7 Ekim 2019 Pazartesi

Gün Uzar Yüzyıl Olur hakkında


Gün Uzar Yüzyıl Olur hakkında

Özet ve sair malumat
Eser, ilk kez, 1980 senesinde "Novy Mir" (N.11) dergisinde Rusça olarak yayımlanmıştır.

Kazangap'ın ölümü, cenazesinin kutsal Ana-Beyit Mezarlığına götürülmesi ve Amerika ile Sovyetler Birliği'nin ortak tasarıları gereği Parite uzay istasyonundaki iki astronotun Orman Göğsü gezegenini bulmaları ve bu hadisenin değerlendirilmesi gibi iki ana vak'anın yanı sıra çok sayıda vak’a ihtiva eder.

Eser, "Gün Uzar Yüzyıl Olur" isminden de anlaşılacağı üzere bir "zaman" romanıdır. Merhum Kazangap'ın cenazesinin Boranlı İstasyonu'ndan Sarı Özek’teki kutsal Ana Beyit Mezarlığına götürülmesi; Amerika ile Sovyetler Birliği arasındaki ortak gezegenbilim tasarısı "Demiurg"un, Parite uzay istasyonunda çıkan olağanüstü bir durumdan dolayı bir süreliğine askıya alınmasının kararlaştırılması, bir günlük hadiselerdir.
Ancak "Anlatma zamanında yazarın bize aktardığı bir günlük vak'anın hemen yanı başında, onunla iç içe gelişen vak’a zincirlerinin oluşturduğu art zamana ait metin halkaları yer almaktadır.
…art zamana ait metin halkalarıyla genişleyerek bütün bir "yüzyıl"ı kapsamaktadır.

Sarı Özek uzay alanı içinde kalan mezarlığa ulaşma gayretlerinin olumlu bir netice vermemesi üzerine Malakumdıçap yarına defnedilmesi, bahsedilen temel sebebe bağlı vak’a halkalarıdır.

Konventsiya uçak gemisinde olağanüstü hal ilân edilmesine sebep de, Parite uzay istasyonundaki eş yetkili iki uzay adamının, Orman Göğsü gezegeninin mensuplarıyla temasa geçmeleridir.

…eserin içinde yer alan efsane kahramanlarından biri Nayman Ana:
Nayman kadın, bir zamanlar Sarı-Özek bozkırını istilâ eden ilkel ve barbar Juanjuanların elinde benliği, insanlığı, bütün mâzisi unutturulmuş, mankurtlaştırılmış Jolaman'ın talihsiz annesidir.

…tüm medeniyetlerin bir gün yok olup gideceği" ana fikri…
…totaliter rejimlerin, hâkimiyetleri altındaki insanlara birçok zulümler uyguladıkları, onları millî benliklerinden kopararak kendisine bağlı robot insanlar haline getirmeye çalıştıkları hakikati…

Âbutalip ile Zaripa çifti, bize, sevmeyi, paylaşmayı, zorluklara birlikte göğüs germeyi öğretirken (…) Yedipey de, dostluğun ve dayanışmanın insan hayatında ne denli önemli olduğunu gözler önüne sererler.

Şahıs ve mekân unsurlarının zenginliği, diyalogların yoğunluğu, eserin temel vasıflarından biridir.

Raymalı Ağa'nın hikâyesi, "Gün Uzar Yüzyıl Olur"daki ikinci halk edebiyatı motifidir.

Aytmatov'un sanat prensibi" hayalî gerçek ve hayalin gerçeğidir. Bunun hakkında yazar şunları söylüyor: Hayalî şey, bizim, hayatı yeni ve beklenmedik bir ışıkta görmemize yardım eden metafordur.

Eser "paralel iki çizgi" halinde gelişen olay örgüsüne sahiptir.
…bu iki olayın eserin sonunda uzay üssü haline getirilen Ana-Beyit mezarlığında birleştiğini görürüz. Ancak bu olayların bir tanesi (uzaydaki) düz çizgi halinde gelişirken, diğeri Yedigey'in geçmişe dair bazı şeyleri hatırlaması ve bazı efsaneleri anlatmasıyla geriye dönüşlerle ilerleyen ilmikli olay örgüsü şeklinde gelişir.

Mâzi, sadece yakın geçmişte yaşanan bizzat şahit olunan hadiselerden ibaret değildir. Üzerinde yaşanılan Sarı-Özek bozkırlarının da bir tarihi, mâzisi vardır. Bu mâzi, Nayman Ana Efsanesi ile verilir.

"Demiurg", dünyamız ölçülerine göre akıl almaz büyüklükte gizli enerji kaynaklarına sahip "x" gezegenin madenlerini işleme gayesini taşıyan bir tasarıdır.

İki kozmonot, İstasyonlarına esrarengiz bir şekilde gelen telsiz sinyallerine kendileri de aynı frekansta sinyaller göndermişler, onlardan da eş-zamanlı sinyaller almışlardır. Uzayda kendileri haricinde başka canlıların da varlığı onları heyecanlandırmıştır. Yabancı gezegenlilerle karşılıklı bilgi alış verişinde bulunmuşlar, insanlık için olumlu neticeler vereceğini düşünerek "Orman Göğsü" gezegenine doğru yola çıkmışlardır.

Yedigey, 1944'te savaşta yanına düşen bir Alman bombasından sakatlanınca, tedavi gördüğü hastanenin doktoru tarafından memleketine, Aral gölünün kıyılarındaki Jangeldin köyüne gönderilmiştir. Savaşa giderken altı aylık olan oğlu ölmüştür.
Sürekli başı döndüğü için eski mesleği olan balıkçılığa da devam edemez. Savaştan önce kurdukları balıkçı birliğinin yerinde de yeller esmektedir.
Yedigey ile Ukubala, demiryollarında çalışmak niyetiyle Jangeldi'den ayrılırlar.
Kazangap'la tanışırlar. Kazangab, onları Boranlı'ya götürür.

Yedigey, cenazenin başında rahmetli arkadaşını öven küçük bir konuşmadan sonra beş kişiyle Ana-Beyit mezarlığına doğru yola çıkar.

Orman Göğsü gezegeninde yaşayanların çok ileri, çok modern, yüksek düzende bir yaşama bilincine sahip oldukları aşikârdır.

…hüzünlü bozkır havası ve Karanar’ın ölçülü adımları, Yedigey'i eski günlere götürür.
Abutalip Savaştan dönünce il merkezindeki bir okulda coğrafya öğretmenliğine devam etmiş, meslektaşı Zaripa ile hayatını birleştirmiştir.
Eski bir savaş tutsağının yeni nesle öğretmenlik yapamayacağı gerekçesiyle görevinden alınır.

Yedigey Sarı - Özek bozkırlarının verimli ve bereketli yılları ve Juanjuanları hatırlar.
Sarı - Özeklilerin kutsal Ana - Beyit mezarlığı adını Sarı Özek halkının dimağlarından silinmeyen Nayman Ana efsanesinden almıştır. Nayman ana, oğlu Jolaman'ı, insanın en kutsal özü olan hafızayı kendilerine özgü bir usûlle yok eden barbar Juanjuanlaria kaptırmış, sonunda mankurtlaşmış oğlu tarafından öldürülmüş talihsiz bir kadındır.

Abutalip savaş hatıralarını, Yugoslav partizanlarıyla birlikte geçirdiği eski günleri kaleme alır, her biri bir tarih olan güzel halk türkülerini, Sarı Özek efsanelerini derler.
1953'te Boranlı'ya gelen Tansıkbayev, duraktaki herkesi sorguya çeker. Ona göre Abutalip, bir Stalin düşmanıdır. Boranlı’da okul açarak çocuklara zararlı şeyler öğretmektedir.
Aynı günün gecesinde, çizmeleri birbirinin aynı üç kişi, Abutalip'i alıp götürürler.

"Orman Göğsü" gezegeninin bulunması, iki ülke arasında bilimsel - teknik imkânları güçlendirme temeline dayanan "Demiurg" tasarısını ikinci plâna iter.
İki taraf yetkilileri, marjinal ta yırlardan kaçınmanın daha doğru olacağını ileri sürer.
"Ortak Yönetim Merkezi", istenmeyen insanlar ilân edilen eş yetkili uzay adamlarının "Parite"ye ve dünyaya dönmeleri yasaklanır. "Orman Göğüslülerle hiçbir şekilde iletişim kurulmamaya karar verilir.
"Orman Gögsü"nden gelen bütün bilgiler, toplantı tutanakları, her türlü doküman yok edilir.

Abutalip’in götürülmesinden sonra, büyük oğlu Daul, anjine yakalanır. Zaripa, gece gündüz, makasçı olarak çalışır.
Kazangap, şubat ayının son günü, Abutalip'in enfarktüs (kalp yetmezliği)ten öldüğünü öğrenir.
Zaripa'nın tek düşüncesi, Abutalip’ten hatıra kalan çocukları, yetiştirmektir. Yedigey, onların hayatında babalarının yarattığı boşluğu doldurmak için elinden geleni yapar.

Zaripa çocuklarını yanına alarak Boranlı'dan ayrılır. Zaripa ve çocukları olmadan Boranlı'da yaşamak Yedigey’e imkânsız görünür ve Boranlı'dan ayrılmak ister. Ona doğru yolu gösteren, düşünerek hareket etmesini söyleyen, yine dostu Kazangap olur.

Ana - Beyit mezarlığının bulunduğu bölgeye ulaşan cenaze alayı, geçit vermez tel örgüleri karşılarında buluverince çok şaşırırlar.
…yasak bölge olduğu için içeri girmelerine izin verilmez.

Cenaze alayı çaresiz geriye döner.
Yedigey, dostu Kazangap'ın Nayman Ana’nın oğlu için ağıt yaktığı Malakumdıçap yarına defnedilmesini ister, sonunda isteğini kabul ettirir.

Mezar kazma işinin tamamlandığını gören Yedigey, matarasındaki suyla apdest alır, cemaatin önüne geçer, dua eder.
"Gün Uzar Yüzyıl Olur", hâkim bakış açısıyla yazılmış bir romandır.

Şahıslar
Yedigey Jangeldin / Boranlı Yedigey
Devesi Karanar'ın sırtında, cenaze alayının en önünde yol alırken, mezarın başında nasıl dua edeceğini de düşünür.
İnsanlar, dünyaya geldikten sonra, kaderlerine dualarla katlanırlar, onunla, dualar sayesinde uzlaşırlar.

Bir zamanlar ilk çocuklarına hamile karısı Ukubala için Aral gölünün soğuk sularında altın mekre balığını bekleyen Yedigey, Kuttıbayev ailesiyle tanışınca, Zaripa'ya gönlünü kaptırıverir.

Kazangap
Babası, varlıklılar sınıfının tasfiyesi sırasında sürülmüş, varlıklı olmadığı anlaşılıp geriye döndüğü esnada da yolda ölmüştür.
Yedigey ile karısı Ukubala'yı, Kumbel istasyonunda vagonlardan kömür boşaltmaktan kurtarıp, hayatlarının geri kalan kısımlarını geçirecekleri Boranlı'ya getiren Kazangap olur.
Onuruna düşkündür.
…elindeki avucundakini oğlu (Sabitcan) kentlerde görev yapsın, iyi giyinip, iyi yaşasın diye harcamıştır.

Sabitcan, kendisine çok değer veren, uğruna bütün ömrünü, varım, yoğunu sadeden babasının cenaze törenine dahi tesadüfen katılmıştır.
Ona göre devlet dairelerinde çalışmak, bir ayrıcalıktır.
İnançsızdır.
Sabitcan'ı kendi maneviyatından, millî benliğinden uzaklaştıran, hattâ onlardan nefret ettiren Sovyet eğitimidir.

Sarı Özek bozkırına güneyden gelen yağmacı Juanjuanlarla yapılan savaşlarda kocasını yitiren Nayman Ana, bir yıl sonra da oğlunu, yine aynı kabileyle yapılan savaşlarda bilinmez bir akibeîe teslim eder. Oğlunun öldüğüne bir türlü inanmak istemez. Çaylarını pişirdiği tüccarların, Sarı Özek bozkırlarında deve çobanlığı yapan bir mankurttan alayla bahsettiklerine kulak misafiri olur. İçinde, onun kendi oğlu Jolaman olacağına dair bir kuşku belirir. Bir zamanlar aynı yerlere gelin gelen Nayman Ana, tek başına bir sürüye bedel Akmaya'sının sırtına biner, "Eşhedü en lâilâhe illâllâh" diyerek yola çıkar.
Bir gün, yayvan tepelerin ardında geniş bir alana yayılmış bir deve sürüsü görür. Sürünün çobanı da, kuru sel yatağının karşısındadır. Nayman Ana, gördüğüne inanamaz. Kendi oğlu karşısında durmaktadır.
Nayman Ana, Oğlunu oradan götürmeye karar verir.
Oğluna sürekli aynı sözleri söyleyerek, onun hafızasını canlandırmaya çalışır.
Juanjuanlar, Jolaman'a annesini öldürmesi için talimat verirler.
Oğlu, "dolaman! Oğlum Joiaman! Nerelerdesin?" diye seslenmelerine, sol böğrüne saplanan bir okla cevap verir. Acılar içinde kıvranırken yere yıkılmamak için devesinin boynuna sarılır. Bu sırada başındaki ak yazması bir kuş olup uçuverir. Havalanırken de "Adın ne senin? Kimin oğlusun? Anımsa adını! Senin baban Dönenbay! Dönenbay! Dönenbay!" diye çığlık atar.

Juanjuanlar savaşta esir aldıkları kişilerin saçlarını traş eder, sonra taze deve derisi geçirecek, esiri bozkırın kızgın güneşine salıverir. Büzülen deve derisi, onu geçemeyen ve tekrar geri dönen saçlar, esire akıl almaz acılar yaşatır. Sonunda bütün benliğini, hafızasını, soyunu-sopunu, nereden geldiğini, adını, anasını, babasının, kısacası tüm mazisini unutur, bütün İnsanî vasıflarını kaybeder, bir "mankurt" haline gelir.

Eski devirlerin barbar kavmi Juanjanlar, yirminci yüzyılda yerlerini "Sovyetler"e teslim ederler.
Sabitcan, annesini öldürebilecek kadar ruhsuzlaşan Jolaman'dan farklı değildir.

Abutalip, savaşta Almanlara esir düşer. Onların elinden kurtulup Yugoslav partizanlarına sığınması, onun savaştan sonraki hayatına yön verecek hadiselerin de başlangıcı olur.
Kendisi gibi öğretmen Zaripa ile evliliğinden Daul ve Ermek isimli iki oğlu olur. Yedigey'in Abutalip'in en çok beğendiği yönü, davranışlarındaki ölçülülük, ailesine bağlılığı, kendini harcarcasına çocuklarına adamasıdır.
Coğrafya öğretmeni Abutalip kültürlü, aydın bir insandır.
Sarı Özek bozkırının efsanelerini, halk hikâyelerini derleme, bunları çocuklarına bırakma, Abutalip'in en büyük idealidir.
Abutalip, Stalin döneminde haksız yere suçlanan, eziyet çeken, işkence gören insanları da temsil eder.

(Zaripa) Abutalip'in tutuklanmasından sonra çocuklarına hem ana hem baba olmuştur.

Ukubala
Dayanıklı, sabırlı, üzüntülerini kolay kolay dışa vurmayan, metanetini elden bırakmayan güçlü bir kadındır.

Yelizarov, Sarı Özek bozkırları üzerinde araştırma yapan bir jeologdur.
Âbutalip'i aklamak için Alma-Ata'ya gelen Yedigey'i dostça ağırlar, ona yardımcı olur. Yedigey sözüne sadık, özü bir sözü bir bu arkadaşını hiç bir zaman unutmaz.

Kazangap'ın kızı Ayzada, mutsuz bir evlilik yapmıştır. Babasının cenazesinin başında yana yakıla kendi dertlerini anlatır.

…ayyaş güvey, cahildir, lâkin kendi öz toprağına, kayınpederine oğlundan daha saygılıdır.

"Gün Uzar Yüzyıl Olur", isminden de anlaşılacağı üzere, bir "gün" ün bir "asır" haline getirildiği bir romandır. "Gün", "asır" haline getirilirken, Yedigey'in hatıralarına, çağrışımlarına müracaat edilir.
Kazangap ölür. Cenaze, akşamdan hazırlanır. Sabahleyin erkenden Ana Beyit mezarlığına gitmek için yola çıkılır. Birkaç gün sonra, Yedigey'in kızları Saule ile Şarapat anne babalarının ziyaretine gelirler.
Yedigey’in muhayyilesinin rehberliğinde yaptığımız yolculuk, bizi mâziye götürür.
1953 yılının kışı ile sonbaharı, Boranlı Yedigey'in hayatının en acılı dönemi olur.
Yedigey'in 1952 yılının yazında unutamadığı olay, ansızın bastırıveren yağmurda ıslanan Zaripa'nın ne kadar güzel bir kadın olduğunu ilk kez fark etmesidir.
Yedigey, eserin son kısımlarında, Kazangap'ın defninden sonra, artık mâzisinden sıyrılmış, geleceği düşünmektedir.
Ana Beyit mezarlığı için, en yetkili kişilerle görüşecek, uzay alanının sınırları dahilinde kalan mezarlığın kaldırılmaması için sonuna dek mücadele edecektir.

Romandaki muhteva ve şekil birlikteliği, mazi, hâl ve geleceğin bir güne sığdırılması, folklorik malzemenin çağdaş roman teknikleri çerçevesinde işlenmesi, mesajın estetik formlar içinde sunulması, "Gün Uzar Yüzyıl Olur"u şaheser basamağına yükseltir (Nemutlu, 1997: 240-283).

Özlem Nemutlu (1997), Cengiz Aytmatov’un Eserleri Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder