3 Şubat 2018 Cumartesi

Samsun İl 19 Mayıs İlçesinde Geçiş Dönemi Adetleri


Abdullah Karataş - Samsun İl 19 Mayıs İlçesinde Geçiş Dönemi Adetleri - Özet

Doğum
Hamile kadının kucağına gül koyması halinde bebeğin vücudunun herhangi bir yerinde gül lekesiyle doğacağına inanılır.
Benzer şekilde hamile kadınlar ciğer doğradıktan sonra ellerini bebeğin bulunduğu karın bölgesine silerse bebekte karaciğer rengine benzeyen bir doğum lekesi oluşacağına inanılır. Evi süpürerek temizleyen hamilenin doğumunun daha kolay olduğu söylenir.
Hıdırellez arifesi girdiği andan itibaren dikiş dikmek, un elemek, bir bitkiyi tamamen veya bir kısmından koparmak gibi hareketler çocuğun kör, şaşı veya sakat doğmasına neden olabilecek hareketlerdir.
…kısırlık giderici etkisi olduğu düşünülen geleneksel inanışlardan bazıları buhara oturmak, göbeğin düşük olduğu gerekçesiyle kasıkların çekilmesi gibi adetlerdir.
Aşeren (…) Annenin istediği yiyeceğin temin edilmemesi durumunda doğacak çocuğun doyumsuz/açgözlü olacağına inanılır.
Lohusalık döneminin ilk kırk gününde anne ve bebeğin sağlığına, dış dünyanın tehlikelerinden korunmasına önem verilir.
Lohusa kadına tez zamanda güçlenmesi ve ayağa kalkması için şerbet, helva gibi şekerli yiyecek ve içecekler verilir; beslenmesinde daha titiz davranılır.
İkiz erkek bebek dünyaya gelirse Hasan ve Hüseyin adını koymak hala icrâ edilen ve sıkı bir şekilde işleyen âdetlerden biridir.

Düğün
Geçmiş yıllarda eş seçimi çoğunlukla görücü usulüyle olurdu. Erkeğin kıza ilgisini, beğenisini iletmesi için kız kardeşi veya yengesi aracılık ederdi. Taraflar birbirlerine mektupla veya sözlü olarak bu aracılarla haber iletirlerdi.
Erkekler için ideal evlilik yaşı, 18-20 yaş aralığındaydı. Dolayısıyla kızların evlenme yaşı 15-16 olabiliyordu. Erkek evlat 18’ine girdiğinde ailesi gelin aramaya başlardı. Evvela yakın çevre, komşular arasında uygun aday aranırdı. Yakın çevrede uygun bir aday bulunamazsa uzak yerlerden de gelin aranırdı.

Erkeğin annesi, ablası veya yengesi beğendikleri gelin adayı için görücüye giderler. Bu ziyaretteki amaç gelin adayının fiziki yapısı, güzelliği, temizliği, oturması ve kalkmasını tahlil ederek nihai bir karara varmaktır.
Kız istemeye gidildiğinde iki tarafın ebeveyni sohbete başlar, damat sessizce oturur. Gelin adayı kahve servisi için gelir, en son damada gelecek şekilde kahve servis eder. Damadın kahvesine tuz koymak yaygın bir adettir. Gelin adayı damadın kahveyi içmesini bekler. Tuzlu olmasına rağmen kahveyi içip içmediğine göre damat nezdindeki hatırını, damadın samimiyetini ölçmüş olur. 
Kahveler içildikten sonra sıra asıl meseleye gelir; erkeğin anne ve babası “Allah’ın emri, peygamberin kavliyle” diye söze girip kızı isterler. Kız tarafı olur verirse söz kesilmiş sayılır. Kimi yörelerde hemen orada söz yüzükleri takılır.
Kurulacak evin eşyasının maddi yükü her iki tarafın anne ve babasının sorumluluğundadır.
Hıdırellez’in evlenecek olan çiftlere bolluk ve refah getireceğine inanılır. Bu inancın etkisiyle bazı yörelerde düğün gününü Hıdırellez gününe denk getirmeye dikkat edilir.
Nişan esas itibariyle davetlilerin şahitliğinde kız ve erkeğe yüzük takılması olayıdır. Nişan merasiminden sonra erkek tarafı, içinde mendil, peşkir, havlu gibi eşyalar bulunan bohçayı çıkarıp bir masanın üzerine koyar. Bohçanın üzerine tülbentle kapatılıp, masayla birlikte davetlilerin arasında gezdirilir. Davetliler bu vesileyle yanlarında getirdikleri hediyeleri masaya bırakırlar. Hazırlanan bu bohça ve toplanan hediyeler gelin tarafına verilir. Nişandan sonra bu defa kız tarafı, erkek evi için bohça hazırlar. Bu bohçada damadın yakınları için günlük kullanım eşyaları bulunur.

Düğünden bir önceki gece kına gecesi tertip edilir. Yöresel oyunların oynandığı kına gecesine gelin ve damadın akrabaları, komşuları, arkadaşları gibi yakın çevre iştirak eder. Gelinin eline kına yakılırken, gelinin etrafında dolanan, mani ve türküler söyleyen kızlar onu ağlatmaya çalışırlar.

Yakın çevreyi düğün davet ederken mendil, havlu gibi küçük hediyeler gönderilir. Hediyeli düğün davetlerine okuntu veya davet denir.   

Düğün sabahı (…) misafirlere ikram edilmek üzere damat evinde keşkek, pilav, kuru fasulye gibi yemekler pişirilir.
Damadın yanında düğün günü boyunca tüm işlerine yardımcı olmak üzere sağdıç bulunur. Sağdıç düğün günü boyunca damadın eli-ayağı gibidir.

Yöre düğünleri salonlarda müzikli, eğlenceli olabildiği gibi mevlit ve Kur’an okunarak da düzenlenebilir. Dini nikâh düğün günü yapılır. Misafirlere yiyecek, içecek veya kuruyemiş ikram edilir. Gelin ve damada para veya altın olarak hediyeler takılır.
Düğün günü damat, çalgılar eşliğinde mahalledeki evlerin önünden geçerek gelin evine kızı almaya gider.
Düğün bittikten sonra erkek evinde kısa bir mevlit merasimi yapılır. Bunun ardından damat, büyüklerinin elini öper. Evdeki diğer misafirler damadın sırtını yumruklayarak onu gerdek odasına sokarlar.

Düğünden bir sonraki gün “duvak günü” olarak anılan gündür. Bu günde gelin tüm çeyizlerini yatak odasını süsleyecek bir şekilde sergiler. Eve gelen komşu ve misafirler bu çeyizlere ve eve bakarak “Hayırlı olsun” dileklerini iletirler.

Ölüm
Baykuş ve zamansız öten horoz ölümü işaret eder.
Karga evin bacasına yuva yaparsa, o evden ölü çıkacağına inanılır.
Evin önünde köpek uluması da ölüme işaret sayılır.
İnanışa göre şeytan ölecek kişinin imanını çalmak için onun yanına elinde soğuk bir bardak suyla gelir ve imanını terk etmesi karşılığında suyu ona vereceğine söyler. Bu nedenle öleceği düşünülen kişinin dudaklarına sık sık su damlatılır. Böyle kişilerin yanı başında Kur’an okunur.
İnanışa göre gözleri açık ölen kişinin gözü dünyada kalmıştır. Bu nedenle ölen kişinin gözleri açıksa hemen kapatılır.
Mevtanın ağzı, çenesinin altından eşarpla bağlanır. Ayakları da kasılıp çekilmesin diye bağlanır. Bazı yörelerde mevtanın üzerindeki giysiler makasla kesilir ve yıkanır. Bunun nedeni, mevtanın canının elbiselere geçtiği inancıdır.
Cenazeler bekletilmez; akşam vakti ölen bir kişi ertesi gün öğle veya ikindi vaktinde defnedilir. Eğer cenazeye katılmak için uzaktan gelecek olanlar varsa defin, bir sonraki güne tehir edilir.
Cenaze günü, sabah saatlerinde camiden selâ okunup, ölüm ilanı verilir. Mevta, dini teamüllere göre, teneşir tahtasının üzerinde yıkanır ve kefenlenir ve tabuta konur.
Ölen kişi defin için bekletilirken pamuklu bir bezle sık sık yüzü silinir. “Rahat suyu” denen bu uygulamanın, ölünün ruhunu ferahlatacağına inanılır.
Tabut musalla taşına konulup, namaz için sadece erkekler olmak üzere saf tutulur. İmam, toplanan cemaatten mevta için helallik istedikten sonra defin işlemine geçilir. 
Mevta, başı kıbleye bakacak şekilde mezara yerleştirilir.

Defin işlemi bittikten sonra cenaze evine taziye ziyaretleri yapılır. Bu ziyaretler çok kısa tutulur. Taziye ziyaretlerinde yiyip-içmek yoktur. Defin gününün akşamında ölü evinde mevlit ve Kur’an okunur. Mevlit için gelen misafirlere şeker ve meyve suyu ikram edilir. Ölünün yedisinde ve kırkı çıkınca yine mevlit okunur.
Ölen kişinin ardından namaz, oruç ve zekât gibi borçlarına kefaret olması için belli bir miktar para (bu paraya ıskat denir), ihtiyaç sahiplerine dağıtılır.
Ölen kişinin kabrinin temiz tutulmasına gayret edilir.

---
Karataş, Abdullah. (2017), Samsun İl 19 Mayıs İlçesinde Geçiş Dönemi Adetleri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz mayıs Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Samsun


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder