Kesici Silâhlarımız ve Geleneklerimiz -
cilt14
Halk oyunları ve resmi -
geçitlerde, millî giyiniş gösterileri arasında teşhir edilen bıçaklarda,
bölgesel giyiniş ve bıçaklar arasında bağdaşma olmadığına tanık olmaktayım.
…bıçaklarımızda da, bölgesel
olarak, konuşma – ağız farkları, türkü yapıları ve giyinişlerde olduğu gibi,
zamanlara ve bölgelere göre, yapılış şekilleri ve ustalık farkları vardır.
1878 Osmanlı-Rus Savaşı
öncesi, güzel görünüşlü fantazî bıçaklar, Bursa'da, kemikte dönmez, söğüt
yaprağı bıçaklar da (Kırkılse) Kırklareli’nde yapılıyordu. Balkan Savaşından
sonra, göçler ile Doğu Trakya halkının Anadolu'ya göçmesi ile Kırklarelı bıçak ustalığı
söndü. Bursa bıçakları kullanılmaya başladı. Kuşak saran yaşlı kabadayılar,
kabzalı bıçakları bellerine sokmazlardı. Bu olay iki sebepten yapılırdı.
Birinci sebep, kuşaktan çekerken takılması, diğer sebep te, kabzayı haç,
istavroz, kırış, put şekillerine benzetmiş olmalarıdır.
Fatih Sultan Mehmet,
İstanbul'un fethine hazırlanırken, Edirne’de topların, Kırklareli’nde de pala,
yatağan ve saldırmaların yapılmasına ferman buyurduğunda, üzerlerine, “Fetih
Suresi” yazılmasını, Akşemseddin hatırlatmıştı. Bu tip bıçaklar, Arap hançeri
cembiye şekillerinde dönük olmayıp, düz yapıdadırlar.
Türk silâhları “Ezici”. Arap
ve Acem silâhları “Kesici”, Hıristiyan silâhları da “Delici”, niteliktedir.
Türk yapısı, meç ve kılıçlarımız vardır. Birinci Dünya
Savaşı Öncesine kadar, Askerî Okullarda kılıç dersleri Önemli derslerin başında
yer alıyordu,
Kılıç Bilgisi, Halk Bilgisi dışında bir konudur. Kılıçlar
halk silâhı değillerdir.
Tunaboyu - Deliorman ile Doğu Trakya Türkleri ve Batı Trakya
Türkleri kama kullanmazlar, Gagauz ve “Z" harfi ile isimlenen bölge
toplulukları arasında bölge bıçakları arasında sayılırlar.
…delici niteliğini taşıyan “kama”, Bizans silâhıdır. Türkler
arasında bölge silâhı olmuşsa da, kuşak süsü olmaktan ileriye gitmemiştir. Her
milletin silâhı, kendi gelenek ve içgüdülerine uygundur.
Türk’ün milli silâhı “Gürs”tür. Kesici silâhlarımızın, geniş
ve pala benzeri olanları eski yıllara, dar ve kan oluğu bulunanlar son
zamanlara aittir. Kesici ve delici niteliğini taşıyan yatağan, koltuk altı
saldırmaları ve bel bıçaklan genellikle kırıs, kabzadan uzaktırlar. Sap
kısımları bir miktar kına girer. Sap uçları muhtelif şekillerdi yapıldığı gibi,
çatal olanlara “Çifte kulaklı = Kara kulaklı” denirdi.
Kabadayılar, kama taşıyan ile bıçağına isim yazdıranı makbul
tutmazlardı.
Bugün için, eski dil alışkanlığından, kasaturalara süngü
denilmektedir.
…
İ. Hakkı Soyyanmaz, Kesici Silâhlarımız ve Geleneklerimiz,
Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul, 1972, cilt: 14, sayı: 271, s. 6219-6220
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder