Orhan
Kılıç - Osmanlı Dönemi İdarî Uygulamalar Bağlamında Canik'in Yönetimi
ve Yöneticileri
Canik bir idarî bölge olup (…) Canik tabiri;
sahilden ibaret olmayıp, güneyde Niksar’dan Gümüşhane’ye uzanan hattı da
içerisine almaktadır. Karadeniz sahilindeki sınırları ise doğuda Trabzon’a
kadar genişlemekle, batıda Sinop’a kadar ulaşmamaktadır. Osmanlı döneminde
Canik Sancağı’nın sınırları ise bugünkü Samsun ve Ordu illerinin bazı
kazalarını içerisine almaktadır (s. 31).
Hacı Emiroğulları: 13. yüzyılın sonlarına
doğru Ordu bölgesini ele geçiren Sinop Çepnileri tarafından kurulmuştur.
1347’de Fatsa ve Ünye’yi, 1396 yılında ise
Giresun’u ele geçirerek bu bölgenin doğusunda Trabzon Rumları aleyhine büyük
bir nüfus boşluğu meydana getirmişlerdir. 1427-1428’de
Osmanlılar tarafından ilhak edilmişlerdir.
Taceddinoğulları: Moğol sonrası dönemde Doğu
Karadeniz bölgesinde ortaya çıkmış ve Niksar merkez olmak üzere Samsun’un güneyine
kadar yayılmışlardır. 1379’da Yeşilırmağın
denize ulaştığı sahayı Ünye’ye kadar ele geçirmiştir.
1427-1428’de Osmanlılar tarafından ortadan
kaldırılmıştır.
Kubadoğulları: Samsun, Kavak ve Ladik
havalisine hâkim idiler. 1419 yılında Osmanlılar tarafından ele
geçirilmişlerdir.
Taşanoğulları: Vezirköprü, Havza ve Merzifon
bölgesinde hüküm sürüp 1430 yılında Osmanlılar tarafından ilhak edilmişlerdir.
Bafra Beyleri: Bafra ve çevresinde hüküm
sürüp 1419-1420 yıllarında Osmanlılar tarafından ele geçirilmişlerdir (s. 32).
Kendir Nezareti
Canik’de ihdas edilmesinin sebebi ise Tersane
Ocaklığı bünyesinde yer almasından dolayıdır (s. 35).
1846-1847 idari taksimatında (…)Canik (…) Trabzon
Eyaleti bünyesinde yazılmış…
Canik, 1877 yılında müstakil mutasarrıflık
olmuştu…
1892 yılında Canik Sancağı’nın yeniden
Trabzon Vilayeti’ne bağlandığı görülür.
1326 (1908-1909) tarihli Devlet Salnâmesi’nde
Trabzon Vilayeti; Trabzon, Canik, Lazistan ve Gümüşhane sancaklarından
oluşmaktadır (s. 36).
19 Mart 1910 tarihinde Canik Sancağı (…) tekrar
müstakil mutasarrıflık haline getirilmiştir (s. 37).
Âyân
Ailelerinin İdareyi Tekellerine Geçirmesi
Canik Sancağı 26 Eylül 1737 tarihinde yörenin
ileri gelenlerinden olan Üçüncüoğlu Ömer Bey, Fatsalı Hacı Mehmed ve eski
Tersane Emini Mehmed Beylere malikâne olarak verilmiştir.
Üçüncüoğlu Ömer Bey (…) 19 Nisan 1739
tarihine kadar Canik Sancağı’nı yönetmiştir (s. 41).
7 Kasım 1739’da ise kendisine Trabzon Eyaleti
tevcih edilmiştir.
Canikli
Hacı Ali Paşa Ailesi
1756 yılından itibaren Canik Sancağı’nın ve
bölgenin yönetiminde söz sahibi olacak ve Canikli Hacı Ali Paşa ailesi olarak
bilinen âyân ailesi mensupları yönetimi tekellerine almışlardır.
1760 yılında Trabzon valisi olan Süleyman
Paşa, birkaç yıl sonra azledilmiş (…) yerine Canik mütesellimi olarak kardeşi
Ali Bey görev yapmıştır.
Canikli Ali Bey (…) 1762 yılında Gürcistan
bölgesinde çıkan isyanı bastırmakla görevlendirilen Çıldır valisi Hasan Paşa
maiyetinde yaptığı yardımlardan ötürü Canik muhassıllığını ele geçirmiştir (s.
42).
Ali Bey (…) Osmanlı-Rus savaşlarında (…) önemli
roller üstlenmiş (…) 1773 Aralık ayında Trabzon Eyaleti’ni malikânelik
suretiyle almıştır.
Canikli Hacı Ali Paşa ailesi bölgede önemli
bir âyân ailesi olan Bozok (Yozgat) merkezli Çapanoğulları ile daima menfaat
çatışması içinde olmuştur.
Kırım seferindeki başarısızlığı devlet nezdindeki
itibarını zayıflatmış (…) Bu sebeple (…) 1779’da Kırım’a kaçmışlardır.
1781 yılı Şubat’ından sonra affedilmişlerdir.
(…) Canik Sancağı da kendisine iade edilmiştir.
Çapanoğlu Mustafa Bey’in kölelerinden
bazılarını elde eden Canikli Hacı Ali Paşa bu köleler vasıtasıyla 1782 yılının
Nisan ayında Mustafa Bey’i öldürtmüştür (s. 43).
1784 tarihinde (…) Erzurum valiliğine tayin
edilen Canikli Hacı Ali Paşa (…) 1785’de Erzurum’da ölmüştür.
1787-1792 Osmanlı-Rus ve Avusturya savaşı
sırasındaki gelişmeler Canikli ailesinin merkez nezdinde itibar kaybederek
adeta yıkımına sebep olmuştur.
Canikli ailesinin malları emlak ve eşyası
müsadere edilmiştir. 1799 yılının Mart ayı sonlarında Rus çarı I. Pavel’in de
ricası üzerine affedilmişler ve Battal Hüsyin Paşa’ya Trabzon valiliği, oğlu
Tayyar Mahmud Bey’e ise Canik ve Amasya sancakları verilmiştir.
1801 yılının Mart ayında Battal Hüseyin
Paşa’nın ölmesi ile birlikte Canik Sancağı’nın idaresi de oğlu Tayyar Mahmud
Paşa’nın eline geçmiştir.
Erzurum valisi Yusuf Ziya Paşa, asi durumuna
geçen Tayyar Mahmud Paşa’yı ortadan kaldırmakla görevlendirilmiştir (s. 44).
Tayyar Mahmud Paşa (…) 1806 yılı yazında
Kırım’a kaçmak zorunda kalmıştır.
1807 yılı Mayıs ayı sonlarında Kabakçı
Mustafa isyanı ile başlayan (gelişmeler) Tayyar Mahmud Paşa’nın yeniden
affedilmesine sebep olmuştur. 20 Ekim 1807’de bir Rus gemisiyle İstanbul’a
dönen Tayyar Mahmud Paşa’ya derhal Trabzon valiliği ile Canik ve Karahisar-ı
Şarkî sancakları verilmiştir. Ekim ayı sonlarında Tayyar Mahmud Paşa’nın
sadaret kaymakamlığına getirilmesi, Canikliler ailesinin yönetimde ulaştığı en
üst makam oldu. (…) Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa’ya rakip olması 11 Mart
1808’de azledilip Dimetoka’ya sürülmesine sebep olmuştur. 1808 yılının Temmuz ayında
Alemdar Mustafa Paşa’nın gayretleriyle IV. Mustafa’nın yerine II. Mahmud’un
geçmesi Caniklilerin sonunu getirmiştir. Tayyar Mahmud Paşa idam edilerek
ailenin Canik yöresindeki nüfuzu ve Osmanlı yönetimindeki varlığı tamamen sona
erdi.
1807 yılının son aylarında Canik’in yönetimi Hazinedarzâde
Süleyman Paşa’ya verilmiş.
Rize’de bulunan Tuzcuoğullarından Memiş Ağa,
Batum muhafızlığıyla Ocak-Şubat 1812 tarihinde Canik Sancağı’nın idaresinin
kendisine verilmesini sağlamıştır.
1812’de Hazinedarzâde Süleyman Paşa (…) Trabzon
valisi olmuştur. 1815 yılında Trabzon valiliğine
ilaveten Canik muhassıllığı, Gönye Sancağı mutasarrıflığı ve Faş Kalesi
muhafızlığını da uhdesine almıştır.
Memiş Ağa’nın üzerine iki tekne gönderilmiş
ancak etrafına topladığı eşkıya zümresi ile kurtulmayı başarmıştır (s. 45).
Memiş Ağa 1816 Kasım’ında memleketi olan
Rize’ye kaçmış ve 26 Kasım 1817 tarihinde yakalanarak idam edilmiştir.
Hazinedârzâde Süleyman Paşa da Nisan 1818’de
azledilmiş ve aynı yıl ölmüştür.
Hazinedârzâde ailesinin Canik Sancağı’nın
yönetimini elde tutmaları konusunda 1818 yılından 1825-1826 yıllarına kadar bir
kesinti olmuştur.
1826
Süleyman Paşa’nın oğullarından olup
kapıcıbaşılık rütbesi alan Osman Paşa Canik Muhassılı olmuştur.
H. 1244 (M.1828-1829)’de vezirliğe
yükseltilerek Sivas, bir hafta sonra da Trabzon valisi olmuştur (s. 46).
1841
(Osman Paşa’nın) ölmesi üzerine kapıcıbaşılık
rütbesi olan kardeşi Abdullah Paşa Canik muhassılı olmuştur.
1842’de vezirlik ile Trabzon valisi olmuş ve
Şubat 1846’da azledilerek İstanbul’a gitmiştir.
Böylelikle Hazinedarzâde ailesinin de Canik
idaresinde söz sahibi olma dönemi kapanmıştır.
Mutasarrıf
Paşalara Yeniden Dönüş
1846’dan itibaren Canik’te yerel beylerin
nüfuzu kırılarak (…)merkezden gönderilen (paşaların dönemi) başlamıştır (s.
47).
Sonuç
1413 yılında kurulan Rum Beylerbeyliği
bünyesinde bir sancak olarak teşkilatlandırılan Canik, 19. yüzyılın ortalarında
Sivas Eyaleti’nden ayrılarak Trabzon Eyaleti’ne dahil edilmiştir. Klasik
sancaklık durumuna 18. Yüzyılın başlarında muhassıllık ve malikânelik boyutu da
eklenmiştir. Bu özelliği ile Canik Sancağı klasik Osmanlı sancaklarından farklı
olarak devletin genelinde çok fazla örneği görülmeyen bir tarzla idare
edilmiştir. Malikâne uygulamasının kendilerine getirdiği avantajlardan
faydalanarak 18. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren âyân ailelerin Canik
muhassıllığını tekellerine (almışlardır) (s. 49).
1756-1807 yılları arasına Canikli Hacı Ali
Paşa ailesinin, 1807-1846 yılları arasında ise Hazinedarzâde ailesinin yönetimi
elde tuttukları tespit edilmektedir. Canikli-Çapanoğlu arasındaki nüfuz
mücadelesi de bu dönemdeki idari tarihi doğrudan etkilemesi bakımından
önemlidir.
19. yüzyılın ortalarından itibaren merkezi
devlet anlayışının yerleşmesi ve âyân ailelerinin bölgedeki nüfuzu kırıldıktan
sonra, Canik’de merkezden atanan ve mahalli hanedanlarla bağlantısı olmayan
mutasarrıf paşalar dönemi başlamış ve bu durum Cumhuriyet dönemine kadar devam
etmiştir (s. 50).
---
Kılıç, Orhan. (2006), “Osmanlı Dönemi İdarî Uygulamalar Bağlamında Canik'in Yönetimi ve Yöneticileri,”
Geçmişten Geleceğe Samsun, Ed. Cevdet Yılmaz, Cilt: 1, (s. 31-53), Samsun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder