Mehmet
Fatih Yılmaz - Derleme Sözlüğünde Samsun ve İlçelerinden Derlenmiş Sözcükler
Üzerine Bir İnceleme
Derleme Sözlüğü çalışmalarının ilki,
1932-1934 yıllarında yapılmış ve beş bin civarında gönüllü bu eser için kelime
derlemiştir, ikinci derleme ise 1952-1959 arasında, Ömer Asım Aksoy
başkanlığında 917 kişinin çalışmalarıyla oluşmuştur. Derleme Sözlüğünü, daha
kapsamlı bölgesel ağız çalışmaları takip etmiş olsa da bu çalışmalar bölgelerin
karşılaştırılması için uygun değildir. Bu nedenle derleme sözlüğü üzerinden
yapılacak çalışmalar, Anadolu dil varlığına karşılaştırmalı bir bakış imkânı
sağlayacaktır. Bu çalışmada Derleme Sözlüğünde yer alan Samsun ve ilçelerinden
derlenmiş sözcükler tespit edilerek, bu sözcüklerin karşılaştırmalı incelemesi
yapılmıştır.
Samsun
Bölgesinden Derlenen Sözcüklerin Özellikleri
…günümüzde kullanılmayan:
ağaç
kulak: öküz arabalarında yokuşa veya
inişe geçileceği zaman uzatılıp kısaltılan kayışın bağlandığı iki kulak..
bilezik: Kağnılarda oku boyunduruk kayışına birleştiren halka (Ladik)
angıç
arabası: Dört tekerlekli ve kenarlı, yük
taşınan göçmen arabası. (Papasköy)
açım: Her tütün denginde sırasıyla "daban",
"mezar" ve "kapak" adlı dizilerin üzerine yerleştirilen en iyi
cins sekiz sıra.
ballıbasra
(ballıbenek): Tütünlere, yağışlı zamanlarda
dadanan pirecik "Les Pucerons".
balya
bıçağı: Tütünün güneş görmeyen alt
yaprağının daha iyisi (s. 522).
basma: Sapı yaprak gibi genişçe olduğu için demet yapılamayan
pastal halinde satılan bir cins tütün yaprağı ve tohumu.
başbağlı: Tütün yapraklarının ellere göre toplananları üst üste
konulup saplarından bağlanarak meydana getirilen demeti.
boğma
kiraz: Topraktan ağacın boğazına kadar
gübre doldurularak vaktinden önce yetiştirilen kiraz.
bat: Asma yaprağı.
baba
inciri: Olgunlaşmadan düşen erkek
incir.
arab
elması: İrice, koyu kırmızı, mayhoş,
kiraz mevsiminde yetişen bir çeşit elma.
anası
ölük: İçi geçmiş, yumuşamış (kavun,
karpuz hakkında).
alaganta: Domates.
akzuyal: Beyaz kızılcık.
beslek
kaçıran: Çok küçük, kuru soğan.
bintene: Arpa ile aynı zamanda biçilen yumuşak bir buğday çeşidi.
at dişi
mısır: Sulak yerlerde yetişen iri,
yassı taneli, beyaz/ az dayanıklı bir çeşit mısır. (Çarşamba, Terme)
arpa
orağı: Arpa kaldırma zamanı: Hey
oğulcemre düştü diye kar tutmaz deme, arpa orağına kar yağdığını biliriz biz.
budan: Deniz ve göllere yakın yerlerde bulunan beyaz, kara,
kahverengi, kırmızı ve yeşil renkleri olan bir cins yabanî ördek. (Çarşamba)
borzail
[bosçabatak]: Karatavuk büyüklüğünde boz
renkli bir av kuşu. (Çarşamba)
ayı
balık: Yeşilırmak'ta yaşayan iri
pullu, yassı gövdeli bir çeşit balık. (Çarşamba)
altınbaş
kefal: Göl ve derelerde bulunan kefal
türünden bir balık.
ağzı
büyük: Yayın balığı.
bükme
çorbası: İçine kıyma konulmuş ve
bükülmüş hamurla yapılan çorba.
bastik: Lahana yemeği. (Çarşamba)
barhana: 5. Büyük kazan.
bara: Ocak başı. (Alaçam)
balahur: Fırının ikinci tavı. (Çarşamba)
aşra: Çorba. (Engiz - Bafra)
ak
bekmez [ak bulama]: Elle çarpılmış, yumurtalı katı pekmez, bulama.
acuk [acuk bekmezi]:
Yabani elmadan yapılan pekmez. (Çarşamba, Terme)
acılama: Şalgam yemeği. (Arım / Çarşamba)
açık
düşmek: Pehlivanlıkta göbek yarı
görünmek. (Çarşamba)
ağzı
açmak: iftar etmek. Ağzı zeytin veya
tuzla açmak sünnettir.
akarsu: Eskiden kullanılan bir çeşit kadın kumaşı.
alaboku: Oyunda eşsiz kalan ve iki tarafla oynayabilen çocuk.
alguncu: Lağım temizleyici.
aklara: Yaba. (Havza)
arda: Evde kalmış kız. (Kavak)
amut: Tavan tahtası yerine konulan kalın ağaçlar. (Terme)
aşırtma: Mahmudiye altınlarından yapılmış kadın ziyneti. (-Sm.)
ayeser: Ağustos ayının ilk iki fırtınası ki; birincisi büyük ayeser,
İkincisi küçük ayeser adını alır.
aynası : Kabadayı.
bağanak: Doğum vakti gelmeden hayvan karnından çıkarılan yavru.
bağırköpen: Beşikte bebeğin üzerine örtülen örtü. (Çarşamba)
basalamak: 1. Çamaşırı suya basmak.
basmak: Oyunda yenmek.
bayramcalık: Mide ekşimesi. (Çarşamba)
bozanak: Topaç. (Bafra)
buğdaycık: Arife'den önce gelen gün.
abanmak:Yüzüstü düşmek.(Çarşamba)
abraza gitmek, arbaza gitmek, Zıddına,
inadına, dikine gitmek: Niçin birbirinizle abraza gidiyorsunuz. (Çarşamba)
ağdurmak: Yöneltmek, tevcih etmek.
ağızlıklamak: Doğru yolu göstermek. (Havza)
akoz
etmek: Haber vermek, ihbar etmek.
alver
etmek: Baştan savmak, dağıtmak:
Çocukların hepsini alver ettim, (Çarşamba)
ardarınlamak: Hayvana yük yüklemek.(Çakalköyü)
ayak
gezeletmek: Vakit geçirmek, ayak sürümek.
ayrı
seç olmak: Başka muameleye tabi olmak,
eşitlik gösterilmemek: Düğüne gittik, baktım ayrı seç oluyoruz, hemen sıvıştım
geldim.
apşara: apışara (Alaçam)
agilik: Arkadaş, kardeş. (Alaçam)
ağlumuk: Vara yoğa ağlayan.
atiş: Ateş.
babaş: Güçlü kuvvetli, cesur, yiğit, iri yapılı
babuşcu: ayakkabıcı.(Engiz / Bafra)
bağça: Bahçe.
badı: Dokuma tezgahını hareket ettirmeye yarayan tahta ayaklık,
pedal.
badrak: Konuşmasını bilmez, kaba. (Çarşamba)
bıbık,
bıbik: Ördek.
bıdık: Kaz ve ördek yavrusu. (Kavak)
bagardak: Çocuğun düşmemesi için beşiğe veya salıncağa bağlanan enli
kuşak. (Çarşamba)
bâr: Göğüs.
bassak: Merdiven,el merdiveni, merdiven basamağı, iskele. (Bafra)
basmo: Basma, desenli kumaş. (Engiz / Bafra)
başarıklu: Becerikli (kadın).
azak: Domates. (Çarşamba)
ağduma
taşı: Hayvana yüklenen bir yükün
dengesini sağlamak için bir tarafa konulan taş.
barabat: Hamsi, sargan gibi küçük balıkları tutmakta kullanılan balık
ağı.
bıcımak: Mızıkçılık etmek, sözünden dönmek.
bibil: Kısa boylu, ufak yapılı, cüce, bodur, tıknaz. (Çarşamba)
bedel: Merdiven, merdiven basamağı.
bambal: Tombul, şişman, gürbüz çocuk, hayvan yavrusu.
büsürgeç: Saçta yufka ekmeği çevirmeye yarayan tahta aygıt.
alaylı: Göz alıcı, geniş etekli elbise, kıyafet.
anarat: Saf, katıksız, arı, temiz, öz
avunuk: Döl tutmuş, gebe kalmış hayvan
bandırma: Kuru üzüm.
bandik (bandık): Şalvar.
barama: İpek kozası.
boğaz
alan: Sulu olmayan bir çeşit ayva,
ham ayva.
böhrenk: Tuğla yahut beton su borusu.
balgan: Sazlık, bataklık.
---
Yılmaz, Mehmet Fatih. (2011), “Derleme Sözlüğünde Samsun ve İlçelerinden
Derlenmiş Sözcükler Üzerine Bir İnceleme,” Samsun Sempozyumu 13-16 Ekim Samsun, Bildiriler Kitabı, Cilt: 1, s.
521-528, Samsun 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder