26 Ekim 2019 Cumartesi

Arzu


Jean Luc-Nancy - Arzu (s. 425-429)

Kendi:
Varlığa karşı dayanıklı varlık anlamına gelir. Kendisini kuracak, sürdürecek ve gerçekleştirecek hiçbir şeyi olmayan varlık, logos ile özdeşliğinde yalın duran varlıktır. Mutlak özgürlüğüne özdeş olan yalın tözdür, hiçbirinin bütünü tamamlamadığı tikelliklerin yalın sonsuzluğudur.

Kendi: sadece kendi kaynaklarına bırakılan anlam, ortaya çıkan aynıya, her şey olan bu aynılık-ötekiye, bir başvuru değil, sonsuz bir geri dönüşle anlam kazanan anlam demektir. Kendi, kendini öncelikle hiçlik olarak bulandırır. Kendi; tam olarak bulunmayandır.
Sonsuz bir mesafe, kendinin kendisini orada ve o olarak saptadığı mutlak bir ayrım vardır.

Dönüşmek, kendi dışında olmaktır.
Kendinden çıkmak demek ki aynı zamanda ötekinin mal edilmesidir.
Aşk, arzunun arzu tarafından tanınmasını belirtir.

Titrer bir kalp aşkın huzurunda
Adeta ölümle gölgelenmiş gibi
Aşkın uyandığı yerde ölür zira
Ben, karanlık zorba!
Sen, bırak onu ölsün gecede
Ve hürce nefes al, şafağın ışığında.
Mevlana

Aşk kendinin dayanıklılığını ortaya çıkarmak için ötekinden gelendir. Kendinin edimselliği yani 'zorba ben'in ve kendinde -yeterli- varlığın ölümü ona edimsel olarak ötekinden gelir. Aynı şekilde, aynı edimsellikle felsefe; kendi söyleminden başka bir şeye dönüşmelidir; belki şiir, bazen ve ilk bakışta, ama daha kesin olarak aşk -kendisi arzu olan ve yalnız arzulayarak bilen bir bilginin arzusuna, dönüşmesi gerekir.

Kendinin bilinci özünde arzudur.
Kendi, ötekiden gelmelidir ve bu gelişte bu geliş olarak 'kendi' yani kendisiyle birlik, olmalıdır. Bu gereksinim arzuyu doğurur.

Arzu... ötekinin gelişinin gerilimidir.
Kendi -> Arzu -> Kendi

Çatışma, gerçeği aşk olan şeyin kendisinin görüngüsüdür. Çatışma olarak ortaya çıkması gereken aşkın ta kendisidir.

Arzunun adlandırdığı işte budur: Kendine mal etme olarak bırakmadır.

Bilincin hareketi bilinci amaç edinmemiştir. Bu devinim, kendinin arzusunun başkalaşması olduğu için, kendini arzu olarak tanıyan arzuda -bilincin- sabit noktasının ve soyutlanmasının da başkalaşmasıdır.

Ben, öteki tarafından, yalnızca ötekinin tanımasının beni başkalaştırdığı kadarıyla, kendimi tanınmış olarak tanırım: Bu arzudur, bu onda sarsılandır.
Kendine gerçekten ötekini veren ya da kendini ona veren arzudur. Uğraş, dışsal biçiminde (üretilmiş bir nesne, kurgulanmış bir düşünce olmuş varoluş) arzunun ta kendisinin ifşasının şekillendirilmesidir. Ve bu sonsuz bir meydana getirmedir.
Uğraş yalnızca arzuya mal edilmiş olarak değer kazanır ki ondan başka her mal etme basit ve soğuk bir dışlamadır.
 (s. 429)


Çeviren: Irmak Alçar
Monokl
Hegel Özel Sayısı
(s. 425-429)
--- 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder