Şahin
Köktürk - Samsun Manilerinde Sosyal Temalar
Al şalım yeşil şalım
Dağları dolaşalım
Aramızda fitneler
Biz nasıl kavuşalım
Kavuşmayı engelleyen “fitneler”dir, yani arabozuculardır.
Halk edebiyatında buna “engel”, divan edebiyatında ise “rakip” denir.
Bu manide sevgi ön planda olduğu için dağın
engelleyiciliği ön plana çıkmaktadır.
Çarık taştan kayar mı
Ali para sayar mı
Çengel boynuzlu teke
Bu paraya kanar mı
Öğrendiğimize göre çarık taştan kaymazmış.
Dolayısıyla Ali para saymaz, Çengel boynuzlu teke de bu paraya kanmaz demektir.
Buradan şu anlaşılmaktadır ki para ile
görülen bir iş var ve birinin verdiği parayı diğeri azımsamaktadır. Biri çok
vermeyecek, diğeri aza kanmayacaktır. Yani ikisi de inatçıdır. İnadı da “Çengel
boynuzlu teke” ifadesinden anlıyoruz (s. 644).
Mani maniye kemdür
Mani bilmeyen kimdür
Bir siz söylen bir de biz
Bakalım dertlü kimdür
Şu Bafra’nın içinde
Yollar doğru gidiyor
Buyurun arkadaşlar
Mani devam ediyor (s. 645)
Mani bilmez biriniz
Koyun gibi sürünüz
Bir mani de siz söyleñ
Kurudu mu diliniz.
Koyun gibi sürüyüz
Mani bilmez birimiz
Bir mani de siz söyleyin
Çürüdü mü diliniz
Gezdim köyü baştan başa
Bahşişinle çok yaşa
Altın yaldızla yazdım
Manileri mermer taşa
Kara koyunu şişirdim
Suyuna pilav pişirdim
Çok maniler bilirdim
Defteri yolda düşürdüm.
Maniciyim manici
Vur boynuma kılıcı
Annem babam vermezse
Varıcıyım varıcı (s. 646)
Toplumsal
konularına göre maniler
Askerlik
Halk arasında kınaya çok önem verilir ve üç
varlığa, -koça, geline, oğla- kına yakılır. Koça Allah’a kurban olsun, geline
kocasına kurban olsun, oğula vatana kurban olsun diye.
Karpuz kestim kan gibi
Uzadı urgan gibi
Askere yar yolladım
Kınalı kurban gibi
Bahçelerde domata
Yeşil olur salata
Varsın gitsin askere
Adam olur kerata (s. 647)
Çift sürüp ekin ekmeyen
Meydana sofra dökmeyen
Ana baba kıymeti bilmez
Askerlik kahrı çekmeyen
Kıbrıs yolu taştandır
Evleri ağaçtandır
Kıbrıs’ın Mehmetçikleri
Hep Asarcık’tandır
Dere akıp gidiyor
Beni yakıp gidiyor
Varman kızlar askere
Bırakıp da gidiyor
Yumurtanın sarısı
Aktı yere yarısı
On beşime değmeden
Oldum asker karısı.
Ayağında var terlik
Köşe başına geldik
Kader utansın sevdiğim
Ayırdı bizi askerlik.
İstanbul’un gemileri
Hem ileri hem geri
Zıkkım olsun askerlik
Ağlatır gelinleri
Keçi koydum bayıra
Kımıl kımıl yayıla
Ben gidiyom askere
Seni Allah kayıra
Kara çorap dizleme
Ciğer oldu közleme
Ben gidiyom askere
Gelir diye gözleme
Çam dalında çıralar
Çekiliyor kuralar
Aha ben gidiyorum
Size kalsın buralar
Ekinler ekilirken
Desteler dökülürken
Çantalar dikilirken
Kız seni kaçırırım
Samsun’a Paşa geldi
Potinim taşa geldi
Tuttum da bir yar sevdim
Askerlik başa geldi
Jandarma çavuşuyum.
Yol verin savuşuyum.
Yedi dağın kuşları,
Yârime kavuşuyum.
Tren geliyor tren
Ben kolumu geremem
Tren asker topluyor
Ben yârimi veremem
Kara tiren kay da gel
Askerleri say da gel
Benim yarim küçüktür
İnciltmeden al da gel
Sıra sıra bük başı
Sürmedir yüzük taşı
Ben askere yolladım
Hem yari hem kardaşı.
Yol üstünde destere
Hıdır gider askere
Fethiye’yi sorarsan
Alan’lıya maskara
Başlık
parası
Kayadan indim düze
Beş yüzeyim beş yüze
Beş yüzü veren alır
Veremeyen bekâr kalır.
Kayadan atın beni
Kızlara katın beni
Ben kaymakam kızıyım
Bahalu satın beni
Mor taksi iki kat
Bir katını bana sat
Başlıktan korkuyorsan
Yastığa sarıl da yat.
Balta vurdum meşeye
Kabukları gevşiye
Üç milyar verdiğimi
Oturturum köşeye.
Kamyon gelir yayladan
Tekerleri aynadan
Kız parası değil mi,
O muhtarı ayardan.
Uzun kavaktan aştım
Baktım bu işe şaştım
Bin kuruşluk kız idim
Yetmişlik muhtara düştüm.
Tarlalarda pıtırak
Gelin kızlar oturak
Oturmaktan iş çıkmaz
Satılak da kurtulak
İbrık yerden kalkmıyor
Babam beni satmıyor
Kör olası şu babam
Hiç Allah’tan korkmuyor
Muhtarın evi alçak
Çamura mı batacak
Gidin sorun muhtara
Kızını kime satacak
Camı cama katmalı
Cama kurşun atmalı
Şu deyyusun kızını
Muska ile satmalı
Evleri yakın yarim
Etrafa bakın yarim
Sana nazarlar değer
Hamayli takın yarim
Yüksek evden atladım
Mavi çember katladım
Hoca bana muska yaz
Ben nazardan çatladım
Kaynana
Gaynanayı ne yapmalı
Gaynar gazana atmalı
Yandım gelin dedikçe
Altına odun atmalı
Ocak başı yan taşı
Ben yemem bulgur aşı
Teneşürde yıkansın
Kaynanamın kel başı
Sıra sıra beşikler
Sıralanmış eşikler
Kaynanamdan kıymetli
Ahırdaki eşekler
Tereğe kapak koydum
İçine kepek koydum
Kaynanamın adını
Kuyruklu köpek koydum
Sabun koydum leğene
Bak başıma gelene
Benim kadar taş düşe
Kaynanamın beline
Ak mısırın gavuzu
Kaynananın yavuzu
Komutandan çetin olur
Kaynananın domuzu
Kayınnam kara kedi
Ocaktan eti yedi
Yediği bir şey değil
Gitti sokakta dedi
Irafa koydum filcan
İçine koydum mercan
Kaynanamın adını
Koydum kuyruklu sıçan
Köprünün altı kazık
Gaynanan öldü yazık
Gaynanana acımam
Bir top kefene yazık
Sini sini nişasta
Evde kaynanam hasta
Ne yapayım hastaysa
Çekişmeye pek usta.
Büyük evin kilimi
Dut kaynana dilini
Dutmuyodun dilini
Niye aldın gelini
Ak tavuk olmayın mı
Dallara konmayın mı
A gırıdak gayınna
Ben gelin olmayın mı
Kayalardan kayarım
Yoktur benim ayarım
Kes sesini kaynana
Kabak gibi oyarım
Taş dönmeye dönmeye
Taşta bulgur ölmeye
Kör olası kaynana
Pişirdiğin yenmeye
Ata bak kısrağa bak
Çektiğim çileye bak
Ben gidiyom kaynana
Popona kına yak giderim
Dere boyu giderim
Kara koyun güderim
Kaynanam bura gelirse
Ben bu yayladan
İki çeşme yan yana
Su içtim kana kana
Seni doğuran ana
Olsun bana kaynana
Karanfil verdim sana
Kanın kaynasın bana
Seni büyüten ana
Olsun bana kaynana
Ben yaylada kışlarım
Türlü nakış işlerim atar
Pis gelini görünce gelin
Dayanamam dişlerim
Boyuna kolye dakar
Kaynanaya hava
Daha civciv bir
Kendüni tavuk sanar
Ayrılık
Şu dereler olmasa
Mor çiçekler solmasa
Ölüm Allah’ın emri
Ah ayrılık olmasa
Garibim bu gülşende
Baykuşlar ötüşende
Gariplik ne çetinmiş
Baş yastığa düşende
İnce iğnede sarı iplik
Böyle mi olur gariplik
Sen orada ben burda
Çekilmiyor hasretlik
Kabak diktim dal attı
Dibine yılan yattı
Kör olasıca babam
Beni gurbete attı
Kara tren ak tren
Şu halime bak tren
Hareket et gidelim
Yolumuz ırak tren
Ay doğar arılığa
Gün doğar kuruluğa
Buna can mı dayanır
Yedi yıl ayrılığa
Kuma ve
çok evlilik
Duman duman üstüne
Duman dağın üstüne
Öldürürüm kendimi
Gitmem kuma üstüne
İnce ekmek yazarım
Ben kumadan bezerim
Kuman ölmüş deseler
Sere serbest gezerim
İki gemi yan yana
Sallana biliyon mu
Üstüne kuma gelmiş
Dayana biliyon mu
A benim ala çebiş
Başıma bela çebiş
Ne bakıyon kapıdan
Kumam çehreli çebiş (s. 654)
Küçük bahçe kelemi
Kandırmışsın âlemi
Niye iki evlendin
Allah vermiş belanı
Denizin dalgası var
İçinin halkası var
Çok evlenen deyusun
Günde bir kavgası var
Muhtar
Yüksek dağın kuşuyum
Selviye konacağım
Ben muhtarın kızıyım
Okumuşa varacağım
Kayalardan atın beni
Karılara katın beni
Ben muhtarın gızıyım
Hocaya satın beni
Defim delik çalamam
Deften parmak alamam
Ben bir muhtar kızıyım
Hizmetçiye varamam
Cip geliyor geliyor
Arkası muşambalı
Almalı muhtar kızı
Dünyada yaşamalı
Yandım Allah’ım yandım
Ben bu candan usandım
Muhtar kızını görünce
Kendimi kurban sandım
Çayırda kara kuzu
Kıvrım kıvrım boynuzu.
Yaktı kuruttu beni
Muhtarın küçük kızı.
Muhtarın evi alçak
Çamura mı batacak
Gidin sorun muhtara
Kızını kime satacak
Uzun kavaktan aştım
Baktım bu işe şaştım
Bin kuruşluk kız idim
Yetmişlik muhtara düştüm (s. 655)
Pancar kesik değil mi?
Ciğer ezik değil mi?
Ben sevdim muhtar aldı
Bana yazık değil mi?
Haydi develer develer
Peynirlidir börekler
Muhtar, ağa bir olmuş
Dedeme iş edeler
Toplumun
huzurunu bozanlar
Bu tipler çoğunlukla isim vermeden
benzetmelerle tasvir edilir:
Samanlıkta kediler
Miyav miyav dediler
İki kahpe bir olup
Sakallıyı yediler
Gök ceviz tepeleri
Kaybettim küpeleri
Beni yardan ayıran
Şu köyün kahpeleri
Tikelmiş sırık gibi
Ekşimiş koruk gibi
Kapı ardına asmalı
Sırımlı çarık gibi
Kunduz’da mısırım var
Dibinde hasırım var
İti kâfiri puştu
Neremde kusurum var
Kar yağar serpe serpe
Kapandı dere tepe
Bir sağlam pabuç yok ki
Giyelim depe depe
Kara kara kazanlar
Kara yazı yazanlar
Cennet yüzü görmesin
Kara kara kazanlar
Bili tavuğum bili
İşleyim yılan dili
Ben sana varacaktım
Hele de düşman dili
Dinî
inanç ve uygulamalar
On bir ayın sultanı
Kıymetlidir her anı
Hoş geldin ya Ramazan
Süslersin şu cihanı
Şükür bu aya girdik
Akşam hilali gördük
Sevinçlere garkolup
Yüzü secdeye sürdük
Hanım kızlar yattınız mı
Baklavayı yaptınız mı
Sahur vakti geldi çattı
Şerbeti kattınız mı?
Herkes sabırla bekler
Ziyan olmaz emekler
İftara geliyoruz
Hazırlansın yemekler
Davulum tum tum ötē
İçinde tütünüm tütē
Âkadaşım çeyrek istē
Bene yüzülecek de yetē
İftara geldi sini
Sakın unutma beni
Kırk gündür karnım aç
Yerim doymam hepsini
Ramazan dertlere hekim
Davuldur sırtımda yüküm
İki gözüm ev sahibi
Size selamun aleyküm
Ramazanım merhaba
Bizlere verdin sefâ
Rabbimize hamd olsun
Her nefeste bin defâ
Ölüm
Peri miydi o cin mi
Cenazeyi bildin mi
Sağa sormuş ki adam
Yoksul muydu zengin mi
Karyoladan indirdiler
Beyaz gömlek giydirdiler
Gençliğime doymaz iken
Kara yere gönderdiler
Kırklar
/ Pir
Oldum deryadan derin
Kurbandır sana serim
Bana sual sorarsan
Kırklardır benim pirim
Aşık gözün aç yürü
Etrafa nur saç yürü
Eger pirini seversen
Bu suali sen aç yürü
Pirden nuş eyledim abı
Bilirim ben her hesabı
Bana sual mi sorarsın
Cibril indirdi kitabı
Kurban
Çarşıda urganım var
İpekten yorganım var
O kız benim olursa
Koçluktan kurbanım var
Dua
Sofrada fakir olsun
Tabaası çukur olsun
Karnı doyduktan sonra
Duayı okur olsun
Mezar
Ne güller açıp soldu
Ne değerler kayboldu
Dolaştım kabirleri
İçime hüzün doldu
Zekat
Kuş burnunun alından
Koparırlar dalından
Yarı güzel olanlar
Zekat versin malından.
Nazar
Armuttan kayacağım
Sallan gel bakacağım
Yarime nazar değmiş
Nazarlık takacağım
Ali’m gitme pazara
Uğratırlar nazara
Ali’mi ölmüş diyenler
Kendi girsin mezara
Mavi boncuk dizerim
Düşman gücünü üzerim
El benim keyfim mi olmuş
Yarile her yerde gezerim
Tütün
Çırakmanın evleri
Tütüncüdür beyleri
Tütüncülük olmasa
Ne olacak halleri
Yılan inceden öter
Tütün Samsun’da biter
Yavaş sallan yosma kız
Cahilim aklım gider
Kır atıma yükledim
Kaba tütün tayları
Benim gibi sevdiğim
Sayar mısın ayları
Haydin gidelim kızlar
Bafra’ya tütüne
Bu sevda nasıl sevda
Yandık bütün bütüne
Tütün tütüne benzer
Tütün ellerde gezer
Çırakman’ın kızları
Mor menekşeye benzer
Ağaçlarda kestane
Kestane tane tane
Devgeriş’in tütünü
Şu cihanda bir tane
Fındık
Fındık serdim harmana
Karışıya samana
İkimizin sevdası
Yazılıya fermana
Oy fındığım fındığım
Dallarına konduğum
Sevdim de alamadım
Odur benim yandığım
Çıkma dedim fındığa
Düşersin duğanlığa
Bir gat elbise kestim
Bastım yeşil sanduğa
Fındıklık bahçesinde
Gözüm seni arıyor
O saru saçlarını
Makine mi tarıyor
Bağlamanın üstünde
Ufak ufak paralar
Kızlar oldu fındıkçı
Ne yapsın zamparalar
Fındık toplayan gelin
Fındık dalda kalmasın
Başakçılar gelip de
Fındıkları almasın
Şenlikler
Sele sepet top kandil
Aç kapıyı ben geldim
Ayda yılda bir kere
Kapınıza ben geldim
Mahallede şenlik var
Bize geldi etraf dar
Sele-sepet alın
Çıkın yola çocuklar
Ey evin sâkinleri
Verin bize telkinleri
Sele-sepet geçiyor
İkram edin şekerleri
Çiğdem
dolaştırma
Samsun’un Havza ilçesi Bekdiğin beldesinde
eskiden Nevruz gününde “çiğdem dolaştırma” şenliği vardı. Çocuklar çiğdemleri
soğanıyla birlikte toplar, dikenleri çok olduğu için bir “yemişen” dalına bu
çiğdemleri takarlar ve kapı kapı gezdirir, bu esnada şu maniye benzer
tekerlemeyi söylerlerdi:
Çiğdem çiğdem çiçecük
Ulu dağlar bıçacuk
Bıçağını el aldı
Yaprağını yel aldı
Çocuklar vardıkları kapıdan un, şeker, yağ,
mısır alırlar, sonra gidip bunları bir evde helva yaptırır, mısırı da patlatır
yerlerdi. Eğer gittikleri kapıdan bir şey alamazlarsa şu maniyi söylerlerdi:
Ayran mıdır su mudur
Gavur evi bu mudur
Un yağ dedik vermedi
Âdeti huyu mudur (s. 659)
Samsun
Yılan inceden öter
Tütün Samsun’da biter
Yavaş sallan yosma kız
Cahilim aklım gider
Ey gemici gemici
Nerden aldın pirinci
Şu Samsun’un kızları
Her biri birer inci
Samsun’un gazinosu
Çınlar orda kız sesi
O bir şarkı söylerse
Meftun eder herkesi
Telgrafın telleri
Pamuk gibi elleri
Beni baştan çıkaran
Şu Samsun dilberleri
Ut çalar keman çalar
Durmaz her zaman çalar
Şu Samsun’un kızları
Kalpleri yaman çalar
Samsun'un tiren yolu
Etrafı ağaç dolu
Öyle bir yar sevdim ki
Anasının bir oğlu
Gemi gelir yanaşır
İçi dolu çamaşır
Şu Samsun’un kızları
Koca diye ağlaşır
Şeftali çiçek açtı
Makbule kocaya kaçtı
Makbule’nin kocası
Samsun’a dükkan açtı
Samsun’a Paşa geldi
Potinim taşa geldi
Kız seni kaçırırdım
Askerlik başa geldi
Samsun’un karşısı
Aydınlıktır çarşısı
Benim bir sevdiğim var
Candarma yüzbaşısı
Sahil yolu beyleri
Eritin çizmeleri
Yine aklıma geldi
Şu Samsun dilberleri
Derlenen maniler içinde Doğu Karadeniz ve
Balkanların ağız özelliklerini yansıtan maniler sayıca az değildir.
Asıl konusu aşkı, sevdayı dile getirmek olan
manilerde zaman zaman toplumla ilgili meselelerden de bahsedilmektedir (s. 661).
---
Köktürk, Şahin. (2006), “Samsun Manilerinde Sosyal Temalar,” Geçmişten Geleceğe Samsun, Ed. Cevdet Yılmaz, Cilt: 1, (s.
643-662), Samsun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder