Ayşegül
Kuş - 19. Yüzyılın İlk Yarısında W. Hamilton’a Göre Samsun ve Çevresi
XVIII. ve XIX. yüzyıllarda ortaya çıkan
sosyal, siyasi, idari ve ekonomik değişimler ve birtakım diğer faktörler
neticesinde seyahatnamelerin sayısında belirgin bir artış olmuştur. Bununla birlikte,
Osmanlının güçlü olduğu dönemlerde seyahatnamelerde Türklerden övgü, saygı ve
hayranlıkla bahsedilirken, özellikle XIX. yüzyılın başlarından itibaren ise bu
durum değişmiştir.
1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Antlaşması
Karadeniz bölgesini İngilizler açısından İran transit ticareti için vazgeçilmez
bir nokta haline getirmiştir.
İşte böylesi bir ortamda, William John
Hamilton’un (öl.1867), Karadeniz bölgesine bir seyahat yaptığı anlaşılmaktadır.
W. J. Hamilton, İngiliz asıllı bir jeoloji uzmanıdır.
Asya ülkelerine yönelik seyahatlerini ve gözlemlerini,
“Researches in Asia Minor, Pontus and Armenia” adlı yapıtında bir araya getirmiştir.
1838 yılının yaz aylarında Essex buharlısıyla
Trabzon’a gelmiş, Gümüşhane ve Bayburt’ta bazı incelemelerde bulunmuştur.
Haziran sonunda Trabzon’a dönen Hamilton’un, burada birkaç gün kaldıktan sonra
karayolu ile Sinop’a geçtiği anlaşılmaktadır. Hamilton’un gördüğü köylerin,
kentlerin ağırlıklı olarak coğrafi özelliklerini not ettiği görülür.
…biyografisi incelendiğinde onun diplomatik bir
misyonla bu geziye çıktığı anlaşılmaktadır.
Aynı zamanda Türklere karşı fanatik görüşleri
olan ve Türklerin Anadolu’dan atılmaları gerektiğini düşünen biriydi.
Hamilton, 16 Temmuz Cumartesi günü Ünye’de
görülmeye değer hiçbir tarihi kalıntı göremediği için, at sırtında on saat mesafede
bulunan Çarşamba’ya doğru yol alır.
Ünye’den dört mil uzaklıkta olduğunu söylediği
ve o zaman “Ghuereh” ya da “Thureh” olarak bilinen çok iyi ekilmiş bir vadi
boyunca akan ve büyük bir deltaya sahip bir nehirden bahseder.
…yol boyunca elma, armut, erik, üzüm
asmaları, muşmula gibi meyvelerin bolca bulunduğuna dair bilgiler verir.
Terme’nin büyükbaş hayvanları besili ve
oldukça iridir.
(Terme) pirinç üretimiyle geçimini sağlamaktadır
ve ahşap binalardan oluşmuş küçük bir kasaba görünümündedir.
Terme ve Çarşamba arasında (…) Bağ ve
bahçeler daha sıklaştı. Keten, Hindistan mısırı, meşe ağaçları ve karaağaçlar
çoktu.
Yeşilırmak nehrinden Tokatlı Su diye söz etmektedir.
Yeşilırmak’ta çok miktarda balık olduğu söylenmekte
ve ırmağın ağzına yakın bir yerde mersin balığı tutulmaktadır.
(Osman Paşa’nın konağında) Oturduğumuzda, gül
kokusunun baskın olduğu muhteşem bir şerbet, kahve ve ardından pipo (nargile)
ikram edildi.
…burada çok iyi kalitede ipek üretimi yapılmakta
ve üretici bu ipeği okkası 8 akçeye bir alıcıya, alıcı da bunu okkası 20
akçeden başkalarına satmaktadır.
Hamilton ipekçiliğin devlet tarafından
özendirilip bölgenin refahına katkı sağlama yerine, konulan yüksek vergiler
nedeniyle sekteye uğratıldığını belirtir.
Ev Göçü Yasağı
Bu yasağa göre, evli ve bir yerde sürekli
olarak ikamet eden Osmanlı tebaası -Türk, Ermeni ve Rumlar- ikametgâhlarını değiştiremezler.
Başka bir nedenle şehir dışına çıktıklarında ise ailelerini götürmeleri yasaktır.
Samsun Kalesi
Üst kısım küçük taşlarla tamir edilmişken,
kalenin aşağı kısmı büyük kare şeklinde olan taşlardan oluşmaktadır. Amisos (Samsun) harabelerinden alınan malzemelerle inşa edilmesine
rağmen daha çok Bizans dönemine aitmiş gibi gözükmektedir. Daha üst kısmı ise Türk
usulü bir restorasyon ya da ekleme gibi gözükmektedir.
Samsun Kalesi Hamilton’un söylediği gibi
Bizans dönemine değil, Selçuklu dönemine aittir.
Türkleri korkusuz ve yürekli askerler yapan, disiplinsiz
olduklarında bile cesur ve kayıtsız zafer aşığı olmalarını sağlayan milli
özelliklerini kaybettikleri kesin. Türkler aynı zamanda kendilerinden aşağı statüde
bulunan insanlara karşı tahakküm edici bir tarzda davranmakta, fakat
kendilerinden statü olarak yukarıda bulunanlara ise itaatkâr bir tutum
sergilemektedirler.
…para istifleme Türklere özgü tuhaflıklardan
biri. Diğer sıkça gözlemlediğim şey ise, buralarda hiç bir ticari spekülasyonun
yapılmadığıdır.
Osmanlı ekonomisinin 19. yüzyılın başlarında batıya
nazaran ileri olmadığı, ekonomik hayatın hala büyük ölçüde loncalar ve devlet tarafından
örgütlendiği anlaşılmaktadır.
Rum papaza göre, Bafra’da 1000 ev Türklere,
100 ya da 110 ev Rumlara ve 50 ev ise Ermenilere aittir. Ayrıca yazar burada
küçük miktarda ipek üretimi yapıldığını, belirtir.
19. yüzyıl başlarında Samsun ve yöresinde çok
iyi tütün yetiştirileceğinin anlaşılması üzerine tütün ekimi ve ticareti hızla
bir gelişme göstermiştir. Bunun üzerine yakın köy ve şehirlerden Samsun’a çok
sayıda nüfus göçü gerçekleşmiştir.
---
Kuş, Ayşegül. 19. Yüzyılın İlk Yarısında W. Hamilton’a Göre Samsun ve Çevresi.
Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 18, 2014, s.
1-10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder