Aytek
Ersan - Çarşamba Halk Türküleri ve Oyun Havalarının Söz ve
Müziklerinin Oluşumda Yöre Halkının Etkisi
Çarşamba halkı, yerel müziğini önceleri
köylük mekânlarda, bahçelerde, çiftliklerde seyrek gruplar halinde icra
etmekteydi. Cumhuriyet döneminde müzik; daha ziyade esnaf çevresinde, yörede
ilk ve en çok tercih edilen çalgı olan bağlama ile gelişme kaydetmiş ve
günümüze ulaşabilen ezgiler bağlama perdelerinde hayat bulmuştur.
Yörede eşlik çalgıları çoğunlukla bağlama,
davul ve daha ziyade orta kaba zurnadır. Cura, divan, tambura, kabak kemane ve
kaval farklı dönemlerde renk saz olarak kullanılmaktadır (s. 510).
Âşık Edebiyatı nazım biçimlerinden olan koşma
genelde lirik konularda yazılır.
Bir müzik eserinin başından sonuna kadar
geçen zamanı, muntazam aralıklarla tekrar eden sayı gruplarına karşılık gelen
usul terimi, Türk Halk Müziği'nde ana usuller (2, 3, 4 zamanlılar), birleşik
usuller (5, 6, 7, 8, 9 zamanlılar) ve karma usuller (10 ve daha yukarı
zamanlılar) olmak üzere üç ana başlıkta incelenebilir.
…halk müziğinde; makam terimine karşılık,
kimi zaman otantik ve halka daha yakın olduğundan ayak terimi kullanılmaktadır.
Çarşambayı
Sel Aldı
Çarşamba'yı Sel Aldı Rivayeti Çeviker
tarafından hikâye edilmiştir (Çeviker, T. (1992), "Çarşamba Kitabı-I",
İstanbul: İris Yayınları: 176).
“Ahmet, Abdal Deresi'nin kıyısında yerleşmiş
yoksul köy ailelerinden birinin oğluydu. Baharla birlikte yıllarca süren- kara
sevdası karşılık bulmuş, Melek, kalbini açmıştı. Kısa zamanda yüzük takıp, nişanlandılar.
Ahmet, yapraklar sararmaya durduğunda orduya
yollandı; Melek ise gözyaşlarıyla başbaşa kaldı. Ağa oğlu Mehmet Ali, Melek'e
göz koydu. Ahmet'in arkadaşları, ne kadar uyardılarsa kâr etmedi. Melek, reddetti
Mehmet Ali'yi. Bunun üzerine ağa oğlu adamlarıyla Melek'i dağa kaldırdı. Kötü
haberi kuşlar uçurdu Ahmet'e... Kısa günde uçageldi aşkın delikanlısı. Kuşandı
atını, silahını; arkadaşlarıyla düştü yollara yollara. Dağ tepe demedi, gece
gündüz Melek'i aradı.
"Meleeek... Meleeek..." diye çağıra
çağıra sesi uçtu.
Önce bir çakal yağmuru uç verdi. Sonra
şimşek, şimşek içinden çıktı; çatırdadı koca gökyüzü. Işınlar, sonsuz yeşil
ovayı renkten renge soktu... Ne yağmur, ne silinen izler aşkın atlılarını
durduramadı (s. 511).
Tufan ikinci kez yaşanıyordu sanki.
Yağmur Yeşilırmak'ı boğuverdi. O uçsuz
bucaksız ova kaynayarak akan bir göle dönüştü. Caniklerden aşağılara doğru bir
çığ gibi önüne kattığı her şeyi sürükledi sel... Evler, insanlar, bebe
beşikleri, hayvanlar, öküz arabaları, ağaçlar, büyük küçük kayıklar Çaltı
Burnu'na doğru sürükleniyordu...
Birden duruverdi yağmur. Güneşle parladı
yeşil cenneti. Usul usul bir gökkuşağı belirdi... Sular, günbegün çekildi...
Çekildikçe hayat yeniden kurulmaya başladı... Yaralar sarılıyor, evler
onarılıyordu...
Abdal Deresi'nin Yeşilırmak'a katılmak üzere
döküldüğü yamanın başında ahali toplanmaya başladı. Derenin eğimle indiği
yamanın dibinde, büyük bir kaya parçası vardı; onun üstünde ise iki insan.
Melek ile Ahmet'ti onlar. El ele tutuşmuş, sırtüstü öylece yatıyorlardı. Ahali,
sel acısını unutmuş, onlarla yanıyordu...
Hüzün, yerini gözyaşına bıraktı... Taş, yedi
yerinden yarıldı ve her birinden bir servi boyu su fışkırmaya başladı.
Bu hazin aşka doğa gözyaşı döküyordu.
Ahali, şaşkınlığın ardından, dualar okumaya
başladı. Dualar, içten mırıltılara, yüzyıllardır can alan sellerle örselenmiş
insanların acısını dile getiren dizelere dönüştü...
İşte rivayet ol rivayet... Derler ve hikâye
ederler ki, Çarşamba'yı Sel Aldı türküsü bu acı mırıltılardan doğdu.
Yedi yerinden su fışkıran kayanın olduğu
yerde bir su değirmeni kuruldu. Ve o yöre o gün bugündür Değirmenbaşı olarak
anıldı. Çınar ağaçlarının gölgelediği ahşap değirmenin yedi taşı vardı. Yedi
oluğuna su veren set üzerinden yedi kez yürümek, sağ ve sol omuz üzerinden
yedişer kez su atmak uğur sayıldı. Her Hıdrellezde bu yaşandı. 1970'lere,
değirmenin yıkımına değin bu gelenek sürdü (s. 512-513).”
Çarşambayı Sel Aldı türküsü nazım biçimi
olarak kavuştakları mani biçiminde olan türkülerdendir. 4/4'lük seyriyle 4
zamanlı ana usul tipindedir. Garip ayağındadır. Türkünün 5/4'lük ölçülerinin
kaynağı hakkında müzik insanlarınca net bir bilgi aktarılamamışsa da çeşitli
görüşler mevcuttur. 5/4'lük ölçülerin yörede günümüzde bilinmeyen kayıp bir
oyun havasından ortaya çıktığı ihtimali üzerinde durulmaktadır.
Türkü içerisinde sevdayı, kadere küsmeyi,
sevip de alamama duygusunu barındıran ve coğrafi etkinin açıkça hissedildiği
bir eserdir (s. 514).
Çarşamba
Dedikleri
Eserin neredeyse tamamı, tüm sözleriyle
Çarşambayı Sel Aldı türküsü ayağıyla söylenebilmektedir.
2/4'lük seyriyle 2 zamanlı ana usul
tipindedir. Kerem ayağındadır.
Sarmaşık
Bülbülleri
Türkünün ortaya çıkma nedeni 2. dörtlükte
geçen ‘Yeni yolun tozları' cümlesinde gizlidir.
Türkünün, Samsun'u Çarşamba'ya bağlayacak
karayolunun yapımı sırasında Çarşambalı işçilerin ağır çalışma şartları altında
kendilerini motive etmek amacıyla meydana getirildiği, yol çalışmalarına bizzat
şahit olan kimselerce aktarılmaktadır (s. 515).
4/4'lük seyriyle 4 zamanlı ana usul tipindedir.
Garip ayağındadır.
Ata
Binmiş Gidiyor (Zöhre)
2/4'lük seyriyle 2 zamanlı ana usul
tipindedir. Kerem ayağındadır.
Sular
Durulur Derler
Yörenin en neşeli türkülerindendir.
Türkünün sözlerine bakıldığında suyun, halkın
üzerinde ne kadar fazla bir iz bıraktığı görülmektedir.
2/4'lük seyriyle 2 zamanlı ana usul
tipindedir. Garip ayağındadır.
Gel
Gidelim Gidelim
4/4'lük seyriyle 4 zamanlı ana usul
tipindedir. Garip ayağındadır.
Evlerinin
Önü Bir Büyük Orman
…rivayete göre; Bilal Ayvacık'ta yaşayan bir
gençtir. Çarşamba'ya gelmek için atı üstünde yola çıktığı bir gün bugünkü
Sefalı köyü civarında durdurulur. Onu durduran kişi, Bilal'den çizmelerini
parlattığı ve yöre halkınca yağdanlık olarak bilinen eşyayı ister. Yağdanlığını
vermek istemeyen Bilal, kendisini durduran kişi tarafından öldürülür. Civar
köylere yabancı bir kimse olmasından dolayı, mezarlık yerine yol kenarında bir
yere gömülür. Bilal'in gömülü olduğuna inanılan yer bugün Çarşamba-Ayvacık
karayolu üzerinde Yenikışla Köyü'ne ayrılan yolun hemen bitişiğindedir. Mevkii
yıllardır 'tekmezar' olarak bilinmektedir ve ulaşımda kullanılan bir durak ismi
haline gelmiştir. Rivayet ve Bilal ismi yöre halkınca doğrulanmaktadır.
…diğer rivayete göre; Seyit Bilal bugün
Sarıcalı Mahallesi olarak bilinen bölgede yaşayan mert, yiğit ve güçlü bir
delikanlıdır. Karakteri, Çolak Mustafa tarafından kıskanıldığı için
bıçaklanarak öldürülmüş ve kimsesizler/garipler mezarlığına defnedilmiştir. Söz
konusu mezarlık günümüzde bulunmamakta olup, günümüzdeki yeri Sarıcalı
Mahallesi Hasanlı Sokak 2. Çıkmaz civarıdır. Bu rivayeti doğrulayan kişi sayısı
azdır (s. 519).
9/8'lik seyriyle 9 zamanlı birleşik usul
tipindedir. Garip ayağındadır.
Oyun
Havaları
Çarşamba Çiftetellisi: Düğünlerde yoğun
olarak çalınır (Nota 8). Türü karşılamadır. Eğlencelik bir oyundur.
…oyunda övünme, yerme, kıskandırma gibi
temaların işlendiğini ve kuralsız olduğunu belirtmiştir. 2/4'lük seyriyle 2 zamanlı
ana usul tipindedir. Garip ayağındadır.
Sağır Perde: Adının hasat zamanı kağnı
arabasına ait yörede mazı olarak adlandırılan iki tekerleği birbirine bağlayan akşamın,
arabanın ilerlerken tekerlekle arasında oluşan sürtünmeden dolayı çıkan sesten
etkilenilerek ortaya çıktığı rivayet edilmektedir.
…yörede gelin-kaynana oyunu olarak da
bilinir. Türü karşılamadır (s. 522).
4/4'lük seyriyle 4 zamanlı ana usul
tipindedir. Garip ayağındadır.
Oyun Havası: Yöre düğünlerinde nadiren
çalınır. 2/4'lük seyriyle 2 zamanlı ana
usul tipindedir. Garip ayağındadır.
Metelik: Eski zamanlardaki maddi
yetersizliklerden dolayı bu isim ile bilindiği rivayet edilmiştir. 2/4'lük
seyriyle 2 zamanlı ana usul tipindedir. Kerem ayağındadır (s. 525).
Kabaceviz: Samsun karakteristik özelliğini
barındıran sayılı oyunlardandır. Eğlencelik bir oyundur ve oyuna nadiren
görülen ayak atımı ile başlanır. Turu halaydır (s. 526).
9/8'lik seyriyle 9 zamanlı birleşik usul
tipindedir. Kerem ve misket ayağındadır
---
Ersan, Aytek. (2011), “Çarşamba Halk Türküleri ve Oyun Havalarının Söz ve Müziklerinin
Oluşumda Yöre Halkının Etkisi,” Samsun
Sempozyumu 13-16 Ekim Samsun, Bildiriler Kitabı, Cilt: 2, s. 509-532,
Samsun 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder