8 Ekim 2019 Salı

Uysal Bir Kız


Dostoyevski - Uysal Bir Kız

“Güncemi” bu kez alışılmışın dışında, yalnızca uzun bir öykü olarak yazdığım için okurlarımdan özür diliyorum.

fantastik bir öykü

Gözünüzün önüne, birkaç saat önce kendini pencereden atıp canına kıymış karısı masanın üzerinde yatan bir kocayı getirin.

Kendi kendine konuşan hastalık hastalarından.

1 - Ben Kimdim, O Kimdi
Şimdilik salonda masanın üzerinde. Çuha kaplı iki oyun masasını birleştirdik Tabutu yarın getirecekler.

Olay şöyle oldu... Her şeyi sırasıyla (sırasıyla mı?) anlatayım.

…rehin bir şeyler bırakmak için geliyordu bana.

Dal gibi incecikti. Orta boylu, sarışın. Bana karşı davranışlarında, sanki sıkılıyormuş gibi bir ağırlık vardı.

Getirdiği şeylerin para etmeyeceğini kendisi de biliyordu.

Ama bir gün, tavşan kürkünden eski bir yelek döküntüsü (tam anlamıyla öyleydi) getirmeye vardırdı işi...

…on dört yaşında gibi duruyordu. Oysa on altısını doldurmasına üç ay kalmıştı.

…kehribar bir ağızlık getirmişti.
…ona iki ruble uzatırken tutamadım kendimi, biraz öfkeli, şöyle dedim: "Bunu siz olduğunuz için veriyorum.

…kıpkırmızı oldu yüzü, ama bir şey söylemedi, uzattığım iki rubleyi aldı...

Ona karşı kazandığım bu üstünlük iki ruble eder miydi? Hah, hah, hah! Anımsıyorum, iki kez sormuştum bu soruyu kendime: "Değer miydi? Değer miydi?"

Anlaşılacağı gibi, hemen o gün, onunla ilgili her şeyi dolaylı yollardan araştırmaya,

İyi yürekli, içten kızlar uzun süre direnmezler, çok açılmasalar bile, konuşmaktan da kendilerini alamazlar: Kısa yanıtlar verirler, ama verirler, konuşma uzadıkça açılırlar, yeter ki, gerekiyorsa, siz sormaktan yorulmayın.

Bir Meryem Ana tasviriydi getirdiği.
Etse etse altı ruble ederdi.

Buyurun alın, size on ruble veriyorum.
- On ruble gerekli değil bana, beş ruble verin yeter, kesinlikle bu parayı ödeyip onu geri alacağım.

Birden acı alaylı bir tavırla sözümü kesti:
- İnsanlardan öcünüzü mü alıyorsunuz? Öyle mi?

- Bakın ne diyeceğim, “Ben, kötülük yapmak isteyip de iyilik üreten bütünün bir parçası olan o kişiyim...”

- Yormayın kendinizi, Mefistoteles kendini Faust'a böyle tanıtır. Faust'u okudunuz mu?

Onunla ilgili her türlü bilgiyi edindim.

2 - Evlenme Önerisi
Annesiyle babası öleli çok oluyordu. İkisi de üç yıl önce ölmüştü. Düzensiz bir yaşamı olan teyzelerinin eline kalmış.
Sözün kısası, her şey benden yanaydı: Ben daha yüksek sınıftan biriydim.

Kızcağız teyzelerinin yanında üç yıl kalmıştı. Ama bu arada gene de birtakım sınavlara girmeyi başarmıştı.

Teyzelerinin çocuklarına ders veriyordu, çamaşırlarını dikiyordu.

Yok yere dövüyorlardı bile onu, yediği bir lokma ekmeği başına kakıyorlardı. İşi sonunda kızcağızı satmaya kadar vardırmışlardı!

Şişko bakkalın onun gözünde her bakımdan benden çok daha iğrenç olduğunu, kapının önünde dikilen benim ise onun için bir kurtarıcı olduğumu biliyordum.

Durun hele, bütün o pisliği anlatacaksam, yaptığım son eşekliği de anlatmalıyım.
"Evet, ne diyorsunuz?"
- Bir dakika bekleyin, düşünüyorum.
Küçük yüzü öylesine ciddiydi ki, daha o zaman her şeyi anlamış olmam gerekirdi!

Lukerya arkamdan koşmuştu, yolda durdurmuştu beni, soluk soluğa şöyle demişti: "Sevgili küçük hanımımı kurtardığınız için Tanrı ödüllendirecektir sizi efendim. Yalnız, kendisine böyle bir şey söylemeyin, çok gururludur."

3 - İnsanların En İyisiyim, Ama Buna Kendim De İnanmıyorum
Başka birtakım düşünceler de haz veriyordu bana. Örneğin, benim kırk bir yaşında olmam, onunsa on altısında. Büyülüyordu beni bu. Aradaki bu yaş farkı çok hoş bir şeydi, çok hoş...

Ama, bizim ayrı dünyaların insanları olduğumuzu, benim anlaşılmaz biri olduğumu anlamakta gecikmedi. Önemli olan da, benim anlaşılmaz olmakta özellikle diretmemdi!

…dinleyin, bir insanı yargılarken, olayı bilmek gerekir ... Anlatayım da dinleyin!
Kendini temize çıkarmaya başladığında... bu zor işte.

Bir şey söylemeden anlatmakta ustayımdır. Ömrümü susarak konuşmakla geçirdim, susarak ne büyük acılara katlandım... Ah, evet, mutsuz bir insandım!

Onu evime aldığım için bana saygı duymasını bekliyordum. Çektiğim acılar için diz çöküp dua etmesini istiyordum. Buna değerdim de. Ah, her zaman mağrur bir insan olmuşumdur. Her zaman ya hep ya hiç demişimdir!

Önceleri tartışıyordu benimle, of hem de nasıl! Sonra sesini çıkarmamaya başladı. Hiç karşılık vermiyordu.

4 - Hep Planlar, Gene Planlar
Daha nişanlılık devremizde rehin alma ve ödeme işleriyle onun ilgileneceğini kendisine bildirmiştim. Sesini çıkarmamıştı (bunu aklınızda tutun).

Aslında, önceleri aramızda tartışma yoktu, ama suskunluk vardı. Anımsıyorum, hep alttan alttan bakıyordu bana.

Yani tartışma değil de suskunluk ve... her seferinde biraz daha cüretkar bir tavır takınıyordu.

Bununla birlikte, onun asıl kızdığı, yoksulluğumuz değil, tutumluluk yaparken benim aşırıya kaçmamdı…

Özgünlük yoktur kadınlarda. Bir vakadır bu. Benim için şu anda bile bir vakadır…

Kadını mahveden yalnızca özgün olmamasıdır.

…o zamanlar atılıp boynuma sarılıyordu. Demek seviyordu beni. Daha doğrusu, sevmek istiyordu. Evet, öyleydi: Sevmek istiyordu beni.

O dürüsttü, yaşamı tanımıyordu, gençlere özgü ucuz inanışları vardı, gerçekleri göremiyordu. En önemlisi de "harika bir yüreği" vardı.

Onu sevmediğimi mi düşünüyorsunuz? Kim söyleyebilir onu sevmediğimi? Gördüğünüz gibi, bir alay var burada, kaderin ve doğanın kötü bir alayı! Lanetliyiz bizler, genelde insanların yaşamı lanetlidir!

Bir şeyi beceremedim. Ama yeter artık, yeter. Kimden özür dileyeceğim şimdi? Olan oldu anık, bitti...

5 - Uysal Kız Başkaldırıyor
Onun istediği gibi davranmasına izin vermiyordum.

…kendisine artık benim işlerimle ilgilenmeyeceğini bildirdim. Yüzüme bakarak bir kahkaha attı, çıkıp gitti.

"Öğrendiğime göre, Yefimoviç adında, sizin alaydan eski arkadaşınız bir subay varmış işin içinde."
Yefimoviç denen bu adamın alaydayken çok kötülüğü dokunmuştu bana.
Teyze karamın onunla buluştuğu, bütün işi Yuliya Samsonovna adında, teyzelerin eski tanıdığı dul bir albay karısının ayarladığı haberini getirmişti.

Kargaşa istiyordu. Ancak uysallığı engel oluyordu ona. Böyle bir insan başkaldırdığında, sının aşmış olsa bile, o anda kendini zorladığı, bir şeyler yapmaya çalıştığı, ama sağduyusunu ve utanma duygusunu yenmeyi başaramadığı belli olur. Böyle insanlar işte bunun için kimi zaman ölçüyü kaçırırlar, öyle ki, gözlerinize inanamazsınız.

- Gerçekten, düellodan kaçtığınız için mi kovdular sizi alayda n?
- Evet, gerçekten...

- Peki, sonra üç yıl Petersburg sokaklarında serseri serseri dolaştığınız, dilencilik ettiğiniz, bilardo masaları altında gecelediğiniz de doğru mu?

İşte ertesi gün o odadaydım ve sonucunda kaderimin belli olacağı konuşmayı dinliyordum.
Tam bir saat boyunca dinledim, tam bir saat boyunca soylu, yüce ruhlu bir kadının ahlaksız, aşağılık bir sosyete züppesiyle, iğrenç bir sürüngenle düellosuna tanık oldum.

Yefimoviç'in, ona olan aşkını dile getirirken söylediklerine, hareketlerine, önerilerine karşı yüzüne bakarak nasıl kahkahalar atıyordu!

Birden kapıyı açarak olaya son verdim.

Eve geldiğimizde bir sandalyeye oturdu, gözlerimin içine dik dik bakmaya başladı.


6 - Korkunç Bir Anı
…sabah uyandığımda
Birden şakağımda tabancanın soğuk namlusunu hissettim.

Sevdiğim kadın şakağıma tabanca dayadıktan sonra, benim için yaşamanın ne anlamı olabilirdi?

Eve dönünce getirdiğim karyolayı salona koymalarını, önünü paravan ile kapamalarını söyledim.
Bu onun karyolası olacaktı.
Bu evliliğimizin bittiği, onun "yenildiği ve bağışlanmadığı" anlamına geliyordu.
Altı hafta yataktan kalkamadı.

Gurur Düşü
Akşamları yemekten sonra her gün dolaşmaya çıkarıyordum onu. Kısa bir gezinti yapıyorduk. Ama eskiden olduğu gibi değildi şimdi. Arada bir konuşuyorduk.

Çok tuhaftır, neredeyse bütün kış onu hoşlanarak, gizliden izlemiştim. Ama onun bakışını bir kez üzerimde yakalamadığımı hiç aklıma getirmemiştim! Bana bakmaktan çekindiğini düşünüyordum.

Perde Birden Düştü
"Hala sevgi mi bekliyorsun benden? Sevgi ha?"

Fazlasıyla Anlıyorum
Hayır, hayır, birazcık daha zaman olsaydı, bir damlacık daha bekleyebilseydi... karanlığı dağıtacaktım!

Ertesi gün (çarşamba günü) uyandığımda bile hemen bir yanlış daha yaptım: Birden dost olmuşuz gibi davranmaya başladım. Acele ediyordum

Ömrümce kendimden bile gizlediğim şeyleri açtım ona.
…dükkânın kendimi suçlama ve övme amacı taşıdığını anlattım kendisine.
Ona acı çektirmek için evlenmiştim onunla...
Karım ellerimden tuttu, susmamı söyledi: "Abartıyorsunuz... Eziyet ediyorsunuz kendinize."

Rehinci dükkânımı kapattım, işlerimi Dobronravov'a devrettim. Vaftiz annemden kalma ana param üç bin ruble dışında bütün paramızı yoksullara dağıtmasını söyledim. O üç bin ruble ile de Bulon'a gidecekti k.

"Yüce gönüllülüğünüzün değerini biliyorum... Sadık karınız olacağım, her zaman saygı duyacağım size..."
Birden yerimden fırladım, çılgın gibi sarıldım ona! Öptüm onu, uzun bir aradan sonra ilk kez bir koca gibi yüzünü, dudaklarını öptüm. Peki ama hemen arkasından pasaportlarımızı almak için iki saatliğine... neden çıktım evden?

Lukerya'nın dediğine göre
…tasvirin önünde dua ettiğini görmüş.

Hemen "Hanımım, dışarısı soğuk, üşüteceksiniz," demek için koştu…
Sesimi duydu, dönüp bana bakacakmış gibi bir hareket yaptı, ama dönmedi, bir adım attı, tasvirini göğsüne bastırıp kendini pencereden aşağı bıraktı!"

Topu Topu Beş Dakika Geç Kalmıştım
Çok merak ediyorum: Bana saygı duyuyor muydu acaba?

Yoksa geçirdiği kansızlık yüzünden mi?

Onu gömmesek nasıl olur acaba?

Bir dost gibi söyleseydin bana, birbirimizin gözünün içine bakarak mutlu olurduk, gülüp eğlenirdik. Öylece yaşayıp giderdik…

Ah doğa! Yeryüzünde yalnızdır insanlar, kötü olan bu işte!

Dünya bu işte! "İnsanlar, birbirinizi sevin!" kim söylemişti bunu? Kimin öğüdüydü bu?
1876
Dostoyevski, Öyküler (çev: Ergin Altay), İletişim Yayınları (3. Baskı 2011), s. 67-112


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder