabul eden tasarım anlayışıdır.

 

Arkitekt dergisindeki gelişmelere baktığımızda Türkiye'deki siyasi yaklaşımların paralelinde, devrimlerin özüne uygun bir üslup arayışının varlığı dikkat çekmektedir.

 

Türkiye'de 1930'lann sonları ile 1940'larda formalist bir neo-klasik üslup etkili olmaya başlamıştır.

Zeki Sayar bu konuda "Resmi binaların milli ve resmi bir mimarisi olmalıdır. Bir karakol, bir adliye binası temsil ettiği otoriteyi ifade edecek bir mimaride olmalıdır" der

1950'lerin sonuna doğru / farklı biçimlenme özellikleri de sergilemeye başlar

 

Eldem'e göre millî ve yerli bir mimari idealinin aşağıdaki gibi formüle edilebileceğini söyler.

1-        Memleket insanına uygunluk,

2-        Memleket işçisine uygunluk,

3-        Memleket toprağına uygunluk

 

1950 ve 1960 döneminde yine bir modern mimarlık denemesi yaşayan ülkemiz, bir süre daha bu arayışlar içinde gidip gelmiştir.

 

Bir Modernlik Arayışı: Ernst Egli ve Türkiye (1927-1940)

Oya Atalay Franck

 

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ülkeye davet edilen yabancı mimarlardan Ernst Egli

Viyana'da doğup büyümüştür.

Uluslararası üne henüz kavuşmamış 34 yaşındaki Egli, yeni kurulan cumhuriyet hükümetince Millî Eğitim Bakanlığı'nın başmimarı olarak davet edilir

 

Egli, 1927'de Türkiye'ye geldiğinde, Kemalist Projenin ilk aşaması ana hatlarıyla tamamlanmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra kültürel yaşamın her kesiminde eskinin yerini yeni olanın almasına özel bir önem verilmektedir.

Atatürk, Gazi Öğretmen Okulu'nun projesini Kemalettin Bey'den alarak ona devreder.

 

Ülkede kaldığı uzun yıllar boyunca, Türk tarihinin çeşitli dönemlerini - göçebe kabileler, Selçuklu, Osmanlı, ve hatta, Hitit ve Sümer gibi Türklerden önceki Anadolu medeniyetlerinin kültürlerini - ayrıntılı bir şekilde inceler.

…iki ayrı gelişim yolu tanımlar

Ahşap yapı tekniğine dayanarak gelişen ev, konak, köşk gibi Egli'nin 'Pavilion' olarak adlandırdığı hafif yapılar

Taş yapı tekniğine dayanarak gelişen kubbeli-küp, Osmanlı modülü Pavilion ve kubbeli küp Egli'ye göre Türk mekânsal düşüncesinin iki uç noktasını oluşturuyordu. Ona göre, bu iki ucun arasındaki gerilim mimari ifadeye özel bir zenginlik kazandırıyordu.

 

Erken Cumhuriyet Dönemi Yapılarını Koruma Sorunları

Ebru Omay Polat

 

Erken Dönem Cumhuriyet Mimarisinin İmparatorluk ve Cumhuriyet Devri Çağdaşlaşma Çabalarının İlişkisi Bakımından İncelenmesi

Murat Gül

 

Cumhuriyet kadrolarının siyasi ve kültürel anlamda tavır değişikliğine giriştikleri yıllardan itibaren Millî Mimari'nin de giderek terk edilmeye başlandığını vurgulamak gerekir. Bu konuda önemli bir gösterge olarak yaklaşık olarak 25 yıllık bir süre boyunca mimariye damgasını vurmuş olan Mimar Kemalettin'in günümüzde mezarının yerinin bile bilinmemesini, kendisinin son yıllarındaki gözden düşmüşlüğü ile ilişkilendirmek mümkündür.

 

Batılı Kapitalist/Sovyet Sosyalist Modernleşme Modellerinin Periferide Yarattığı Dönüşümlerin Cumhuriyet Mimarlığının Biçimlenişine Etkileri (Cumhuriyet'in İlk Devresi)

Özlem Arıtan

 

Batı merkezli kapitalist etkilerin yarattığı dönüşümler kapsamında öne çıkan ilk gelişme 1923 İzmir İktisat Kongresi'dir. Bu Kongre'de özel girişime öncelik veren, devlete ise düzenleyici olma görevi yükleyen bir ekonomik politika benimsenir

 

Halk evleri / köy enstitüleri

…örnek insan yetiştirmeyi hedefleyen bir modeller…

…genel modernleşme izleği içinde batı merkezli kapitalizmin izleri çok belirgindir, hep vurgulanır. Rasyonel, geometrik planlamalar genellikle batı çıkışlıdır

 

Yerel Mimarlık Tarihlerinin Yazılma Yolları Üzerine Düşünceler

İlhan Tekeli

 

Bu tarih yazıcılığı mimarın özne olarak rolünü korumalıdır.

Bu tarih yazımı da estetik kaygılara önplanda yer verecektir.

…yerelliği içten bilerek yazılan bir tarih olacaktır.

…yerelliğin özelliğinin evrensellik iddiasının gölgesinde kaldığı bir biçimde yazılmayacaktır. Bir başka deyişle evrensellik iddiası taşıyan yargıların, yerellik iddiası taşıyan yargılardan üstün olduğuna ilişkin bir ön kabul yapılmayacaktır.

… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder