19 Mart 2018 Pazartesi

Samsun Yöresinde Geçiş Dönemleri


Bekir Şişman - Samsun Yöresinde Geçiş Dönemleriyle (Doğum, Sünnet, Evlilik ve Ölümle) İlgili Yaşayan Halk İnançları ve Bunlara Ait Uygulamalar

Doğum; sünnet, evlilik ve ölümle birlikte hayatın dört geçiş döneminden birincisidir.
Yörede çocuk sahibi olmak, özellikle de erkek çocuk sahibi olmak herkesin isteğidir. Çocuğu olmayan kadınlara iyi gözle bakılmaz, arkalarından türlü dedikodular yapılır.
Gebe kalamayan kadınların gebe kalmaları, erkek çocuğu olmayanların erkek çocuğa kavuşmaları için yoğun faaliyetler olur. Bu faaliyetlerden en önemlisi bir yatın ziyaret etmek, orada dilek dilemek ve adak adamaktır.
Bebeğin doğumdan hemen sonra tuzlu su ile yıkanması ve kundaklanması gerçekleştirilir (s. 445). Yeni doğmuş bebek tuz ile yıkanmazsa büyüdüğünde vücudu ve teni çok kötü kokar (s. 449).

Hamile kadın cenazeye bakarsa doğacak çocuğunun benzi sarı olur.
Çocuğun anne kamında ilk çabaladığı anda anne kime bakarsa çocuk ona benzer.
Hamile kadının yüzü beneklenirse kız çocuğu doğurur; yüzü beyaz olursa erkek çocuğu doğurur
İğne hamile kadına elden verilirse doğacak çocuk çok zayıf doğar
Çocuk düşürmek isteyen hamile kadın “Ebegümeci” otunu kaynatıp içer ve rahmine koyarsa çocuğu düşer (s. 446).

Çocuğu olmayan kadın denizde kayıkla gezdirilirse çocuğu olur
Bebeğin göbeği uzun kesilirse sesi gür olur
İki kırklı kadın karşılaşırlarsa oğlu olan kadın ekmeğe tuz koyar ve onu kızı olan diğer kırklı (loğusa) kadına verir. Kızı olan kadın onu yer ve oğlu olan kadın artık onun yanında oturabilir (s. 447).

Bebeğin ağzı çok kokarsa dayısının ayakkabısı ile su içirilir.
Yeni doğmuş olan bebek çok kusarsa bir parça koyun yünü alınır ve bebeğin elbisesine dikilir. Böylece bebeğin kusması kesilir.
Çocuk doğduktan bir müddet sonra düşen göbeği beşiğe bağlanır. Daha sonra o göbek çocuğun yıkanacağı suya konulur ve bu su çocukta sivilce çıkmasını önler (s. 448).

Bebek dünyaya geldikten sonra göbeği tekbirlerle kesilir. Kesilme işlemi erkek bebeklerde göbek bağı bebeğin sağ memesine kadar ölçülerek, kız bebeklerde ise sol memesine kadar ölçülerek kesilir (s. 449).


İki kırklı çocuk karşılaşırsa anneleri birbirlerinin yakalarına iğne takarlar ve birbirlerinin ağızlarına lokma verirler. Böylece çocuklarının kırkbasığı olmasını engellerler.

(Basılmış çocuk için) Tartılmış et alınır, bebeğin üzerinde yıkanır. Bebek çarşafa sarılır, mezarlıkta yıkanır. Veya yeni bir mezarın üzerinde yıkanır. Bebeğin saklanmış olan göbeği bir suya konulur, o su ile bebek yıkanır. Ya da bebeğe üç yol ağzında mum dökülür (s. 450).

(Kırklanma) Önce bir kaba kırk adet küçük taş ve kırk kaşık su konulur. Daha sonra bu suya üç ihlâs, bir fatiha süresi okunup üflenir. Çocuk yıkandıktan sonra bu su, içinde tespih ve yüzük bulunan bir iliştirin* yardımıyla çocuğun başından aşağıya dökülür. Daha sonra kabın dibinde kalan az miktarda su da evin içine serpilir Böylece çocuğun kırklanması yapılmış olur. Aynı şekilde anne de yıkanarak kırklanması yapılır.
Suyun içine konulan taşlar çocuğun ve annenin taş gibi sağlam olmalarını simgeleştirir. Önce mutlaka çocuk, sonra anne kırklanır. Kırklama kırk günden önce olursa çocuk huysuz olur (s. 451).

Çocuğun ilk kesilen saçı gömülür. Eğer ayak altında kalırsa çocuğun başı sürekli ağrır.
Çocuk eğilip iki bacağının arasından geriye doğru bakması misafir geleceğine işarettir (s. 452).

Sünnet
Sünnet yapıldıktan sonra kesilen (alınan) parça mutlaka toprağa gömülmelidir.
Sünnet anında çocuğu tutan, sünnetçiye yardım eden ve sünnet masraflarını karşılayan kişiye kirve denilir. Kirve babadan daha ileri bir konumdadır. Sünnet olan kişi kirvesinin kızını alamaz (s. 453).

Bir ailenin kızını isteyenler gizlice kızın evinden tuz çalarlarsa, kızı kolay alırlar.

Gelin, güvey evine geldikten sonra kapıdan içeri girerken önüne ağaç kaşık konulur. Gelin bu kaşığa ayağıyla vurur. Eğer kaşık kırılmazsa gelin ileride kaynanasını kıracak demektir. Bu yüzden ne yapıp yapılır, geline kaşık kırdırılır (Demircisu Köyü) (s. 455).

Nikâh, kıyılmadan önce nikâh kıyacak kişi, evlenecek olan çiftin mutlu olmaları ve kötü iyelerden korunmaları için duvara bir bıçak saplar. Bıçak nikâh sonuna kadar orada durur (Gölalan Köyü).

Gelin, güvey evine geldikten sonra hemen bir koç, koyun veya tavuk kesilir. Burada önemli olan kan akıtılmasıdır. Bu kan belâları, sıkıntıları giderir, kazaları önler.
Gelin, güvey evine erkek atla getirilir. Çünkü cin ve peri erkek atın yanına yaklaşamaz (s. 456).

Bağlama niyetiyle yapılan büyülere karşı:
Mezardan bir mezar başlığı alınarak çiftin yatacağı yatağın altına konulursa büyü bozulur.
Demircinin örsü gelin ve güveyin etrafında üç kez dolandırılırsa büyü yine bozulur (s. 457).

Yürüyebilen bir çocuk yerde emeklerse o evden veya civar evlerden mutlaka cenaze çıkar (s. 461).

Uzun müddet can çekişen bir kişinin üzerine incir yaprağı konulur, beklediği tahmin edilen kişinin geldiği söylenir. Böylece can çekişen kişinin canını kolayca teslim etmesi sağlanır.

Cenaze evde yalnız bırakılmaz. En az iki kişi bekler. Eğer beklenmezse ölü defin işleminden sonra mezarda hortlar.
Cenaze olan mahallede o gün çamaşır yıkanmaz (s. 463)

Tuzaklı, Gölalan, Ataköy ve Toybelen gibi yerli köylerinde ölünün kılamadığı namaz ve tutamadığı oruç karşılığında belli bir para ölü sahipleri tarafından fakirlere dağıtılır. Bu işi bir imam düzenler. Paranın küçük bir bölümü dağıtılan insanlarda kalır, büyük bölümü ise tekrar cenaze sahiplerine iade edilir. Bu işe halk arasında “devir işlemi” denilir.

Yörede bir kişi öldükten sonra ölümünün yedinci, kırkıncı ve elli ikinci günleri kelime-i tevhit veya mevlit gibi dini törenler düzenlenir. Orada zikredilen dualar ölünün ruhuna bağışlanır (s. 464).

---
Şişman, Bekir. (2001), “Samsun Yöresinde Geçiş Dönemleriyle (Doğum, Sünnet, Evlilik ve Ölümle) İlgili Yaşayan Halk İnançları ve Bunlara Ait Uygulamalar,” Erdem Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 39, (s. 445-469)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder