5 Ekim 2023 Perşembe

18 ve 19. Asırda Kimyager Hekimlerin Kullandıkları Aletler

 

18 ve 19. Asırda Kimyager Hekimlerin Kullandıkları Aletler

 

17. Yüzyıldan itibaren Osmanlı tıbbında, “tıbb-ı cedîd” (yeni tıp), ya da “tıbbî kimyâ” denilen yeni bir akım ortaya çıktı.

Osmanlı hekimleri Paracelsus’un (1493-1541) ve diğer Avrupalı hekimlerin tıbbî kimyâya ait eserlerini incelemişler…

 

Tarsuslu Osman Hayri Mürşid’in Kenzüssıhhatü’l-ebdâniyye’si… Burada kimyâ âlet ve apareylerinin resimleri, distilasyon teknikleri özel adlarıyla ve îtina ile tarif edilerek tanıtılır.

 

Salih b. Nasrullah’ın Gâyetü’l-itkan’ı… Temiz çizimli renkli resimlerin bir kısmı metnin arasında, bir kısmı da metnin kenarlarındadır.

 

Evliya Çelebi (1611-1682) de, eczâ yapan çeşitli esnaf guruplarından söz eder. Bunlar, koruk tutyası, çiçek tutyası vs. yapan, dükkânsız “esnâf-ı tutyacıyân”; tarçın, zencefil gibi edviyeyi döverek macun yapan “esnâf-ı macuncıyân hindibâ, nane vb. edviyenin suyunu çıkaran “esnâf-ı meşrûbat-ı devâ”; kocaman bir at üzerinde küp kadar bakır kazanlar içre gülâb (gül suyu) satan Edirneli hâtûnlar ve dükkânlarda mâ-ivert (gülsuyu) ve mâi yasemin gibi ıtriyâta ait hoş kokulu sular satan “esnâf-ı gülâbcıyân”; bademden, servi kozalağından, cevizden ve daha çeşitli şeylerden yağ çıkartan ve halk’a yasemin, sümbül, gül vs. yağı satan “esnâf-ı edhan u edviye” dir.

 

Animistik görüşe göre her şey canlıdır ve bitkilerin de bir beden ve bir ruhu vardır”. Bitkinin tedâvi edici özelliği ise bitkinin “rûhuna” atfedilir: Şifâ, bitkiden insana geçen “ruh” sayesinde gerçekleşir.

 

Simyâger’in önemli bir tekniği de “bir bitki veya özsuyun ruhunu bir metale aktarabilmek ... metali, nebatî bir rûhun taşıyıcısı yapmak” ... idi.

 

Meselâ demir, limon suyu ile “kireçleştirildiğinde” ortaya çıkan kırmızı demir oksid kalp hastalıklarında kullanılırdı.

 

Diyarbakır yöresinde “sedef” (mater perlarum) limon suyunda birkaç gün bekletilir; eridikten sonra yüze sürülür. Gebelikten veya üzüntüden sonra ortaya çıktığı söylenen ve “gam kelefi” tâbir edilen yüzdeki siyah lekelere iyi geldiği anlatılır.

 

Simyâ preparasyonları bitki metâl karışımıdır. "Bitki külleri” ve “metalik oxidlerden” meydana gelmiştir.

 

Âletleri ısıya karşı korumak, çatlayanları tamir etmek için kullanılan çamur çeşitleri ve bunların yapılışı hakkında geniş bilgiyi yine “Gâyetü’l-itkan”da buluyoruz.

Bir cüz (bir kısım) çömlekçiler çamuru, bir cüz elenmiş kum, yarım cüz döğülüp toz hâline getirtilmiş at kuyruğu kılı (zeylü’l-feres). Bunlar sığır kanıyla ve bir mikdar kırkılmış yün ile yoğurulur, taş havanda iyice döğülür, gereken yerler bununla sıvanır.

Şişeden olan âletleri korumak için sertleştirilmiş çamur (tîn-i kavî) şu şekilde yapılır: Kiremid, kum ve demir cürûfunun (hubsü’l-hadîd) herbirinden beraber alınır, bunlar ince toz hâline getirilecek şekilde döğülür. Bu toz hâline getirilen miktarın iki katı çömlekçiler çamuru ve bir miktar kırkılmış keçi yünü katılır ve küllü su ile yoğrulur.

Eğer şişenin biryeri çatlarsa şu çamur (tîn) sürülür:

Sülüğen, döğülmüş cam, samg-ı ‘ar’ar, herbirinden (beraber) alınıp, bir miktar bezir yağıyla ateşte karıştırılır. Bu karışım çatlak yerlere sürülür. Veya buğday unu ve tîn-i ermeni ve kireç, herbirinden beraber döğülüp, yumurta akıyla yoğrulur ve çatlak yerlere sürülür

 

taktır" (damıtma) işlemi için îcad ettikleri aletler

İnbik-i bâride: Soğuk inbik.

Tavilü-l unk / boynu uzun: Bununla ruh esans gibi ince şeyler çıkarılır. Yağı (dühn) şişenin ağzına toplanmayan bazı eşya boynu uzun ile damıtıldığında, yağ “kar’anın” dibinde kalır.


 

1İnbik-i kebir

 

 

2 Tavilü-l unk


İnbik-i kebir: iki üç inbik üstüne geçer ve “mukabele-i inbîk’den” (tepesindeki inbikden) damıtılır. Bazı “hiddetli” (keskin) şeylerin şişeyi kırmaması için hükemâ icâd etmiştir.


 

 

3İnbik-i hayye

 

 

 

4 Devr-i daim


İnbik-i hayye: (yılan şeklinde inbik) Bakırdan yapılmıştır.

Devr-i daim: (devamlı devreden): Şişeden yapılmış “ta ’fîn ” (koku elde etme) âleti.

 

Koku elde etmenin bir şekli: Bir tencerenin içine yansına kadar su doldurup, bir ocak üzerine konur. Sonra tencerenin ağzına uysun bir varil konup (dibi delik delik, kalbur gibi olmalı) o varilin içine bir sacayağı konup, o üç ayaklının üzerine bez döşenir. Sonra, içine devâ (ilâç) konan kar’a bunun üzerine oturtulur, kar’anın ağzı ‘‘inbik-i a ’mâ” (kör inbik) ile sıkıca kapatılır. Fıçının içi zebl-ül feres (at kuyruğu kılı veya kuru ot) veya saman ile doldurulur, ağzına kapağı kapatılır, altından ateş yakılır. Su kaynayıp buharı varilin deliklerinden girince, samana hararet gelir ve o ,s, ile kar’a kızar. Bu yol ile kaç gün dilenirse altından ateşini eksik etmiyerek ve su azaldıkça resimde gösterilen kamıştan veya tenekeden yapılmış âletden sıcak su verilir.

 

Sözlükçe:

Âlât-ı kesire: Kısa aletler

Âlât-ı tevile: Uzun aletler

Ar’ar: Dağ selvisi; dikenli ardıç ağacı

Babunec: Papatya

Beyzu’l feylesof: “Yumurta şeklinde felsefeci şişesi” diye tarif edebileceğimiz bir kap

Bezir yağı: Tohumdan elde edilen yağ

Büzûr: Tohumlar

Cevz-i bevvâ: Küçük Hindistan Cevizi

Çiçek: Maddenin kristalleşmiş şekli

Çömlekçiler çamuru: Kumdan ve taştan temizlenmiş kil

Dühn-i ’ûd: ’ûd: ödağacı

Dühn-i yâbise: katı yağ

Dühniyyet: yağlı olmak, yağlılık

Ebhel: Ardıç meyvası, ardıç yemişi, ardıç tohumu

Eczâ-i mâ’iyyet: Hidrat; su ile başka bir maddenin karışmasından meydana gelen terkip

Edhân: Sürülecek, genellikle güzel kokulu yağlar

Edviye-i hârre: Sıcak ilâçlar

Efâvih: Güzel kokulu, râyihalı, baharat gibi kokan, esansı çok olan maddeler, aromatikler

Enbûbe: İnce boru

Habb-ı ‘ar’ar: Ardıç tohumu

Habbu’l-ğar: Defne ağacı tohumu

Hubs-u hadîd: Demir cürufu

Haşâyiş-i latîfe: Güzel otlar

Haşeb: Ağacın odun kısmı

Haşişe, haşiş: Ot

Hılt: Eski hekimlerin insan vücudunda varsaydığı, safra, sevdâ, dem, balgam gibi dört unsurdan her biri

Huzâma: Mathiola incana; kırmızı şebboy

‘Ilk butm (ilk bıtım): ‘ilk: sakız, mastika, macun. Sakız ağacının tohumlarından çıkarılan sakız

Kâbile, kabil: İnbikten geçirilenin toplana kaba verilen ad olabilir

Kar: Zift; birtakım ağaçlardan çıkan, çam sakızına benzer madde; ziftlemek, ziftle kaplamak

Kar’a (kara’): Su kabağı; kabak kap; gülsuyu kapları. Dibi geniş, küçük yemek kabına da bu ad verilir.

Karûre: Sırçadan yapılan kap

Kababe: Kababiye, kübabe, kuyruklu biber

Kemmûn: Kimyon

Lûhum: Etler

Lüzûcet: Yapışkanlık. Yapışıp uzaya şeyin hâli.

Mâ-i kibrit: Derişik sülfat asidi

Mâ-i mukattar: Damıtık su. Taktîr edilmiş, inbikten çekilmiş su

Milh: Tuz

Muavvecât: Eğri şekilli âletler

Mukattar: Taktîr edilmiş, inbikten çekilmiş; damıtılmış

Musa’îd, müsa’ad: Tas’îd edilmiş; ısıtılarak buharlaştırılmış yoğunlaştırılmış madde

Mütesa’id: Suûd eden, yukarı çıkan, yükselen; buharlaşan

Nuhâs: Bakır

Ratb, ratîb: Yaş, nemli; taze, yeşil

Rıtl: Ratl; bir litre kadar olan mâyi (sıvı) ölçeği. Büyük kadeh

Samg-ı ‘ar‘ar: Ardıç sakızı veya reçinesi

Suûd: Yukarı çıkma, yükselme; buharlaşma

Sülüğen: Kurşun-oksit; sülüğen tozu, kırmızı kurşun tozu. Çanak çömleği kurşun sır ile kaplamak; pencere camlarını kurşunla tutturmak.

Ta’fin: Bozulup, kokuşmasını sağlamak, kokutmak.

Taaffün: Çürüyüp kokma

Tahmîr: Mayalandırma; maya gibi tesir etme. Yoğurma, yoğurulma

Taktîr: İnbikten çekmek, damıtmak; inbikten geçirip birşeyin özünü elde etmek (distilasyon)

Tas’îd (tesîd): Bir cismin ısıtılarak buharlaştırılması (süblimasyon)

Tebahhur: Buhar hâline gelmek, buhar olup uçmak

Tin: Kil

Tutya, tutiya: Çinko asit

‘Unk: Boyun

 

Nil Sarı, Hatice (1988), 18 ve 19. Asırda Kimyager Hekimlerin Kullandıkları Aletler, Türk Dünyasında Kimya Bilimi ve Eğitimi Tarihi Kongresi, Kayseri, Türkiye, 14 Mart 1988, s.151-190

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder