26 Ekim 2019 Cumartesi

M. Cemil Bilsel - Lozan II. Cilt


M. Cemil Bilsel - Lozan II. Cilt

Birinci Bölüm
Konferansın Açılması

Lozan’a doğru
Lozan’a davet hakkında tebliğ olunan nota (s. 2):
“İngiltere, Fransa, ve İtalya hükumetleri, Ankara hükumetine gönderdikleri 23 Eylül tarihli notalarına zeyil ve bu hükumetin 4/10/22 tarihli notasına cevap olarak, Şarktaki harbe nihayet verecek bir sulh muahedesi akdi maksadile, 13 ikinci teşrinde müzakereye başlamak üzere Ankara Büyük Millet Meclisi Hükumetini Lozan’a murahhaslarını göndermeğe davet etmekle şereflenirler. Murahhasların tamam salahiyetli olması, fakat miktarca ikiyi geçmemesi İngiltere, Fransa ve İtalya hükumetleri arasında kararlaşmıştır.”

Memlekette bu işi en iyi başaracak başı yine Gazi seçti: İsmet Paşa.

Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa devletlerile münasebetinde üç devir vardır: istila devri, tanzimata kadar olan devir ve tanzimattan sonraki devir (s. 5).

İkinci Bölüm
Kapitülasyonların Kaldırılması: İstiklal
Kapitülasyonların mahiyeti
Kapitülasyonlar işi, Lozan konferansında konuşulan işlerin en çetinlerinden biridir ve belki birincisidir.
(Kapitülasyonlar) Osmanlı imparatorluğunun diğer devletlerle münasebetlerine umumi temel olmuştur (s. 25).

İtalyanca Capitulazione kelimesi, mukavele veya kontrato manasına gelir.

Kapitülasyon imtiyazları (s. 44 vd.)
…yabancılar arasındaki ceza davaları kendi konsoloshaneleri mahkemesinde görülür.
…Ayrı tabiiyette yabancılar arasındaki ceza davaları suçu yapan kimsenin konsoloshanesi mahkemesinde görülür.
Tevkif konsoloshanelere ait idi.
Mahkûm edilen yabancı, cezasını Türk hapishanelerinde değil devletinin hapishanelerinde çeker.
Yabancının iflası halinde Osmanlı alakalı olsa bile tasfiye ve dava konsoloshaneye ait idi.
Yabancı, tanzifat resmi ile emlak vergisinden başka vergi vermez. Bunun da cebren tahsili güçtür.
% 8’den fazla gümrük resmi alınamaz. Gümrük tarifesi tanzimine devletin salahiyeti tanınmaz.
İstediği şeyi devlet inhisar altına alamaz.
Limanlarda ve şehirlerde yabancı devlet postahaneleri vardır. Kaçakçılık ettikleri sabit olmasına rağmen bunların çantaları açılamaz,
Osmanlı ve yabancı kanunu taarruz ederse, yabancı kanunu üstündür.

Islahat ve Tanzimat: Ordu, askeri Islahat ile kurtarılmıştı. Eğer geç kalan bu askeri ıslahat bir buçuk asır evvel yapılabilmiş olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu düşmezdi. Askerlikte yapılan ıslahatı idarede de yapmak zaruri idi. İşte 1839 ve 1856 tarihli ıslahat ve nihayet kanunu esası, bu zaruretlerin icabı olarak ilan olundu (s. 50).

Halkın yekdiğerile münasebetlerini tanzim eden kaidelerin yaşama şeraitine bağlı olmaları itibarile dünyanın her yerinde birbirine benzerliği inkâr olunamaz. Bu itibarla bu münasebetleri dünyanın umumi yaşama şartlarına göre düzenlemek, daha doğru olurdu. Tanzimat ve ıslahatta Şark değil Garp örnek alındığı için medeni kanun, işinde de o vakit böyle hareket edilmesi, kabul edilen umumi programın da zaruri bir neticesi idi.

Dünya harbi
Devlet, Kapitülasyonların, Eylül 1914’te mülga olduğunu ilan eyledi.

Kapitülasyonlar meselesi, İtalya Baş murahhası Marki Garoni’nin reis bulunduğu ikinci Komisyona ait idi.

Kulağa hoş gelmiyen Kapitülasyon tabirini kullanmaktan çekinmek lazım olduğunu Lort Kürzon, İsmet paşa ile beraber tasdik etti. Fakat teminat, hem yabancıların, hem Türkiye’nin menfaati için lazımdır (s. 81).

Osmanlı İmparatorluğu
Eğer bu koca İmparatorluk, nihayet ölüm döşeğine düştü ise bunun başlıca sebebi, kapitülasyondur. Kapitülasyondur ki bu devletin ve fertlerinin damarlarındaki kudret ve kuvvet kanını, eme eme, onu ilerleyemez ve nihayet yaşayamaz hale getirmiştir (s. 119).

Üçüncü Bölüm
İstiklal Rejimi

Ticaret mukavelesi (s. 163 vd.)
…ticaret için dahili hayatta olduğu gibi, beynelmilel hayatta da ilk şart emniyettir.

Garbın şark ile ticari münasebetini, ticaret muahedeleri yerine kapitülasyonlar tanzim etmiştir.

Tarife, ticaret muahedelerinin en ehemmiyetli hükümlerinden biridir. Bununladır ki bir devletin iktisat siyaseti temin olunur.

Müttefikler, kapitülasyonların, devleti daimi surette bağladığından bahisle, bir intikal devresini ortaya attılar: Türkiye’nin ticaretçe her devletin haiz olduğu serbestlikten istifadesi tabii · olmakla beraber, bunu istikbalde tam kullanacaktır. Gümrük tarifelerini şimdiden istediği gibi tanzim etmesi, ticaretin kesilmesini ve yabancı tüccarın memleketi terkeylemesini icap edebilir. Ticaret mukaveleleri de hemen aktedilemez. Bu sebeple bir intikal devresi lazımdır.

Ticaret mukavelelerinin iki sene sonra müzakeresine başlanması o vakte kadar, Türkiye’ye girecek eşyadan, 1911’deki tarife, yüzde dört artırılarak, resim alınacak. Bu müddetten sonra da Türkiye kıymet üzerinden muayyen miktarda fazla resim alamayacak.

Elbette Türkiye’ye daha büyük menfaatler vermiş olan Büyük Devletlere daha uzun müddet kabul edilmiştir.
Müddet, Büyük Devletler için beş sene, Romanya ve Yuğoslavya için nihayet 30 ay kabul edildi. Yunanistan için 6 ay olması istenmişti, nihayet bu da öbür devletler müddetine çıkarıldı.

Mukavelenin Esasları: Tarife: 1 Eylül 1916’da mer’iyette olan Osmanlı sıklet tarifesidir. (Madde 1) Bu tarife emsale göre artacaktır.

Dört asırlık bir kapitülasyon rejiminden istiklal rejimine girerken istisnai bazı intikal tedbirleri almak zaruri idi.
Muahedenin bir sene tasdik edilmemiş olması da bunu gösterir. Bu intikal tedbirleri, adliye beyannamesile, dört ecnebi hukuk müşavirini, sıhhiye beyannamesile üç yabancı doktorunu, Türk memuru olarak hizmetimize almak, ticaret mukavelesile, 1916 sıklet tarifesini kabul etmek, üç devletin üç gemi işletme kumpanyasına iki sene sularımızda kabotaj salahiyetini vermek, ikamet mukavelesile yabancıların ahkamı şahsiye ve aile hukukunda memleketleri mahkemelerine gitmelerini, cebri istikrazlara tabi tutulmamalarını (madde 16, 12) kabul eylemekten ibarettir. Bunlara bir intikal rejimi denemez. Çünkü mahdut müsaadelerdir (s. 171).

Dördüncü Bölüm
Türkiye Devletinin Sınırları
Hukuku düvelce devlet belli topraklar üzerinde, kendine müstakil düzen vermiş insan topluluğudur. Demek, belli toprak veya belli ülke, devlet mefhumunda zaruri bir unsurdur. Toprağın bellileşmesi sınırlarla olur.

Osmanlı İmparatorluğunun tasfiyesi
Adakale
Mısır ve Sudan
Kıbrıs
Trablusgarp
Fas ve Tunus

Beşinci Bölüm
Azlıklar İşi
Her devlet bir millettir. Ülkesinde iki türlü insan oturur: Tebaa, yabancı. Tebaa arasında diline göre, dinine göre, soyuna göre ayrı vaziyetler ve hükümler yoktur (s. 263).

İsveç devlet adamlarından Baron Adelsvaerd:
“Azlıklar vaziyeti, bütününde harpten evvelkinden beterdir. Böyle olmasından hayrete düşmeğe de mahal yoktur. Yeni kurulan devletler, zorla yapılan bir değişiklik oldu, Eski milli çokluklar, azlık ve eski azlıklar çokluk oldu...”

Altıncı Bölüm
Boğazlar Rejimi
Boğazlar meselesi, konferansın birinci devresinde konuşuldu ve bitirildi. İkinci devrede ancak, Rusya’nın imza edip etmiyeceğine dair bir kaç söz geçti:

İki açık denizi birbirine birleştiren boğazlar açıktır. Bir iç denizi, yani hukuki manada kapalı bir denizi açık denize birleştiren boğaz kapalıdır.

Kapalı boğazlar için hukuku düvelde mesele yoktur. Bunlar topraklarında bulunduğu devletin hakimiyetine mutlak surette tabidir. Mesele açık boğazlardadır.

Türkiye için boğazların ehemmiyeti, kendi ülkesi içinde olmaları Avrupa ve Asya’daki topraklarını birbirine birleştirilmeleri, dün paytahtı ve bugün de o en büyük şehri olan İstanbul’un ve bütün tarihi eserlerinin onlar üzerinde bulunması itibariledir. Ülkesinin birliği ve bu ülke birliği ile Avrupa ve Asya işlerinde bir mevki tutması bir Avrupa devleti olması, boğazların ülkesini ayırmamasına bağlıdır. Anadolu’ya dayanmayan Rumeli boğulur. Avrupa’nın hükmüne geçer. Rumeli’nin Anadolu’ya sağlam dayanabilmesi ise, boğazların kendi hükmünde olmasına bağlıdır. Demek ki ülke birliği, devlet için hayat ve istikbal demektir. İstiklal demektir (s. 303).

Rusya, boğazların kendisine açık olup olmamasına göre kendisini mahpeste veya emniyette sayar.

Boğazların sahipliği Karadeniz’den Akdeniz’e ve Akdeniz’den Karadeniz’e gemi işlemesini menetmeğe elverişlidir. Boğazlar, Türkiye elinde bulundukça, Karadeniz harp gemilerimizin çıkışı, zaruri olarak, bu devlete tabidir.

Boğazlar meselesinin tarihçesi
Devletçe Kapalı Tutulmak devri, İstanbul’un zaptı tarihi olan 1453’ten 1841’e kadar sürer. Dört asırlık bu devreyi de üçe ayırmak lazımdır: 1453 - 1774, 1774 - 1829, 1829 – 1841 (s. 344).

1774 te küçük kaynarca muahedesile Rusya, kat'i olarak Karadeniz’e yerleşti. Artık Karadeniz Türk gölü değildi.

1829 Edirne muahedesi boğazlan, Rus limanlarına giden ve oralardan gelen Rus ve diğer bütün milletler ticaret gemilerine açık tuttu. Bununla beraber harp. gemileri hakkında devletin kadim kaidesi daimdir.

Muahedeye Bağlı Kapalılık devri, boğazlar mukavelesi diye anılan üç mukavele, 1841, 1856, 1871 mukaveleleri, devletin kendi kadim kaidesini ahdi kaide yapar.

Lort Gürzon Lozan muahedesinin İngiliz parlamentosunda münakaşası sırasında bir ifşada bulundu: Kendisi Lozan’a, boğazların ticaret gemilerine açılmasından fazla bir şey ihtiva etmiyen bir talimat ile gitmiş. Muahedenin tasdikini temin etmek ve biraz da kosalmak için yapılan bu ifşadan anlaşılıyor ki o gün İsmet paşa mutlak kapalılığı iltizam eyleseymiş kabul olunacak imiş Ancak, fiiliyatta, hem netice bugünkünden çok farklı olmıyacak idi, Çünkü, Rusya’nın bile Türk teklifini benimseyerek nihayet daha sıkı bir mahdut açıklık rejimi teklif etmiş olmasına göre, iş bunun kabulüne varacak idi; hem de, bir sebeple konferans kesildiğinde boğazlar meselesinde tuttuğumuz yol bize karşı çok zararlı bir propaganda diye kullanılacak idi. Belki bütün bu sebeplerle İsmet Paşa, “mahdut açıklık” dediğimiz bir rejim müdafaa etmiştir… (s. 373)

…boğazların Akdeniz veya Karadeniz devletlerinden biri tarafından zaptı, bir harbin daha başında, o devlet için pek açık bir üstünlük temin eder.

Marmara Denizini, boğazlar tabirinden hariç bırakmalıdır. Çünkü bu deniz kıyılarında yapılan müdafaa tertipleri geçiş serbestliği için tesirsizdir. Anadolu ve Trakya müdafaası içinse elzemdir (s. 378).

(18/12) Türkiye, boğazlar mıntakasının Adalar denizi etrafında 24 mile kadar götürülmesini istemişti. Lort Kürzona göre bu, açık denizlerin serbestliğine halel verir. Hiç bir devlette misli yoktur, kabul olunamaz (s. 381-382).

Müttefikler askersizliği boğazlarda geçiş serbestliğinin ve açıklığın zaruri bir mütemmimi olarak müdafaa ettiler.
İsmet Paşa, bu usulün hiç te zaruri olmadığını ve sulh için de Türkiye için de tehlikeli olduğunu anlattı. Bunun üzerine Devletler, askersizlikte bunun mahiyeti ile uymaz değişiklikler yaptılar. O kadar ki Barerin haklı olarak dediği gibi, bu usulden bir sembol, bir remizden başka bir şey kalmadı. İsmet Paşa da bu askersizliği bu vesile ile temin ettiği dört ve hatta beş büyük menfaat mukabilinde ve kolunu, kanadını kırarak kabul etti (neticede kafirler istediklerini yaptırdılar. Hukuk profesörümüz ise bu zavallılığı zafermiş gibi anlatabiliyor). / s. 384

Bize göre Müttefik Devletler, evvela dünya harbinde, Çanakkale önünde uğradıkları hezimetin aksi tesiri olarak bu askersizliği iltizam ettiler.

Boğazlar Komisyonu
Romanya murahhası Mösyö Duka, boğazlar için tam bir serbesti usulü isterken, bunun, kuru bir temenni ve muahedeye bir prensip olarak derci elvermeyeceğini, boğazların serbestliği filen ve hakikaten temin edilmek lazım geleceğini ileri sürmüş ve en evvel bir boğazlar komisyonuna temas eylemişti (s. 389).

Sevr muahedesine göre boğazlar komisyonunun kendisine mahsus bir bayrağı olacaktır, ( Madde 42 ). Lozan muahedesinde buna dair bir hüküm yoktur. Komisyon, Tuna komisyonunun bayrağı olduğunu düşünerek kendisine mahsus bir bayrak kabul etmek ve bunu toplandığı binaya çekmek teşebbüsünde bulundu. (…) hükumet, sarih ve kat'i bir karar ile bu teşebbüse karşı geldi (s. 390).

Cebelitarık Boğazı
1704 ten beri İngiltere’nin elindedir.
Cebelitarık, İngilizler tarafından kuvvetle tahkim edilmiştir (s. 404-405).

Süveyş Kanalı
İngiltere, kanal açıldıktan sonra kanalın kendi zararına kullanılamamasını temin yollarını aramış ve nihayet işgal ile fili olarak bunu elde eylemiştir.
Mukaveleye göre kanal serbesttir. Harp ve sulh zamanlarında bütün milletlerin harp ve ticaret gemileri kanaldan serbestçe geçer.

Panama Kanalı
Kanal, 1914 Ağustosun 16sında açıldı ve daha evvelden neşredilen kanun ile bütün milletlerin harp ve ticaret gemilerine açık tutuldu. Kanalın iki tarafı tahkim olunabilir. Daha kanal açılmadan evvel, Birleşik Amerika buna tevessül eylemiştir.

İki açık denizi birleştiren geçitler için kaide açıklıktır. Fakat bu açıklık için toprak sahibi devletin hakkını tahdit etmek ve ona askersizliği yükletmek yolunda bir usul yoktur.

Askersizlik, dünya harbinde geçilemeyen boğazlara, onu geçemeyenlerce yükletilmiş bir külfettir.

Anzak - Arı Burnu
Lort Kürzon, Boğazlar meselesine ait dördüncü oturmada, mezarlar meselesini ilk defa ortaya attı.

Sevr muahedesinin 218inci maddesi tanzim olunurken, bu mesele derin tetkik edilmiştir. Şimdi ayni şeyi istemektedirler.

Mösyö Barer ilave etti ki, istedikleri imtiyazın eşini, Suriye’de bulunan Süleyman Şah mezarı hakkında Fransa Türkiye’ye vermiştir (Kafir küstahlığına örnek olarak dikkate değer).

İktisadi Hükümler
Lozan muahedesinin iktisadi hükümleri, denilebilir ki, bu siyasi senedin en ehemmiyetli ve uzun uzadıya durmağa değer kısımlarındandır.

Tamirat / Tazminat Konuları
Türk tezi
Türkiye’den askeri işgal masrafı istenilemez. Bilakis Türkiye bu yüzden uğradığı hasarların tamirini istemekte haklıdır.
Sivil halkın uğradığı harp zararları tam mütekabiliyet şartı altında ve eski İmparatorluğun bütün halefleri iştirak etmek·kaydile tamir edilmelidir.
Yunan ordusunun İzmir’i işgalinden hezimetine kadar yaptığı bütün tahripler kamilen tamir ve tazmin edilmelidir.

Muahedenin diğer hükümleri mahfuz kalmak şartile 1 Ağustos 914 tarihinde mevcut bulunan veya harp ilan edilmemiş olsa idi harp içinde iktisap edilecek olan sınai, edebi, bedii mülkiyet hakları tam bir mütekabiliyet şartı altında muahedenin mer'iyet mevkiine girdiği andan itibaren iade ve yeniden tesis edilir [Madde: 86].

…altı muhtelit hakem mahkemesi şu tarihlerde ahdi müddetlerden az çok geç olarak teşekkür edebilmiştir.
ı. Türk - Fransız M. H. Mahkemesi 3 Kanunuevvel 925
2. Türk - İngiliz M. H. Mahkemesi 19 Nisan 926
3. Türk - İtalyan M. H. Mahkemesi 19 Nisan 926
4. Türk - Romen M. H. Mahkemesi 27 Nisan 926
5. Türk - Yunan M. H. Mahkemesi 12 Mayıs 926
6. Türk - Belçika M. H. Mahkemesi 15 Temmuz 926

1933 yılı itibariyle bu mahkemeler vazifelerini tamamlamışlar… s. 486

Lozan muahedesini tenkit edenler…
…tenkitler en çok, milli sınırlar dışında kalan Türkler içi n duyulmuş bir acının ifadesidir.

…muahedeyi en evvel tasdik eden İtalya’dır.

Lort Kürzon (s. 562 vd.)
Lozan’a ilk gittiğim zaman ticari serbestlikten fazla bir şey elde edebileceğimiz, kimsenin hatırına bile gelmiyordu. Lozan’dan bazı makul tahditlerle Adalar denizi ile Karadeniz’e yabancı harp gemilerile hava kuvvetlerine girme hakkını dünyanın bütün devletlerine veren bir anlaşma ile geldim. Karadeniz, bu suretle bir Rus gölü olmaktan çıktı. Gerek Çanakkale’nin gerek Boğaziçinin her iki kıyısında askersiz ve istihkâmız mıntakalar ihdas olundu. Türkiye’ye payitahtının ve boğazlar kıyılarının emniyeti ve masunluğu için beynelmilel teminat verildi. İstanbul’da asker bulundurulmasına müsaade edildi. Bu hal yolunun, müdafaası için Lozan’a gönderildiğim Britanya İmparatorluğu menfaatlerine çok muvafık olduğuna kim şüphe edebilir?

Son Söz
Lozan muahedesi dünya harbini bitiren muahedelerin sonuncusudur; imdi muahedeyi bu harbi bitiren öbür muahedelerle karşılaştırmak lazımdır.

Tarihin değişmeyen hükmüdür: Yenen yenilene kıyar. Bu kıyış harp sonu muahedelerinde toprak terklerinden başka, tamirat silahsızlık ve askersizlik, kontrol, mücazat, teminat işgalleri gibi hükümlerle ifade edildi.

Lort Kürzonun ifadesile "her noktada Türklerle uzlaşma, anlaşma ve müsaade şartile sulhü elde edebilmişlerdir.”

Sulh muahedeleri yenilenleri yaman parçalamıştır. Lozan muahedesi milli misakın ilan ettiği milli sınırları çizmiştir (hakikatin üstünü örtmek küfürdür, hukuk profesörü burada daha da ileri gidip yalan söylemiş, Lozan’da sınırları belirleyen Misak-ı Milli’den ziyade Lord Curzon’dur).

İşgal. Lozan’da böyle bir şey yoktur (bu da yalan, Lozan görüşülürken ve imza edildikten sonra Musul İngiliz işgali altındaydı).

İşgal masrafları. Lozan’da böyle bir şey yoktur (yine yalan; Türk heyetinin birtakım alacakları (İngilizlere gemi satın almak için ödenen milyonlar ve Almanlara ödenen ancak Müttefiklerin en koyduğu milyonlarca lira, Müttefiklerin İstanbul’u işgal ettikleri dönemde yaptıkları harcamalara karşılık sayıldı ve bu suretle Türk heyeti, işgal masrafı ödemiş oldu).

Dünya harbi ertesinde en nüfuzlu devlet, İngiltere idi. İngiltere’nin asıl menfaatleri, Tür varlığı ve istiklali kabul edildikten sonra Musul ve Boğazlar meselesinde idi. Fransa için borçlar ve kapitülasyonlar ve imtiyazlar, İtalya için kapitülasyonlar, adalar ve kabotaj işleri en mühim menfaatler arz ediyordu (s. 578).

Lozan’da Türkiye’nin istiklali kayıtsız ve şartsız tanınmıştır (s. 580).

Muahede metni (s. 584 vd.)

Sosyal Yayınlar, 1998

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder