31 Mayıs 2025 Cumartesi

Halkbilimi Bağlamında, Anadolu-Türk Konutunun Mekansal Oluşumu - Özet - Notlar

Mine Baran - Halkbilimi Bağlamında, Anadolu-Türk Konutunun Mekansal Oluşumu Notlar

Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000

 

Özet

Tezin ilk bölümünde; böyle bir çalışmanın yapılma nedenleri açıklanarak, amaç ve önemi hakkında bilgiler verilmiş

Bölüm 2’de halkbilimine dayalı genel bilgilere değinilmiş

Bölüm 3’te Tarihten gelen deneyim ve birikimler sonucunda kültür etkileşiminin ortaya çıkardığı boyutlar

Bölüm 4’te konutta mekansal oluşumu etkileyen faktörler folklor kapsamında ele alınmış, Dünyadan ve Türkiye’den örneklerle konu pekiştirilmiştir.

Bölüm 5, araştırmanın kavram ve alan çalışmasına yönelik sistemini içermektedir.

…alan çalışması 6. Bölümün konusunu oluşturmaktadır.

Bölüm 7 de; alan çalışmalarında elde edilen faktörlere göre kıyaslanarak bir değerlendirme yapılmış

 

1.     Giriş

…her düşünce biçimi toplumsal düzeyde kendi kültürüyle uyuşmak, ona bağımlı olmak zorundadır.

 

Milletlerin yaradılış ve mizaçları arasında farklar bulundukça yaşama, oturup kalkma ve dolayısıyla ev şekli, fikir ve telakkisi daima birbirinden farklı olacaktır (Eldem)

 

1846 yılından başlayarak, halkların yaşam öğelerini konu edinen ve bu bilgileri dizgeleştirerek onlara bilimsel nitelik kazandıran, genellemeler düzeyinde soyutlamalara ulaşmaya çalışan uğraş, halkbilimi (folklor) kavramım yarattı

 

Halkbilimciler, genellikle şifahi (sözlü) kültür ürünlerine büyük ilgi duyarken, maddi kültür ürünlerine uzak kalmışlardır. Özellikle evler, büyük ölçüde halkbilimcilerin ilgisini çekmemiş, adeta görmezlikten gelinmiştir.

 

Tez’de konut-folklor ilişkisi üzerinde yapılan çalışmaların yetersizliği görüşünden yola çıkılarak, Halkbilimi bağlanımda konutun mekansal oluşumu araştırılmış, bir ana ve 6 alt hipotez oluşturulmuştur.

 

Konutlarda mekansal oluşumun nedenleri incelenirken, halkın yaşamı genellikle ikinci plana itilmiştir.

 

Halkbilimine ait değerleri geleneksel konutlarda bulmak mümkündür.

…benzerlikleri yanında farklı geleneksel yaşam sürdüren (Diyarbakır, Ş.Urfa, Tokat, Trabzon (Of-Sürmene), Konya, Bursa, Muğla ) yörelerindeki konutlar tercih edilmiştir.

 

2.     Halkbilimi (Folklor) - Konut Mimarisi İlişkisi ve Konutlarda Mekansal Oluşum

Halkbilimi sözcüğünü İngilizce’de ilk kullanan W.J. Thoms olmuştur.

 

“Ziya Gökalp Halka Doğru’da halkbilimi sözcüğünü ilk kez “halkiyat” olarak kullandı. Yazısında halkbilimini halk uygarlığı ile eşanlamlı kullanmıştır.

 

Halkbilimi, ilk incelenmeye başlandığında, sosyal antropoloji ile aralarındaki ayırım açıkça anlaşılamıyordu.

 

Thoms, halkbilimi kavramım kullanım alanına sunduğunda halk sözcüğünden, köylü kesim söz konusu ediliyordu.

 

F.L. Wright’a göre ‘Mimarlık, biçim haline gelmiş yaşamdır’

 

Fiziksel çevredeki ilişkiler öncelikle mekansaldır

 

Geçmişte konut kullanıcısı, gereksinmelerine en uygun mekanı deneyerek düzenlemiş ve geliştirmiştir. Endüstri devriminden bu yana ise, konutun fiziksel düzenine kullanıcının yapabileceği katkı giderek azalmıştır.

 

3.     Anadolu-Türk Konutlarında Mekansal Oluşumun Tarihsel Süreci

Eski tarih çağlarında Orta Anadolu’daki yerleşme düzeni, genellikle gelişi güzel yan yana gelmiş konutlardan oluşmaktadır.

Bu yerleşme biçimlerinin, hiç kesintiye uğramadan Eski Hitit Çağma geçtiği anlaşılmaktadır.

Romalılar döneminde mimari, anıtsal bir özellik ve gösteriş kazanmıştır. Bu ayırıcı özellik cadde ve sokaklarda da kendini gösterir. Küçük Asya’nın güneyinde bulunan bazı kentlerde iki tarafı galerilerle donatılmış caddeler yapılmıştır

Bizans kentlerinin dokusunun, birbirini dik kesen sokak ve caddelerden oluşan Helenistik ve Roma kentlerinden farklılaşması, özellikle Grekleşmenin kesinleşmesinden sonra planlı kent anlayışından dönülmesiyle başlar

 

M.Ö. 5400 yıllarına rastlayan Hacılar’da ki konutlar dikdörtgen planlı ve tek odalıdır.

 

Eski Hitit çağı konutlarında hayat (bazen sofa) genellikle konutun yanlarında veya önünde yer alırlar

 

Elde edilen tarım ürünlerini saklamak için yer altında ambarlar yapma geleneği eski Türklerde çok yaygındı.

 

Çadır yaşamında kullanılan araç ve gereçlerin başında, kilim, çuval, cecim gibi dokuma ve keçe yaygılar gelmektedir. Eşyaların korunduğu sandıklar ve yük çuvalları en önemli araçlardandır.

 

Anadolu Türk evini 5 grupta incelemek gerekmektedir. 

1-        Hayat (Avlu,taşlık,bahçe)

2-        Odalar

3-        Sofa (Doğu ve Güneydoğu’ da Eyvan)

4-        Geçitler, Merdivenler

5-        Diğer öğeler (mutfak, temizlik, depolama vb.)

 

Anadolu-Türk Evinde merdiven hayat’ın bir parçasıdır.

Anadolu geleneği tümü ile işlevsel bir konut düzeni yaratır. Odalar işlevine göre ayrılmamış, tersine gereksinmeye göre kullanılmaktadır.

 

4.     Mekansal Oluşum Açısından Folklor-Konut Etkileşim Sistemi

Bazı toplumlar konutlarım ay, yıldız, güneş yönüne göre yapmışlar, bu nedenle yuvarlak bina inşa etmemişlerdir

Çünkü yuvarlak binayı yönlendirmek zordur

Oysa İran, Irak, Suriye, Çin ve benzeri Arap konutlarında dairesel formlar hakimdir

 

Konut, kullanıcının iç düzenim, hayat biçimini, fiziki gücünü, düşünce sistemini, sosyal durumunu ifade eder

 

Ana Hipotez;

Folklorun, konutlarda mekanın oluşumunu etkileyen ve Geleneksel Anadolu-Türk konutlarının biçimlenmesine yön veren önemli bir faktör olduğudur.

Ortaya atılan bu ana hipotez 6 alt hipoteze ayrılmıştır.

Hipotez I. Çevreye ait faktörler mekansal oluşumu etkiler.

Hipotez II. Eve ait faktörler mekansal oluşumu etkiler

Hipotez III. Ev eşyasma ait faktörler mekansal oluşumu etkiler.

Hipotez IV. Ev hayatına ait faktörler mekansal oluşumu etkiler.

Hipotez V. Örf, adet, töre ve gelenekler mekansal oluşumu etkiler.

Hipotez VI. İnanışlar mekansal oluşumu etkiler.

 

5.     Alan Çalışması İlke ve Yöntemleri

 

6.     Halkbilimi Bağlamında Anadolu-Türk Konutunun Mekansal Oluşumunun Belirlenmesine Yönelik Araştırmanın Farklı İllerdeki Geleneksel Konutlara Uygulanması

 

Arap tarihçisi Ebul Frahça ‘ya göre Şanlıurfa Nuh tufanından sonra yer yüzünde kurulan yedi yerleşim merkezinin ilki ve en önemlisidir. Hz Adem’in çifçilik yaptığı, Hz İbrahim Halil, Hz Eyüp, Hz Şuap, Hz Elyasa gibi peygamberlerin yaşadığı bu bölge, “Peygamberler Şehri” diye anılmakta ve bu mistik duygular, bölge halkının sosyal yaşayışını da tesir etmiştir

 

İl alanı genel olarak / bir plato görünümündedir. Bu nedenle yerleşim merkezi düz bir arazi üzerindedir.

Bağ ve bahçeler bakmandan fakir olan İl' de geçimin tahıl üretimi ve hayvancılığa dayalı olması, yöre insanının yeme kültürünü (et ve et yemeklerine dayalı) etkilemiştir.

 

Kış mevsiminin az yaşandığı Urfa ilinde, kullanıcılar uzun ve şiddetli yaz sıcaklarında eylemlerini daha iyi koşullarda gerçekleştirebilmek için bazı önlemler almışlardır. Evler yazlık ve kışlık kullanıma ayrılmıştır.

Kuzeye yönlendirilen yazlık bölümler, hava akmandan faydalanabilmek amacıyla genelde iki katlı olup, kullanım yoğunluğu nedeniyle mekansal boyut ve sayı olarak büyük tutulmuştur.

Güneye yönlendirilen kışlık bölüm ise, genelde zemin katlarda yazlık bölüme oranla daha basık ve küçüktür.

 

Genellikle iki kattan oluşan evlerde konut tipi taştır. Bölgenin ormandan yoksun bulunması, kentin güneybatı kesimindeki dağlarda bulunan kalker taşının (Urfa taşı) işlemeye elverişli olması, yapı malzemesi olarak taşın kullanılmasını zorunlu kılmıştır.

Urfa da her sokak aynı soya mensup kişilerin adıyla anılır

 

…evlerde tüm mekanlar, kadının yıl boyunca yaptığı işlere cevap verecek nitelikte ve konumdadır.

 

Avlu (Hayat); Günün büyük bir bölümünün içinde yaşandığı üstü açık mekandır. Zemini “ Nahit” adı verilen düzgün kesme taşla döşelidir.

Avlu (Hayat) ortasında, küçük bir havuz, kuyu, “curan” denilen su yalağı ve içerisinde incir, dut, nar, portakal, kebbat, zakkum, asma vb. biri veya birkaçının yer aldığı “ çiçeklik (bahçe) bulunur. Çiçeklik aynı zamanda çöpe atılması günah olan ekmek kırıntılarının silkelendiği yerdir.

 

Yılın yedi ay gibi büyük bir bölümünün sıcak geçtiği Şanhurfa‘da ev halkı tarafından bütün gün boyunca serin bir mekan olarak kullanılan “Eyvanlar” bu özelliklerinden dolayı evlerin vazgeçilmez bir unsurudur.

 

Urfa evlerinde kuzeye yönlendirilmiş yaz eyvanlarından başka, güneye yönlendirilmiş kış eyvanı ile birden fazla eyvanın bulunduğu evlerde vardır.

 

Urfa evlerinde; pencerelere “Taka” adı verilmektedir.

Urfa evlerinde mutfağa “tandırlık” adı verilirdi. Tandırlık evin haremlik bölümünde yer alır ve doğrudan avluya açılırdı.

 

Urfa’nın büyük merkezlere uzaklığı, elverişsiz iklim koşullan ve kökeni çok eskilere dayanan toprak mülkiyeti, yaşama biçimini önemli ölçüde etkilemiştir. Selçuklular döneminden başlayarak aşiret ilişkileri ile iç içe geçen büyük mülkler oluşmuştur. Osmanlı döneminde ise aşiret ve beyliklere iç işlerinde özerklik tanınmış ve beylerin topraklar üzerindeki haklan yasallaştırılmıştır. Bu feodal yapı evlerin bitişik nizamda yapılmasını gerektirmiştir. Halk böylece kendilerini daha güvenli ve güçlü hissetmiştir

 

Halk misafirperverliğin Hz. İbrahim’den kaynaklandığına inanmaktadır.

…misafir ağırlamak onlar için prestij meselesidir.

 

mahremiyet kavramı evlerin yüksek duvarlarla çevrilmesine yol açmış, çoğu evde duvar yüksekliği (avlu duvarı) 5-6m’ye kadar ulaşmıştır.

 

Urfa’da bazı evlere giriş, esas sokağa bağlanan 5-15 m uzunluğunda 1.5-2.5 m genişliğinde dar bir çıkmaz sokakla “ tetirbe” sağlanır. Tetirbeler, yapıların sokağa açılabilmesi için, bitişik mülkiyetlerin birine toprak parçası vermesi sonucu ortaya çıkmıştır. Urfa'daki çıkmaz sokaklar, ulaştığı evin sahibinin ismiyle anılmaktadır.

Bazı evler sokağın üstünü örter şekilde yapılmıştır. Burada örtü sistemi sokak genişliğinde derinlemesine uzanan bir tonozdur. “Kabaltı” adı verilen bu örtü sistemine, sıcak iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde rastlanmaktadır.

 

Geleneksel Urfa evlerinde görülen bir başka özellik hamamlardır.

Genellikle zengin ailelerin evlerinde bulunan hamamlar, ısıtma sisteminden yararlanabilmek amacıyla tandırlığın (mutfak) yakınında planlanmıştır.

 

Amida- Amid bazen de kara bazalt taşlarından dolayı Kara amid adı verilen Diyarbakır’ Eti şehirlerinde olduğu gibi kalın surlarla çevrilmişti.

Diyarbakır ve Mezopotamya evleri kitlesel biçimleri ile birbirine benzemektedirler. Bu benzerlik yapı kültürü etkisi ile olabilir. Çünkü Diyarbakır yakınlık olarak Mezopotamya ile adeta kaynaşmıştır.

İl volkanik bir arazi üzerinde kurulu olduğundan etrafta bol miktarda bazalt taş bulunmaktadır.

Bazalt taş işlemeye elverişli olmayıp oldukça sert yapıdadır.

 

(Gayri-Müslim denilen azınlığın geçimlerinin ipek dokuma ve üretime dayalı olması gibi ) Müslüman olmayan kesim ipek dokuma ve iplik üretim işlerinden dolayı evlerinde koza üretim ve dokuma odası yapmışlardır Ayrıca bodrum katta yer alan kilerlerde şarap yapım yeri (şırahane) mevcuttu.

 

Roma imparatorluğu Döneminde Konya’ya “ ikonlar kenti” anlamına gelen “Iconium” adı verilmişti.

 

Bir kerpiç bölgesi olan İç Anadolu’nun tipik evlerine en iyi örneklemeyi Konya ili göstermektedir.

 

Konya şehir evleri plan ölçeğinde hayatlı ve sofalı evlerden oluşmaktaydı.

Konya’da “hayat” anlamı zemini taşla döşeli bir bahçedir

 

Evlerin çoğunda dış duvarlar kerpicin doğallığım ön plana çıkartırken iç duvarlar daima kara sıva ile sıvanmıştır.

 

Evin servis bölümlerinden biri odunluktur. Kışlan sert geçen Konya’da yakacağın depolanması amacıyla yapılan bu mekanlar gerektiğinde kiler amacıyla da kullanılmıştır.

Konya ilinde eski toprak evlerin dış görünümleri sade ve gösterişten uzak ise de iç mekanlar buna karşı o denli süslü ve kullanıma elverişli, pratik ve rahattır.

 

6.3.4   Bu evlerde sadelik ana ilke olmuş, hiçbir zaman fazla eşya ortalıkta bırakılmamıştır. Konya’da “garsambalık” adı verilen faydasız eşya daima göden uzak tutulmuş.

 

17.18. yüzyıl başlarına kadar evlerde tek katlı bir hayat içinde 2 odalı mabeyinli plan yaygın iken, nüfusun artması sonucu yetersiz kalan alt katın üstüne bir kat daha çıkarılmıştır.

 

Mabeyn; zemin katta ortak kullanım alanlarındandı. Sosyal aktivitelere de cevap verebilecek boyut ve düzenlemede planlanan ortak alanlar (hayat, mabeyn, sofa ve baş oda ) evin en önemli mekanlarıdır

Bunun yanında ekonomide dokumacılığın yaygın oluşu bazı evlerde (zemin katlarda) dokuma odalarının planlamasına yol açmıştır.

Evin kışlık gıda depolama işlevi bazı evlerde “ izbe” adı verilen yerden biraz aşağıdaki depolarla sağlanırken çoğu evde “ odunluk” veya kilerler de kullanılırdı.

 

Muğla / İ.Ö.14. yüzyıldan günümüze ulaşan Hitit kaynaklarına göre bu yöre “ Ahhiyava” adıyla anılıyordu

 

Akdeniz Bölgesini karakterize eden Muğla yöresinin özelliklerinden biri de, kışların bol yağışlı yazlarında kurak geçmesidir Yerleşim alanı içinde bulunan evlerin zemin katı, kışın olumsuz etkilerinden korunmak için kışlık kullanıma ayrılmış olup, üst katlar daha serin, rüzgarlara açık yapılan yazlık kullanım alanlarıdır

Zemin ve 1.katlar ev önü adı verilen açık teraslarla geri plana çekilmiştir.

 

Muğla’nın yerleşim alanı Asar dağı etekleridir

Bitişik nizamda, bir hayat içinde ki evler, önceleri tek katlı ve düz toprak damlıydı. 20. Yüzyılın başlarından itibaren genellikle iki katlı beyaz badanalı ve küçük yeşil bahçeleri ile dikkat çeker.

 

Muğla evinin odası, bir ailenin gereksinimlerini karşılayacak fonksiyonları içinde bulundururdu Bu nedenle halk arasında odalara “evin içi” denilirdi

 

Şehrin engebeli arazi yapısı nedeniyle yerleşimlerin bir kısmı hafif meyilli bir alana, diğer bir kısmı da düz bir arazi yapısı üzerine konumlanmıştır.

 

İl ekonomisinde dokumacılık oldukça yaygındır. Öyle ki bu olay bazı evlerde zemin katların (dokuma iskelesinin zemine oturma zorunluluğundan) bir bölümünün bu iş için ayrılmasına neden olmuştur.

 

Genelde iki katlı olan Muğla evlerinde plan düzeni, bitişik nizamda, içe dönük, bir hayat içinde dış sofalıdır.

 

Bursa’ya, M.Ö 1200 yıllarında, Trakya’dan bu bölgeye İskit saldırılardan kaçan Traklar, Thinler ve Bitinler yerleşmişlerdir. Bu nedenle yazılı kaynaklarda bölgenin adı “Bitinya” olarak geçer. O çağda şehir, kurucusunun ismi olan Prusa ile anılmaya başlanmıştır.

 

İl’in yerleşme dokusu yeşillikler içindedir. Öyle ki hemen her evin küçük de olsa bir bahçesi vardır. Bunu sağlayan arazinin yer altı sulandır. Evliya Çelebi, bu verimli topraklara su sayesinde yeşili güçlü kıldığım, “ Velhasıl Bursa sudan ibarettir “ sözüyle anlatmaktadır.

 

Bursa’nın yer altı sulan bakımından zengin olması hemen her evde çeşme, yalak, havuz yapılmasına olanak vermiştir.

 

Evler genelde iki katlı olup zemin katlan kagir, üst katlan ahşap iskelet içine doldurma tekniği ile kurulmuş yapılardır

 

Taşlık; Evin sokaktan sonra girilen ilk bölümüdür. Buranın bir cephesi bahçeye bakar, yazan gerektiğinde bir kilim atılmak suretiyle oturulur, yemek yenir, hanımlar el işi yaparlardı.

Üst kata taşlıktan bir merdivenle çıkılır. Bu merdivenin sonunda karşımıza bir sofa çıkar. Burası yazın sıcak günlerde oturulan, gerektiğinde misafir kabul edilen, yemek yenilen, geniş, havadar bir mekandır.

 

Bursa evlerinde kullanılan eşyalar çok işlevli ve süslüydü Odaların pencere yönündeki bölümünde tahta kerevet vardı.

Oda döşemesinden alçak olan ve bazen oda boyunca devam eden bölüme “seki altı” veya “ Saffinal” denirdi.

 

Bursa evleri sokaktan insan boyunu aşan bahçe duvarıyla çevrilmiştir. Yaklaşık 3, 3,5 m yüksekliğindeki bu duvarlar, iç yaşantının rahatsız olmadan sürdürülebilmesi amacına hizmet ederdi.

 

Evler genellikle iki katlı olup, zemin katlar kâgir, üst katları ahşap iskelet içinde kerpiç veya tuğladan doldurma tekniği ile kurulmuştur. Üç katlı olan evlerin sayılan azınlıktadır.

 

Anadolu’nun en eski ve önemli şehirlerinden biri olan Tokat’ın ilk çağlarına ait kesin bir bilgi olmamakla beraber, Hititlerin merkezi bölgesinde olduğunu ve sonra da Asurlar, Hurriler, Kimmenler, ve İskitler idaresinde kalındığı bilinmektedir.

 

Tokat’ın dilimizdeki anlamı; atlar için yapılan üstü açık yerlerdir.

 

Evliya Çelebi’nin yazdıklarına göre, Tokat şehircilik bakımından pek elverişli olmayan, dereli-tepeli bir arazide yer almaktaydı. Sayılan yediye varan derelerden sürekli sular akardı. Bu sebepten dolayı Tokat’ın etrafı bahçeler ve bostanlarla çevriliydi

 

Yazmacılık şehirde çok ün salmıştı. Öyle ki, haramlar oturdukları evde boş durmazlar, yazma kenarı işler, nakışlı perdeler yaparlardı. Bu nedenle bazı evlerde dokuma odası yapılmıştır

 

Tokat’ta ki evlerin büyük bir bölümü 19.yy. sonu 20.yy. başlarında yenilenmiş veya yeniden yapılmışlardır. Mimari itibari ile daha erken dönemlere ait evlerden günümüze kalan yoktur

 

Yörede hayvancılık yerine tarım ve el sanatları yaygın olduğundan evle de ahır pek görülmez. Sadece binek hayvanı olanların küçük bir ahırı vardı. Evin su ihtiyacı kuyu ve mahalledeki çeşmelerden karşılanırdı.

 

Tokat, Orta Karadeniz kıyılarının dar ve nemli îç Anadolu’ nun geniş ve kuru alanlarından dağ sıralan ile kendini doğal olarak soyutlayan; geniş ve sulak vadilerle, bunlar arasındaki geçitlerden oluşan bereketli ovalann orta yerinde bulunmaktadır.

 

Tokat evleri genellikle iki katlıdır. Ancak çoğu evde zemin kat ile üst kat arasında ara kat yer almaktadır. Burası kışın oturmak için daha basık inşa edilmiştir.

 

 

“İş evi” adı verilen mutfaklar, Tokat evlerinin en önemli mekanlarındandır.

 

Tokat evleri üst katlarda iç sofa ve onun etrafında gelişen oturma düzeninden ibarettir.

 

Tokat’ta farklı dinden olan toplulukların evlerin de dışa dönüklük daha belirgindir Evler’de; gerektirdiğinde kullanılan ayin salonları(sofa), şarap yapım depoları (bodrumda), ve gizli geçitler bulunurdu

 

Trabzon ili’ne bağlı Of ve Sürmene ilçeleri, bölge özelliğinin genel karakterlerini taşıyan önemli yerleşmelerdir.

 

Her aile kendi tarlasına evini kurduğundan evlerin eğimine göre aşağı yönünde sebze bahçeleri vardır. Yerleşmelerde uygun eğim ve iyi toprağa sahip alanlara ev kurulmasına dikkat edilir, evlerin araziye dağılışları tarlaların durumuna göre değişirdi.

Arazinin yakınında bulunmak bir ölçüde yaşamı kolaylaştırmıştır.

 

“Hayatlı” ya da "Aşhaneli” diye adlandırılan plan tipinin çeşitlemelerine Doğu Karadeniz’in her yöresinde rastlamak mümkündür

 

Evlere girişte evin holü sayılan hayat karşımıza çıkar. Odalar bu hole açılır.

Evler, bir ortak mekan, çevresinde sıralanmış odalar, hayat ve çamaşırlık-tuvalet mekanından ibarettir.

Of ve Sürmene ilçesinde tuvaletler eve çıkıntı yapacak şekildedir. Hayatın yanlarında yer alan odalardan büyük olanı, baş odadır. Genelde misafirler geldiğinde kullanılan bu oda tefriş ve düzeniyle diğer odalardan farklılık gösterir

…sistemde temeli oluşturan bodrum kat taştır

Türk evinde en önemli mekan oda, iken Doğu Karadeniz evinde aşhanedir.

 

Aile yaşamında ataerkil yapı dikkati çeker.

 

Evlerin gece ve gündüz yaşamı hayat ile ayrılmıştır.

Aşırı yağışların olduğu bu yörelerde bodrum katlar, taş ile çevrilirken ahşabın bol olduğu bir ortamda zemin kat ahşap dolma tiptedir. Malzeme dış cephede kendini hissetmiştir.

 

Açık tarla ve bahçeler içinde kurulan evlerde mahremiyet İlkesi görülmez. Evleri çeviren yüksek duvarlar yoktur.

 

7.     Genel Değerlendirme ve Sonuçlar

Çalışma sonucunda, konutun oluşumunda folklora bağlı faktörlerin önemi gözlenmiş, buna bağlı olarak değerlendirmeler yapılmıştır.

• Konut çevresiyle bir bütündür. Özellikle yerleşmenin; iklimi, arazi yapısı, tarihine bağlı kültür etkileşimi, ekonomik durumu, konutta, kullanıma bağlı mekansal oluşuma yansır.

 

-Güneydoğu Anadolu’daki avlulu evler; Mezopotamya evinin;

-Önü açık, sofalı plan tipleri; Hitit evinin;

-Geleneksel Türk evinde odanın kullanımı da; Orta Asya’daki çadırın bir uzantısına benzer.

Mevsime bağlı yaşama biçimi; genel olarak bütün konuttan etkilemiştir. Hemen hemen bütün konutlar, yazlık ve kışlık kullanım için farklı bölümlere veya katlara ayrılmıştır.

 

Genellikle Anadolu - Türk evi, genelde hizmet alanlarının yer aldığı zemin katı ve genel yaşamın geçirildiği üst kattan oluşur.

Evlere sokaktan girilince ilk önce yörelere göre değişik adlar verilen (avlu, hayat, taşlık) açık- yan açık bir mekana gelinir.

Sofa mekanı ise(açık veya kapalı) üst katta odalar arası ilişkiyi belirler. Avlu, hayat veya taşlık evin ana dağıtım mekanlarıdır.

 

Diyarbakır, Şanlıurfa illerinde mutfaklar, misafire verilen değer ve kullanıcı sayısının fazlalığından dolayı oldukça büyük ve çok ocaklıdır.

Of ve Sürmene evinde mutfak, aynı zamanda oturma odası görevi görür

 

Sedirler oturma yanında geceleri yatma amaçlı kullanılır.

Gündüz yüklüklere kaldırılan yatak, yastık ve yorgan gece yerlere serilerek yatma imkanı oluşturur.

 

Batıya doğru gidildikçe aile nüfusunda düşüş gözlenmekte, buna paralel ev boyutları da küçülmektedir.

 

*          Anadolu -Türk konutu, deneme yanılma metodu ile yüzyıllardan beri süregelen bir süreç içinde oluşmuşken, günümüz konutu, Cumhuriyetin ilanından sonra başlayan batılılaşma hareketi ile yeni bir arayışa girmiştir.

 

*          Geleneksel konutta taş, ahşap, kerpiç gibi yöresel malzeme kullanılmıştır. Günümüz konutunda ise yaygın olarak, günün koşullarına göre briket, tuğla ve beton gibi malzemeler tercih edilmektedir.

 

*          İmece usulü yaşam özellikleri gösteren geleneksel konutta mekanlar, ortak kullanım ağırlıklıdır. Bu mekanlarda fonksiyonel kullanım ön plandadır. Mekanlardaki flexibilite çok üst noktalara ulaşmıştır. Her mekandan ve eşyadan maximum fayda düşünülmüştür. Kişisel mekan kavramının ağırlık kazandığı bugünün konutlarında ise hemen her eylem için özel mekan vardır.

… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder